Site İçi Arama

savunma

Körfez Savaşı ve M1A1 Abrams Ana Muharebe Tankı (Bölüm 13)

M1A1 Abrams'ın üstün hız, hareketlilik ve manevra kabiliyeti, tank komutanları ve mürettebatı tarafından sıkça vurgulanmıştır. Tankın çeşitli arazi tiplerinde çevik ve etkili manevra yeteneği, onun operasyonel hızı belirleyici bir platform olmasını sağlamıştır.

Körfez Savaşında M1A1 Abrams'ın sergilediği performansa odaklanan yazı dizimizin sonuna yaklaşmış bulunmaktayız. Seri kapsamında, tankın muharebe sahasında elde ettiği ezici başarıları ve neden 'ölümcül' ve 'iyi korunan' bir platform olarak anıldığını detaylandırdık. Bununla birlikte, meselenin tüm boyutlarını ele alma hedefim doğrultusunda, yaptığım araştırmalar sonucunda M1A1 varyantına ilişkin olarak o dönemde dile getirilen çeşitli eleştirileri de okuyucularımızla paylaşmaya çalıştım. Bu bölümde M1A1 Abrams ile ilgili eleştirilere daha fazla yer verilecektir.

Kapak görseli, RFM Model'in 1/35 Ölçekli M1A1  Abrams ana muharebe tankı için hazırlanan kutu kapağı resmidir.

Körfez Savaşı'nın Ardından M1 Abrams Tank Programına Eleştiriler ve Tartışmalar

M1A1 Abrams'ın üstün hız, hareketlilik ve manevra kabiliyeti, tank komutanları ve mürettebatı tarafından sıkça vurgulanmıştır. Tankın çeşitli arazi tiplerinde çevik ve etkili manevra yeteneği, onun operasyonel hızı belirleyici bir platform olmasını sağlamıştır.

M1A1 Abrams tankı, Körfez Savaşı boyunca üstün bir güvenilirlik sergilemiştir. Kara operasyonları sırasında bildirilen hazırlık oranları %90'ı aşmıştır. Mürettebat ve bakım personeli, gerekli yedek parçaların mevcudiyeti durumunda Abrams'ın güvenilirliğinin oldukça yüksek olduğunu belirtmiştir. Körfez Savaşı sırasında, ABD Ordusu, Basra Körfezi bölgesinde etkili bir yedek parça tedarik ve dağıtım ağı kurmakta önemli zorluklar yaşamıştır. Ordu, bölgeye yüksek miktarda parça sevk etmesine rağmen, muharebe birimleri yerleşik Ordu lojistik sistemi aracılığıyla onarım parçalarını temin etmede ciddi sıkıntılarla karşılaşmıştır.

Bu durum, muharebe birimlerini gerekli parçaları elde etmek için lojistik üslerini doğrudan aramaya, diğer birimlerle takas yapmaya veya hatta diğer araçlardan parça sökmeye itmiştir. Bu tür gayri resmi ve durumsal tedarik yöntemleri, resmi lojistik süreçlerin yetersiz kaldığının açık bir göstergesidir. Bazı Ordu personelinin belirttiğine göre, bu yedek parça yenileme yetersizliği, savaşın daha uzun sürmesi halinde sürdürülebilir muharebe operasyonlarını ciddi şekilde engelleyebilirdi. Bu durum, muharebe hazırlığının ve operasyonel devamlılığın, sadece askeri teçhizatın kendisiyle değil, aynı zamanda onu destekleyen lojistik altyapının gücüyle de yakından ilişkili olduğunu gözler önüne sermektedir.

Körfez Savaşı deneyimleri, M2 Bradley zırhlı muharebe araçları ve M1A1 Abrams ana muharebe tanklarının silah sistemleri ile hedef tanımlama yetenekleri arasındaki dengesizliği açıkça ortaya koymuştur. Mürettebat, komutanlar ve Ordu Muharebe Deneyimleri Merkezi (CALL) tarafından hazırlanan raporlara göre hem Bradley hem de M1A1 Abrams'ın nişangah sistemleri için daha fazla büyütme ve netlik zorunlu bir ihtiyaç olarak belirlenmiştir.

