Site İçi Arama

savunma

Falkland Krizi: Tarihsel Süreçte Egemenlik Mücadelesi (Bölüm 1)

Falkland savaşına yol açan anlaşmazlığın temelinde, İngiltere'nin 1833'ten beri süregelen fiili kontrolü ile Arjantin'in İspanyol sömürge mirasından kaynaklanan köklü egemenlik iddiası arasındaki uzlaşmaz çatışma yatmaktadır.

1771'de Dr. Samuel Johnson, Falkland Adaları'nı "kasvetli ve hüzünlü bir yalnızlık, insan kullanımından dışlanmış bir ada; kışın fırtınalı, yazın çorak" olarak tanımlamıştı. Bu sözler, iki yüz yıldan uzun bir süre sonra, bu uzak adaların neden bu kadar şiddetli bir çatışmaya yol açtığı sorusunu daha da keskin bir şekilde gündeme getiriyor. Bu yazı, bu uzak ve seyrek nüfuslu takımadaların, iki ulusun ulusal kimliğinde nasıl merkezi bir yer edindiğini ve 20. yüzyılın sonlarında bir savaşa nasıl yol açtığını analiz etmektedir. Anlaşmazlığın temelinde, İngiltere'nin 1833'ten beri süregelen fiili kontrolü ile Arjantin'in İspanyol sömürge mirasından kaynaklanan köklü egemenlik iddiası arasındaki uzlaşmaz çatışma yatmaktadır.

Kapak görseli; Bu resmin büyük olasılıkla Conrad Martens tarafından çizilmiş bir eser olduğu ve 1835-1836 yılları civarında yapıldığı düşünülmektedir.

Eser, Falkland Adaları'ndaki Port Louis, Berkeley Sound bölgesini tasvir etmektedir ve Martens'in HMS Beagle gemisinin ikinci yolculuğunda (Charles Darwin'in de gemide olduğu seyahat) görev yaptığı sırada yaptığı çizimlere dayanmaktadır. Berkeley Sound'un kuzeyindeki küçük koyda eski gemiler, gelgitin yükseldiği zamanlarda demirleyip, gövdelerini onarmak için gelgitin çekilmesini beklerlerdi.

1- Anlaşmazlığın Tohumları: İlk Keşifler ve Rakip Yerleşimler (16. - 18. Yüzyıllar)

Anlaşmazlığın kökenleri, kimin adaları ilk "keşfettiği" konusundaki rakip iddialara dayanmaktadır. Arjantin, İspanyol haritalarına ve 16. yüzyılın başlarındaki seferlere işaret ederken, İngiltere ilk keşfi 1592'de Kaptan John Davies'e atfeder ve ilk karaya çıkışın 1690'da Kaptan John Strong tarafından gerçekleştirildiğini belirtir. Ancak tarihsel olarak doğrulanmış tek keşif, 1600 yılında Hollandalı denizci Sebald van de Weert'e aittir. Gerçek egemenlik mücadelesi ise 18. yüzyılda Avrupa güçlerinin adalar üzerinde yerleşimler kurmaya başlamasıyla alevlenmiştir.

Aşağıdaki tablo, üç gücün adalar üzerindeki ilk eylemlerini özetlemektedir:

Yıl

Ülke

Kilit Olay ve İddianın Temeli

Sonuç ve Devam Eden Gelişmeler

1494

İspanya

Tordesillas Antlaşmasına dayanarak bölge üzerinde erken hak iddia etti.

Bu iddia, sonraki yerleşimlere ve diplomatik itirazlara zemin oluşturdu.

1690

İngiltere

Kaptan John Strong, adalar arasındaki boğaza "Falkland Boğazı" adını verdi.

Adaların İngiliz haritalarında ve literatüründe yer almasını sağlayan ilk İngiliz teması.

1764

Fransa

Fransız denizci Louis de Bougainville, Doğu Falkland'da Port Louis yerleşimini kurarak adaları Kral XV. Louis adına talep etti.

İspanya diplomatik olarak itiraz etti. Gerilimi önlemek için Fransa, 1766'da yerleşimi İspanya'ya para karşılığında devretti.

1765

İngiltere

Komodor John Byron, Batı Falkland'da Port Egmont'ta bir yerleşim kurarak adaları Kral III. George adına talep etti.

İspanya, bu İngiliz yerleşimine karşı çıktı ve tansiyon yükseldi.

1766

İspanya

Fransa'dan devraldığı Port Louis'in adını Puerto de Soledad olarak değiştirdi ve adaların yönetimini devraldı.

