Körfez Savaşı ve M1A1 Abrams Ana Muharebe Tankı (Bölüm 11)
Irak ordusunun 1991 Çöl Fırtınası Operasyonu'ndaki tank taktikleri, büyük ölçüde statik savunma pozisyonlarına ve önceden tanımlanmış stratejilere dayanmaktaydı. İran-Irak Savaşı'ndan edinilen tecrübelerin etkisiyle şekillenen bu yaklaşım, modern savaşın dinamiklerine ayak uyduramamıştır.
Bir önceki bölümde, teknolojik gelişmeler kapsamında navigasyon sistemleri ve elektronik harp kabiliyeti ele alınmıştı. Bu bölümde ise, M1A1 Abrams tankının kilit bir rol oynadığı Çöl Fırtınası Operasında, Irak Ordusu ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ordusu'nun uyguladığı tank taktikleri incelenecektir.
5. Çöl Fırtınası Operasyonunda Irak ve ABD Ordularının Tank Taktikleri: Savaş stratejileri ve askeri operasyonların dinamikleri incelendiğinde, zırhlı birliklerin kullanımına yönelik taktiklerin stratejik önemi genellikle iki temel eksende yanlış anlaşılmaktadır: Bir yanda sivil analizlerde bu taktiklerin karmaşıklığının hafife alınması, diğer bir husus ise, çatışma raporlarında belirtilen personel ve tank kayıpları ile zırhlı operasyonlar arasındaki olası nedensel bağlantıların yeterince sistematik ve derinlemesine analiz edilmemiş olmasıdır.
Çöl Fırtınası Operasyonunda Irak Ordusunun Tank Taktikleri: Analiz ve Zafiyetler
Irak ordusunun 1991 Çöl Fırtınası Operasyonu'ndaki tank taktikleri, büyük ölçüde statik savunma pozisyonlarına ve önceden tanımlanmış stratejilere dayanmaktaydı. İran-Irak Savaşı'ndan edinilen tecrübelerin etkisiyle şekillenen bu yaklaşım, modern savaşın dinamiklerine ayak uyduramamıştır. Temel taktik unsurlar ve beraberindeki zafiyetler aşağıda özetlenmektedir:
1. Savunma Odaklı Konuşlanma
Irak ordusunun Çöl Fırtınası Operasyonu'ndaki savunma odaklı konuşlanma taktiklerinden biri olan "hull-down" pozisyonlarında, tanklar gövdelerini kum setleri veya doğal engellerin gerisine saklayarak sadece taretlerini düşman unsurlarına karşı görünür kılmaktaydı. T-72 tanklarında bulunan kazıyıcı bıçaklar, bu tür mevzilerin hızlıca oluşturulmasına imkân tanımış olsa da, ABD kuvvetlerinin sahip olduğu gelişmiş termal görüş sistemleri bu statik savunma yöntemini etkisizleştirmiştir. Bir diğer taktik olan ters eğim (Reverse Slope) savunmasında ise, Irak tank birlikleri tepelerin arka yamaçlarına gizlenerek düşmanı pusuya düşürmeyi hedeflemekteydi. Bu taktik, İran-Irak Savaşı'nda bazı başarılar elde etse de, ABD güçlerinin yüksek manevra kabiliyeti ve üstün gece görüş ve termal görüntüleme teknolojileri karşısında Irak tankları için dezavantajlı bir duruma dönüşmüştür.
2. Sınırlı Atış Esnekliği
Irak ordusunun tank taktiklerinde göze çarpan bir diğer sınırlayıcı unsur ise atış esnekliğindeki yetersizlikti. Topçu birliklerinin eğitim seviyesindeki eksiklikleri gidermek amacıyla, atışlar için önceden tanımlanmış belirli menziller, çoğunlukla 1800 metre civarında, belirlenmişti. Ancak bu sabit ve öngörülebilir yaklaşım, modern savaşın dinamik ortamında hareketli hedeflere karşı işlevsiz kalmıştır. Aynı zamanda, Irak tanklarının hareket halindeyken ateşleme yeteneği de oldukça sınırlıydı. Tanklar, yalnızca düz arazide ve düşük hızlarda kısıtlı bir atış kabiliyetine sahipti. Bu durum, Çöl Fırtınası Operasyonunda ABD kuvvetlerinin sahip olduğu yüksek hareket kabiliyeti ve hızlı manevra yeteneği karşısında Irak ordusu için önemli bir zafiyet oluşturmuştur.
