Site İçi Arama

kultur-sanat

Suçlu Demokrasi mi Acaba?

Benim dediğim yapılacak! Niye? Çünkü ben öyle istiyorum. Canım öyle istiyor! Ama bak böyle yaparsak daha iyi olur! Hayır, öyle değil, böyle yapacaksınız! Ben nasıl diyorsam öyle olacak! Niye böyleyiz biz?

Benim dediğimi yapacaksın arkadaş!

Evet, gerçekten birçoğumuzun yaşadığı duygu budur.

Benim dediğim yapılacak!

Niye?

Çünkü ben öyle istiyorum. Canım öyle istiyor!

Ama bak böyle yaparsak daha iyi olur!

Hayır, öyle değil, böyle yapacaksınız!

Ben nasıl diyorsam öyle olacak!

***

Niye böyleyiz biz?

Niye hep kendi bildiğimizin en iyisi olduğunu düşünüyoruz?

Aslında pek öyle de düşünüyoruz diyemem.

Yani bu bir duygu, bir düşünce sonucunda varılmış bir karar değil.

Dolayısıyla ben nasıl diyorsam öyle olacağın sonucu her zaman doğru olmayabilir.

Önemli olan kişinin ne diyorsa öyle yapılması konusundaki ısrarı.

Bu tarz davranışlar insanın içindeki egonun kabarık olmasından kaynaklanıyor aslında.

Ben! Benden daha önemlisi yok bu dünyada. Her şeyin iyisini ben bilirim. Etrafımdakiler benim sözümü dinlemek zorundalar!

Kişinin sadece kendisini etkileyen bir inat olsa bu dediği pek sorun yok diyeceğim.

Ancak böyle karakterinde ego patlaması olan kişilerin etrafında mutlaka onun baskın karakterine karşı koyamayan ve mecburen kendisini onun sözünü dinlemek zorunda hisseden insanlar oluyor.

İşte çoğunlukla yanlış alınan bu tarz ben merkezli kararlar yüzünden, o insanlar da çoğunlukla olumsuz etkileniyor. Asıl sorun burada.

Bu kişi bir aile babası olabilir mesela.

Etrafında eşi, çocukları, belki artık kocamış aile büyükleri olabilir.

Verdiği her yanlış karardan etkilenen o birkaç çocuk kim bilir nasıl bir karakter sahibi olacaklar, o ailede doğmuş olmanın psikolojik bozukluğunu tüm hayatları boyunca yaşayacaklar. Belki de büyüdüklerinde aralarından biri de babası gibi baskın karakterli olacak ve kardeşlerini hayatları boyunca ezecek.

Ya da eşi mesela, hanımların, özellikle de muhafazakâr ailelerden çıkmışlarsa, zaten toplum baskısı altında genellikle ezik karakterleri oluyor, böyle baskın karaktere sahip bir adama karşı koyabiliyor mu o hanım hayatı boyunca? Hayır tabii ki, önce baba baskısı, devamında toplum baskısı, devamında da koca baskısı, yanında da toplum baskısının devam etmesi.

Tüm bu etmenler maalesef kimi hanımların karakter oluşumlarında oldukça olumsuz etki ediyorlar.

Üstelik o bir anne, çocukları da aslında evde o büyütüyor. Dolayısıyla da çocukların karakterlerinin üzerinde, özellikle gelişme evresinde böyle bir annenin büyük etkisi oluyor.

Baba ise bu kadar baskın bir karakter olunca, hata yaptığında o hatayı kendisine de konduramadığı için, yaptığı bütün hatalarının suçunu doğal olarak aile içindeki bu zayıf karakterler üzerine yüklüyor.

Senin yüzünden böyle oldu!

Ama sen öyle yapın demiştin?

Sus, bir de cevap veriyorsun!

Belki aile içi şiddet de daha çok böyle olayların devamında oluyor. O eşin başına kimbilir neler geliyor en ufak bir itirazı sonucunda.

***

Benim oğlum erkek adam olacak!

Evet, gerçekten nedense çoğu ailede erkek evlatlar çok daha gözde oluyorlar.

Özellikle de aralarından biri eğer babanın gözüne girmişse, yukarıda dediğim gibi artık o evlat diğer kardeşlerinin korkulu rüyası haline geliveriyor.

***

Acaba var mı bu durumu düzeltmenin bir çaresi?

Bu huzur bozucu benim dediğim olacak egosuna var mıdır acaba bir çare?

Eğitim!

Gülesim geliyor gerçekten bunu duyunca.

