Site İçi Arama

savunma

Falkland Savaşında İngiliz Özel Kuvvetleri: Gerçekler, Efsaneler ve Strateji 

Falkland Savaşında Arjantin'in elindeki sadece 5 adet havadan fırlatılabilen AM-39 Exocet füzesi, İngiltere’den 8.000 mil uzaktaki bir görev gücü için orantısız derecede büyük bir tehdide dönüşerek savaşın seyrini etkilemiştir.

Falkland Savaşı dendiğinde aklımıza hemen o net tablo gelir: Margaret Thatcher'ın kararlılığıyla gönderilen İngiliz Donanması ve Arjantin'in beklenmedik işgaline karşı kazanılan göz kamaştırıcı bir zafer. Tarih sayfaları bu zaferin görkemli anlarıyla doludur. Deniz ve hava muharebeleri, Goose Green ve Tumbledown gibi kanlı kara çatışmaları. Ancak durum ilk bakışta göründüğünden daha karmaşıktı.

Kapak görseli İngiliz Tip 42 sınıfı güdümlü füze (D80) destroyeri HMS Sheffield (4 Mayıs 1982'de Arjantin Deniz Kuvvetleri'ne ait Dassault-Breguet Super Étendard taarruz uçağından atılan AM-39 Exocet gemisavar füzesiyle vurulduktan sonra. Füze darbesi, geminin sancak tarafında 2. Güverte seviyesinde, mutfak, ileri yardımcı makine dairesi ve ileri makine dairesi arasına 15'e 4 fitlik bir yırtık açmıştır. HMS Sheffield'a Exocet füzesinin çarpması sonucu 20 denizci hayatını kaybetmiştir. Gemi çıkan yangınlar kontrol altına alınamadığı için altı gün sonra çekilirken batmıştır. HMS Sheffield İngiliz Donanmasında 2. Dünya Savaşı sonrası düşman ateşi ile batırılan ilk gemi olma özelliği ile tarihe geçmiştir.

Falkland Savaşı'nın en kritik aşamalarında, Arjantin'in Fransız yapımı Super Étendard avcı-bombardıman uçakları ve bu uçaklardan fırlatılan AM-39 Exocet gemisavar füzeleri, İngiliz Görev Gücü için en büyük ve en acil stratejik tehdit olarak ortaya çıkmıştır. Bu silah sistemi, tek başına savaşın seyrini değiştirme potansiyeline sahip asimetrik bir unsur olarak belirmiş ve İngiliz askeri planlamasının merkezine yerleşmiştir. Exocet'in yarattığı tehlike, sadece vurduğu gemilerle değil, aynı zamanda İngiliz donanmasının taktiksel hareket kabiliyetini kısıtlayarak ve komuta kademesini son derece riskli karşı tedbirler düşünmeye iterek savaşın stratejik dokusunu derinden etkilemiştir.

5 adet AM-39 Exocet gemisavar füzesi Super Étendard savaş uçaklarının ilk beş tanesiyle birlikte, 1981 yılının Kasım ayında (ARA Cabo de Hornos gemisiyle) Arjantin'e ulaşmıştı.Arjantin Donanması'nın AM-39 Exocet füze sistemine sahip olması, Falkland harekâtında İngiliz görev gücü için ciddi bir askeri dengesizlik yaratmıştır. Bu dengesizliğin temelinde, İngiliz filosunun Havadan Erken Uyarı (AEW) kabiliyetinden yoksun olması yatmaktaydı. AEW desteğinin olmaması, İngiliz gemilerini iki kat savunmasız bırakıyordu. Super Étendard uçakları, ufuk çizgisinin altından alçak irtifada yaklaşabiliyor, bu da Arjantinli pilotlara İngiliz radarlarına yakalanmadan saldırı menziline girme ve hızla geri çekilme taktiksel avantajını veriyordu. Fırlatılan Exocet füzeleri, "Sea-Skimming" teknolojisi sayesinde deniz yüzeyinden yalnızca 1-2 metre yükseklikte seyrediyordu. Bu özellik, füzeyi gemi radarlarının ufuk çizgisinin daima altında tutarak bir "kör nokta" oluşturuyordu.

Bu teknik ve taktiksel boşluk, hedefin füzeyi genellikle çarpışmadan hemen önceki son saniyelerde tespit etmesine neden oldu. Gemi savunma sistemlerinin bu füzeye karşı etkili bir karşı koyma süresi bulamaması, İngiliz donanması için hayati bir stratejik tehdit oluşturdu. HMS Sheffield mürettebatının tepki vermek için yalnızca 10 saniyesi olduğu belirtilmiştir. HMS Sheffield 4 Mayıs 1982'de Arjantin'e ait bir Super Étendard uçağından atılan bir AM-39 Exocet vurularak ağır hasar gördü ve 10 Mayıs 1982'de çekilirken battı.

Sonuç olarak, Arjantin'in elindeki sadece 5 adet havadan fırlatılabilen AM-39 Exocet füzesi, İngiltere’den 8.000 mil uzaktaki bir görev gücü için orantısız derecede büyük bir tehdide dönüşerek savaşın seyrini etkilemiştir.