3. Destek Kuvvetlerinin Yetersiz Entegrasyonu
Irak ordusunun Çöl Fırtınası Operasyonundaki tank taktiklerinin önemli zafiyetlerinden biri de, muharebe sahasındaki destek kuvvetlerinin yetersiz entegrasyonuydu. Bu durum, farklı silah sistemlerinin potansiyelinden tam olarak yararlanılmasını engellemiştir. Teorik olarak piyade, zırhlı personel taşıyıcılar ve RPG-7 gibi tanksavar silahlarıyla desteklenmesi öngörülen zırhlı birlikler arasındaki koordinasyon eksikliği ve personelin düşük eğitim seviyesi, karma silah birliklerinin muharebe etkinliğini ciddi ölçüde düşürmüştür.
Farklı unsurların eş zamanlı ve uyumlu hareket kabiliyetindeki noksanlık, potansiyel ateş gücünün dağınık ve etkisiz kalmasına yol açmıştır. Aynı şekilde, Irak topçu birliklerinin performansı da tank manevralarına yeterli desteği sağlayamamıştır. Önceden belirlenmiş ‘’kill zones’’ "öldürme bölgeleri" dışında kalan hareketli hedeflere karşı isabetli ateş desteği sunulamaması, topçu birliklerinin çağın gerisindeki hedef tespit ve atış kontrol sistemlerinden ve modern muharebe koşullarına uygun taktiksel eğitim eksikliğinden kaynaklanmıştır. Sonuç olarak, Irak tankları beklenmedik düşman hareketleri karşısında etkili topçu ateş desteğinden mahrum kalmıştır.
4. Teknolojik ve Eğitimsel Dezavantajlar
Çöl Fırtınası Operasyonunda Irak ordusunun tank taktiklerinin başarısızlığında önemli bir etken de teknolojik ve eğitimsel alandaki belirgin dezavantajlardı. Bu unsurlar, Irak zırhlı birliklerinin muharebe etkinliğini ciddi biçimde kısıtlamıştır. ABD ordusunun M1 Abrams tanklarının sahip olduğu gelişmiş termal görüş sistemleri, gece ve yoğun toz fırtınaları gibi düşük görüş koşullarında bile Irak tanklarının kolayca tespit edilmesini sağlamıştır. Buna karşılık, Irak'ın ana muharebe tankı olan T-72'lerde bu modern sistemlerin bulunmaması, düşük görüş mesafesi olan ortamlarda Irak tanklarını oldukça savunmasız hale getirmiştir. Düşmanın gece harekâtı yapabilme ve olumsuz hava koşullarından yararlanma yeteneği, Irak zırhlı birlikleri için ciddi bir operasyonel sorun teşkil etmiştir. Ayrıca, Irak tank mürettebatının karmaşık atış kontrol sistemlerini etkin kullanma becerisi yetersizdi. Düşük eğitim seviyesi, hedef tespitinde gecikmelere, ilk vuruş olasılığının düşmesine ve dolayısıyla muharebe etkinliğinin azalmasına yol açmıştır. Taktiksel karar alma yetkisinin büyük ölçüde üst rütbelilere bağlı olması da, dinamik muharebe koşullarında hızlı ve yerinde tepkiler verilmesini engellemiştir. Komuta zincirindeki bu merkeziyetçi yapı, inisiyatif alabilen ve duruma göre hareket edebilen alt kademe personelinin gelişimini olumsuz etkilemiştir.
5. Hava Desteğinin Yokluğu
Çöl Fırtınası Operasyonunda Irak zırhlı birliklerinin karşılaştığı kritik zafiyetlerden bir diğeri de, etkin bir hava desteğinden mahrum kalmalarıydı. Irak Hava Kuvvetleri'nin, kara birliklerine yakın hava desteği (Close Air Support - CAS) sağlayabilecek kapasitede olmaması, operasyonun genel seyrini olumsuz etkilemiştir.
ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin hava sahası üzerindeki mutlak hakimiyeti, Irak tanklarını düşman hava unsurlarına karşı savunmasız bir konuma düşürmüştür. Sürekli hava saldırısı tehdidi altında hareket etmek zorunda kalan Irak zırhlı birlikleri, manevra kabiliyetlerini önemli ölçüde kaybetmişlerdir.
Ayrıca, koalisyon güçlerinin hava üstünlüğü, Irak ordusunun lojistik ikmal hatlarını da hedef alarak kesintiye uğratmıştır. Yakıt, mühimmat ve yedek parça tedarikinde yaşanan aksaklıklar, tankların operasyonel etkinliğini daha da azaltmış ve muharebe gücünü zayıflatmıştır. Dolayısıyla, hava desteğinin yokluğu, Irak tanklarının hem doğrudan düşman saldırılarına karşı korunmasız kalmasına hem de sürdürülebilir bir muharebe yeteneği sergileyememesine neden olmuştur.
ABD kuvvetlerinin Çöl Fırtınası Operasyonunda yakın hava desteği (CAS) kapsamında görevlendirdiği hava unsurlarının muharebe etkinliği dikkate değer sonuçlar üretmiştir. Sadece A-10 Thunderbolt II uçakları ile tahminen toplamda 1.000 Irak tankı ve zırhlı aracını etkisiz hale getirerek, hava üstünlüğünün kara operasyonlarındaki belirleyici rolünü teyit etmiştir.
Sonuç: Irak Ordusu Tank Taktiklerinin Başarısızlık Nedenleri
Çöl Fırtınası Operasyonu'nda Irak ordusunun tank taktikleri, büyük ölçüde statik savunma pozisyonlarına ve güncelliğini yitirmiş askeri doktrinlere dayanarak modern savaşın dinamiklerine ve teknolojik gelişmelerine yeterince adapte olamamıştır. Buna karşılık, ABD ordusu muharebe sahasında sergilediği üstün performansla Irak'ın savunma stratejilerini aşmayı başarmıştır. Bu başarıda etkili olan temel faktörler arasında, ABD kuvvetlerinin termal görüş sistemleri, uydu istihbaratı ve hassas güdümlü mühimmat gibi teknolojik üstünlüğü, zırhlı birliklerinin yüksek hareket kabiliyeti ve hızlı manevra yetenekleri sayesinde Irak'ın statik savunma hatlarını kolayca bypass edebilmesi ve tank mürettebatının modern sistemleri etkin kullanma konusundaki üst düzey eğitimi ile alt kademe komutanlarına tanınan taktiksel özerklik ve hızlı karar alma yeteneği bulunmaktadır. Sonuç olarak, Irak ordusu teknoloji, eğitim ve askeri doktrin alanlarındaki belirgin eksiklikler nedeniyle modern savaşın gerekliliklerine ayak uyduramamış ve ABD ordusunun bu üç alandaki üstünlüğü karşısında başarısız olmuştur.
Çöl Fırtınası Operasyonunda Amerika Birleşik Devletleri Ordusunun Tank Taktikleri
1990-1991 Körfez Savaşı, modern zırhlı savaş taktiklerinin gelişiminde kritik bir evre olarak kabul edilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Ordusunun M1A1 Abrams tanklarını merkezine alan doktrini, "hız, teknoloji ve müşterek harekât" prensipleri üzerine inşa edilmiş olup, Irak Ordusunun konvansiyonel savunma hatlarını yaklaşık 100 saat içerisinde etkili bir şekilde bertaraf etmiştir. Bu başarının temelinde yatan taktiksel unsurlara kısaca değineceğiz.
