Türkiye, Eurofighter Typhoon Uçaklarını (40 Adet F-16V Alınsa Bile) Neden Satın Almalıdır?
Eurofighter Typhoon, özellikle en gelişmiş varyantı FGR3, çok rollü bir savaş uçağı olarak Türk Hava Kuvvetlerinin tedarik planındaki yerini koruyor. Benim gönlümdeki varyant FGR4 olsa da Türkiye'nin, doğal olarak yeni varyant için sırada bekleyen konsorsiyum ülkelerinin arkasından bu varyantı satın alabilecek olması, kaybedilecek 'kritik zaman' nedeniyle FGR3 de kabulümdür dememe yol açıyor.
Eurofihgter Typhoon Nasıl Bir Savaş Uçağıdır?
Eurofighter Typhoon, özellikle en gelişmiş varyantı FGR3, çok rollü bir savaş uçağı olarak Türk Hava Kuvvetlerinin tedarik planındaki yerini koruyor. Benim gönlümdeki varyant FGR4 olsa da Türkiye'nin, doğal olarak yeni varyant için sırada bekleyen konsorsiyum ülkelerinin arkasından bu varyantı satın alabilecek olması, kaybedilecek 'kritik zaman' nedeniyle FGR3 de kabulümdür dememe yol açıyor.
Esasında bir hava üstünlüğü ve/veya av önleme uçağı olarak üretilen Typhoon, 2003 yılından itibaren hava savunma görevlerinde öne çıkan bir hava platformu olmuştur. Bununla birlikte, zaman içerisinde, benzeri diğer savaş uçakları gibi, çok rollü bir savaş uçağına dönüşmüştür. 2000’li yıllarda beşinci nesil savaş uçağı F-22’lere muadil gösterilecek kadar başarılı bir hava üstünlüğü uçağı olan Typhoon, bu uçaktan farklı olarak, hava üstünlüğü yeteneklerinden vaz geçmeden, kendisine entegre edilen modern mühimmat, silah ve sensörlerin kazandırdığı diğer yeteneklerle birlikte, av bombardıman görevlerinde de üstün bir uçak olduğunu kanıtlamıştır.
Typhoon her ne kadar dördüncü nesil bir savaş uçağı olsa da, konsorsiyumda yer alan üretim ortağı ülkelerinin bir üst lige çıkmalarını sağlayacak kadar iyi bir platform olarak havalardaki yerini almıştır. Şüphesiz savaş uçağı üretiminde, dört ülkenin bir araya gelerek tasarımdan geliştirmeye, uçuş testlerinden seri üretime kadar bir çok alanda ortak hareket etmelerini sağlamak, özellikle program yöneticisi ve yardımcıları açısından bir kâbus dolu nice günlerin yaşanmasına neden olmuştur. Programın kritik safhalarında dört ülkenin kullanıcılarından da onay alarak ilerlemenin zorluğu ortadadır. Baş ağrıtan bir süreç olduğunu herkes tahmin edebilir. Ancak, dört ülke de aynı fikirde olduğunda, dördünün de üstün oldukları yetenek alanlarını projeye katkı olarak sunmalarının sağlanması halinde, ortaya çıkan yetenekler manzumesi neticede uçağın da mükemmel bir yapıda geliştirilmesini sağlamıştır diye değerlendiriyorum. Birleşik uzmanlık, farklı endüstriyel kaynakların projeye entegrasyonu ve çok uluslu yatırım imkanlarının seferber edilmesi neticesinde güçlü bir kombinasyon ortaya çıkmış olmalı ki benim gördüğüm Eurofighter Typhoon böyle bir savaş uçağı.
Typhoon: Yüksek Performanslı Savaş Uçağı
Typhoon’un itki performansının çok iyi olması, alarm reaksiyon görevlerinde düğmeye basıldığında, kısa sürede 40.000-50.000 feet irtifalara tırmanarak, süper seyir süratinde yaklaşan hasım uçaklarını önleyebilecek esnek kullanımı, bu uçağı envanterine alan herhangi bir hava kuvvetlerine yetenek kazanımı olarak sunabilmektedir. Yine alçak irtifada 500 knot civarında uçarken bile sahip olduğu kanat yapısının kendisine kazandırdığı yüksek dönüş kutru sayesinde, dönüşlerde hız düşürmeden 9 G çekebilecek kadar manevra yeteneği yüksek bir uçaktır.
Typhoon'un mekanik tarama özellikli diyebileceğimiz radarı CAPTOR, yerini AESA radarına bırakıyor. FGR3'lerde de AESA var. Eurofighter Common Radar System (ECRS) Mk 2 veya CAPTOR E2 olarak isimlendiriliyor. BAE Systems ECRS Mk 2'nin "dünyanın en yetenekli savaş uçağı radarı" olmasıyla övünüyor. ECRS Mk 2, klasik radar işlevleri yanında elektronik harp ve ağ destekli harekât ile uyumlu çok fonksiyonluluk özelliklerine de sahip bir radar.