2006 yılında ait yukarıdaki fotoğrafta Dassault-Breguet Super Étendard uçağı ona yüklenmiş AM-39 Exocet gemisavar füzesi görülüyor. Arkadaki binada ise 1982 yılındaki Falkland Savaşındaki İngiliz Donanmasına ait gemi kayıplarına gönderme var. Arjantin Deniz Kuvvetlerindeki Dassault-Breguet Super Étendard uçakları 2023 yılında envanter dışı bırakılmışlardır.

Arjantin başlangıçta toplam 15 adet AM-39 Exocet füzesi sipariş etmişti, ancak Fransız Hükümeti'nin ambargosu nedeniyle geri kalan 10 füzenin ihracatı engellendi. Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'a verdiği açık ve net destekti. Savaşın başlamasından hemen sonra Mitterrand, Arjantin'e yapılacak olan ve parası ödenmiş 10 adet ek Exocet füzesinin sevkiyatına ambargo koyma kararı aldı. Bu karar, Arjantin'in elindeki sınırlı füze stoklarını yenilemesini engelleyerek savaşın gidişatını temelden etkilemiştir. Fransız hükümeti ayrıca, İngilizlerin füzenin teknik özelliklerini anlamalarına yardımcı olmak için Aérospatiale'den alınan bilgileri ve hatta test amaçlı bir Super Étendard ile bir Mirage uçağını İngiltere'ye göndermiştir.

Bu bölümde, AM-39 Exocet füzelerinin yarattığı tehdit karşısında İngiliz komuta kademesinin Falkland Savaşını kaybetmemek adına; akıl almaz derecede riskli kararlar alabileceğini göreceğiz.

Stratejik Zorunluk ve Yüksek Risk

Falkland Savaşı, İngiliz komuta kademesini, konvansiyonel bir çatışmanın ortasında, son derece hassas ve riskli bir yola girmeye zorladı: Arjantin anakarasına yönelik özel kuvvetler operasyonları. Bu cüretkâr planların temelinde basit ama acımasız bir askeri gerçeklik yatıyordu. İngiliz Görev Gücü'nün varlığını tehdit eden Exocet füzelerinin, ancak kaynaklarında imha edilmesiyle ortadan kaldırılabilecek bir tehlike oluşturması, stratejik bir zorunluluk doğurmuştu. Ancak bu zorunluluk, potansiyel bir askeri felaket ve öngörülemeyen diplomatik sonuçlar doğurabilecek, sonu belirsiz bir kumarı da beraberinde getiriyordu. Bu yazı, Arjantin anakarasına yönelik planlanan üç kilit özel kuvvetler operasyonunu Plum Duff, Mikado ve Kettledrum taktiksel ve stratejik bir perspektiften ele alarak, bu yüksek riskli girişimlerin arkasındaki mantığı, sistematik planlama zafiyetlerini ve nihayetinde İngiliz savaş çabaları için ne anlama geldiklerini incelemektedir.

Exocet Tehdidi ve Stratejik İkilem

Arjantin Donanması'nın Super Étendard avcı-bombardıman uçakları tarafından taşınan Fransız yapımı Exocet füzeleri, Güney Atlantik'te seyreden İngiliz Görev Gücü için bir tehditten çok, varoluşsal bir tehlikeydi. 4 Mayıs 1982'de HMS Sheffield'in bir Exocet füzesiyle vurularak batırılması, bu tehdidin ne kadar somut ve ölümcül olduğunu acı bir şekilde kanıtladı. Bu olay, İngiliz komuta kademesinde adeta bir şok dalgası yarattı. Zira Görev Gücü'nün belkemiğini oluşturan iki uçak gemisi, HMS Hermes ve HMS Invincible, benzer bir saldırıya karşı son derece savunmasızdı. Bu gemilerden birinin bile kaybedilmesi, tüm harekatın başarısızlıkla sonuçlanması anlamına gelebilirdi.

Bu durum, İngiliz stratejistleri kritik bir ikilemle karşı karşıya bıraktı. Görev Gücü'nün bekası, Arjantin'in elindeki sınırlı sayıdaki Exocet füzesinin ve bunları taşıyan Super Étendard uçaklarının imha edilmesine bağlıydı. Bu hedeflerin ana üsleri olan Rio Grande'de vurulması, en etkili çözüm olarak görünüyordu. Ancak bu, Arjantin anakarasına doğrudan bir saldırı anlamına geliyordu ve savaşın kapsamını tehlikeli bir şekilde genişletme, uluslararası alanda diplomatik bir krize yol açma ve diğer Latin Amerika ülkelerinin Arjantin'e desteğini artırma riski taşıyordu. Bu nedenle, Görev Gücü komutanı Amiral Woodward'ın Sheffield'in batırılmasının hemen ardından Northwood'daki karargâha gönderdiği değerlendirmede yer alan, "Rio Grande'ye bir saldırı, Falkland Adalarının geri alınması için elzem olacaktır" ifadesi, sadece bir taktiksel öneri değil, aynı zamanda büyük bir stratejik riskin kabulü idi.

