Anı Yaşamak
Sanırım çok az insan şöyle ayaklarını uzatıp derin bir nefes alma ve anın tadını çıkarma şansına sahip günümüzde.
Bir gelecek olması için ortak bir geçmişe ihtiyaç vardır.
Bugün ortak bir geçmişimiz olduğundan ne kadarımızın gerçekten haberi var acaba, inanın merak ediyorum.
Çoğumuz gündelik yaşam ve geçim dertlerimizle uğraşıyoruz. Kimse geçmiş ve geleceği öyle uzun uzadıya düşünmüyor. Çoğumuz günü yaşıyoruz, gündelik hayat dertleri yeterinden fazla meşgul ediyor bir çoğumuzu. Yaşam derdi, özellikle bu günlerde herkesin ortak sorunu.
Sanırım çok az insan şöyle ayaklarını uzatıp derin bir nefes alma ve anın tadını çıkarma şansına sahip günümüzde.
Şans dedim, ama aslında bu dediğim bence bir hayat tarzı, yani hayata bakış açısı, yaşam biçimi diğer bir yandan da.
An çok özel bir kavram, an ne geçmiş ne de gelecek, yani ne yaşanmış, ne de bilinmez gelecek. Yaşanmakta olandır an. Kaygılardan ırak, kuşkulardan arınmış, içinde yaşamakta olduğumuz zaman dilimidir. Bilinendir bu anlamda, o yüzden de artık kuşku ve kaygı içermez.
Bir çoğumuz anı yaşamayı bilmiyoruz.
Bence eğer günü yaşıyorsak, geçmişimizi ve geleceğimizi düşünmüyorsak, düşünemiyorsak, o zaman hepimizin en azından şu anı yaşamayı öğrenmesi lazım.
An, yani şu an, etrafımızda ne varsa o, daha fazlası değil. Aslında bir an için aklınızdaki her şeyden sıyrılabilsek, farkına varabileceğiz. Siz de bir an için deneyin isterseniz, ne yapıyorsanız durun ve etrafınıza bakın, hissedin etrafınızı ne var, ne yok fark edin etrafınızda. Belki böyle yaşam sizin için de daha güzel olacak.
•Hava sıcaksa bazen nefes alırken bile zorlandığımızı hissettiğimizi fark etmemizdir şu an.
•Dalgalar arasında vücudumuzu saran tuzlu suyun kokusudur şu an.
•Başımızın üstünden vuran güneşte gözlerimizi kısmak zorunda kaldığımız, uzaktaki zeytin dalına konan kuşu zar zor görmemizdir şu an.
•Başımızın sıcaktan kavrulduğu, sıcakta yürüdüğümüz köyün tozlu yolundaki toprak kokusunu hissetmemizdir şu an.
•Hava soğuksa ve dışarıda aşırı bir yağmur yağıyorsa iliklerimizde hissettiğimiz üşüme hissidir şu an.
•Yolda giderken durduğumuz bir pınarın başındaysak, kestane ağacının gölgesindeki o serinleme hissidir, buz gibi pınar suyundan iki yudum su içtiğimizdeki susamışlık hissinin giderilmesinden aldığımız hazdır şu an.
Işte bunlardır anı yaşamak, daha ötesi değildir. Günlük kaygılar değildir. Şöyle yaparsam yarın ne kadar büyük bir para kazanacağım hayalleri de değildir. Nefret hiç değildir, olmamalıdır. Kızgınlık da olmamalıdır. Hele bir de nasıl yapsam da bunu kandırsam, hangi sinekten ne yağ çıkarsam acaba düşünceleri hiç değildir.
Düşünce aslında anı yaşamaya en büyük engeldir. Düşünce insanı ya geçmişe götürür, kimi zaman anılara saplanır kalırsınız, ya da geleceğin bilinmezine dair korkulara büründürür, bilinmezden kaynaklanan kuşku ve korkuyla anı fark etmenize engel olur. Anı yaşamak istiyorsanız düşüncelerden sıyrılmak zorundasınız.
Tabii bu bahsettiklerimden sadece anı yaşamak gerektiği anlamı çıkmasın, anı yaşamak, anı hissetmek ve etrafımızı fark etmek insana gerçekte yaşadığını hatırlatıyor gerçekten. Anı yaşamak o yüzden önemli. O yüzden anı yaşamayı da bilmek gerekir demek istiyorum. Sadece anı yaşamak gerekir demiyorum. Zaman zaman durup bir nefes almak, aldığımız nefesi hissetmek sanırım herkese iyi gelecektir.
Düşünmek hayatta kalabilmenin olmazsa olmazı. Düşüneceğiz ki önümüzü görelim, adımlarınızı atarken doğru karara varabilelim.
Ama sürekli derin düşüncelere dalmak, işte bu bizi çok bir yere götürmüyor. Özellikle de günümüz şartlarında derin düşüncelere pek vakit yok. Günümüzde daha pratik olmak gerekiyor. Her şey çok hızlı, özellikle de şehirlerde yaşıyorsanız.
Hatta artık günümüzde aynı anda bir çok şeyi birlikte düşünebilmek gerekiyor.
Sanırım "Z" kuşağı dedikleri yeni nesil ile aramızdaki en büyük fark bu. Bir çoğunuz halen daha eski zamanların alışkanlığı, tek bir konu üzerine odaklanıyoruz düşünürken. Bir karar alırken enine boyuna tartmayı seviyoruz. Zor karar alıyoruz, ama iyice tartmış oluyoruz genelde. Ne kadar tutarlı oluyor kararlarımız, bu tartışmalı bir konu, ama yine de ne demek istediğimi belli bir yaşın üstündekiler anlıyordur.
Yeni nesil ise sizinle konuşurken bir yandan da arkadaşına mesaj atabiliyor telefondan. En azından benim kızım öyle yapıyor, bazen kızsam da, bakıyorum ben ne diyorum onu da anlamış. Bu durum konsantre problemi gibi görünse de, sanırım düşünce yapıları bizim algı sınırlarımız dışında biraz. Zaten yeni nesil diyoruz, adından belli, İngilizcesi ile update versiyonlarımız, bizden daha iyi oldukları kesin.
Hangisi doğru yöntem bilmiyorum, yani iyice düşünüp öyle karar almak mı, yoksa vakit kaybetmeden deneme yanılma yoluyla doğruya daha çabuk ulaşmak mı? Ne kadar düşünürsen düşün, bazen alınan kararlarda yanılabiliyorsun. Bu konuda güzel bir atasözümüz de vardır biliyorsunuz, ne kadar düşünürsen düşün, @..dur işin diye biter.
O yüzden neticeye göre pozisyon alıp tekrar denemek bazen doğru sonuca ulaşmak için daha avantajlı olabiliyor. Ama bu durum tekrar tekrar deneme şansının olduğu konular için geçerli. Bazen tek kurşunun oluyor, tekrar deneme şansın olmuyor, o yüzden önden iyi düşünmen gerekiyor.
Kısacası yine geliyoruz planlamanın önemine. Bazen hayatımızı da iyi planlamak gerekiyor. Ama kararlarımızı karma bir sistemle almak sanırım en doğrusu. Kimi zaman duruma bağlı olarak ve tekrar denemeyi göze alarak çabuk kararlar alabilmeliyiz, kimi zaman da bir şeyi yapmadan önce iyice düşünerek karar vermeliyiz.
Ama hepsinin yanında yaşadığımızı hissetmek istiyorsak anı yaşamayı öğrenmemiz gerektiği kesin.
Moskova'dan sevgi ve saygılar