Bu sorun, araçların ana silahlarının, hedefleri pozitif olarak tanımlayabilecekleri menzilden daha uzak mesafelerdeki düşman hedeflerini vurabilmesi gerçeğinden kaynaklanıyordu. Başka bir deyişle, tanklar ve zırhlı araçlar düşmanı vurabilecek kadar uzaktan ateş edebiliyorken, mürettebatlar düşmanın kimliğini (dost mu, düşman mı) kesin olarak teyit etmekte zorlanıyordu. Silah sisteminin kabiliyetleri en üst düzeyde kullanılamamasına ve özellikle uzun menzillerde dost-düşman ayrımının (IFF) yapılması konusunda ciddi zorluklara yol açmıştır.

Sonuç olarak, mürettebat, hedef onayı beklerken ateş etmeyi durdurmak zorunda kaldıklarını bildirmişlerdir. Bu operasyonel kısıtlama, potansiyel olarak değerli zaman kayıplarına, inisiyatifin kaybedilmesine ve dost ateşi riskinin artmasına neden olmuştur. Bu bulgular, modern muharebe sistemlerinde ateş gücünün tek başına yeterli olmadığını, aynı zamanda üstün hedef tanımlama ve durumsal farkındalık yetenekleriyle desteklenmesi gerektiğini güçlü bir şekilde göstermektedir.

M1A1 Abrams tankının 120 mm topu, yüksek isabetliliği ve mühimmatının Irak zırhlılarına karşı yüksek ölümcüllüğü ile dikkat çekmiştir. Bu üstün isabet oranının, tankın gelişmiş nişangah sistemleri, yüksek tank hazırlık seviyeleri ve askeri eğitim kalitesine bağlı olduğu belirtilmiştir. AMSAA'nın (Amerika Birleşik Devletleri Ordusu Materyal Sistem Analiz Ajansı) ön bulguları, Abrams'ın 120 mm topunun isabetliliğinin savaş öncesi tahminleri aştığını göstermektedir.

M1 Abrams'ın Çöl Fırtınasındaki operasyonel üstünlüğü, mürettebatının teknik yeterliliği ve tankın gelişmiş sistemleriyle doğrudan ilişkiliydi. Özellikle, M829A1 gibi yüksek performanslı mühimmatların kullanımıyla 3.000 metrenin ötesindeki menzillerde icra edilen uzun menzilli angajmanlar ve uygulanan topçuluk usulleri son derece etkili sonuçlar vermiştir. Tankın termal nişangahlarının 4.000 metreye kadar hedef tespitine imkân tanıması, bu uzun menzilli muharebe yeteneğini pekiştirmiştir. Söz konusu uzaklıklardan ateşlenen kinetik enerjili sabot mermileri, T-72M1 tanklarına karşı beklenen yıkıcı etkiyi fazlasıyla göstermiştir. Tankın muharebe beka kabiliyeti de harekatın önemli bulgularındandır. Düşman tankları tarafından düşman penetre edilerek imha edilen herhangi bir Abrams tankı tespit edilmemiştir. Yazının bu kısmından sonra kafa karışıklığını önlemek için penetre etme (penetrasyon) terimini hatırlamak fayda sağlayacaktır. Penetrasyon, bir tank mühimmatının (örneğin zırh delici mermi veya tanksavar füzesi) tankın koruyucu zırhını aşarak iç kısmına ulaşması olayıdır. Bu, mühimmatın türüne ve zırhın yapısına göre farklı şekillerde gerçekleşebilir.

Körfezi Savaşında toplam 23 adet Abrams tankı muharebe dışı kalmıştır (imha veya hasar görme suretiyle). Muharebe dışı kalan (imha edilen) dokuz adet Abrams tankından yedisinin zayiat nedeni dost ateşidir. Diğer iki tank ise, hareket kabiliyetini yitirdikten sonra düşmanın eline geçmesini önlemek maksadıyla mürettebat tarafından kasten imha edilmiştir. Geri kalan 14 tank ise düşman anti tank mühimmatı, kara mayınları veya tank içi çıkan yangınlar neticesinde hasar görmüş yahut düşman ele geçirmesini önlemek için mürettebat tarafından kasten imha edilmiştir. Görevlendirilen 2,024 Abrams tankının 1,904 adedi M1A1 modeliydi. Dost ateşi ile kaybedilen dokuz Abrams tankının M1 ve M1A1 modelleri arasındaki spesifik dağılımı kaynaklarda tam olarak belirtilmemekle birlikte, dost ateşi ve tekâmül ettirilen tank sayıları Abrams tankları genel sayısı üzerinden verilmektedir. M1A1 varyantının, T-72 tanklarından alınan doğrudan ön bölge isabetlerine karşı asgari düzeyde hasarla muharebeye devam edebildiği rapor edilmiştir.

Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgiler, M1'in mürettebat koruma sistemlerinin çatışma altında başarılı bir şekilde görev yaptığını desteklemektedir. Bu durum, dört günlük muharebe bilançosuna yansımış; yalnızca 4 adet M1A1 tankının kaybedilmesi (4 tankın da hasar görmesi) ve muharebe zayiatı olarak sadece iki mürettebat üyesinin kaybedilmesi, tankın mürettebatına sağladığı emniyet seviyesini gözler önüne sermiştir.

Ancak M1A1 Abrams tankının operasyonel üstünlükleri, lojistik ve ekonomik açıdan bazı önemli zorlukları da beraberinde getirmiştir. M1A1, karmaşık sistemleri ve gelişmiş teknolojisi nedeniyle, yoğun ve uzmanlık gerektiren bir bakım/idame yüküne sahip bir platform olarak tanımlanmaktadır. Bu durum, sahada tankların operasyonel hazırlık seviyesinin korunması açısından dikkate değer bir lojistik destek altyapısı ve personel tahsisi gerektiriyordu. Ayrıca, tankın türbin motorunun karakteristik özelliği olan yüksek yakıt tüketimi, harekat yarıçapını ve ikmal zincirinin yönetimi üzerinde belirgin bir etki yaratmaktadır. Bu da geniş çaplı operasyonlarda önemli bir planlama kalemi haline geliyordu. Bu operasyonel ve lojistik gereksinimlerin yanı sıra, M1A1 aynı zamanda tedarik maliyeti yüksek bir sistemdi. Küresel ölçekte birçok çağdaş tanka kıyasla daha yüksek bir birim fiyata sahip olan M1A1'in maliyeti, yalnızca iki yıllık bir süre zarfında 3 milyon dolardan 4.4 milyon dolara gibi dikkat çekici bir artış göstermiştir. Bu faktörler toplu olarak değerlendirildiğinde, M1A1 Abrams'ın yüksek muharebe performansının, önemli bir lojistik ayak izi ve dikkate değer bir ekonomik bedel karşılığında elde edildiği analizi ortaya çıkmaktadır.

M1 Abrams'ın Çöl Fırtınası'ndaki genel performansı değerlendirilirken, tankın zayıf yönlerine işaret eden ordunun kendi detaylı raporları kilit bir bakış açısı sunmaktadır. Bu raporlar, M1'in muharebe yeteneklerini teslim etmekle birlikte, güvenilirlik ve idame edilebilirlik alanındaki belirgin eksiklikleri de kayıt altına almıştır. Spesifik olarak, raporlarda yer alan bulgular, M1A1 Abrams’ın ortalama olarak 3 ila 5 operasyonel saatte bir bakım veya onarım gerektirdiğini ve yaklaşık 20 milden (yaklaşık 32 km) fazla mesafeyi, plan dışı bir teknik arıza riski olmaksızın kat edemediğini gözler önüne sermektedir. Bu veriler, tankın karmaşıklığının ve teknik hassasiyetinin operasyonel sürdürülebilirlik üzerindeki etkisini analitik olarak ortaya koymaktadır. Sık yaşanan mekanik sorunlar ve kısa operasyonel dayanıklılık, lojistik destek gereksinimlerini artırmış ve birliklerin hareket kabiliyetini potansiyel olarak sınırlayan önemli faktörler olarak raporlarda vurgulanmıştır. Daha önce belirtilen güvenilirlik sorunları ve lojistik zorluklar, harekat sahasında doğrudan ve hayati operasyonel sonuçlara yol açmıştır. Bu durumun somut örnekleri, Ordunun kendi detaylı raporlarına yansımıştır.