Özel Kuvvetlerin Rolü ve Beklentiler

Exocet tehdidine karşı bir çözüm arayışı, doğal olarak İngiltere'nin en seçkin askeri birliği olan Special Air Service'e (SAS) yöneldi. 1980 yılında Londra'daki İran Büyükelçiliği kuşatmasını uluslararası televizyon kanallarında canlı yayında sona erdiren başarılı operasyon, SAS'ı kamuoyu ve siyasi liderler nezdinde adeta yenilmez bir konuma yükseltmişti. Bu "her şeyi yapabilirler" algısı, askeri planlamacıları, son derece karmaşık ve riskli görevleri bile SAS'ın yetenekleri dahilinde görmeye itti.

Ancak bu algı, özel kuvvetler operasyonlarının doğasında var olan riskleri ve belirsizlikleri gölgede bırakıyordu. Çatışma sonrası analizlerin de detaylandırdığı gibi, tüm özel kuvvetler operasyonlarının yalnızca %47'si başarılı kabul edilmektedir. Bu istatistiksel gerçeklik, kamuoyundaki "yenilmez" imajıyla tam bir tezat oluşturuyordu. SAS'ın bu abartılı şöhreti, İsrail'in Entebbe baskını gibi "coup de main" (ani ve cesur darbe) tarzı, cüretkâr ancak gerçekçilikten uzak operasyonların planlanmasına zemin hazırladı. Savaş kabinesi ve üst düzey komutanlar, SAS hiyerarşisinin yeteneklerine neredeyse körü körüne bir inançla yaklaşarak potansiyel olarak felaketle sonuçlanabilecek görevleri onaylamanın eşiğine geldi.

Exocet tehdidinin yarattığı bu acil ve zorlu stratejik baskı, SAS'ı Arjantin anakarasında neredeyse imkânsız bir görevi üstlenmeye itti. Bu zincirin ilk halkası, daha büyük bir saldırının öncüsü olarak tasarlanan ve istihbarat toplama amacıyla planlanan Operasyon Plum Duff'tı.

1) Operasyon Plum Duff: İstihbarat Zafiyeti ve Saha Gerçekleri

Operasyon Plum Duff, yalnızca basit bir keşif görevi değildi; aynı zamanda Falkland Savaşı'nın en cüretkâr ve potansiyel olarak en felaketle sonuçlanabilecek planı olan Operasyon Mikado'nun temel taşı olarak tasarlanmıştı. Bu bölüm, Plum Duff'ı, operasyonel planlamada istihbaratın ne denli kritik bir rol oynadığını ve en iyi niyetlerle hazırlanan planların bile saha gerçekleriyle yüzleştiğinde nasıl dağılabileceğini gösteren bir vaka analizi olarak incelemektedir. Görev, kâğıt üzerinde ne kadar basit görünürse görünsün, yetersiz istihbarat, ilkel haritalar ve Patagonya'nın acımasız hava koşullarıyla birleştiğinde, görevi yürüten tim için bir hayatta kalma mücadelesine dönüştü. Patagonya, Şili ve Arjantin'in güneyindeki bölgedir. Arjantin'deki Rio Colorado ile Şili'deki Bio Bio nehirlerinin güneyi ile Macellan Boğazı'nın kuzeyi arasında kalır.

Görev ve Planlama Süreci

Operasyon Plum Duff'ın amacı iki aşamalıydı: Birincil hedef, B Filosu, 6. Birlik'ten sekiz kişilik bir SAS timinin Arjantin'in Tierra del Fuego bölgesindeki Rio Grande hava üssü çevresinde gizli bir keşif yapmasıydı. İkincil hedef ise, eğer bir fırsat doğarsa, Super Étendard uçaklarına ve Exocet füzelerine yönelik bir saldırı düzenlemekti. Ancak bu iddialı görevin planlama süreci, temel askeri gereksinimlerden yoksun, endişe verici eksikliklerle doluydu:

İstihbarat: Görevi yürütecek olan Yüzbaşı Andy L. ve timine, hedef bölge hakkında neredeyse hiçbir taktiksel istihbarat sağlanmadı. Düşman birliklerinin konumu, sayısı, savunma mevzileri veya hava savunma kapasiteleri hakkında somut bilgi yoktu. Tim, kelimenin tam anlamıyla bilinmeze gönderiliyordu.

Haritalar: Planlamacıların time sağladığı materyaller, operasyonel bir haritadan çok, birer tarihi eser niteliğindeydi. Biri, 1930'lardan kalma bir okul atlasından yırtılmış, operasyonel ölçek ve detaydan tamamen yoksun bir sayfaydı. Diğeri ise, 1931'de yapılan ölçümlere dayanan ve son olarak 1942'de güncellenmiş topografik bir haritaydı. Böylesine yetersiz kaynaklarla bir görevin başlatılması kararı, komuta kademesinin SAS'ın her türlü engeli aşabileceğine dair "yenilmezlik mitine" olan aşırı güveninin doğrudan bir sonucuydu.

