Stealth (Görünmezlik) Teknolojisiyle Birlikte Kullanılacak Yetenekler
Stealth teknolojili B-2 bombardıman uçağının F-22’ye göre görünmezliği daha üstündür. F-22’ye nazaran oldukça büyük fiziksel boyutlara sahip olmasına rağmen, tüm frekans bantlarında çok daha düşük görüntü verir. Yani o sizin üzerinizden geçer ve vurmadığı müddetçe siz varlığından bile haberdar olamayabilirsiniz.
Stealth (görünmezlik) teknolojisiyle ilgili makaleleri takip ediyorsanız, siz de şu hususu ilginç bulacaksınız. Bu akımın kaynağı olan ABD Hava Kuvvetlerinin, ilk hava üstünlüğü / hakimiyeti hedefli savaş uçağı jeti F-22, çok düşük bir radar kesit alanına sahiptir. Fakat savaş jeti olması nedeniyle kendisinden beklenen yüksek manevra kabiliyeti, tüm dalga boylarında gizliliğe sahip olmasını önlemektedir. Bu sebeple özellikle düşük frekans bantlı radarlar tarafından tespit edilebileceği bilinmektedir.
Stealth teknolojili B-2 bombardıman uçağının F-22’ye göre görünmezliği daha üstündür. F-22’ye nazaran oldukça büyük fiziksel boyutlara sahip olmasına rağmen, tüm frekans bantlarında çok daha düşük görüntü verir. Yani o sizin üzerinizden geçer ve vurmadığı müddetçe siz varlığından bile haberdar olamayabilirsiniz.
Bu bilinen durumun oldukça basit bir sebebi vardır. Tasarım felsefesi. Bir savaş uçağı gibi keskin manevralar icra etme ihtiyacında değilseniz, onun kadar hızlı olmanız gerekmiyorsa, onun kadar yüksek stres yüklerini kaldırmanız şart değilse, görünmezlik yeteneğinin daha da iyileştirilmesine odaklanabilirsiniz. Yüksek hacimli, ağır ve akıllı bir mühimmatı, sizi fark etmelerini engelleyerek, düşman derinliklerine taşımanın yolu da aslında budur. Fakat dikkat ediyorsanız Çin hariç hiçbir rakip ülkenin, B-2 / B-21 gibi bir uçak projesi yoktur. Rusya’nın bu manada başlattığı projesinin ise gecikeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Rusya’nın bu gecikmeyi dikkate alarak, eski nesil T-160 BlackJack stratejik bombardıman uçaklarının üretim hatlarını tekrar açmaya karar vermiştir.
Günümüzde teknolojik altyapısı gelişmiş olan tüm ülkeler, stealth ya da en azından low observable (düşük görünürlüklü) savaş uçakları üzerinde çalışmaktadır. Hatta bu uçakların popüler akım olan swing /multi / omni rol kavramsal tasarım gerekliliklerine uyduğunu gözlemliyoruz. Yani havadan havaya ya da havadan yere kullanılabilen, çok maksatlı savaş uçaklarının geliştirilmesi söz konusudur. Elbette her ülke için, savaş uçaklarını daha zor tespit ve takip edilebilir hale getirmek önemlidir. En azından kendisine verilen hedefi vurana kadar fark edilmeden, düşman hava sahasının derinliğine girebilmek de son derece faydalı bir yetenektir. Fakat bu iş en doğru ve ideal çözüm olarak sadece 5. nesil savaş jetleri mi kullanılmalıdır? İşte bu soruyu sormaya başladığımız anda, oyun planımızın da değişmek zorunda olduğunu görürüz. Bu yeni gerçekliğe, bazı diğer faktörleri / trendleri de ilave ederek alternatif çözüm yoluna ulaşmaya çalışalım.
Günümüz askeri havacılığının en moda faktörlerinden birisi de: “misilse truck” kavramıdır. Malum 5. nesil jetler stealth karakteristiğini korumak adına, savaş yükünü dahili istasyonlarında taşır. Bu durum dolayısıyla daha eski nesil tayyarelere göre çok daha az mühimmat taşıyabilmelerine ve daha az yakıt kullanımıyla kısıtlanmalarına neden olur. Bu eksikliğinizi ağ destekli yeteneklerle kapatabilirsiniz. Bunun en iyi yolu da çok yüksek kapasiteli ve stealth olmayan bir uçağı, tam kapasite mühimmatla yüklü olarak göreve göndermektir. Bu sayede söz konusu “füze kamyonu” tarafından taşınacak mühimmat, stealth uçaklarınız tarafından güdümlenebilir, böylece beşinci nesil uçaklarınızın görünmezlik yeteneğinize halel gelmeden düşman derinliklerinde kullanılması mümkün olabilir. Ayrıca, kendi dahili istasyonlarında taşınan mühimmat ise, bir nevi kritik yedek işlevi görebilir.