Körfez Savaşı'nın başlangıcındaki yoğun koalisyon hava saldırıları, Irak'ın kritik komuta-kontrol, iletişim ve savunma sistemlerini eş zamanlı olarak hedef alarak ordunun savaşma yeteneğini hızla felç etmeyi amaçlıyordu. Bu şiddetli bombardımanlar ve kullanılan üstün teknoloji, Irak liderliği, askeri personel ve halk üzerinde ciddi bir psikolojik baskı yaratarak direniş iradesini kırmayı ve hızlı bir teslimiyet sağlamayı hedefliyordu. Koalisyonun teknolojik üstünlüğünün bu denli belirgin bir şekilde sergilenmesi de bu psikolojik etkiyi pekiştiren önemli bir unsur olmuştur.
1.M1A1 Ana Muharebe Tankının Hızının Stratejik Kullanımı
Standart bir zırhlı süvari tugayının operasyonel yapısı, yüksek ateş gücü ve hareket kabiliyetini bir arada sunarak modern muharebe ortamında etkin bir performans sergilemek üzere tasarlanmıştır. Tugayın ana muharebe unsurları, her biri dörder M1A1 Abrams ağır tank takımı (toplam 48 tank) ve ikişer M3A2 Bradley piyade muharebe aracı takımı (toplam 72 araç) içeren üç zırhlı süvari taburundan oluşmaktadır. Bu zırhlı güce, bir batarya M109A6 Paladin kundağı motorlu obüs (6 adet 155mm) ve iki bölük M106A2 hafif havan (toplam 8 taşıyıcı) ile sağlanan yoğun topçu destek gücü eşlik etmektedir. Keşif ve istihbarat faaliyetleri ise, elektronik gözetim sistemleriyle donatılmış iki M3A2 Bradley keşif takımı (toplam 12 araç) tarafından yürütülmektedir.
Tugayın muharebe destek unsurları, organizasyon bünyesinde etkin bir şekilde entegre edilmiştir. Komuta ve kontrol faaliyetleri, gerçek zamanlı koordinasyon sağlayan bir M577A2 mobil karargâh aracı üzerinden yürütülürken, personel nakli bir M113A2 zırhlı personel taşıyıcı ile sağlanmaktadır. Acil sahra sağlık hizmetleri için bir sıhhiye tahliye aracı, bakım ve kurtarma operasyonları için ise bir arazi bakım aracı ve bir M88A2 zırhlı kurtarma aracı (arıza durumlarına ≤15 dakika müdahale kapasitesiyle) görev yapmaktadır. Lojistik ve ikmal ihtiyaçları iki M998 HMMWV ve bir HEMTT yakıt tankeri ile karşılanırken, düşman hareketlerinin anlık tespiti bir yer gözetleme radar sistemli araç tarafından yapılmaktadır.
Taktiksel konumlanma stratejisi, düşman temasının beklenmediği durumlarda yukarıda değindiğimiz komuta kontrol ve lojistik araçları (kaynaklarda muharebe treni olarak geçmekte) iki tank takımının arasına ve geri hattına yerleştirilmesi prensibine dayanır. Bu sayede ana muharebe unsurlarının korunması ve lojistik hatlarının kesintisiz işlemesi hedeflenir. Entegre koordinasyon protokolleri çerçevesinde, M577A2 komuta aracı tank, obüs ve havan unsurları arasında ateş desteği koordinasyonunu sağlarken, M88A2 ve HEMTT kritik arıza ve ikmal senaryoları için önceden belirlenmiş tepki noktalarında konuşlanmaktadır.
Bu unsurlara ilaveten entegre TOW sistemine sahip sekiz araçlık M966 HMMWV keşif timleri bulunabilmektedir. Altı araçlık M2 Bradley konfigürasyonuna kıyasla, çeşitli görevlerde M2 Bradley'lere kıyasla fazladan 2 araç önemli ölçüde daha fazla operasyonel esneklik sunmuştur. Ayrıca bağımsız bir karargâh unsurunun varlığı, bölük komutanına ve tabur istihbaratına önemli avantajlar sağlamıştır.