İntikal Yöntemi: Planlama aşamasında time, sızma işleminin nasıl gerçekleştirileceğine dair net bir bilgi verilmedi. Denizaltı, hücumbot veya helikopter gibi bir dizi belirsiz seçenek masadaydı. Bu belirsizlik, timin göreve yönelik özel hazırlık yapmasını engelliyordu.

Lojistik ve İntikal

Birlik, B Filosu SAS timinin İngiltere'den Falkland Adaları açıklarına intikali, karmaşık ve çok aşamalı bir lojistik operasyonuydu. Tim, önce bir VC10 uçağıyla Ascension Adası'na uçtu. Ardından, bir Hercules XV200 uçağıyla Güney Atlantik üzerinde denize paraşütle atladı ve RFA Fort Austin gemisi tarafından kurtarılarak HMS Hermes uçak gemisine transfer edildi.

Anakaraya sızma görevi için Görev Gücü'nün en değerli ve sınırlı varlıklarından biri olan bir Westland WS-61 Sea King helikopteri, kod adı 'Victor Charlie' (ZA290), görevlendirildi. Bu karar, Görev Gücü'nün zaten aşırı gerilmiş olan hava varlıkları üzerindeki baskıyı daha da artırıyordu. Helikopterin tek yönlü bir görevde feda edilecek olması, operasyonun ne kadar yüksek bir önceliğe sahip olduğunu ve komuta kademesinin ne kadar çaresiz olduğunu da gösteriyordu.

İcra: Patagonya Gerçekliğiyle Çarpışma

18 Mayıs 1982'nin ilk saatlerinde, SAS timini taşıyan Sea King helikopteri HMS Invincible'dan havalanarak Tierra del Fuego'ya doğru yola çıktı. Görev, başından itibaren bir dizi ölümcül engelle karşılaştı:

Kötü Hava Koşulları: Helikopter, kısa süre sonra yoğun sis ve dondurucu yağmurdan oluşan bir cepheye girdi. Görüş mesafesi neredeyse sıfıra düştü ve bu durum, alçak irtifada uçmayı son derece tehlikeli hale getirdi.

Düşman Tespiti: Arjantin kıyılarına yaklaşırken helikopter, bölgede devriye gezen ARA Hipolito Bouchard destroyeri tarafından radarda tespit edildi. Daha da önemlisi, destroyerin Rio Grande üssüyle temas kurması ve üssün "bölgede dost bir uçak olmadığını" teyit etmesiyle, helikopter karaya inmeye yeltenmeden önce tüm bölgesel komuta kademesi alarma geçirildi.

Zorunlu İniş: Planlanan iniş noktasına ulaşamayan helikopter, yakıtı kritik seviyeye düşünce ve hava koşulları daha fazla ilerlemeye izin vermeyince, Estancia la Sara yakınlarında, planlanan hedeften kilometrelerce uzakta bir noktaya zorunlu iniş yaptı.

Kritik Karar: Yüzbaşı Andy L., helikopterin kapısından dışarı baktığında sisin içinde belirsiz ışıklar ve hareketler gördü. Bölgenin, helikopterin sesini duyan ve pozisyonlarını tespit eden düşman birlikleri tarafından tutulduğuna inandı. Timini, pusuya düşme olasılığı çok yüksek olan bir alana indirmenin intihar olacağına karar verdi. Pilota, timi indirmemesi ve acil durum planını uygulayarak Şili'ye yönelmesi emrini verdi.

Sonuç ve Değerlendirme

Operasyon Plum Duff, hedefine ulaşamadan tam bir başarısızlıkla sonuçlandı. Helikopter Şili'ye kaçmayı başardı ancak mürettebatı yakalandı ve Westland WS-61 Sea King tipi helikopter mürettebat tarafından imha edildi. Sızma girişiminde kullanılan gece görüş gözlükleri kırıldı ve denize atıldı. SAS timi ise uzun ve zorlu bir sürecin ardından Şili'den gizlice çıkarıldı. Başarısızlığın nedenleri, planlama aşamasındaki temel zafiyetlerde yatmaktadır.

Başarısızlık Nedenleri

Analiz

İstihbarat Eksikliği

Tim, düşmanın konumu, gücü veya hazırlık durumu hakkında hiçbir bilgi olmadan körü körüne gönderildi. Bu, sahadaki komutanı, belirsizlik karşısında en kötü senaryoyu varsaymak zorunda bıraktı ve görevi iptal etme kararını tek sorumlu askeri seçenek haline getirdi.

Yetersiz Haritalar

40-50 yıllık haritalarla hassas bir sızma operasyonu yürütmek imkansızdı. Bu durum, yalnızca navigasyonu zorlaştırmakla kalmadı, aynı zamanda komuta kademesinin operasyonun ciddiyetini kavrayamadığını da gösterdi.

Aşırı Kötü Hava Koşulları

Patagonya'nın öngörülemez ve acımasız hava koşulları, operasyonel planlamada yeterince dikkate alınmadı. Yoğun sis, helikopterin hem navigasyonunu hem de gizliliğini imkânsız hale getirdi.

