Örnek İnsan, Cumhuriyet'in Gerçek Paşalarından Hava Pilot Korgeneral Lütfi Akdemir Kimdir?
Bu köyden çok değerli, çok üst noktalara gelen insanlar çıkmıştır ama köyden ayrıldıktan sonra buralara genellikle pek uğramazlar, dolayısıyla köylüye ve köyümüze hiç bir faydaları olmaz. Lütfi Akdemir Paşa (Korgeneral) onlardan çok farklıydı, o hiçbir zaman köklerinden kopmadı.
Bazı insanlar vardır, yaptıklarıyla uzun yıllar hatırlanır ve gelecek nesiller için de bir rol model görülürler, hafızalarda yer ederler. Merhum Hava Pilot Korgeneral Lütfi Akdemir de böyle biriydi. Özellikle Türk Hava Kuvvetlerinde kendisiyle birlikte görev yapan havacılar için tam bir rol modeldi.
Kendisi bir Cumhuriyet çocuğuydu. 4 Ağustos 1935 tarihinde Konya'nın Ilgın ilçesinin, İhsaniye köyünde doğdu. Türkiye’mizin o yıllarda içinde bulunduğu zorlu şartlar içinde büyüyor Lütfi Akdemir. İlk, orta ve lise eğitimini Konya'da tamamlayarak, o zaman İzmir'de konuşlu bulunan Hava Harp Okuluna 6 Eylül 1956 tarihinde kaydoluyor. Böylece askerlik yaşamı başlıyor. 30 Ağustos 1958 tarihinde Teğmen olarak mezun oluyor. Pilotaj eğitimini 7 Haziran 1960 tarihinde ABD’de tamamlıyor. 1960-64 yılları arasında Merzifon’da (Amasya), 1964-67 yılları arasında Mürted’te (Ankara) kol uçucusu ve kol lideri olarak görev yapıyor. 1969 yılında İstanbul’daki Hava Harp Akademisi’nden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun oluyor. 1972-73 yıllarında Mürted’te F-102 uçaklarının bulunduğu 182’inci Filonun Komutanı olarak görev yapıyor. 1973-75 yıllarında Belçika’da NATO’nun en yüksek seviyedeki askerî karargâhı olan SHAPE’de NATO kadrosunda görev yapıyor. Yurtdışı görevini tamamlamayı takiben 1975-79 yılları arasında Ankara’daki Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhında şube müdürlüğü yapıyor. 1979-1981 yıllarında İstanbul’da bulunan Hava Harp Okulu’nda Alay Komutanı olarak görev yaparken o dönemde yetiştirdiği, bu satırların yazarı dahil tüm Hava Harbiyelilerin gönlünde taht kuruyor. Parlak bir subay olduğu için dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın da dikkatini çekiyor ve kendisiyle doğrudan çalışmak istiyor. Böylece 15 Ağustos 1981 tarihinde Hava Kuvvetlerinin en prestijli görevlerinden Genel Sekreterlik görevine ataması yapılıyor. Bu görevi tamamlamayı takiben Yüksek Askerî Şura (YAŞ) kararlarıyla Tuğgeneralliğe terfi ettirilerek, Hava Kuvvetleri personelinin atamalarını planlama ve takipten sorumlu makamın başına, Personel Daire Başkanı olarak ataması yapılıyor. Artık kendisini tüm Hava Kuvvetleri personeli yakından tanımaya başlıyor. Hem başarılı hem de personelle kurduğu yakın, samimi ve babacan ilişkiler nedeniyle herkesin takdirini, sevgi ve saygısını kazanıyor. Herkes kendisine geleceğin Hava Kuvvetleri Komutanı olarak bakmaya başlıyor.
Tuğgeneral rütbesinde 7’inci Ana Jet Üs’sün (Erhaç/Malatya) olarak 1984-1986 yıllarında Komutanlığını yapıyor. 1986 yılı Ağustos ayındaki YAŞ kararlarıyla Tümgeneralliğe terfi ediyor ve Ankara’da Hava Kuvvetleri Lojistik Başkanlığı görevine atanıyor. Üç yıl boyunca görev yaptığı bu makamda, özellikle F-16 savaş uçaklarının lojistik destek altyapısının sağlam bir şekilde kurulmasına öncülük ediyor. 1989 yılında Eskişehir’de bulunan 1’inci Taktik Hava Kuvvet Komutanı’nın yardımcısı olarak ataması yapılıyor. Bu görevdeyken 30 Ağustos 1990 tarihinde Korgeneralliğe terfi ederek tekrar Ankara’ya dönüyor ve Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı makamına oturuyor. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Halis Burhan’ın sağ kolu olarak bu makamda önemli işlere imza atıyor.
Artık sırada tekrar Eskişehir var. Teamüllere göre Hava Kuvvetleri Komutanı olmak için görev yapılması gereken makama, 1’inci Taktik Hava Kuvvet Komutanı olarak tayini yapılıyor. Böylece Hava Kuvvetlerinin neredeyse tüm kilit görevlerini yapan Korgeneral Lütfi Akdemir, Yunanistan’la gerginliğin yaşandığı bu yıllarda, Türkiye’nin hava savunmasını en iyi şekilde yerine getirmek için görev yapan bu komutanlığın başında Ege’nin uluslararası suları üzerindeki hava sahasına ismini altın harflerle kazıyor. Her daim “durum üstünlüğünü” Türk tarafında olacak şekilde bir komutanlık sergiliyor. Her Ege görevinde neredeyse her radar skobunun başında görev yapan kontrolörlerin, havadaki pilotların, kuledeki hava trafik yöneticilerinin, arama kurtarma görevi yapan gemilerdeki ileri hava kontrolörünün, velhasıl herkesin yanı başında olacak kadar hemen hemen her yerde, her noktada varlığını, sıcacık ‘komutanlığını’ hissettiriyor. Gönüllerde taht kuruyor. Döneminde, kendisine bağlı görev yapan rütbesiz askerinden tümgeneraline kadar hemen hemen her personelde, “Bu Komutanla her göreve gidilir!” duygu ve düşüncesinin oluşmasını sağlıyor. Personelde kuvvetli bir birlik ve beraberlik ruhunun ortaya çıkmasına öncülük ediyor.