Operasyonel kapasite tugayın 48 adet M1A1 ve 72 adet M3A2 zırhlı araca, 6 adet M109A6 ve 8 adet M106A2 topçu sistemine, lojistik destek için 2 adet HMMWV ve 1 adet HEMTT'e sahip olduğu görülmektedir. Kurtarma ve ikmal gibi kritik destek fonksiyonlarında ise 15 dakikalık bir tepki süresi öngörülmektedir. Tugayın stratejik avantajları arasında, 155mm obüsler ve havanlar sayesinde 20-30 km menzile ulaşabilen yüksek ateş gücü ve HEMTT ile sağlanan 2.500+ litre yakıt taşıma kapasiteli mobil lojistik ağı yer almaktadır. Bununla birlikte, entegre hava savunma sistemlerinin bulunmaması ve M88A2 kurtarma aracının %60 üzeri eğimli arazideki operasyonel verimlilik kaybı gibi sınırlamalar da bulunmaktadır.
Sonuç olarak, bu entegre operasyonel yapı, zırhlı süvari tugaylarına hem doğrudan taarruz yeteneği hem de sürdürülebilir lojistik destek sağlayarak, modern konvansiyonel muharebelerde hayati bir rol üstlenmektedir.
M1A1 Abrams ana muharebe tankının dikkat çekici teknik üstünlükleri, özellikle 67 km/s azami hızı ve 1.500 beygir gücündeki motoru sayesinde Körfez Savaşı'nın çöl koşullarında "Yıldırım Savaşı" doktrininin etkin uygulamasına zemin hazırlamıştır. Bu yüksek hareket kabiliyeti, zırhlı birliklere düşman hatlarına süratle nüfuz etme ve beklenmedik manevralar gerçekleştirme olanağı sunmuş olup, 73 Easting Muharebesi'nde 2. Zırhlı Süvari Alayı'nın Abrams tanklarının ateş gücü ve hareketliliğiyle yaklaşık 350 Irak T-72 tankı ve BMP'sini 40 dakikada etkisiz hale getirmesi bunun çarpıcı bir örneğidir. M2 Bradley IFV'nin (Piyade Muharebe Aracı) (Infantry Fighting Vehicle) M1A1 Abrams ana muharebe tankları ile uyumlu çalışması, zırhlı birliklerin taktiksel esnekliğini ve beka kabiliyetini artırarak "hareketli kale" konseptini somutlaştırmıştır. Savaş sırasında M2 Bradley zaman zaman tankların önünde pozisyon alıp ilerleyerek düşman zırhlı unsurlarına karşı dengeli bir kuvvet yapısı tesis edip ve keşif görevlerini icra etmişlerdir. M2 A1 Bradley'lerin sahip olduğu 25 mm otomatik top ve TOW güdümlü tanksavar füzeleri, M1A1 Abrams tanklarına yakın ateş desteği sağlayarak ve onlarla yüksek bir uyum içinde operasyonlar gerçekleştirerek, zırhlı birliklerin toplam ateş gücünü ve içindeki piyade personelinin korunma düzeyini önemli ölçüde artırmıştır. Bu birleştirilmiş etki, zırhlı operasyonların muharebe etkinliğini ve uzun süreli harekât icra kabiliyetini kayda değer ölçüde yükseltmiştir. Tanklar ana muharebe gücünü oluştururken, Bradley'ler keşif, piyade ateş desteği ve tanksavar görevlerini etkin bir şekilde yerine getirerek bu entegrasyonun vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. M1A1 Abrams ana muharebe tankları ve M2 Bradley piyade savaş araçlarından (IFV) oluşan tümleşik kuvvet yapısında, M1A1 Abrams tanklarının yüksek hareket kabiliyeti, zaman zaman M2 Bradley araçlarının geride kalmasına neden olmuş ve bu durum M1A1 tanklarının durarak M2 Bradley'leri beklemesini zorunlu kılmıştır.