Gerçekçi Olmayan Planlama

Görevin tek yönlü bir helikopter uçuşuna dayanması ve timin sadece dört günlük erzakla donatılması, planlamacıların görevin içerdiği riskleri hafife aldığını veya timin hayatta kalmasını beklemediğini göstermektedir.

Operasyonun ardından SAS komuta kademesi, başarısızlığın faturasını Yüzbaşı Andy L.'ye kesmeye çalışarak onu bir "günah keçisi" olarak göstermeye yeltendi. Yüzbaşı L.'nin sonradan anlattığına göre, kendisine "gidip başarısız olmasının kurşun yağmurunda biçilmesinin canlı dönmekten daha iyi olacağının" söylendiği bir ortam yaratılmıştı. Ancak sahadaki koşullar ve mevcut kaynakların yetersizliği göz önüne alındığında, verdiği kararın timinin hayatını kurtaran tek mantıklı ve doğru askeri karar olduğu açıktır.

Plum Duff'ın başarısızlığı, Operasyon Mikado'yu en kritik unsurundan, yani güncel ve güvenilir saha istihbaratından mahrum bıraktı. Bu durum, bir sonraki bölümde incelenecek olan ana taarruz planının uygulanabilirliğini daha en başından sorgulanır hale getirdi.

2)Operasyon Mikado: Cüretkar Plan, Ölümcül Gerçeklik

Operasyon Mikado, Falkland Savaşı sırasında tasarlanan en cüretkar, en yaratıcı ve aynı zamanda en tartışmalı askeri plandı. Bu operasyon, özel kuvvetler etrafında örülen "yenilmezlik" mitinin, savaş sahasının acımasız gerçekleriyle nasıl çatıştığının en çarpıcı örneğidir. Kağıt üzerinde cesur bir "coup de main" darbesi olarak görünen bu plan, düşmanın hazırlıkları ve sahanın coğrafi zorlukları hesaba katıldığında, katılanlar için neredeyse kesin bir intihar görevine dönüşüyordu. Mikado, askeri planlamada cüretkarlık ile akılcılık arasındaki ince çizgiyi ve bu çizgi aşıldığında ortaya çıkabilecek potansiyel felaketi gözler önüne sermektedir.

Konsept ve Hedefler

Operasyon Mikado'nun temel konsepti, şok ve sürpriz unsurlarına dayanıyordu. Plan, B Filosu SAS askerlerini taşıyan iki adet C-130 Hercules nakliye uçağının, Arjantin'in Rio Grande hava üssünün pistine doğrudan iniş yapmasını öngörüyordu. İnişin ardından SAS askerleri, özel olarak modifiye edilmiş Land Rover araçlarıyla uçaklardan çıkarak üste bulunan Super Étendard uçaklarını ve Exocet füzelerini imha edecek, ardından Hercules uçakları havalanarak bölgeden ayrılacaktı.

Bu plan, büyük ölçüde İsrail özel kuvvetlerinin 1976'daki başarılı Entebbe baskınından esinlenmişti. Ancak ilham kaynağı ile Mikado'nun planlandığı operasyonel koşullar arasında dağlar kadar fark vardı. Entebbe, sivil bir havaalanında, nispeten hazırlıksız ve hafif silahlı düşmanlara karşı gerçekleştirilmişti. Rio Grande ise, savaş durumunda olan bir ülkenin en stratejik askeri üslerinden biriydi ve ağır bir şekilde savunuluyordu. Bu temel fark, planlamacılar tarafından büyük ölçüde göz ardı edildi.

Lojistik ve Taktiksel Planlama

Operasyonun belkemiğini, bu görevi teknik olarak mümkün kılmak için olağanüstü çaba sarf eden Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) oluşturuyordu. Ancak planın kendisi, aşırı riskli ve neredeyse imkansız unsurlarla doluydu:

Hava-Hava İkmali: 8000 millik bir mesafedeki hedefe ulaşabilmek için, C-130 Hercules uçaklarına rekor sürede hava-hava ikmali kabiliyeti kazandırıldı. Bu teknolojik başarı, operasyonun temelini oluşturuyordu.

Sızma Rotası: Hercules uçaklarının Arjantin hava sahasına gizlice sızması için Şili üzerinden, vadileri takip ederek son derece alçak irtifada uçacakları karmaşık bir rota planlandı. Bu rota, şiddetli türbülans, hassas navigasyon zorlukları ve tespit edilme riskini beraberinde getiriyordu.

İniş Prosedürü: Planın en tehlikeli aşaması, iki ağır nakliye uçağının aynı anda, ışıksız bir piste, muhtemelen kuvvetli bir kuyruk rüzgarıyla iniş yapma zorunluluğuydu. Bu, barış zamanı koşullarında bile son derece tehlikeli bir manevraydı.