Ben bir Hava Harbiyeli iken Alay Komutanım olarak tanıdığım bu yiğit, örnek insanın maalesef bir 1 Mayıs’ta, 1994 yılında vefat ettiğini, aramızdan ayrıldığını üzülerek öğrendiğim günü hatırlıyorum. Sadece bende değil, vefatını duyan tüm mavi üniformalı personelin kalplerinde derin bir üzüntünün hasıl olduğunu anımsıyorum.
Bu Büyük Komutanın en dikkat çekici özelliği, köklerinden kopmamış olması, Türk insanının özünde bulunan gelenek ve görenekleri üstünde özenle taşıyarak görev yaptığı her rütbede üstün bir başarıyla milletine hizmet etmesiydi. Astları tarafından sevilmesinin en büyük nedenlerinden birisi havacılık, hava gücü açısından öne çıkan stratejik dehası yanında emrindeki personelin bireysel gelişimine sistematik çabalarla öncülük etmesi, özellikle askerî öğrencilerin yüksek değerleri kazanarak sisteme kazandırılması için samimi bir gayret göstermesiydi. Babacandı. Sert bir karakteri vardı ama bu karakterini emrindekilerin faydasına, daha iyi birer hava kuvvetleri personeli olabilmelerini sağlamaya yönelik olarak adeta bir baba şefkatiyle gösterirdi.
Kendisini ben Hava Harp Okulu öğrencisi iken, Alay Komutanlığı zamanında tanıma fırsatı bulmuştum. Giyimi, kuşamı, biz öğrencilere yakın ve yol gösterici ilgisi hiçbir zaman aklımdan çıkmadı. Kendisine emanet edilen ülkemiz gençlerine sanki her biri kendi ailesinin öz evladı gibi davranırdı. Aynı ilgi ve ihtimamı gösterirdi.
1994 yılında beklenmedik bir zamanda, oldukça genç sayılacak bir yaşta bu komutanımızı kaybettik. Çok değerli bir arkadaşım (o da benim gibi asker kökenli) Konya'dan yolumuz geçerken bu değerli komutanımızın kabrini ziyaret edelim demesiyle bende Lütfi Akdemir Paşamızın bulunduğu kabristana gittim. Bu ziyaretimiz esnasında bir İhsaniye köylüsü olan Yaşar Yıldıran beyle tanıştık. Kendisine Lütfi Akdemir Paşamızın nasıl bir insan olduğunu, hemşerilerinin kendisini nasıl bildiklerini sorduk? Kendisiyle ilgili varsa bir anekdotunu anlatmasını istedik! Bize rahmetli Akdemir Paşayı şöyle anlattı: "Ben ve bu köyün hemen hemen tamamı Çerkez kökenlidir. Bu köyden çok değerli, çok üst noktalara gelen insanlar çıkmıştır ama köyden ayrıldıktan sonra buralara genellikle pek uğramazlar, dolayısıyla köylüye ve köyümüze hiç bir faydaları olmaz. Lütfi Akdemir Paşa (Korgeneral) onlardan çok farklıydı, o hiçbir zaman köklerinden kopmadı. Teğmenliğinden son rütbesi olan Korgeneralliğine kadar her yaz izinlerinde köyüne gelirdi. Onu ararsanız tarlada elinde orak veya sabanın başında çalışırken bulurdunuz. Tarlada işi bitince, köy kahvesine gelirdi. Orada çocuklarla şakalaşır ve herkesle muhabbet ederdi. Statü meraklısı değildi. Kibirli değildi. Bu durum ölünceye kadar hep böyle devam etti. Yani kısacası hiçbir zaman köklerinden kopmadı. Bu köyde gördüğünüz güzel olan ne varsa, hep onun çabası ile oldu."
Ne güzel değil mi? Aradan yıllar geçmiş, arkanızdan hâlâ bu şekilde konuşuyorlar. Sizi hürmetle, saygıyla yad ediyorlar, anlatıyorlar. Tabii ki rahmetli Akdemir paşam profilinde pek çok değerli insanımız bu ülkeye hizmet etti, güzel bir isim bırakarak bu dünyadan göç edip gitti.
Benim bu yazımla burada dikkatinizi çekmek istediğim husus, Mustafa Kemal Paşanın kurduğu cumhuriyetimizin nimetleriyle, onun yaktığı aydınlanma meşalemizin örnek temsilcilerinden biri olan rahmetli Korgeneral Lütfi Akdemir’i anmak istememin yanında kendisinin bir Cumhuriyet çocuğu olarak, halkçılığı özünden benimsemiş bir Cumhuriyet paşası olarak köklerinden kopmadan Türk Hava Kuvvetlerinde en üst rütbelere nasıl tırmanmadığını ve ülkesine şerefle nasıl hizmet ettiğine dikkatinizi çekmektir. Lütfi Paşa, dürüst, çalışkan ve en önemlisi de örnek bir Türk subayı olma onuruna sahip olarak gelecek nesillere rol model olarak anlatılacak bir profildir. Koca yürekli paşam, dik duruşlu insan, Cumhuriyet’in çocuğu ve Atatürk’ün askeri… Ruhun şad mekânın cennet olsun...
Fotoğraflar: www.Havaciyiz.com