F-16Viper’larda bulunan APG-83 benzeri modern radarlarla karşılaştırıldığında CAPTOR-M'lerin performansı pek yeterli görülmüyordu. Şimdi CAPTOR-E AESA radarı FGR3 varyantına standart donanım olarak eklendi. Böylece bu zafiyet ortadan kalkmış oldu. Uçağın önceki varyantlarına da AESA radarları entegre edilebiliyor. Typhoon’ların AESA radarı ile görüş mesafesinin ötesinde (BVR – Beyond Visual Range) hava hava ve hava yer füze atışları yapmasının daha efektif hale geldiği söyleniyor. Hedeflere uzaktan angaje olabilmek, füze fırlatabilmek, hedefi çok daha uzaktan görebilen radara sahip olunmasına rağmen bu kadar uzak mesafeden atabilecek füzeye sahip olmamak bir handikap olarak görülmelidir. Bu yönüyle Meteor füzeleriyle donatılan Typhoon’lar, şimdi AESA radarlarıyla daha uzağı görebilme, üzerindeki sensörleri ağ destekli harekât kolaylıklarıyla birlikte kullanmak suretiyle pilotun harekât sahasındaki durumsal farkındalığının hep en üst seviyede tutacak yeteneklere sahip olmasının yanı sıra, örneğin bir F-16 Viper’a göre, çok daha uzaktaki yaklaşan hava hedeflere başarıyla angaje olabilmektedir.
Kokpit Tasarımı: Pilota Lazım Olan Her Şey Elinin Altında, Gözünün Önünde
Modern savaş uçakları kokpitte oturan savaş pilotuna “elinin altında, gözünün önünde” kullanım kolaylıkları sunmak durumundadır. HOTAS gibi elinin altındaki gaz kolunun ve lövyenin üzerindeki sviçlerin (düğmeler) pilotu gözü kapalı bunlara hükmedebilecek kadar şekilsel, fonksiyonel ve karışıklığa neden olmayacak kadar ergonomik olması beklenir. Bu sviçolojiyle entegre sesli komut sistemi de katma değeri yüksek bir kullanım kolaylığını pilota sunabilmelidir. Ayrıca görev ve uçuş bilgisayarları senkronizeli bir akışkanlıkla pilotun kaskın vizörüne, uçağı emniyetle uçurmak, durumsal farkındalığını artırmak, radar ve sensör modlarını kontrol etmek, kask ile sensör entegrasyonunu uyumlu işletmek, hedeflere öncelik sırasına göre angaje olabilmek için gereken tüm bilgi setlerini getirebilmelidir. İşte bir savaş uçağı kokpiti ve kaskı için gereksinim olarak betimlemeye çalıştığım tüm bu jenerik yetenekler manzumesi Typhoon’a yıllar içinde kazandırılmıştır. Kazandırılmaya da devam ediliyor. Versiyon atlamaları yapılırken yeni yazılımlarla uçak yeni yeteneklere sahip oluyor, yetenek sıçramalarıyla daha da iyileştiriliyor.
Typhoon’un Silahları
Yine su üstü harbinin aranan füzeleri arasında yer alan BRIMSTONE, derin harekât kapsamında stand off mesafelerdeki hedeflere atılan STORM SHADOW / SCALP ile TAURUS KEPD 350E seyir füzeleri ve taktik harekât için kullanılan SPEAR 3 (mini, uzun menzilli seyir füzesi) füzeleriyle entegre yapıda bir fonksiyon üstlenen Litening V hedefleme podları (yüksek çözünürlüklü görüntü alabilen ve keşif podu dengi video/foto çekebilen) kullanım imkanına Typhoon pilotları sahiptir. Gerektiğinde yakın hava desteği veya hava muharebelerinde it dalaşı safhasında son çare silahı olarak pilotun sigortası 27 mm.lik makinalı topun Typhoon’lara entegre edilmiş olmasını ayrı bir zenginlik olarak görüyorum. Kendini koruma sistemi olarak SPECTRA ise Typhoon için olmazsa olmaz bir yetenek olarak öne çıkıyor.