Laarbruch ve Kinloss Tatbikatları: Savaş öncesinde RAF ve SAS tarafından yapılan benzer tatbikatlar, bu görev konseptinin ölümcül bir kusuru olduğunu kanıtlamıştı: Hercules uçakları, iyi savunulan bir hava üssüne yaklaşırken radarlar tarafından tespit ediliyor ve sembolik olarak "düşürülüyordu". Üst düzey SAS ve RAF komuta kademesinin bu somut kanıtları göz ardı etme kararı, harekâtın en bariz analitik başarısızlıklarından birini teşkil etmektedir. Bu durum, sadece durumsal bir zafiyet değil, aynı zamanda RAF hiyerarşisinin "Hercules asla ateş altında kalabileceği bir yere gönderilmeyecektir" şeklindeki miyop doktrininden kaynaklanan kurumsal bir körlüktü.

Karşı Güç Analizi: Rio Grande Savunması

Operasyon Mikado'nun neden bir "intihar görevi" olarak nitelendirildiğini anlamak için, Capitán de Navío Miguel Pita komutasındaki Rio Grande hava üssünün savunma düzenini incelemek yeterlidir. Daha da önemlisi, Pita, İngiltere'deki Fort Monckton'da ve SBS ile eğitim almış, dolayısıyla İngiliz özel kuvvetlerinin zihniyetini ve taktiklerini yakından bilen, son derece yetenekli bir komutandı. Hazırladığı savunma, genel bir askeri hazırlıktan ziyade, bilinen bir tehdide karşı tasarlanmış akıllıca bir karşı tedbirdi.

Askeri Güç: Üs ve çevresinde, Arjantin'in en seçkin birliklerinden olan yaklaşık 3.000 deniz piyadesi konuşlandırılmıştı.

Hava Savunma Silahları: Üs, C-130 gibi yavaş ve büyük hedefler için ölümcül olan katmanlı bir hava savunma sistemiyle korunuyordu. Bunlar arasında radar güdümlü Rheinmetal 20mm, Bofors 40mm ve Hispano-Suiza 30mm uçaksavar topları bulunuyordu.

Komuta ve Kontrol: Üssün komuta merkezi, "El Pozo" (Çukur) olarak bilinen, yerin metrelerce altındaki bomba sığınaklarından yönetiliyordu.

Fiziksel ve Psikolojik Engeller: Pita, pistin çevresini ve stratejik yaklaşma güzergahlarını SAS araçlarının hareketini engellemek için sahte mayın tarlalarıyla donatmıştı. Bu tarlaların arasındaki boşlukları işaretlemişti, zira Amerikan uyduları tarafından fotoğraflanacaklarını ve SAS'a bu yanıltıcı bilginin ulaşacağını biliyordu. Bu, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve aldatmacaya dayalı bir savunmaydı.

İptal Kararı ve Analizi

Operasyon Mikado, tek bir nedenden ötürü değil, bir dizi askeri ve stratejik faktörün bir araya gelmesiyle kesin olarak iptal edildi. Bu faktörler, planın doğasında var olan mantıksızlığı ve uygulanamazlığı teyit eder nitelikteydi:

İstihbarat Yokluğu: Operasyon Plum Duff'ın başarısız olması, Mikado'yu en hayati unsurundan mahrum bıraktı: güncel saha istihbaratı. Rio Grande'nin savunması hakkında hiçbir somut bilgi olmadan böyle bir operasyonu başlatmak, körü körüne bir kumardı.

Lojistik Zorunluluk: 25 Mayıs'ta MV Atlantic Conveyor'ın batırılması (Arjantin'in 3. ve 4. füzeleri kullanılarak), İngiliz Görev Gücü'nü Chinook helikopterleri ve lojistik malzeme açısından kritik bir duruma soktu. Bu kaybın ardından, operasyona tahsis edilen iki C-130 Hercules uçağı, Görev Gücü'ne acil malzeme taşımak için vazgeçilmez hale geldi.

Stratejik Değer Kaybı: Arjantin'in elindeki son hava-lansmanlı Exocet füzesini 30 Mayıs'ta kullanmasının ardından, Rio Grande'deki Super Étendard'lar birincil stratejik hedefler olmaktan çıktı. Artık bu kadar yüksek riskli bir operasyonu haklı çıkaracak bir hedef kalmamıştı.

Mikado'nun iptal edilmesi, operasyonda yer alacak SAS askerleri ve RAF pilotları için bir hayal kırıklığı olsa da, İngiliz savaş çabaları için stratejik bir kazançtı. Bu iptal, aynı zamanda, özel kuvvetlerin kullanımına ilişkin daha geniş çaplı komuta-kontrol sorunlarını ve bir sonraki bölümde ele alınacak olan Special Boat Service'in (SBS) dahil olduğu benzer şekilde sorunlu bir başka operasyonu da yansıtıyordu.