Evet, hemen herkesin aklına eğitim şart esprisi geliyor böyle sorularla karşılaşınca.

Eğitim tabii ki de şart, ama bu biraz da toplumsal sosyolojimizin bir sorunu.

O çocuğu aile içinde, daha küçükken eğitmen gerekiyor, ve bunu ancak doğumundan itibaren annesi yapabilir.

Yani eğiteceksek önce anne adaylarını eğitmek gerekiyor.

Ancak o anne adayları da çok küçük yaşlarda eğitilmeli.

Yani gene takılıyoruz aile içi gelişime.

Tabii bir de küçük yaştan itibaren ona rol model olacak olan babasının da bahsettiğimiz karakterde biri olmaması gerekiyor.

Karakter diyorum, yani bu konu biraz da genlerle ilişkili, karakter meselesi.

Zaten sorun da burada değil mi?

Kısacası o küçük yaşlarda çocuklara, ayrıca eğitebilecek imkânın olsa da ulaşamıyorsun ki!

***

Peki öyleyse ne yapacağız?

Her şeyden önce toplumu eğitmeyi denemekten vaz geçmeyeceğiz.

Biz kendimiz örnek davranışlar içinde olacağız ki, o baba belki bizlere bakarak bir gün yanlış yolda olduğunun farkına varacak.

O anne de belki ikinci, üçüncü çocuğunu bizlere bakarak daha iyi yetiştirecek.

Ölme eşeğim ölme, böyle toplum mu düzelir?

Evet, zor, ama başka çaresi yok!

Bu arada düzelir diyorsam hemen yarın olmaz tabii ki, en az bir yüz yıl gerekir her halde.

Belki de birkaç yüzyıl!

Ama bizim o kadar bekleyecek vaktimiz yok ki? Ülke elden gidiyor!

Valla ne diyeyim kardeş, Gazi denemiş işte bir zamanlar hızlı bir değişim yapayım diye.

Bazılarımızı düzeltebilmiş. Bazıları da içlerinde tutmuşlar kinlerini anlaşılan.

Kısacası onun da ömrü yetmemiş işte. Hepimiz faniyiz. Kim olsa yetmezdi zaten ömrü.

Ayrıca, öyle hızlı değişimler pek işe de yaramıyor anlaşılan.

Toplum içinde gizli kalmış olan o kimi odaklar, eski yaşam tarzı özlemi içindeki bağnaz zihniyet, her halükârda toplumu gerisin geriye sürüklüyor.

Toplum dönüşmek istemese bile eninde sonunda yavaş yavaş toplumu eskiye dönüştüren birileri çıkıyor işte.

Eh, ne diyorduk, demokrasi mi demiştik? Bak demokrasinin nimetleri bazen ne işler açıyor başımıza.

Bu işler öyle kolay olmuyor anlayacağınız, modern bir toplum olmak için yüzyıllar gerekiyor.

Ne yapacağız diyorsun ya, bir şeyler yapmak istiyorsan bırak sızlanmayı da, komşuya bir çay içmeye git.

Belki Hatice'yi çocuklarını iyi yetiştirmesi için ikna edebilirsin.

Hangi Hatice mi?

Evet, işte o Hatice!

Hani hor gördüğün için hiç kapısını çalmadığın komşu var ya, hani köyden gelmiş bunlar dediğin Hatice, Ayşe, Fatma, ya da Gülsüm, işte onu diyorum.

Git kapısını çal, bir çayını içmeye geldim de, biraz sohbet et. Ayten hanım sana diyorum.

Merak etme, misafirperverdir Hatice, iki dakikada çay yapıverir, çayın yanına da sen bir şey al götür ama, ne bileyim, bir kutu şekerleme mesela, ya da pastaneden tuzlu kurabiye tarzı bir şey de olur.

Efendim? Hayatta olmaz mı?

Niye? Köyden geldikleri için mi?

Seninle denk değil öyle mi?

O zaman şikâyet etmeyeceksin, kaderine katlanacaksın, ben daha ne diyeyim sana.

Ancak şimdiden haberin olsun, yarın torununu okul diye gönderecek okul bulamayacaksın, benden söylemesi.

Bak bütün okullara artık rehberlik ve sosyal destek adı altında din görevlileri tayin edilmeye başlanmış bile.

Demokrasi işte, bazen böyle şeyler de yapıyor lanet olası.

Biliyor musun, hepsi bu demokrasinin yüzünden! Olmayaydı galiba daha iyi olacaktı.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 08.06.2023
  • Süre : 5 dk
  • 1011 kez okundu

Google Ads