Hava Hava bağlamında; Amerikan yapımı AIM-120D (AMRAAM) ile MBDA yapımı METEOR (BVRAAM) ve ASRAAM füzeleri ile AESA donanımlı Typhoon, Kaska Monteli Görüş Sistemi ve IRST (PIRATE) ile güçlü bir canavara dönüşüm yolculuğuna devam ediyor. Başlangıç tasarımı bir hava üstünlüğü, av önleme uçağı olan Typhoon için bu silahlar ve sistemler performans artıcı yetenekler olarak görülüyor. Bir önceki yazımda, ABD’nin 40 uçaklık F-16 Viper paketinde 952 adet AMRAAM füzesinin C-8 versiyonuna yer verdiğini, bu versiyonu da C-7 gibi atmamızı istediğini, AMRAAM’ın en gelişmiş versiyonu olan D’leri Norveç’e vermesine rağmen bize vermediğini dikkatinize sunmuştum. Almanya razı olursa, Türkiye’nin en az 40 adet Typhoon alma aşamasında olduğunu biliyoruz ancak uçağın varyantı, sahip olacağı özellikler ve ne zaman Türk Hava Kuvvetlerinde görev yapmaya başlayabilecekleri gibi bazı teknik detayları henüz bilmiyoruz. Bununla birlikte, Typhoon’lar tedarik edildiğinde, AMRAAM D versiyonunu yine ABD’den satın almamız söz konusu olamayacaktır. Öte yandan hiç olmazsa METEOR tedariki (Avrupa konsorsiyumu önüne taş koymazsa) Typhoon tedariki ile birlikte olası görünüyor.
AIM 120D ile METEOR Farkı Nedir?
F-16’lar AMRAAM ile Typhoon ise METEOR füzesi ile özdeş hale gelmiştir. Beklentimiz, Türkiye Typhoon uçaklarını tedarik ettiğinde, METEOR füzelerini de satın alma opsiyonuna sahip olacaktır. Öyle olması gerekir, başka türlüsü düşünülemez.
Her iki füzeyi kısaca kıyasladığımızda; AIM-120D ve METEOR'un her ikisinin de uzun menzilli, radar güdümlü BVR (görüş ötesi menzil) füzeleridir. Aralarındaki en büyük fark AIM-120D'nin roket tahrikli, METEOR'un ise roket/ramjet tahrikli olmasıdır. Bu METEOR'a daha iyi menzil ve daha iyi kinematik performans sağlayabilmektedir. Bir başka ifadeyle, Meteor füzeleri, AMRAAM’a göre hedefe doğru daha yüksek süratte gidebilir ve gerektiğinde hedefin kaçınma manevralarına uyum için enerjisini daha uzun süre koruyarak hedefi vurma olasılığını yüksek tutabilir. METEOR’un sahip olduğu bu özellik, özellikle füzenin hedefine yaklaştığı, kendi gözünün açıldığı terminal güdüm safhasında (METEOR için tanımlanan yaklaşık hedefe 35-40 NM kala) istenen ve füzelerin birbirlerine göre üstünlüğünü tayin eden bir kriter olarak biliniyor. Hedefi önlemenin son aşamasında bu özellik önem arz ediyor. Öte yandan AIM-120'nin avantajı ise her yönden hedefe atış imkânı veren daha iyi bir HOBS (High Off Bore Sight) performansına sahip olmasıdır. Açık kaynak bilgilerine göre yine AMRAAM, METEOR'dan daha ucuza satılan bir hava hava füzesidir.
Burada bir dipnot olarak belirtmemiz gerekirse, METEOR füzeleri gerektiğinde F-16’lara da entegre edilebiliyor. MIL-STD-1760 arayüzü standardı buna izin veriyor.
Pilotlar İçin Tipte Harbe Hazırlık Eğitimi
Typhoon pilotları artık çift kumand uçaklarda eğitim almak zorunda değiller. Uçağı emniyetli uçurmanın yanında saydığım tüm bu yetenekleri pilotun ustalıkla kullanabilmesi için gerekli eğitim altyapısı, simülatör sistemiyle birlikte Typhoon pilotlarının eğitimlerinde kullanılıyor. Gelişmiş simülatörde yapılan uçuşlar, pilotu tek başına uçabilecek kadar ustalaşmasını sağlayabiliyor. Edindiğim bilgiye göre, Türk Hava Kuvvetleri adına bu uçağın tedarik görüşmelerine katılan bir F-16 pilotumuza Typhoon simülatöründe kısa bir eğitim verildikten sonra, tek kişilik Typhoon’u uçurmasına müsaade edilmiş. Çok da güzel bir uçuş çıkarmış. Bu örnekten yola çıkarak, F-35’ler gibi Typhoon’larda da çift kişilik uçaklarda eğitim alma zorunluluğunun bulunmadığını anlıyorum.
Neden Eurofighter Typhoon Tedariki Elzemdir?