Öncelikle, en az bir vakada, bir M1 tank mürettebatının, gece muharebesi harekât kritik bir anda tanklarında yaşanan mekanik bir arızanın ardından, çölde lojistik ikmalden tamamen yoksun bir şekilde tam üç gün boyunca mahsur kaldığı belgelenmiştir. Bu olay, tankın bireysel güvenilirlik eksikliklerinin, mürettebatın güvenliği ve muharebe alanındaki potansiyel kurtarma/geri kazanım operasyonları açısından ne denli ciddi riskler oluşturabileceğinin çarpıcı bir göstergesidir.

İkinci olarak ve taktiksel başarı bağlamında daha da önemlisi, Ordu raporları en az bir durumda, M1 birliklerinin yakıt ikmali süreçlerindeki aksaklıklar ve yaşanan yakıt sıkıntısı nedeniyle 12 ila 18 saat gibi muharebe temposu açısından hayati 'değerli' bir zaman kaybı yaşadığını rapor etmiştir. Bu gecikmenin doğrudan bir sonucu olarak, takip edilen düşman birliklerinin muharebe alanından kaçmasına veya hayati savunma pozisyonlarına yeniden mevzilenmesine imkân tanındığı belirtilmiştir.

Bu vaka çalışmaları, yüksek teknolojiye sahip M1 Abrams gibi bir platformun dahi, güvenilirlik ve lojistik destek ağındaki kırılganlıkların, en iyi ihtimalle operasyonel verimliliği düşürürken, en kötü ihtimalle taktik fırsatların kaçırılmasına ve hatta personelin tehlikeye girmesine neden olabileceğini analitik olarak ortaya koymaktadır.

M1 Abrams ile ilgili lojistik sorunlara dair ordu içi raporlar ve değerlendirmelerde, yakıt tedarik zincirinde yaşanan aksaklıkların kaynağına dair dikkat çekici bir eğilim gözlemlenmiştir. Bu değerlendirmeler, yakıt sıkıntılarının sorumluluğunu M1A1 tankının kendi yüksek tüketiminden veya motor sistemlerinden ziyade, birincil olarak yakıt ikmalini gerçekleştiren kamyonlar ve dağıtım süreçlerine atfetme yönünde olmuştur. Ancak, konuya ilişkin kritik analistler ve kaynaklar, bu atfın operasyonel bağlamda sorgulanabilir olduğunu savunmaktadır. Özellikle, Suudi Arabistan gibi coğrafyalarda sınırsız düzeyde yakıt kaynağının fiziksel olarak mevcut olması ve harekât süresince düşman unsurları tarafından yakıt ikmali operasyonlarının belirgin bir şekilde engellenmemiş olması göz önüne alındığında, yakıt sorunlarının temel nedenini yalnızca dağıtım altyapısına bağlamak güvenilir bir analiz olarak görülmemektedir. Bu durum, sorunun kökeninin M1'in kendi yüksek yakıt tüketimi veya motor sistemlerindeki potansiyel sorunlardan kaynaklandığı tezini güçlendirmektedir. 

Bu tezi destekleyen bir diğer kritik bulgu ise, M1 Abrams’ın bünyesindeki türbin motorunun sicilidir. Barış zamanındaki rutin operasyonlarda dahi belirlenen güvenilirlik hedeflerini sık sık karşılayamadığı bilinen bu motorun, Çöl Fırtınası gibi yüksek tempo gerektiren ve zorlu muharebe şartlarında da tanklar üzerinde önemli bir bakım ve lojistik yükümlülüğü oluşturduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla, Ordunun raporlarındaki bazı yakıt sorunlarının nedenini lojistik araçlara bağlama eğilimi, tankın kendi operasyonel ve idame edilebilirlik özelliklerinin bu sorunlardaki rolünü potansiyel olarak gölgeleme eğiliminde olabileceği şeklinde analitik olarak yorumlanabilir. M1A1 Abrams tankının yüksek yakıt tüketimi, operasyonel menzilini kısıtlayan ve yakıt ikmalini sürekli bir lojistik endişe haline getiren önemli bir faktör olmuştur. Tanklar, yakıt depolarını mümkün olduğunca dolu tutmak amacıyla her fırsatta yakıt ikmali yapmıştır. Ordu tahminlerine göre, yakıt tüketimi mil başına yaklaşık 7 galon olarak gerçekleşmiş ve tank rölantide çalışırken bile hareket halindeki kadar yakıt sarf etmiştir. 