Adaların fiili İspanyol yönetimi resmen başladı.

1770

İspanya

İngilizleri Port Egmont'tan zorla çıkararak askeri bir eylemde bulundu.

Savaş tehdidi üzerine İspanya geri adım atmak zorunda kaldı ve İngiltere'nin yerleşime dönmesine izin verdi. İngiliz egemenliği geçici olarak yeniden tesis edildi.

1774

İngiltere

Ekonomik nedenlerle Port Egmont'tan gönüllü olarak çekildi.

İngiliz egemenlik iddiasını sürdürmek için geride bir plaket bırakıldı. Adalarda sadece İspanyol varlığı kaldı.

1774- 1811

İspanya

Adaları, Buenos Aires merkezli Río de la Plata Genel Valiliği aracılığıyla sürekli olarak yönetti.

Adalar üzerindeki fiili yönetimi sürdürdü.

1811

İspanya

Napolyon Savaşlarının getirdiği baskılar ve bağımsızlık hareketleri nedeniyle garnizonunu tamamen çekti.

İspanya, egemenlik iddiasını korumak için kendi plaketini geride bıraktı ve adalar geçici olarak sahipsiz kaldı.

1811'de İspanya'nın çekilmesiyle adalar fiilen terk edilmiş bir duruma geldi ve bir sonraki on yıl boyunca balina ve fok avcıları dışında kimse tarafından iskan edilmedi. Bu geçiş döneminde adaların hukuki statüsü, bir nevi "terra nullius" (kimseye ait olmayan toprak) olarak değerlendirilebilirdi.

2- Dönüm Noktası: 1833 ve İngiliz Kontrolünün Yeniden Sağlanması

Anlaşmazlığın modern şeklini alan en kritik olay 1833'te yaşandı. 1816'da bağımsızlığını ilan eden Rio de la Plata Birleşik Eyaletleri (daha sonra Arjantin), İspanya'nın bölgesel haklarının yasal mirasçısı olduğunu iddia etti. Bu temelde, 1820'lerde adalarda bir yerleşim kurma girişiminde bulundu ve Louis Vernet adlı bir girişimci, Buenos Aires hükümetinden aldığı yetkiyle Doğu Falkland'da küçük bir koloni kurdu.

Ancak Vernet'in otoritesi, ABD ile yaşanan bir anlaşmazlık sonucu sarsıldı. Vernet'in Arjantin balıkçılık yasalarını uygulamak için üç Amerikan gemisine el koyması üzerine, USS Lexington savaş gemisi adalara gönderildi. Geminin kaptanı Silas Duncan, Vernet'in yerleşimini yağmalayarak koloniyi fiilen dağıttı.

Bu kargaşayı bir fırsat olarak gören İngiltere, eski iddiasını canlandırmak üzere HMS Clio'yu bölgeye gönderdi. 2 Ocak 1833'te Yüzbaşı J.J. Onslow komutasındaki Clio, Port Louis'e demirledi. Ertesi gün Onslow, Arjantinli komutan Don José Maria Pinedo'ya adaların İngiliz toprağı olduğunu bildirdi ve Arjantin bayrağının indirilmesini talep etti. Üstün güç karşısında direnişin anlamsız olduğunu gören Pinedo, protesto etmekle yetindi. Sembolik bir törenle Arjantin bayrağı indirildi ve yerine İngiliz bayrağı çekildi.

Bu olaya ilişkin iki temel ve uzlaşmaz bakış açısı mevcuttur:

-İngiliz Bakış Açısı: Hiçbir kurşun atılmadığı için olayın bir "ikna" eylemi olduğunu ve İngiltere'nin daha önce hiç vazgeçmediği bir hakkı barışçıl bir şekilde yeniden tesis ettiğini savunur.

-Arjantin Bakış Açısı: Üstün askeri güç karşısında direnişin imkânsız olduğunu, bu nedenle olayın açık bir "zorlama" eylemi ve egemenliğin yasadışı gaspı olduğunu ileri sürer.

1833 olayı, Arjantin'in ulusal kimliğinde bir "emperyalist zorbalık eylemi" olarak derin izler bıraktı ve sonraki 150 yıl boyunca Arjantin'in diplomatik anlatısını ve egemenlik taleplerini şekillendiren temel referans noktası oldu.

