Koşan At Resmi Yapmak
Bir fotoğrafı alıp uygun bir foto editör ile filtre seçip resmi yağlıboya tabloya dönüştür diyerek saniyeler içerisinde güzel bir yağlıboya resim ortaya çıkartmak mümkün. Ama ya 18’inci yüzyılda yaşıyor olsaydık o zaman nasıl yapardık?
Koşan bir at resmi yapacağım, bir at nasıl koşar acaba?
Bir videoya bak, istediğin yerde durdur ve bakarak çiz!
Evet, haklısınız. Bugün gerçeğine uygun koşan bir at resmi yapmak artık çok kolay.
Hatta artık elinize fırça alıp resim yapmanıza bile gerek yok. Bir fotoğrafı alıp uygun bir foto editör ile filtre seçip resmi yağlıboya tabloya dönüştür diyerek saniyeler içerisinde güzel bir yağlıboya resim ortaya çıkartmak mümkün.
Ama ya 18’inci yüzyılda yaşıyor olsaydık o zaman nasıl yapardık?
O zaman da koşan atları inceleyecektik. Gözümüzün yakalayacağı enstantaneyi aklımızda tutup öyle resim yapmamız gerekecekti.
Eski zamanlarda yapılmış koşan at resimlerini inceleme fırsatınız oldu mu hiç?
Mesela yukarıdaki resimde Haço’da bulunan ve 8’inci - 9’uncu yüzyıl dönemlerine ait Uygur sanat eserlerinden biri olan 66x32 cm boyutlarındaki “koşan at” freskini görüyorsunuz.
Bu arada İslamiyet’ten önce biz Türkler de sanatta oldukça iyiymişiz. Nedense İslamiyet sanata bakış açımıza büyük darbe vurmuş!
Bu freskte de gördüğünüz gibi koşan at ön ve arka ayakları birbirinden açık vaziyette havada asılı vaziyette çizilmiş.
18’inci yüzyılda Avrupa’da çizilen koşan at resimlerinde de atlar çoğunlukla benzer şekilde resmedilmiş.
Halbuki at koşarken hiçbir zaman dört ayağı da yerden kesildiğinde ayakları bu konumda değildir. Koşan bir atın ayakları yerden kesildiğinde ayaklar gövdesi altında bir araya gelmiş şekilde olur.
Peki eski ressamlar niye havada asılı atları böyle ayakları ayrı şekilde resmetmişler?
Çünkü bir at koşarken gözümüzün yakalayabildiği enstantane bizi yanıltıyor. Atı havadayken ayakları açıkmış gibi görüyoruz.
***
Bu konuda 18’inci yüzyıl ortalarında Avrupa’da doğrusu nasıldır diye anlamak için epey bir uğraşmışlar.
1888 yılında George Eastman 10 poz fotoğraf çekebilen ilk modern fotoğraf makinasını piyasaya sürene kadar, fotoğraf makinaları ayaklı ve tek poz çekebilen, kutu şeklinde ve arkasında üzeri gümüş-bakır tozu kaplı levhalar olan ilkel fotoğraf makinalarıydı. Poz süreleri de en düşük 1/25 saniye kadardı.
İşte 18’inci yüzyılın ortalarında ilk defa bu ilk fotoğraf makinalarından 10 tanesini yan yana koyup, her birinin başına da fotoğraf çeken bir fotoğrafçı dikerek bir atın koşarken ayaklarının hangi konumlarda olduğunu tespit edebilmişler.
İşte bu tarihten sonra yapılan koşan at resimleri gerçeğine uygun resimler haline gelebilmiş.
Bunu duyduğumda çok şaşırdım gerçekten, görmesini bile tam olarak beceremeyen bir yapımız var, ama bunca ilerleme yapabilmişiz teknolojide.
***
Bugün ise teknoloji o kadar ilerlemiş durumda ki, büyük ihtimalle çok yakında bir molekül içerisinde bir elektronun hareketinin nasıl olduğunun fotoğrafını çekebilir hale gelecek insanoğlu.
Artık attosaniyeler çağı başlıyor.
Yakın zamanlarda bu seneki Nobel fizik ödülü ile ilgili bir yazı yazmıştım hatırlarsanız.
Artık bilim dünyasında Nobel ödülüne konu olan lazer teknolojisi ile, yani attosaniyelerde çalışan fotoğraf makinelerinin üretilmesine çok az süre kaldığından bahsediliyor.
Niye bu kadar hız peşinde koşuyuz diyebilirsiniz, ama insanoğlu meraklı bir canlı, hız çok daha fazla bilginin analiz edilebilmesini sağlıyor ve her geçen gün analiz edilmesi gereken bilgi miktarı da artıyor.
Tabii artan bilgi miktarı aynı zamanda bilginin depolanması konusunda da gelişmeler gerektiriyor.
Ancak bu yeni bilgi depolama yöntemleri bir başka yazının konusu olsun, bugün burada bitireyim yazıyı.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.