3) Operasyon Kettledrum: Göz Ardı Edilen Bir SBS Görevi

Operasyon Kettledrum, Falkland Savaşı sırasında Arjantin anakarasına yönelik planlanan özel kuvvetler operasyonlarındaki sistematik planlama ve komuta-kontrol zafiyetlerinin sadece SAS'a özgü olmadığını, aynı zamanda İngiltere'nin seçkin deniz komando birliği Special Boat Service'i (SBS) de kapsadığını gösteren önemli bir örnektir. Bu operasyon, Londra'daki merkezi planlamacılar ile Güney Atlantik'teki saha komutanları arasındaki tehlikeli iletişim kopukluğunu ve gerçekçi olmayan hedeflerin nasıl felaketlere yol açabileceğini gözler önüne sermektedir.

Görev Tanımı ve Hedef

Operasyon Kettledrum'un hedefi, HMS Onyx dizel-elektrik denizaltısından hareket edecek bir SBS timinin, Arjantin'in güneyindeki Puerto Deseado limanındaki hedeflere bir baskın düzenlemesi olarak tanımlanmıştı. Ancak bu hedef, savaşın o aşamasındaki stratejik önceliklerle temelden çelişiyordu. Exocet tehdidinin kaynağı olan Super Étendard uçakları Rio Grande'de üslenmişti, Puerto Deseado'da değil. Dolayısıyla, operasyonun birincil stratejik tehdide yönelik somut bir katkısı bulunmuyordu ve bu da planın mantığını daha en başından zayıflatıyordu.

Komuta-Kontrol ve Planlama Sorunları

Operasyon Kettledrum'daki en kritik sorun, komuta zincirindeki kopukluktu. Plan, Londra'da bulunan Özel Operasyonlar Grubu (SOG) tarafından geliştirilmişti. Ancak bu plan, harekatın icra edileceği bölgedeki Amfibi Görev Grubu komutanları olan Komodor Clapp ve Tuğgeneral Thompson'a danışılmadan veya zamanında bilgi verilmeden hazırlanmıştı.

San Carlos'taki saha komutanları, operasyon hakkında son ana kadar bilgilendirilmediler ve planı öğrendiklerinde bunu tam bir "çılgınlık" olarak nitelendirdiler. Bu komuta kopukluğu, General Moore'un SAS ile ilgili eleştirdiği "güvenlik baloncukları" ve zayıf entegrasyon sorununun aynısıydı ve sistematik bir problemi işaret ediyordu. Londra'daki planlamacıların göz ardı ettiği kritik taktiksel engeller bulunuyordu:

Puerto Deseado nehrindeki güçlü gelgit akıntıları, bir denizaltıdan gizlice sızmayı ve operasyon sonrası geri çekilmeyi son derece zorlaştırıyordu.

HMS Onyx gibi konvansiyonel bir denizaltının, sığ ve tehlikeli sularda operasyon yürütmesi büyük riskler taşıyordu.

Operasyonun İptali ve Değerlendirmesi

Operasyon Kettledrum, felaketle sonuçlanmadan önce iptal edildi. Bu kararın alınmasındaki en önemli faktör, sahadaki komutanların sağduyusu ve gerçekçi değerlendirmeleriydi. HMS Onyx'in komutanı ve gemideki SBS tim liderleri, planın uygulanabilirliğine dair güçlü ve mantıklı itirazlarını "San Carlos'tan gelen itirazlar" ile birleştirerek komuta zincirine ilettiler.

Bu olay, merkezi planlamadaki teorik varsayımların, sahadaki operasyonel gerçeklikle yüzleştiğinde nasıl çöktüğünün bir kanıtıdır. Sahadaki komutanların, görevin risklerinin potansiyel kazanımlarından çok daha ağır bastığı yönündeki net değerlendirmesi, Londra'daki "kâğıt üzerindeki" planın iptal edilmesini sağladı. Kettledrum'un iptali, sahadaki tecrübenin ve gerçekçi risk analizinin, merkezi planlamadaki hataları düzeltebildiği nadir ancak hayati bir örnek olarak öne çıkmaktadır.

Operasyon Plum Duff, Mikado ve Kettledrum, tekil başarısızlıklar veya iptaller olmaktan ziyade, Falkland Savaşında İngiliz özel kuvvetlerinin kullanımına ilişkin daha derin ve sistematik sorunların belirtileriydi. Bu sorunlar, komuta-kontrol, istihbarat ve planlama alanlarında yoğunlaşmaktaydı ve bir sonraki bölümde kapsamlı bir şekilde analiz edilecektir.

Genel Değerlendirme ve Alınan Dersler

Falkland Savaşı sırasında Arjantin anakarasına yönelik planlanan ancak ya başarısız olan ya da iptal edilen üç özel kuvvetler operasyonu Plum Duff, Mikado ve Kettledrum İngiliz askeri planlaması ve komuta doktrini açısından kritik dersler içermektedir. Bu operasyonlar, cesur ve cüretkâr olmalarına rağmen, temelden kusurlu bir istihbarat anlayışı, zayıf bir komuta-kontrol yapısı ve gerçekçi olmayan beklentiler üzerine inşa edilmişlerdi. Nihayetinde bu görevlerin gerçekleşmemiş olması, İngiltere'yi potansiyel bir askeri ve diplomatik felaketten kurtararak stratejik bir kazanç sağlamıştır.