Tankın, elektrikli alt sistemleri beslemek için zamanın yaklaşık %70'inde rölantide çalıştığı belirtilmiştir. Ordu, yüksek yakıt tüketimi konusunda bilgi sahibiydi ve bu durumu düzeltmek amacıyla yardımcı güç ünitesi (APU) eklenmesi (rölanti süresini azaltmak için) ve yakıt kullanımını otomatik olarak ayarlayan bir dijital elektronik kontrol ünitesi (DECU) tedariki (yakıt ekonomisini %18-20 oranında iyileştirmek için) gibi düzeltici eylemleri değerlendirmekteydi. Sık yakıt ikmali gerekliliğinin bir diğer önemli nedeni, tankın yakıt pompalarında gözlemlenen güvenilirlik sorunlarıydı. Hem hücre içi (tankın arka bölümündeki depolardan motora yakıt sağlayan) hem de transfer pompaları (tankın ön bölümünden arka depolara yakıt aktaran) yüksek arıza oranları sergilemiştir. Transfer pompasının arızalanması, tankın sürüş menzilini neredeyse yarıya düşürmekteydi. 

Bazı birlikler, yedek pompa temininde güçlükler yaşamış ve arızalı pompaları onarmak zorunda kalmıştır. Ordu, hücre içi pompaların düşük güvenilirliğinden savaş öncesinde haberdardı ve daha uzun ömürlü yeni pompaların tedariki üzerinde çalışıyordu. Transfer pompası sorunları ise operasyonel faktörlere (örneğin, yakıtın uzun süre kullanılmadan beklemesi) veya mekanik nedenlere bağlanmaktaydı. Ordu, yakıt sistemi üzerinde aktif olarak çalışarak, yakıt katkı maddesi kullanımı, transfer pompasının yakıtı daha yüksek bir debide transfer etmesi veya daha büyük bir pompa tasarımı gibi düzeltici eylemleri araştırmaktaydı.

Yazının bu kısmında M1 Abrams’ın yakıt ve motor sistemlerini daha iyi anlamak için yazı dizisindeki bölüm 6 ve bölüm 7’nin tekrar okunmasında fayda görüyorum. İlgili linkleri aşağıya bırakıyorum.

Körfez Savaşı ve M1A1 Abrams Ana Muharebe Tankı (Bölüm 6)

https://strasam.org/savunma/kara-silah-ve-sistemleri/korfez-savasi-ve-m1-a1-abrams-ana-muharebe-tanki-bolum-6-3625

Körfez Savaşı ve M1A1 Abrams Ana Muharebe Tankı (Bölüm 7)

https://strasam.org/savunma/kara-silah-ve-sistemleri/korfez-savasi-ve-m1-a1-abrams-ana-muharebe-tanki-bolum-7-3630

M1 Abrams'ın operasyonel idamesi, tankın motor teknolojisine özgü ve çöl ortamının ağırlaştırıcı etkisiyle belirginleşen spesifik bakım gereksinimleri içermekteydi. Bu gereksinimlerden biri, motorun kritik hava filtrasyon sistemi olan V paketlerinin (hava filtrasyon sistemini) periyodik olarak temizlenmesidir. Mürettebat seviyesinde icra edilen bu prosedür, ortalama olarak her 3-5 operasyonel saatte bir tekrarlanan planlı bakım duraklarının bir parçasıydı ve bu duraklar genellikle bir saat veya daha uzun sürerek tankın muharebe sahasındaki kesintisiz operasyon süresini kısıtlamaktaydı. Bu bakım ihtiyacının ötesinde, temizlik yapılmadığında karşılaşılan performans düşüşleri operasyonel komutanlar tarafından rapor edilmiştir. Komutanların gözlemlerine göre, kirli V paketleri, tankın motor gücünün yaklaşık 30 kilometre (19 mil) seyahatten sonra fark edilir derecede azalmasına neden oluyordu. Bu durum, tankın ani hızlanma, manevra kabiliyeti ve tepe tırmanma performansı gibi kritik yeteneklerini olumsuz etkilemekteydi. Analitik olarak bakıldığında, bu detay, çöl şartlarında M1'in operasyonel menzilinin, sadece yakıt tüketimiyle değil, aynı zamanda motorun çevresel kirleticilere karşı hassasiyeti ve bunun getirdiği sık ve zaman alıcı bakım ihtiyacı ile de sınırlı olduğunu göstermektedir. Bu, tankın taktik hareketliliği üzerinde doğrudan bir kısıtlama yaratan önemli bir faktördür.