3-Diplomatik Mücadele Alanı: Hukuk, Öz Yönetim ve BM (1834-1970'ler)

1833'ten sonra anlaşmazlık, fiziksel çatışmadan hukuki ve diplomatik bir mücadeleye dönüştü. İki tarafın argümanları zamanla evrildi ve uluslararası arenada karşı karşıya geldi.

a) Hukuki Argümanların Evrimi

Arjantin: İddialarını iki temel ilkeye dayandırdı:

Uti Possidetis (Devletlerin Ardıllığı): Sömürge yönetiminden ayrılan yeni devletlerin, eski sömürge idari sınırlarını miras aldığı ilkesi. Arjantin, bu ilkeye dayanarak İspanya'nın Falkland Adaları üzerindeki haklarını devraldığını savundu.

Coğrafi Yakınlık: Adaların Arjantin ana karasına olan coğrafi yakınlığının, egemenlik iddiasını doğal olarak güçlendirdiğini öne sürdü.

İngiltere: İlk iddialarının zayıflığının farkında olan İngiltere'nin pozisyonu zamanla değişti. 1910 tarihli gizli bir Dışişleri Bakanlığı memorandumunda, Gaston de Bernhardt adlı bir yetkili, "Arjantin hükümetinin tutumunun tamamen haksız olmadığı ve bizim eylemimizin bir ölçüde keyfi olduğu" sonucuna vararak İngiltere'nin kendi içindeki hukuki güvensizliğini ortaya koydu. Bu iç şüpheler, İngiltere'nin argümanlarını zamanla şu ilkelere kaydırmasına neden oldu:

Zamanaşımıyla Kazanım (Prescription): Bir toprağın uzun süreli, barışçıl ve etkin işgali yoluyla hukuki hak kazanılması ilkesi. İngiltere, 1833'ten beri süregelen kesintisiz yönetiminin (usucaption olarak da bilinir), başlangıçtaki mülkiyet sorunlarını ortadan kaldırdığını ve yeni bir hak doğurduğunu savundu.

Öz Yönetim (Self-Determination): Özellikle BM'nin kurulmasından sonra, adalarda yaşayan halkın kendi geleceğini belirleme hakkına sahip olduğunu ve Arjantin'e devredilmek istemediklerini giderek daha fazla vurguladı.

b) Bağımlılıkların Farklı Statüsü

Anlaşmazlığı karmaşıklaştıran bir diğer unsur, Falkland Adaları Bağımlılıkları'nın (South Georgia ve South Sandwich Adaları gibi) hukuki statüsünün farklı olmasıydı. İngiltere'nin bu adalardaki iddiası, Falkland Adaları'na yönelik iddiasından çok daha güçlüydü. İngiltere'nin South Georgia üzerindeki hakkı, Kaptan Cook'un 1775'teki tartışmasız keşfine ve o tarihten itibaren kesintisiz idari varlığına dayanıyordu. Arjantin ise Falkland Adaları üzerindeki iddiasının aksine, South Georgia'ya yönelik egemenlik iddiasını ancak 1927 gibi geç bir tarihte ortaya atmıştı. Bu hukuki ayrım, ilerleyen yıllarda South Georgia merkezli krizin anlaşılması için kritik bir önem taşıyacaktır.

c) BM Sahneye Çıkıyor

Arjantin, anlaşmazlığı sömürgeciliğin tasfiyesi gündemi üzerinden başarıyla Birleşmiş Milletler'e taşıdı. 1965 yılında BM Genel Kurulu, her iki tarafı müzakerelere davet eden 2065 sayılı kararı kabul etti. Ancak iki taraf, BM ilkelerini kendi lehlerine yorumladı:

Arjantin, "toprak bütünlüğü" ilkesini ve sömürgeciliğe karşı duruşu vurgulayarak, 1833'teki eylemin Arjantin'in toprak bütünlüğünü bozduğunu savundu. Ada halkının ise orijinal Arjantinli yerleşimcilerin yerine getirilen bir "yerleşimci nüfus" olduğu için öz yönetim hakkına sahip olmadığını iddia etti.

İngiltere, ada halkının "öz yönetim" hakkının her şeyden üstün olduğunu ve onların rızası olmadan bir egemenlik devrinin düşünülemeyeceğini savundu.

Bu diplomatik dönem, Arjantin'in mutlak egemenlik talepleri ile İngiltere'nin ada halkının isteklerini önceliklendirme taahhüdü arasında çözümsüz bir açmaz yarattı.

d) Çözümsüz Arayışlar: Müzakereler ve Yanlış Adımlar (1970'ler)

1970'ler, gerilimi azaltmak yerine artıran bir dizi başarısız diplomatik girişime ve stratejik hataya sahne oldu.