2. M1A1 Ana Muharebe Tankının Gündüz ve Gece Görüş Sistemlerinin Üstünlüğünün Taktiksel Etkisi
Gece ve sınırlı görüş koşullarında üstünlük sağlamada modern görüş sistemleri kritik rol oynamıştır. Özellikle M1 Abrams tanklarında bulunan termal kamera sistemi, gece Irak'ın T-72 tanklarını 3.000 metre gibi etkili mesafelerden tespit etme kabiliyetine sahipti. M1A1 Abrams tanklarının sahip olduğu üstün uzun menzilli ve hassas atış yetenekleri, muharebelerin seyrini değiştirmede kritik bir faktör olmuştur. Bu teknolojik üstünlüğün çarpıcı bir örneği, "Şeker Bastonları Savaşı" sırasında yaşanmıştır. Bu çatışmada, Çavuş Glen Carter komutasındaki "Stepchild" adlı M1A1 tankı, yaklaşık 3750 metre gibi dikkate değer bir mesafeden yaptığı isabetli atışla bir T-55 tankını imha etmiştir. Bu olay, M1A1'in düşman unsurlarını çok uzak mesafelerden bile etkisiz hale getirebilme potansiyelini ve modern ana muharebe tanklarının teknolojik kapasitesinin savaş alanındaki belirleyici rolünü net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Bu teknolojik üstünlük sayesinde tank mürettebatları, düşman unsurlarını görsel temas kurmadan çok daha önce belirleyerek stratejik pozisyonlar alabilmiş ve taarruz inisiyatifini ele geçirmiştir. Ayrıca, "Gölge Avcılığı" olarak adlandırılan bir taktikle, düşmanın ısı imzaları takip edilerek başarılı pusular kurulmuş veya geri çekilen düşman birlikleri etkili bir şekilde takibe alınarak imha edilmiştir. Bu taktikler, görüş üstünlüğünün muharebe sahasındaki belirleyici etkisini açıkça ortaya koymaktadır.
Yukarıdaki görsel ‘’Şeker Bastonları Savaşı’’ ile ilgili çizimdir. Bu takma ad, ıssız savaş alanındaki birkaç görünür özellikten biri olan kırmızı ve beyaz boyalı yüksek gerilim hatlarının çelik direklerinin görünümü sebebiyle verilmiştir. Sağdaki Tank 33'ten sağ üstteki T-55 kümesine kadar olan mesafe yaklaşık 3.750 metredir. Harita, gerçek savaş alanında bulunan sığınakların ve savaş deliklerinin kapsamlı ağını büyük ölçüde basitleştirmektedir.
“Şeker Bastonları Savaşı" olarak bilinen çatışma, Dördüncü Tank Taburuna bağlı Bravo Bölüğünün Irak savunma hatlarına yönelik gerçekleştirdiği bir operasyon sırasında meydana gelmiştir. Savaş alanı, Irak mevzilerine paralel uzanan ve belirgin kırmızı-beyaz şeritlerle boyanmış kuleler nedeniyle bu ismi almıştır; bu kuleler, çoğu ıssız olan arazideki nadir görülen belirgin noktalardan biriydi. Bravo Bölüğü, önlerinde düşman zırhı ve tahkim edilmiş piyade unsurlarının bulunduğunu rapor eden iki mekanize şirketin sol kanadında ilerliyordu. Irak savunması, yoğun bir bunker ve savaş çukuru sisteminden oluşuyordu.
Çatışma, Bravo Bölüğünün sağ kanat müfrezesinin, tahkim edilmiş düşman askerlerine yönelik makineli tüfek ateşi açmasıyla başladı. Bu ateşin etkisiyle, öncü mekanize şirketlerin önündeki düşman direnci beklenmedik bir şekilde çöktü. Direncin kırılmasının ardından, Bravo Bölüğü hızla taarruza geçerek hafif bir tepeye doğru ilerledi ve dost Amtrac'leri (zırhlı personel taşıyıcıları) ve TOW HMMWV'leri (anti-tank füze sistemli araçlar) tehdit eden düşman zırhlı unsurlarıyla çatışmak üzere avantajlı pozisyonlar aldı.
Bravo Bölüğü'nün tank nişancıları, 3800 metreyi aşan mesafelerden dahi kendilerine üstün olmayan düşman unsurlarını sistematik bir şekilde imha etti. Çatışma, saat 16:50'de, WO Fritts'in 'Hot Bitch' adlı tankının bir Irak tankını imha etmesiyle başladı. Özellikle dikkat çekici bir atış ise Çavuş Glen Carter komutasındaki 'Stepchild' adlı tank tarafından gerçekleştirildi; bu tank, inanılmaz bir menzil olan 3750 metreden bir T-55 tankını vurarak imha etti. Tanklar, hava kararana kadar düşman mevzilerini dağıtmaya devam etti.
