Site İçi Arama

kultur-sanat

Oxford: Zamanın İçinde Bir Yolculuk

Bu yıl Oxford’a yaptığımız gezide çok eskiden bana hediye edilen tişörtün yenisini aldık. Eskiyle yeniyi yan yana koyduk. Tıpkı Oxford’un kendisi gibi: tarih ile bugünün yan yana yürüdüğü, geçmişten geleceğe uzanan bir seremoni gibi…

İngiltere denince akla ilk gelen şehirlerden biridir Oxford. Öte yandan Oxford, bir şehirden çok daha fazlasıdır; taşlarına sinmiş zaman, göğe yükselen kuleleriyle adeta insana fısıldar.

“Ben buradayım, sen neredesin?

Adını ilk duyduğumda, 90’lı yılların ekranlarından kulağıma çalınan “Urfa’da Oxford vardı da biz mi gitmedik?” sözleri zihnimde neredeyse efsanevi bir kapı aralamıştı. Yıllar geçti, o kapıdan adım atmak artık bir hayal olmaktan çıktı; bizzat yaşadığım bir gerçekliğe dönüştü.

İngiltere’ye geldiğimde Oxford’u görme arzusu içimde derin bir çağrıydı. Bu çağrıya ilk kez Oxford Üniversitesi Yaşam Boyu Öğrenme Merkezi’nin düzenlediği “Fantastik Edebiyat” semineriyle yanıt verdim. O an yalnızca bir seminere katılmıyordum; yüzyılların biriktirdiği bilgelikle buluşuyor, taş sokaklarda yankılanan hikayelere kulak veriyor işte buradayım diyordum.

Oxford yalnızca akademinin değil, hayatın da kendine özgü bir anlatısıdır. Bunu bana en çok hatırlatan ise yıllar öncesinden kalan küçücük bir tişörttü. Kardeşim, oğlum dünyaya gelmeden önce Oxford’daki dil okuluna gittiğinde, o zamanlar dört yaşındaki kızıma üzerinde “Oxford” yazılı bir tişört getirmişti. Yıllar sonra oğlum doğduğunda, o küçücük tişört onun da hayatına eşlik etti. Kumaşı eskidi, rengi soldu ama hatıraları taşımaya devam etti. Bu yıl Oxford’a onunla birlikte gittiğimizde tişörtün yenisini aldık. Eskiyle yeniyi yan yana koyduk. Tıpkı Oxford’un kendisi gibi: tarih ile bugünün yan yana yürüdüğü, geçmişten geleceğe uzanan bir seremoni gibi…

Oxford’u gezerken yalnızca binaları değil, edebiyatın ve sinemanın izlerini de görüyorsunuz. Harry Potter’ın büyüleyici sahneleri Christ Church’ün salonlarında canlanıyor; Alice Harikalar Diyarında’nın ilhamı Lewis Carroll’un Oxford günlerinden doğuyor. J.R.R. Tolkien ve C.S. Lewis, “Inklings” grubuyla bu şehirde buluşuyor, Orta Dünya’yı ve Narnia’yı adım adım kurguluyorlardı. Philip Pullman’ın “His Dark Materials” serisi Oxford’un köprülerinde ve kütüphanelerinde yankılanıyor. Yüzyıllardır nice yazar, düşünür ve hayalperest, bu taşlara kendi izlerini bırakıyor.

Tüm bunların ötesinde benim için en duygulu anlardan biri, öğretmenlik yıllarıma uzanan bir gurur hikayesiydi. Bir öğrencim, yazmaya olan sevgisinde benden de ilham aldığını, Oxford Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptığını haber verdiğinde yaşadığım mutluluk tarifsizdi. Onunla burada buluşamasak da kalbim, sevgili Asya’nın bu topraklardan kendi büyük hikayesini çıkaracağına dair inançla doldu.

Son olarak, çocuklarımla yaptığım Oxford gezisi… Bir anne olarak onların gözlerindeki merakı görmek… Eski bir tişört, yeni bir tişört; eski bir üniversite, yeni bir hayat; filmlerin büyüsü, kitapların sihri… Oxford tam da böyle bir yer: Zamanın içinde, her adımda hem geçmişi hem geleceği sunan bir sahne.

Oxford bana hep şunu fısıldadı:

“Burada yalnızca tarih yok; senin hikayen de var. Sen de bu hikayeye bir satır ekledin.”

Sevgili okur, ülkemizdeki nice kıymetli bilim yuvalarını yeniden canlandırıp başlatacağımız ve yaşatacağımız aydınlanma ruhuyla, nice hikayelerin unutulmaz satırlarlarına ekleyelim.

Araştırmacı Yazar, Akademisyen Özlem İBİŞ YILMAZ
Araştırmacı Yazar, Akademisyen Özlem İBİŞ YILMAZ
Tüm Makaleler

  • 05.10.2025
  • Süre : 2 dk
  • 258 kez okundu

Google Ads