  1. İletişim Anlaşması ve "Kalpleri ve Zihinleri Kazanma"

İngiltere, Arjantin ile adalar arasındaki bağları güçlendirerek ada halkının Arjantin'e yönelik şüphelerini zamanla giderebileceğini umdu. 1971 İletişim Anlaşması ile Arjantin, adalara hava hizmetleri, yakıt ve tıbbi hizmetler sağlamaya başladı. Bu stratejinin altında yatan varsayım, artan temasın şüpheyi azaltacağı yönündeydi. Ancak sonuç, bu varsayımın tam tersini kanıtladı; artan temaslar dostluk yerine daha fazla rahatsızlık yaratarak ada halkının Arjantin'e olan güvensizliğini pekiştirdi.

  1. Shackleton Raporu'nun Paradoksu

Shackleton Raporu, Dışişleri Bakanlığı'nın diplomatik stratejisini desteklemek yerine onu baltalayan beklenmedik bir dönüm noktası oldu. Bakanlık, raporu, adaların ekonomik olarak Arjantin olmadan yaşayamayacağını kanıtlayarak ada halkını müzakerelere zorlamak umuduyla hazırlatmıştı. Ancak rapor tam tersi bir sonuç verdi: Adaların, yeterli İngiliz yatırımıyla, özellikle balıkçılık ve potansiyel petrol kaynakları sayesinde kendi kendine yeterli olabileceğini öne sürdü. Bu sonuç, Dışişleri Bakanlığı için bir "siyasi felaket" yarattı. Bir yandan Arjantin'i (İngiltere'nin adaları tek başına geliştirmek istediği şüphesiyle) öfkelendirirken, diğer yandan ada halkına (İngiltere'nin kendilerini terk etmeyeceğine dair) yanlış umutlar vererek Dışişleri'ni her iki taraftan da sıkıştırdı.

  1. Güvenilmez Savunma

Adaların savunması, sembolik bir "tuzak teli" stratejisine dayanıyordu: küçük bir Kraliyet Deniz Piyadesi birliği. Bu birliğin amacı bir işgali durdurmak değil, bir saldırının doğrudan İngiliz kuvvetlerine yapılmış sayılmasını sağlamaktı. Bölgedeki tek İngiliz deniz varlığı olan buz devriye gemisi HMS Endurance, askeri bir güçten çok siyasi bir varlık sembolüydü. Ancak Savunma Bakanlığı, bütçe kesintileri nedeniyle Endurance'ı sürekli olarak hizmetten çekmeye çalışıyordu. Adaları Arjantin'in kararlı bir saldırısına karşı güçlendirmenin lojistik ve maliyet açısından neredeyse imkansız olduğu genel olarak kabul ediliyordu.

1970'lerin sonunda İngiltere'nin kendini diplomatik olarak sıkışmış, askeri olarak zayıf ve hem Arjantin hem de ada halkı tarafından güvensizlikle karşılanan bir konumda bulması, müzakere edilmiş bir çözüm olasılığını giderek daha uzak hale getirdi ve Arjantin'in sabrını tüketti.

e) Sona Giden Yol: Yanlış Hesaplar ve Son Kıvılcım (1979-1982)

1982 işgaline giden son yıllar, bir dizi diplomatik başarısızlık, karşılıklı yanlış okumalar ve artan gerilimle geçti.

  1. Tespit Edilmemiş Caydırıcılık: 1977 Gizli Görev Gücü

1982'deki istihbarat zaafını daha da çarpıcı kılan olay, 1977'de yaşananlardı. Callaghan hükümeti, "rahatsız edici istihbarat" üzerine, nükleer bir denizaltı da içeren bir deniz görev gücünü gizlice bölgeye konuşlandırdı. Bu olay, Arjantin'in askeri eylem tehdidinin en az bir kez son derece ciddiye alındığını gösteriyordu. Bu önlem, 1982'deki hazırlıksızlığın ne denli büyük bir sapma olduğunu ortaya koymaktadır.

