İlham Perileri, Esin Kelebekleri ve İntihal Cadısı Üzerine Bir Deneme
Aynı acılar, aynı hikayeler, aynı arayışlar, kuşakların üzerinden süzülerek gelir; yol boyunca biçim değiştirir ama özündeki titreşim kaybolmaz. Bir gün bir yazar o titreşimi yakalar, onu kendi sesinin kumaşına işler; başka bir gün başka bir yazar aynı titreşime farklı bir renk katar.
Edebiyat, insanlığın ortak hafızasında dolaşan bir esinti gibidir; bazen bir tül gibi hafif, bazen bir gölge gibi koyu… Aynı acılar, aynı hikayeler, aynı arayışlar, kuşakların üzerinden süzülerek gelir; yol boyunca biçim değiştirir ama özündeki titreşim kaybolmaz. Bir gün bir yazar o titreşimi yakalar, onu kendi sesinin kumaşına işler; başka bir gün başka bir yazar aynı titreşime farklı bir renk katar. Belki de bu yüzden “tamamen yeni” olanı aramak, ıssız bir çölde su aramak kadar boşunadır. Yenilik, anlatının kendisinde değil, onu söyleyenin kalbindeki yarıktan süzülen ışıktadır.
Bu nedenle esinlenme ile intihal arasındaki çizgi, haritaya çizilmiş bir sınırdan çok, rüzgârın yön değiştiren nefesine benzer. Bir roman başka bir romanın kıyısına yanaşabilir fakat aynı suda yıkanıp aynı rengi alıyorsa, işte orada bir durup düşünmek gerekir. Yıllar içinde ortaya çıkan kimi tartışmalarsa, bu düşünme anlarını çoğaltır da çoğaltır: Bir yazar kendi sesinin yankılandığını iddia eder; bir diğeri bunun bir hayalden ibaret olduğunu söyler; hukuk ise bu tartışmayı kendi soğuk terazisinde tartmaya kalkışır.
Oysa bir edebi metni ölçmek, cetvelle rüzgârın hızını belirlemeye benzer sonuç ne olursa olsun her zaman eksik kalacaktır çünkü bir romanı roman yapan şey yalnız kelimeler arasındaki benzerlik değildir; metnin nabzı, karakterlerin iç çatışmaları, anlatıcının nefesi, dünyanın ağır ya da hafif geldiği o görünmez titreşimde gizlidir çoğu zaman. İşte bütün bunlar hesaba katılmadan verilen her hüküm, okurun zihninde yeni sorulara yol açar: Bir eserin ruhunu kim tartabilir? Edebiyatın dokusunu kim okuyabilir?
Bununla birlikte zaman zaman gündeme gelen bu tartışmalar, edebiyatın yalnızca estetik bir alan değil, aynı zamanda güç ilişkilerinin de dolaştığı bir meydan olduğunu hatırlatır. Büyük yayınevlerinin rüzgârı bazen metinlerin önüne geçer; bir kitabın kaderi, içerdiği sezgiden çok arkasındaki yapının gölgesine bağlanır. Böylece bir romanın yolculuğu, edebiyata değil, piyasanın dar koridorlarına emanet edilir.
Bu nedenle mesele iki kitabın benzerliği değildir yalnızca; mesele, yazarların aynı gökyüzüne bakıp bakamadığıdır. Bazı toplumlarda edebiyat, birbirini destekleyen kalemlerin kurduğu bir çatı altında nefes alır. Orada yazarlar rakip değil, birbirinin cümlesine ışık tutan yol arkadaşıdır. Genç kalemler, deneyimlilerin omzunda yükselir; kimse kimsenin gölgesini büyütmekten korkmaz. Edebiyat, ortak bir masanın etrafında paylaşılan bir ekmek gibidir: Bölündükçe çoğalan…
Bizde ise çoğu zaman bu masa dar, sandalyeler eksik, ışık loştur. Bir yazar görünür olduğunda diğerinin görünmez olacağına dair tuhaf bir inanç dolaşır havada nedense. Oysa edebiyat, kıskançlıkla değil, çoğalarak yaşar. Her yeni ses, diğerlerinin yankısını da genişletir; her yeni kitap, öncesinde yazılmış olanları da yeniden canlandırır.
Belki de bu yüzden asıl mesele, esinlenmenin sınırlarını çizmekten çok, edebiyatın nasıl bir toprakta yetiştiğini sormaktır. Edebiyatı yalnız bırakırsak, tartışmaları yalnızca hukuka teslim edersek, kelimelerin o kadim büyüsünü kaybederiz çünkü esinlenme, edebiyatın nefesidir; intihal ise o nefesi boğan bir eldiven… Aradaki çizgi yalnızca kelimelerde değil, yazarların birbirlerine bakışında, toplumun edebiyata verdiği değerde, kurumların yazarlara açtığı ya da kapattığı kapılarda belirir.
Sonunda geriye şu soru kalır:
Birbirinden değil, birbirini tamamlayan cümlelerle kurulan bir edebiyat mümkün müdür?
Eğer cevap “evet” ise, bunun yolu dayanışmadan, ortak akıldan, kıskançlığın değil merhametin büyüttüğü bir edebiyat ikliminden geçer. Son sözümüzü Nazım Hikmet`ten esinle şöyle tamamlayalım: Edebiyat, tek bir kalemin değil, birbirine yaslanan seslerin çoğalttığı bir ormandır ve bir orman ancak birlikte nefes aldığında büyür.
- 14.12.2025
- Süre : 2 dk
- 123 kez okundu