Komuta, Kontrol ve İletişim

Analiz edilen operasyonlar, İngiliz özel kuvvetlerinin, özellikle de SAS'ın, konvansiyonel bir savaşta ana görev gücünden tehlikeli bir şekilde bağımsız hareket etme eğilimini ortaya koymuştur. Kara Kuvvetleri Komutanı General Moore'un savaş sonrası raporunda belirttiği gibi, SAS'ın ana komuta merkeziyle entegrasyonu ciddi bir sorundu: “Hiçbir bağlantı kurulmadı ve 3 Komando Tugayı'nın, nispeten açıkta olan bir kanatta neler olup bittiği hakkında çok az fikri vardı." Özel kuvvetlerin kendi "güvenlik baloncukları" içinde ve özel iletişim kanalları aracılığıyla hareket etmesi, bütünleşik bir komuta yapısı içinde tehlikeli sürtüşmelere ve koordinasyon eksikliğine yol açmıştır. Savaşın sonunda SAS'ın hazırladığı harekât raporunun General Moore'dan gizlenmesi, bu kopukluğun ne kadar derin ve kurumsal olduğunu göstermektedir.

İstihbarat ve Planlamanın Rolü

Üç operasyonun da ortak paydası, yetersiz, güncel olmayan ve çoğu zaman hatalı istihbarata dayalı planlama yapılmasıdır. Bu durum, özel kuvvet operasyonlarının başarısının, salt cüretkarlıktan çok, titiz planlama ve güvenilir istihbarata dayandığına dair temel askeri prensibin ne kadar hayati olduğunu kanıtlamaktadır.

Operasyon Plum Duff, ilkel haritalar ve sıfır taktiksel istihbaratla bir keşif görevinin nasıl başarısızlığa mahkûm olduğunun ders kitabı niteliğinde bir örneğidir.

Operasyon Mikado, Laarbruch ve Kinloss tatbikatlarından elde edilen somut kanıtlara rağmen planlanmıştır. RAF hiyerarşisinin, "Hercules'in asla ateş altında kalabileceği bir yere gönderilmeyeceği" şeklindeki doktrinsel körlüğü, bu gerçeklerin göz ardı edilmesine zemin hazırlamıştır.

Bu operasyonlar, istihbaratın bir "temenni" değil, bir operasyonun "ön koşulu" olduğu gerçeğini göz ardı etmenin potansiyel sonuçlarını açıkça ortaya koymaktadır.

Stratejik Etki ve Sonuç

Bu operasyonların fiilen gerçekleşmesi ve başarısız olması durumunda ortaya çıkacak stratejik sonuçlar, İngiltere'nin savaş çabaları için yıkıcı olabilirdi. Bu operasyonların iptal edilmesi veya başarısız olması, ironik bir şekilde, savaşın kazanılmasında olumlu bir rol oynamıştır.

Operasyon Mikado'nun muhtemel başarısızlığı, bir SAS filosunun tamamının ve Görev Gücü'nün lojistik ikmali için hayati önem taşıyan iki adet C-130 Hercules uçağının kaybıyla sonuçlanacaktı. Bu, özellikle MV Atlantic Conveyor'ın kaybından sonra, İngiliz savaş çabalarına telafisi imkânsız bir darbe vururdu.

Arjantin anakarasına yönelik açık bir saldırı, savaşı tehlikeli bir şekilde tırmandırabilir ve o ana kadar tarafsız kalmış diğer Latin Amerika ülkelerinden Arjantin'e yönelik diplomatik ve hatta askeri desteği artırabilirdi.

Sonuç olarak, bu cüretkâr ancak kusurlu planların hayata geçmemiş olması, İngiltere için stratejik bir şanstır. Plum Duff'ın başarısızlığı ve Mikado ile Kettledrum'un iptali, İngiliz özel kuvvetlerini ve kritik askeri varlıklarını gereksiz bir yıkımdan korumuştur. Bu operasyonlar, askeri tarihe, en cüretkâr planların bile sağlam istihbarat, gerçekçi bir risk analizi ve bütünleşik bir komuta yapısı olmadan felakete mahkûm olduğunun birer kanıtı olarak geçmiştir.

Kaynakça

https://tr.wikipedia.org/wiki/Patagonya

https://www.forcesnews.com/operations/falklands/why-sas-retaliation-raid-nicknamed-operation-certain-death-never-happened

https://www.reddit.com/r/WarshipPorn/comments/1bxyr2e/british_type_42_class_guidedmissile_destroyer_hms/

https://www.historyextra.com/period/20th-century/falklands-war-history-facts-what-happened/

https://en.wikipedia.org/wiki/Dassault-Breguet_Super_%C3%89tendard

Southby-Tailyour, Ewen. Exocet Falklands: The Untold Story of Special Forces Operations. Barnsley, South Yorkshire: Pen & Sword Books Ltd, 2014

Araştırmacı Yazar Burak ÖZCAN
Araştırmacı Yazar Burak ÖZCAN
Tüm Makaleler

  • 30.09.2025
  • Süre : 7 dk
  • 163 kez okundu

Google Ads