Ayrıca bu tip bir uygulamanın tamamlayıcı faydaları da vardır. Örneğin tamamen stealth uçaklardan oluşan bir paket kolda, bazı uçakların radarını aktif konuma getirmesi, ya da farklı tip aktif sensörlerini çalıştırması gerekir. Dolayısıyla bu durumdan mecburen paket kol içinde yer alan tüm uçaklar, stealth de olsa menfi yönde etkilenebilecektir. Halbuki bu görevi pek ala zaten stealth özelliğe sahip olmayan uçaklarınıza verebilirsiniz. Böylece paket kolunuzun tüm 5. nesil savaş uçakları gerek ağ merkezli harekattan gerekse bu uçaklar sensörlerinizin hedefteki yansımasından faydalanarak, daha düşük riskle harekât icra edebilirler. Ayrıca yine havadaki karma kolunuza yönelecek düşman av önleme uçakları, ilk olarak net biçimde gördükleri bu kamyon uçakları kendilerine hedef olarak alacaklardır. Bu da farklı taktikler deneyerek onları pusuya düşürmeniz, stealth olan ve olmayan uçakların iş birliğiyle yeni imha yöntemleri geliştirmeniz için size fırsat sunabilir.
ABD Hava Kuvvetleri bünyesinde, bu amaçla, uzun zamandır farklı çözümler etüt edilmektedir. B-1B gibi bombardıman uçaklarından tutun, F serisi savaş uçaklarına, turboprop motorlu tayyarelerden özel görevli farklı ya da yeni platformlara kadar bu kapsamdaki denemeler yapılmaya devam etmektedir. Aslına bakarsanız ABD açısından en güncel silahlanma programlarından birisi olan, F-15EX tayyaresi alımının da ardında, esas motivasyon olarak bu husus yatmaktadır. Ayrıca bunun ilk önemli işareti de, Japonya’nın F-15J modernizasyon programıyla birlikte verilmiştir. Zira lisans altında kendi ülkesinde çok sayıda F-35 üreten bu ülke, müşterek harekât altyapısının olgunlaşması kaygısıyla uzun zamandır ihtiyaç duyduğu bu modernizasyonu ertelemekteydi. İkinci önemli işaret ise Kanada’nın F-35 seçimiyle birlikte gelmiştir. Zira bu ülkeyi de programın bir parçası olduğu halde, tayyarenin alımından uzun süre uzak tutan teknik husus buydu. Elbette politik başta farklı sebepler de bulunuyordu.
Bir diğer yöntem ise, çeşitli insansız özel görev uçakları tasarlamak ve bunlarla birlikte harekât icra etmek olarak öne çıkmaktadır. Yine son zamanların popüler “manned - unmanned team” yani insanlı ve insansız sistemler takımı yaklaşımı, bu hedef doğrultusunda odaklanmıştır. Açıkçası konuya modern teknolojileri ve insansız sistemleri dahil ettiğiniz anda, yapabileceklerinizin sınırı hayli genişlemektedir. Konu artık sadece misilse truck olarak kullanılan bir uçaklardan ibaret kalmayacaktır. Hava harekatının diğer tüm alanlarına da etki edecek, alternatif bir sisteme dönüşmek üzeredir. Bu husustaki çabaların öncülüğünü ise ABD Donanması öncülüğünde gözlemliyoruz.
Havada yakıt ikmaline odaklanan insansız uçaklar, uçak gemisi görev grubunda ilk somut gelişme olarak göze çarpmaktadır. (MQ-25 Stingray. İsminde kuyruğunda iğne taşıyan ölümcül bir balık seçilmesi manidardır.) Yine ağırlıklı olarak donanma havacılığına platform temin eden Boeing, F-18 E/F/G kullanıcısı Avustralya için, Loyal Wingman çalışmasını yönetmektedir. Aslında donanma, maliyet ve risk faktörlerini de stratejik ortağı olarak kabul ettiği Avustralya benzeri ülkelerle paylaşarak, yeni bir çağın kapısını aralamaktadır. Keza yakın zamanda, Donanma NGAD’ı başta olmak üzere, buradan elde edilecek tecrübeleri, sistemleşmiş bir halde göreceğimiz kanaatindeyim. Keza (carrier capable) X-47 uçağıyla biriktirilen tecrübe ve kabiliyetler de ilgilenenler için bir köşede durmaktadır. Kısacası ABD Hava Kuvvetleri ve Donanma Havacılığı, aynı hedefe farklı ekol ve yöntemlerle ilerlemekte olduklarını değerlendiriyorum. Stratejik Hava Kuvvetleri Komutanlığı ise, bu ikisinin arasında bir yerde fonksiyonlarını yerine getirecek yetenekleri edinme uğraşı içerisindedir.