  1. Ridley'in Başarısız Geri Kiralama Girişimi

1980'de İngiliz Bakan Nicholas Ridley, gizlice bir "Geri Kiralama (lease-back)" çözümünü müzakere etmeye çalıştı. Bu plana göre, İngiltere egemenliği Arjantin'e devredecek, ancak adaları uzun bir süre geri kiralayarak yönetmeye devam edecekti. Plan sızdırıldığında hem Falkland Adaları'nda hem de İngiliz Parlamentosu'nda şiddetli bir tepkiyle karşılandı. 2 Aralık 1980'de Avam Kamarası'nda milletvekili Russell Johnston'ın "Dışişleri Bakanlığı'nda yıllardır çürüyen bu Adalardan kurtulmaya yönelik utanç verici planlara" atıfta bulunması, siyasi muhalefetin boyutunu gözler önüne serdi. Bu tepki, girişimin çökmesine neden olarak İngiliz politikasını yeniden bir felç durumuna soktu.

  1. Sertleşen Tutumlar ve Yanlış Sinyaller

Arjantin'de iktidara gelen General Galtieri liderliğindeki yeni cunta, önceki hükümetlere göre daha sabırsız ve saldırgan bir tutum benimsedi. Aynı dönemde, İngiltere'nin 1981'de bütçe kesintileri nedeniyle HMS Endurance'ı hizmetten çekme kararı, Arjantin tarafından bir zayıflık işareti olarak yorumlandı. İngiliz istihbaratı, Arjantinlilerin bu kararı "bir ekonomi tedbiri olarak değil, kasıtlı bir siyasi jest olarak yorumladıklarını" tespit etti. Bu durum, Arjantin'in İngiltere'nin adalara olan bağlılığının azaldığına dair inancını pekiştirdi.

  1. South Georgia Kıvılcımı: Önemsiz Bir Olaydan Krize

Gerilimi savaşa taşıyan son olay, South Georgia adasındaki önemsiz bir idari anlaşmazlıktan çıktı.

Mart 1982: Arjantinli bir hurda metal tüccarı olan Constantino Davidoff ve işçileri, eski bir balina avcılığı istasyonunu sökmek için South Georgia'ya çıktılar. Ancak İngiliz makamlarından gerekli izinleri almadan Arjantin bayrağı çektiler.

Tırmanış: İngiltere, durumu kontrol altına almak ve egemenliğini göstermek için HMS Endurance'ı bölgeye gönderdi. Arjantin cuntası, bu hamleyi bir "savaş gemisi diplomasisi" ve provokasyon olarak algılayarak işçileri korumak için kendi savaş gemilerini yolladı. Basit bir idari sorun, hızla egemenlik üzerine bir krize dönüştü.

  1. Son Yanlış Okuma: "Perservation" Tuzağı

Kriz tırmanırken, İngiliz istihbaratı ve politika yapıcıları Arjantin'in niyetini büyük ölçüde yanlış okudu. Bu hatanın temelinde "perservation" olarak bilinen bilişsel bir tuzak yatıyordu: "gelişen bir durumun erken aşamalarında yapılan yargıların, yeni kanıtlar ışığında revize edilmek yerine sonraki değerlendirmeleri etkilemesine izin verilmesi eğilimi." İngiliz istihbaratı, Galtieri rejiminin müzakereler kesin olarak başarısız olmadan aceleci davranmayacağı yönündeki erken dönem konsensüsüne kilitlenmişti. Bu nedenle, Arjantin donanmasının denize açılması gibi askeri hazırlık kanıtlarını, tam ölçekli bir işgalin başlangıcı olarak değil, South Georgia'daki gerilime yönelik bir güç gösterisi olarak yorumladılar. Bu yüzden Arjantin kuvvetleri 2 Nisan 1982 sabahı adalara çıktığında, İngiltere hem zamanlama hem de ölçek açısından tamamen hazırlıksız yakalandı.

Sonuç: Kaçınılmaz Savaşa Giden Yol

2 Nisan 1982'de Arjantin'in Falkland Adaları'nı işgali, ani veya nedensiz bir saldırı eylemi değildi. Aksine, yüzyıllara yayılan bir egemenlik anlaşmazlığının, on yıllar süren sonuçsuz diplomasinin, bir dizi stratejik yanlış hesabın ve son olarak her iki tarafın da kontrolünü kaybettiği küçük bir olayın tırmanmasıyla oluşan kaçınılmaz bir doruk noktasıydı. Yüzyıllardır süregelen diplomatik açmaz, sonunda askeri bir çatışmayla çözülmek zorunda kalmıştı.

Burada 1. bölümün sonuna geldik. Tüm referanslar ve kaynaklar, serinin son bölümünde tek bir başlık altında sunulacaktır.

Araştırmacı Yazar Burak ÖZCAN
Araştırmacı Yazar Burak ÖZCAN
Tüm Makaleler

  • 03.11.2025
  • Süre : 6 dk
  • 263 kez okundu

Google Ads