"Şeker Bastonu Savaşı" sonucunda Bravo Bölüğünün bilançosu oldukça etkileyiciydi: on tank, dört cip, on iki kamyon ve bir ZSU-23-4 uçaksavar aracı imha edildi. Ayrıca, tabur bölgesinde ele geçirilen yaklaşık bin esirin 396'sının yakalanmasında Bravo Bölüğü'nün doğrudan katkısı oldu. Düşmanın menzil belirleme ve gözlem kabiliyetlerinin yetersizliği nedeniyle karşı ateşi büyük ölçüde etkisiz kaldı ve Marine topçusu, düşmanın olası havan topu ateşlerini hızla susturdu. Özetle, "Şeker Bastonları Savaşı", Bravo Bölüğü'nün üstün tank kabiliyetlerini kullanarak düşman direncini kırması, önemli sayıda düşman unsurunu imha etmesi ve yüksek sayıda esir almasıyla sonuçlanan başarılı bir çatışma olmuştur.
3. M1A1 Ana Muharebe Tankının Manevra ve Kuşatma Kabiliyeti
Muharebe sahasında manevra ve hız, düşman savunmalarını aşmada ve kuşatma pozisyonları oluşturmada kritik öneme sahiptir. Uygulanan taktiklerden biri tespit et ve öldür prensibi, bir tankın düşmana angaje olduğu esnada, aynı takımdaki diğer unsurların hızla mevzi değiştirmesi esasına dayanır. Bu taktik, düşmanın reaksiyon süresini kısıtlayarak savunma hatlarında şaşkınlık yaratmayı hedefler. Ayrıca, düşmanın en savunmasız bölgeleri olan yan ve arka kanatlarına sızmayı amaçlayan Yan Kanat Saldırıları (Flank Attacks) etkin bir şekilde kullanılmıştır. Bu yaklaşımda, bir tankın düşmanı cepheden oyalarken, diğer tankların eş zamanlı olarak kanatlardan ilerleyerek düşmanı çember içine alma veya yan/arka ateş altına alma manevraları gerçekleştirdiği görülmüştür. Bu taktikler, manevra kabiliyetinin ve süratin taarruz harekatındaki belirleyici gücünü ortaya koymaktadır.
4. M1A1 Abrams Tankının Mürettebat Psikolojisine Etkisi ve Fırsat Hedefi Değerlendirmesi
M1A1 Abrams ana muharebe tankının sağladığı üstün koruma, yıkıcı ateş gücü, yüksek hareket kabiliyeti ve ileri teknoloji ürünü sensörler ile durumsal farkındalığına farkındalık, tank mürettebatına muharebe sahasında eşsiz bir güven aşılar. Mürettebatın kendi platformunun kabiliyetlerine duyduğu bu derin güven, sadece hayatta kalma endişesini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda onların daha inisiyatif alıcı olmasını, risk değerlendirmelerini hızlandırmasını ve özellikle ani gelişen, zaman kısıtlı fırsat hedeflerini tereddüt etmeden hızla tespit edip etkili bir şekilde angaje etme (hedefleme/imha etme) kabiliyetini doğrudan etkiler. Bu psikolojik üstünlük, M1A1 Abrams'ı kullanan birliklerin savaş alanında elde ettiği başarıların temel unsurlarından biridir. Aşağıda bu durumu anlatan bir çatışma kısaca anlatılmaktadır.
25 Şubat şafağında gerçekleşen çatışmada, Bravo Bölüğü, sığınaklar ve siperlerle tahkim edilmiş Irak mevzilerinden bir karşı taarruz girişiminde bulunan ve hafifçe yükseltilmiş bir yol hattı üzerinde eğik bir istikamette ilerlemeye çalışan Cumhuriyet Muhafızlarına ait 30 adet T-72 tankını başarıyla imha etmiştir.