Türk Hava Kuvvetleri, 2021 yılı Ekim ayından itibaren ABD’den 40 adet F-16 Viper uçağını tedarik etmek için gayret sarf ediyor. Her ne kadar geçtiğimiz aylarda Amerikan Kongresi, bu uçakların ve paket içinde yer alan 79 kitin, çeşitli silah, mühimmat, radar ve sensör setlerinin satışına onay vermiş olsa da, henüz iki ülkenin bu satışa ilişkin nihai sözleşme imzalama noktasından uzakta oldukları anlaşılıyor. Bir şekilde bu satışın gerçekleme olasılığı yüksek görülmekle birlikte, Biden Yönetiminin nihai onay aşamasında biraz daha oyalanacağını, nihai onayın Kasım ayındaki Amerikan başkanlık seçimi sonrasına kalacağını değerlendiriyorum.
Nihayetinde 40 adet F-16V uçağı Türk Hava Kuvvetleri envanterine katılsa bile, bu uçakların hava üstünlüğünden ziyade çok rollü olmaları en büyük zenginlikleridir. Kaldı ki Viper’lar klasik F-16’lara göre daha fazla hava yer görevlerine odaklı bir uçağa dönüştürülmüştür. Typhoon’a tam bunun tersi istikamette bir anlayışla hava yer görevlerini yapabilir bir uçak olarak iyileştirmeler yapılmakta olduğunu gözlemliyorum. Bir başka deyişle, Typhoon’ların başlangıç tasarım özelliği, yani hava üstünlüğü, av önleme uçağı olma özelliği hava yer yeteneklerine göre daha üstün tutulmaya devam ediliyor. Bu çerçevede, Türkiye’nin bölgesindeki gelişmeler, Typhoon benzeri bir platformun envantere kazandırılmasını zorunlu kılıyor kanaatini taşıyorum.
Bu kapsamda, asgari 40, olabiliyorsa 80-100 kadar Typhoon tedarik edilmesi halinde, Türkiye’nin çevresindeki ülkelere karşı hava üstünlüğünü tesis etmekte bugüne göre çok daha üstün bir konuma erişebileceğini değerlendiriyorum. Hatta iki seçenek arasında kalınması halinde (varsayalım ki ya F-16 V ya da Typhoon olacak dense), bizim tercihimizin Eurofighter Typhoon olması gerektiğine inanıyorum. Zira, hava yer görevlerinin bir kısmını silahlı insansız hava araçları ve karadan karaya atılan füzelerle de ikame edebilecek noktaya ulaştık sayılır. Şüphesiz daha kat edilecek önümüzde bir yol haritası var. Öte yandan Türkiye’nin henüz hava savunma alanında, Hisar ve Siper sistemlerindeki olumlu gelişmelere rağmen, yakın dönemde zafiyetin devam edeceğini, açığın kapanmasının zaman alacağını değerlendiriyorum. Bu nedenle kısa vadede, MMU KAAN’da mesafe alınıncaya kadar, yani 2040 yılına kadar Türkiye’nin elini rahatlatacak savaş uçağı ihtiyacının karşılanmasında Typhoon tedarikini millî savunmamız yönüyle elzem görüyorum.
Yeni Uçaklar Demek Yeni Askeri Altyapı Tesislerini de Hazırlamak Demektir
Eurofighter ve Viper uçaklarının birbirinin ikamesi olarak görülmediği bilinmektedir. Envanterimizdeki en yaşlı savaş uçağı F-16 Blok30 uçaklarımız da ÖZGÜR modernizasyonu ile iyileştirilme aşamasındalar. Bu uçaklara ileride Blok 40/50 ÖZGÜR modernizasyonlarının da ekleneceğını biliyoruz. Dolayısıyla Türkiye, elde kalan az sayıdakı F-4 2020'ler haricinde envanterden çıkarmayı düşündüğü savaş uçağı bulunmuyor. Devam eden tüm projelerin gerçekleştiğini düşündüğümüzde (F-16 ÖZGÜR, F-16 Viper, Eurofighter Typhoon, MMU Kaan, Silahlı HÜRJET, ANKA III, KIZILELMA vb.), bahse konu uçakların envantere girişleriyle birlikte toplam savaş uçağı (insanlı/insansız) sayımızın mevcut sayının iki mislinden daha fazla olacaktır. Buradan hareketle Türk Hava Kuvvetelrinin, Milli Savunma Bakanlığının ve Savunma Sanayii Başkanlığının desteğiyle sığınak (shelter), yeni hava üssü, ilave pistler vb. altyapı ihtiyaçlarını yeni bir anlayışla kavramsallaştırması, konsept olarak ortaya koyması ve konsept bazlı yeni bir yapılanmaya gitmesi gerekir inancındayım. Zaman çabuk geçiyor. Geç olmadan bunlar da yapılmalıdır.