Gökdelene Çarpan Uçak
New York’ta bulunan Empire State binası, 1931 yılı ile 1970 yılları arasında, dünyanın en yüksek yapısı olarak ün salmıştır.
New York’ta bulunan Empire State binası, 1931 yılı ile 1970 yılları arasında, dünyanın en yüksek yapısı olarak ün salmıştır.
New York şehrinin simgelerinden olan Empire State binasının, isminin kaynağı da, New York şehridir. “İmparatorluk eyaleti” ismi, New York şehrinin “Büyük Elma” gibi, takma isimlerinden bir tanesidir. 102 katlı ve 443 metre yüksekliğindeki Empire State binası, New York şehrinin en yüksek binası olma unvanını, 1970 yılında Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kulelerine kaptırmış olsa da, 12 Eylül 2001 tarihinde, her iki kule yıkılınca, New York şehrinin en yüksek binası olma unvanına tekrar kavuşmuştur. Sevdiği kızı alarak, Empire State binasının tepesine çıkan dev goril King Kong, Empire State binasının bütün dünyada tanınmasını sağlamıştır.
Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kuleleri, 1970 yılında Empire State Building’i geçerek, New York şehrinin en yüksek yapıları olduklarında, hiç kimse, 1945 yılında Empire State Building’in başına gelen talihsizliğin aynısının, 56 yıl sonra bu kulelerin de başına geleceğini, ama Empire State Building’den farklı olarak, her iki kulenin de, bu olaydan sonra yıkılacağını tahmin edemezdi.
28 Temmuz 1945 günü sabah saat 09:40’da, ABD Hava Kuvvetleri’ne (USAAF) ait bir B-25D Mitchell bombardıman uçağı, o sırada dünyanın en yüksek yapısı olan Empire State binasına, saatte 360 kilometre hızla çarptı. Binanın kuzey cephesine, cadde hizasından 280 metre yukarıda çarpan uçak, Empire State binasının cephesinde 5,5 metre eninde, 6 metre genişliğinde bir çukur açtı. 78 inci, 79 uncu ve 80 inci katlar uçağın çarpması nedeniyle ve sonrasında da, çıkan yangın nedeniyle büyük hasar gördüler. Kazada, uçakta bulunan üç kişi ve binada bulunan 11 kişi yaşamını yitirdi. Binada bulunan 26 kişi de ağır şekilde yaralandı.
Uçağın binaya çarpması ile fırlayan uçağın motorlarından birisi, binayı boydan boya geçerek, komşu binalardan birinin çatısına düştü ve orada bir yangının çıkmasına neden oldu.
Kazayı yapan B-25D Mitchell bombardıman uçağında, herhangi bir silah ya da cephane bulunmuyordu. Uçak, ordu içinde VIP taşıma amaçlı kullanılıyordu. Bu nedenle, uçağa “Kuştüyü Satıcısı İhtiyar John” adını takmışlardı. Uçağı kullanan Yarbay William Franklin Smith Jr., kaza sırasında sadece 27 yaşında idi ve ABD ordusunun en genç yarbayları arasında yer alan parlak bir subaydı. İkinci Dünya Savaşı’nın kahraman pilotlarındandı. Müfrezesi ile, yüzlerce defa İngiltere’den kalkış yaparak Almanya’yı bombalamışlardı. Pilotluktaki başarıları ile çok sayıda madalya almış olan Smith için, ABD’deki hava trafik kontrol kulelerindeki görevlilerin, hava trafik güvenliği konusundaki endişelerini anlamak çok zordu.
28 Temmuz 1945 Cumartesi sabahı, Boston’daki askeri havaalanından kalkan uçakta, pilot William’dan başka, havacı Çavuş Christopher S. Domitrovich ve Deniz Havacılık Teknisyeni Mate Albert Perna da vardı. Boston’dan kalkmadan önce, kuleden 08:30’da kalkış ve sonrasında Newark havaalanına gitmek için izin istemişlerdir. Kule hava durumunun kapalı ve sisli olduğunu, Newark bölgesinde de çok fazla IFR trafik olduğunu belirtmiş ve Newark için saat 11:00’de kalkış izni verebileceğini belirtmiştir. Deneyimli ve çok başarılı savaş pilotu olmakla ünlenen William Smith, bu kuştüyü satıcısı sivilleri anlamıyordu. Oturdukları ofislerinde para kazanıyorlar, ama her şeye de zorluk çıkarıyorlardı. Savaş esnasında İngiltere’de her gün hava sisliydi. Sis, onların her gün uçakları ile İngiltere’den kalkıp, Almanya’yı bombalayıp, geri gelmelerine engel olmamıştı. Albay Harris Rogner, onu sabah 10’da Newark’da bekliyordu. Onu alacak ve birlikte Güney Dakota’daki Sioux Falls hava üssüne uçacaklardı. Havacı Albaylar, bekletilmekten hoşlanmazlardı. Madem Newark havaalanı müsait değildi, o halde La Guardia havaalanına gidecek şekilde uçuş planını beyan eder, kuleden izni alırlardı. New York şehri üzerine gelince de, La Guardia havaalanına devam etmez, Newark havaalanına doğru dönerlerdi. Olayın meydana geldiği dönemde, hava trafik kulesinin elinde teknik yardımcı bir kolaylık olarak radarla gözlem olanağı yoktu. Henüz kuleler bu imkana o dönemde sahip değildi. Kuleler, doldurulan uçuş planlarında yer alan kalkış, seyrüsefer ve varış zamanlarına göre, uçak trafikleri arasında, hesaplamalara ve pilot beyanlarına dayalı olarak, yeterli emniyet mesafesi bulundurmaya çalışıyorlardı. Pilotlar ile telsiz vasıtasıyla irtibat kurarak, konum ve irtifa (yerden yükseklik) bilgisi alıyorlardı.
Pilot William Smith, New York şehrine yaklaştığında, kuleyi arayarak hava durumunu tekrar sordu. Kule, havanın çok sisli olduğunu ve sisten dolayı, Empire State binasını dahi göremediğini söyledi. Maalesef, La Guardia’ya ineceği yerde, yönünü belirleyebilmek için bulutların aşağısına inerek, Newark havaalanına gitmeye çalışan Smith de, Empire State binasını göremedi. Görmüşse dahi, büyük olasılıkla, binaya çarpmayı önleyemeyecek kadar yakınken görmüştü.
Binada can kaybının az olmasının nedeni, kazanın cumartesi günü olması ve ofislerde hafta içi günlere göre, çok az sayıda kişinin o esnada çalışıyor olmasıydı. Kaza sırasında, binanın asansörlerinden birinde, asansör görevlisi olarak çalışan Betty Lou Oliver adında bir genç kız, çalıştığı asansör kabininin, kazanın sonrasında kablolarının kopması sonucunda, kabinle beraber, 72. Kattan zemine düşmüştür. Kazada kalça kemiği kırılan, bel, sırt ve boyun omurlarında kırıklar meydana gelen Betty, buna rağmen hayatta kalmayı başardı. Kendisi halen, asansörle en yüksekten (300 metre) düşüp, hayatta kalan ilk kişi olarak bilinmektedir.
Havacılıkta uçuş emniyetini sağlamaya yönelik belirlenen her kural, bu tür acı olayların neticesinde adeta kanla yazılmıştır.