Gelin hep birlikte geliştirme çalışmalarının en temeline inelim ve şu soruyu soralım: Bir savaş uçağının temel işlevi nedir? En yalın haliyle cevabımız, savaş esnasında yeteri kadar büyüklükte/sayıda görev yükünü taşımak, düşman hedeflerini vurmaktır. Bu bir hava füze de olabilir, bir bomba da. Hedefler çok değişken olabilir, çok farklı yerlerde yani kara, hava, deniz, uzay ve hatta siber uzayda konuşlanmış olabilir. Yakın bir gelecekte bir savaş uçağı misali akıllı harekât kabiliyeti kazanan, sürü yetenekleriyle desteklenen seyir füzelerini harekât sahalarında göreceğiz. Muharip ya da özel görevli insansız sürüleri de isteyeceğiz. Siber uzayda hakimiyet kurmaya yönelik mühimmat ailelerimiz olacak. Bunların sadece EMP gibi bomba yapısında olmayacağını değerlendiriyorum. Düşmanın iletişim ve zekasını kesmeye yönelik robotlar tasarlanacak. Kendi en önemli savaş zekamızı (yeteneğimizi) ise, ölçeklendirmek, yeteri kadar enerjiyle beslemek ve düşman hattının gerisine yerleştirmek zorunda hissedeceğiz. Bunun için hem hacme hem de gizliliğe ihtiyacımız olacak. Klasik bir savaş uçağının taşıyamayacağı kadar önemli ve kritik bir yeteneğe. Tüm bunların Amerikan karşılığı, özellikle harekât konsepti (ConOps) kısmında muhteşem bir gizlilik barındıran, B-21 Raider programı olarak karşımıza çıkmaktadır.
• Stealth (her yönden görünmezlik teknolojisine sahip olmak.)
• Carrier (Normalde umulmayan exponensiyal yükleri de taşıyacak potansiyelde)
• Bombardıman (Rakipleri uyutmak/yanıltmak adına vurgulanacak klasik bir bombardıman uçağı formunda)
Üç özelliği de kendi bünyesinde toplayan bir platformla karşı karşıyayız. Ayrıca yine geleceğin muharebe sahasında bunun dışında, üç farklı ana unsur daha göze çarpacak.
• Hava hakimiyeti odaklı ama çok rollü kabiliyetlere de sahip bir savaş uçağı. (NGAD)
• Kısıtlı yapay zekalı, ağ merkezli, insansız uçaklar.
• Stealth olmayan ve amaca uygun modernize edilmiş eski jetler, ya da yeni üretilen modernize versiyonları (Kingsnake ile popüler tartışma konusu olan, brand-new fighter jet to replace F-16 with new digital engineering techniques.)
Amerikan Hava Kuvvetlerinin böylece tamamlamayı umduğu dört ayaklı geleceğin hava savaşları stratejisinde, her ayağın biri kendisine has olan, diğeri ölçeklenebilen ve müşterek kullanıma da müsait olan, iki ayrı klasmanda görev yükleri bulunacak. Elbette yeni sayısal mühendislik tekniklerini, savaş alanının doğasında yatan, süratli ve özel amaçlı yeni mühimmat türlerinin / türevlerinin yaratılmasında da görmemiz büyük bir olasılıktır. Kısacası bu hava konseptinin arkasında hızlı ve çevik bir değerlendirme ve destekleme imkânı sunan yeteneklerle donatılmış bir harekât merkezi bulunacak. (Agile Assessment and Support Office that can cooperate with the wide industrial connections.)
Buraya kadar ABD’nin gelecek nesil hava harbine dair, vizyon ve düşüncelerini anlamaya çalıştık. Bunu yaparken de kısıtlı yer ve lojistiğe sahip donanma havacılığının zorunluluklarından kaynaklanan farklı yaklaşımını değil, standart hava kuvvetlerinin daha rahat tasarlanmış konseptini ele aldık. Makalemi şu soruyla bitirmek isterim: ABD veyahut benzeri dominant bir hava gücüyle mücadele etmek zorunda kalacağımızı varsayarsak, bu plan ve organizasyonu bozmak için kullanabileceğimiz exponential ve disruptive stratejilerimiz neler olabilir?