M1 Abrams'ın AGT-1500 gaz türbin motorunun temel teknik özelliklerinden biri, konvansiyonel dizel motorlara kıyasla çok daha yoğun bir hava emiş gereksinimidir. Bu durum, tankın operasyonel devamlılığı için gelişmiş ve sürekli bakıma muhtaç bir hava filtrasyon sistemini (V paketleri) zorunlu kılar. Ancak, çöl gibi tozlu ve kumlu arazilerde operasyon icra edilirken, filtrelerin hızla doygunluğa ulaşması ve tıkanması sık yaşanan bir problemdir. Filtrelerin tıkanması, motorun 'nefes almasını' engelleyerek anında güç kaybına neden olur ve uzun süreli veya tekrarlayan maruz kalma durumunda motorun iç yapısında kalıcı mekanik hasarlara yol açma potansiyeli taşır. Bu kritik durumla karşılaşıldığında V paketlerinin değiştirilmesi, 'acil' olarak nitelendirilen bir müdahale prosedürüdür. Bu prosedürün uygulanması, güvenlik protokolleri gereği motorun tamamen kapatılmasını ve taretin hareketsiz hale getirilmesini (kilitlenmesini) gerektirir; bu da tankın muharebe sahasında savunmasız ve hareketsiz kalması anlamına gelir. Dahası, bu teknik olarak karmaşık değişim işlemi, standart mürettebat eğitim ve ekipmanının ötesinde kaldığından, genellikle bu iş için özel olarak yetiştirilmiş bakım personeli tarafından yerine getirilir. Analitik olarak değerlendirildiğinde, bu teknik gereksinimler ve ilgili bakım prosedürünün doğası, M1 Abrams'ın çöl ortamındaki yüksek idame yükünü ve lojistik zincirine olan belirgin bağımlılığını açıklamaktadır. Filtre tıkanmalarının yol açtığı performans kaybı ve potansiyel hasar riski, acil değişim prosedürünün getirdiği operasyonel duraksama ve uzman personel ihtiyacı, tankın genel operasyonel esnekliği ve saha onarım kabiliyeti üzerinde önemli kısıtlamalar yaratmıştır.

Körfez Savaşı deneyimi, farklı nesil ana muharebe tanklarının operasyonel etkinliğine dair önemli dersler sunmuştur. Bu kapsamda, ABD Deniz Piyadeleri'nin (USMC) envanterinde yer alan ve birim maliyeti yaklaşık 1,2 milyon dolar olan M60A1 tanklarından duyulan memnuniyet düzeyi dikkat çekicidir. Eldeki kaynaklar, USMC personelinin M60A1'in sahada sergilediği performansı oldukça olumlu değerlendirdiğini belirtmektedir. Kabul etmek gerekir ki, M60A1, daha büyük top kalibresi (120mm yerine 105mm topu vardır), daha gelişmiş zırh koruması, üstün atış kontrol sistemleri ve mobilite gibi özellikler açısından M1 ve M1A1 Abrams tanklarının sağladığı teknolojik üstünlüğe sahip değildi. Ancak, bir kaynak, bu teknolojik farklılığın operasyonel sonuç üzerindeki etkisine dair analitik bir yorum getirmektedir. Kaynak, M60A1'in teknik sınırlılıklarını kabul etmekle birlikte, tankın karşı karşıya geldiği kuvvetin niteliğini vurgulamaktadır. O dönemde dördüncü en büyük olarak tanımlanan ve ağırlıklı olarak T-72M1 ve daha eski modellerle teçhiz edilmiş Irak Ordusu'na karşı, M60A1'in sahip olduğu kabiliyetlerin (örn. 105mm topun dönemin Irak tanklarına nüfuz kabiliyeti, temel zırh koruması) muharebe görevlerini yerine getirmek için 'yeterli düzeyde etkili' olduğunu öne sürmektedir. Bu bakış açısı, yüksek maliyetli ve en son teknolojiye sahip sistemlerin her senaryoda mutlak gereklilik olmadığını, bazen daha mütevazı, ancak tehdide karşı uygun yetenek setine sahip platformların da operasyonel hedeflere ulaşmak için yeterli olabileceği tezini desteklemektedir. Bu durum, savunma tedarik stratejilerinin belirlenmesinde teknolojik kapasitenin yanı sıra tehdit analizi ve maliyet-etkinlik faktörlerinin ne denli belirleyici olabileceğini analitik olarak göstermektedir.