‘’Reveille Savaşı" olarak bilinen çatışma, 25 Şubat 1991 sabahı şafak vaktinde, Bravo Bölüğü'nün (Bravo Company) Irak Cumhuriyet Muhafızlarına bağlı Tawakalna 3. Mekanize Tümeni'nin bir unsuru tarafından gerçekleştirilen karşı saldırıyla başladı. Saat 05:45 civarında, nöbetteki bazı Deniz Piyadeleri mevzilerinin doğusundan Sovyet yapımı araç sesleri tespit etti. Yoğun sabah sisi, toz ve petrol dumanı, düşmanın termal görüş cihazlarıyla dahi ilk etapta hemen belirlenmesini engelledi. Ancak saat 05:50'de, Yüzbaşı Hart düşman araçlarını görsel olarak teyit ederek tüm bölüğü alarma geçirdi. Yüzbaşı Hart'ın müfrezesi düşmanla cepheden angaje olabilecek pozisyondayken, bölüğün geri kalanı hızla çözülerek 3. Müfrezenin 2. Müfrezenin sağına ve 1. Müfrezenin biraz kuzeye doğru sola yaslanarak bir savunma hattı oluşturma emrini aldı. Uykudan uyanan tank mürettebatları, Bravo Bölüğünün yaklaşık 1800 metre doğusunda, hafif yüksek ve sert yüzeyli bir kuzey-güney yolu boyunca ilerleyen bir Irak tank taburunu tespit etti. Yüzbaşı Hart'ın "Crusader" adlı tankı ve Çavuş Gibbert'in "When’s Chow" adlı tankından yapılan ilk atışlarla çatışma başladı. Bravo Bölüğünün büyük bir kısmı, düşman oluşumuyla 90 saniye içinde çatışmaya girerek onu etkili bir şekilde imha etmeye başladı. Yedi dakika içinde, toz ve duman perdesinin arasından bireysel düşman tankları ve Çin yapımı zırhlı personel taşıyıcıları (APC) görünmeye devam ederken, 30'dan fazla düşman aracı imha edilmiştir. Düşman tankları, ön siperlere yerleştirilmiş T-55 tanklarının arasından eğik bir açıyla Bravo Bölüğü mevzilerine doğru ilerlemeye çalışıyordu. Çatışma yaklaşık 06:30'a kadar devam etti; tabur TOW araçlarının da katılımıyla tek tek düşman tankları vuruldu. Son ana top mermisinin atılmasından sonraki 30 dakika içinde, siperlerden etkisiz bir şekilde ateş açan Irak askerleri ve piyadeleri teslim olmaya başladı.
Bu çatışma sonucunda Bravo Bölüğü hiç zayiat vermedi. Bölük, toplamda 30 T-72 tankı, üç T-55 tankı, bir T-62 tankı ve yedi Derman APC olmak üzere 41 düşman aracını imha etti. Ayrıca 72 düşman askeri esir alındı ve Bravo Bölüğü sağlık personeli on iki yaralı düşman askerine müdahale ederek hayat kurtarıcı bakım sağladı. Savaş sonrası çekilen fotoğraflar, imha edilen T-72 tanklarının çoğunun ikincil patlamalar sonucu taretlerinin yerinden fırladığını gösterirken, daha eski T-55 tanklarının, bazı durumlarda tarete isabet almasına rağmen tareti koruduğu görüldü. Bu durumun, T-72'ler ve hareket halindeki bazı T-55'lerin ileri doğru manevra yaparken vurulmasıyla, bazı T-55'lerin ise siperli pozisyonlarında sabit kalmasıyla ilgili olduğu değerlendirilmektedir.
Körfez Savaşı özelinde M1A1 Abrams tanklarının belirleyici bir rol oynadığı önemli sayıda çatışma, harekât ve operasyon bulunmaktadır. Bu nedenle, söz konusu örneklerin tamamına bu yazının kapsamında yer verilmesi mümkün değildir. Bu durumu anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.
Yazı dizimizin 11. bölümünü burada tamamlıyoruz. 12. bölümde görüşmek üzere.
Bir önceki bölümü okumayanlar için ilgili link aşağıdadır.