Dil Yarası Neden Kolay Kapanmıyor?
Dilini tutamayanlar, olduk olmadık yerde, olduk olmadık insanlara karşı kötü söz sarf edenler, büyük ruhsal yıkımlara sebep olabilirler. Tanrı bize dili konuşmamız için, aklı ise bir yönüyle düşünerek konuşmamız için vermiştir!
İnsanoğlunun diğer bütün canlılardan ayıran en büyük özelliği, düşünen bir manevi varlık olmasıdır. İnsanlar robotlar gibi programlanmış varlıklar değildir! Her insan etten kemiktendir ve duyguları vardır. Üzülmek, mutlu olmak, hayal kırıklığı yaşamak ve daha onlarca duygu hayatımız boyunca bizi sarıp sarmalar. İnsanın gönlünü kırmak, Kâbe’yi yıkmaktan daha kötüdür der atalarımız. Evet, gerçekten de gönül kırmak kadar kötü bir şey olamaz. Kötü ve kırıcı sözlerimizle kırdığımız, üzdüğümüz insanlar, onu asla unutmazlar. Siz bakmayın unutmuş gibi davrandıklarına!
Gönül kırmak çoğu zaman telafisi çok zor olan bir harekettir. İyi bir insan olmanın erdemi; kimseye kötülük yapmamak, kimseyi incitmemek, asla gönül kırmamak, daha da önemlisi kimseden incinmemek, affedici ve bağışlayıcı olabilmektir. Dilini tutamayanlar, olduk olmadık yerde, olduk olmadık insanlara karşı kötü söz sarf edenler, büyük ruhsal yıkımlara sebep olabilirler. Tanrı bize dili konuşmamız için, aklı ise bir yönüyle düşünerek konuşmamız için vermiştir! Akıl olmadan dili etkili kullanmak olası değildir. Dil, sadece sözcükleri ağızdan dışarıya çıkarma yetisine sahip olmak demek değildir. Dil ve akıl beraber hareket ettiğince konuşmada bir bütünlüğe, üsluba erişilir. Çünkü aklımız bize hangi sözcüklerin söylenmesi gerektiğini gösterir. Akıl olmadan, düşünülmeden söylenen sözler, etrafa rastgele atılmış kurşunlar gibidir. Değdiği yeri ne şekilde zedeleyeceği malumdur.
Düşünmeden, gelişigüzel söylenen sözler için bir söz vardır. "Bazen kelimeler yerinde söylenmezse, değip geçmez insanı delip geçer" derler. Oysa düşünerek söylediğimiz sözlerin insanlara zarar vermesi pek olası değildir. Dilini tutan kişi birçok beladan da kendisini uzak tutmuş olur. Söz gümüşse, sükût altındır diye boşuna dememiş yine atalarımız. Ne de güzel söylemişler. Bu nedenle toplum içinde düşünmeden konuşmamalı, insanlara zarar verecek, onları üzecek sözler söylememeliyiz.
Bu konu bağlamında, bir aynanın karşısına geçip kendi kendimize bazı sorular soralım derim. Ben karşımdakini üzecek, kıracak bir hata yaptım mı? Karşımdaki insanda gönül yarası açtım mı? O gönlü kırdıktan sonra gönül almayı bilebildim mi? Eğer sorduğumuz bu sorulara açık yüreklilikle yanıt verebilecek yüzümüz varsa, biz iyi bir insan olma yolundayız demektir. Eğer bu iç hesaplaşmamızı yapacak cesaretimiz yoksa, bu durumda biz çıkmaz sokaktayız demektir. Kaybolmadan, ilk fırsatta oradan çıkmamız beklenir.
Bu yazıyı, Orhan Gencebay'ın Dil Yarası şarkısını dinleyince kaleme almaya karar verdim. "Türk dili" hepimizin nazarımda ayrı bir yere sahip olması gerektiğine inanıyorum. Dilimize özen göstermemiz gerektiğini hepimiz kabul ederiz ama pek çoğumuz da gereken özeni göstermeyiz. Sizi o güzel şarkının mısralarıyla baş başa bırakarak, saygı dolu sevgiyle kalın diyorum.
Dil Yarası
Dil yarası dil yarası en acı yara imiş
Kim bilecek daha neler neler bekliyor ikimizi
Belki de çok mutlu olacaktık tutsaydık dilimizi
Bu inat bu kapris bu kavgalar yıprattı sevgimizi
En acı sözler bile söylerken tutmadık dilimizi
Dil yarası dil yarası en acı yara imiş
Dudaktan kalbe bir yol var ki sevgi ve şefkattenmiş
Belki de çok mutlu olacaktık tutsaydık dilimizi
Tam aşkı bulduk derken nasılda kaybettik sevgimizi
Aşka doğru ilk adımlar ne ümitle doluydu
Seviyorum seni demek gönlümün tek yoluydu
Hasret bizi bekler sevmek bizi bekler
Kaybolan tek biz değiliz bunca yıllık emekler
Dil yarası dil yarası en acı yara imiş
Dudaktan kalbe bir yol var ki saygı ve sevgidenmiş
Dil yarası dil yarası en acı yara imiş
Dudaktan kalbe bir yol var ki sevgi ve şefkattenmiş