Körfez Savaşı'nda M1 Abrams tankının sergilediği performansın, çok daha düşük maliyetli alternatif ana muharebe tankları tarafından da karşılanabileceği yönünde iddialar bulunmaktadır. Bu iddialar, özellikle tedarik maliyeti ve operasyonel etkinlik arasındaki dengeyi sorgulamaktadır.

Örnek olarak, Alman yapımı Leopard 2 tankının yaklaşık 2.5 milyon dolar ve İsrail yapımı Merkava Mk.3 tankının yaklaşık 2,4 milyon dolar maliyete sahip olduğu belirtilmektedir. Bu iki tankın da M1A1 Abrams tarafından lisans altında üretilen, Alman Rheinmetall tasarımı 120mm topu kullanması dikkat çekicidir. Bu topun, Çöl Fırtınası Harekâtı sırasında gösterdiği etkinlik, Irak zırhlılarına karşı kanıtlanmış bir başarıdır. Bu durum, Abrams'ın vurucu gücünün büyük ölçüde ortak bir teknolojiye dayandığını ve benzer etkinliğin daha uygun maliyetli platformlarda da mevcut olabileceğini düşündürmektedir.

Ayrıca, eski M1 ve IPM1 Abrams varyantlarında kullanılan İngiliz yapımı L7 105mm topunun (lisans altında üretilen) performansı da önemlidir. Bu top, İsrail Merkava tankları ve ABD Deniz Piyadeleri'nin M60A1 tankları tarafından Çöl Fırtınası sırasında Rus yapımı T-72 tanklarına karşı etkili olduğunu kanıtlamıştır. Bu durum, daha önceki nesil topların bile belirli tehditlere karşı yeterli olabileceğini ve her zaman en son teknolojinin en maliyet etkin çözüm olmayabileceğini göstermektedir.

Bu bağlamda, bir tankın operasyonel etkinliğini değerlendirirken sadece en gelişmiş özelliklere odaklanmak yerine, mevcut tehdit ortamı, maliyet-etkinlik analizi ve kanıtlanmış sistemlerin performansı gibi faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerektiği ortaya çıkmaktadır.

M1A1 Abrams tankının hedefleme sistemleri, günümüzdeki birçok daha az maliyetli, son teknoloji tankta bulunan sistemlerle benzer yeteneklere sahiptir. Bu durum, M1'in ölümcül uzun menzilli topçuluk kapasitesi için talep edilen yüksek fiyatın, yalnızca bu alandaki benzersizliğiyle açıklanamayabileceği yönünde argümanları desteklemektedir. Modern tank teknolojilerindeki yaygınlaşma, üst düzey performansın artık sadece en pahalı platformlara özgü olmadığını göstermektedir.

Deniz Piyadeleri'nin 1. Tank Taburu'ndan gelen raporlar, hiçbir M60A1 tankının düşman tankları veya füzeleri nedeniyle kaybedilmediğini belirtmektedir. Her ne kadar M1 Abrams'ın M60'a göre daha kalın bir zırha sahip olduğu açık olsa da, M60'ın Abrams'ın üçte biri maliyetle dahi savaş alanında fazlasıyla yeterli olduğunu kanıtlaması dikkat çekicidir. Bu durum, her zaman en gelişmiş ve en pahalı sistemin gerekli olmadığını, mevcut tehdit ortamına uygun, maliyet-etkin çözümlerin de önemli bir rol oynayabileceğini vurgulamaktadır.

Ek olarak, Alman Leopard 2 ve İsrail Merkava Mk.3 gibi diğer modern ana muharebe tankları, M1A1'in yakıt tüketiminin yarısı kadar yakıt kullanmaktadır. Bu, lojistik operasyonlar ve operasyonel menzil açısından önemli bir avantaj sağlamaktadır. Örneğin, Deniz Piyadeleri'ne ait M60A1 birlikleri tipik olarak günde sadece bir kez yakıt ikmali yapmakta ve hatta iki veya üç gün boyunca yakıt ikmali yapmadan harekât yapabilmektedir. Bu durum, yakıt verimliliğinin, tankın operasyonel esnekliği ve sürdürülebilirliği üzerindeki kritik etkisini açıkça ortaya koymaktadır. Yüksek yakıt tüketimi, sadece lojistik yükü artırmakla kalmaz, aynı zamanda tankın operasyonel bağımsızlığını da sınırlayarak genel saha etkinliğini etkileyebilir.

M1 Abrams tankında kullanılan gaz türbin motoru ile diğer modern ana muharebe tanklarında bulunan dizel motorlar arasında önemli bakım ve operasyonel maliyet farkları bulunmaktadır. Dizel motorlar, M1'in türbin motorunun gerektirdiği kadar kapsamlı ve yoğun bakım süreçleri gerektirmez. Bu durum, dizel motorlu tankların sahadaki lojistik yükünü ve operasyonel kesinti sürelerini önemli ölçüde azaltabilir.

Yukarıdaki görselde 1991 Çöl Fırtınası Operasyonu Amerikan Deniz Piyadelerine ait M60A1 ana muharebe tankı görülüyor. İllüstrasyon / Jim Laurier 

Örneğin, Körfez Savaşı sırasında ABD Deniz Piyadeleri'nin M60A1 birlikleri, hava filtrelerini değiştirmeden ve hatta tanklar çalışır durumdayken günlük bakım prosedürlerini tamamlayabilmiştir. Bu esneklik, sahadaki hızlı tepki verme yeteneği ve operasyonel devamlılık açısından kritik bir avantajdır. Türbin motorlarının daha hassas doğası, tozlu ve kumlu çöl ortamlarında hava filtrelerinin daha sık değişimi gibi özel bakım gereksinimlerini beraberinde getirerek lojistik zincir üzerinde ek bir baskı oluşturabilir.

Ayrıca, günümüzde eşit güç çıkışına sahip (1.500 bg) dizel motorlar, Alman Leopard 2 gibi daha az maliyetli tanklarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tankların performansının M1A1 kadar iyi olduğu genel olarak kabul edilmektedir. Bu durum, yüksek performansın mutlaka yüksek maliyetli ve karmaşık bir motor teknolojisi gerektirmediğini göstermektedir. Dizel motorların daha basit bakım gereksinimleri ve kanıtlanmış güvenilirliği, operasyonel etkinlikten ödün vermeden maliyet avantajı sunan alternatifler olarak değerlendirilmelidir.

Tank tedarikinde sadece en yüksek beygir gücüne veya en son teknolojiye odaklanmak yerine, toplam sahip olma maliyeti, bakım kolaylığı ve saha sürdürülebilirliği gibi faktörlerin de hayati önemini unutulmamalıdır.

Körfez Savaşı sırasında hem M2 Bradley zırhlı muharebe araçlarının hem de M1A2 Abrams ana muharebe tanklarının komutanları ve mürettebatları, araç içi telsiz sistemlerinin güvenilirlik sorunlarını yaygın olarak rapor etmişlerdir. Bu sorunların temelinde, araçların çoğunda kullanılan, 1960'lardan kalma VRC-12 serisi telsizler yatıyordu. Bu eski sistemlerin sık sık arızalandığı ve operasyonel koşullarda aşırı ısınma eğilimi gösterdiği belirtilmiştir. Bu durum, muharebe sahasında kesintisiz iletişimin hayati önemi göz önüne alındığında ciddi bir operasyonel kısıtlama yaratmıştır.

ABD Ordusu, bu tür sorunların farkında olarak, daha önce SINCGARS (Single Channel Ground and Airborne Radio System) gibi yükseltilmiş telsiz sistemleri için gereksinimleri onaylamış olsa da, savaş sırasında yalnızca tek bir Ordu zırhlı muharebe biriminde SINCGARS sistemleri bulunmaktaydı. Bu durum, modernizasyon çabalarının sahaya yansıma hızının, teknolojik gereksinimlerin gerisinde kaldığını göstermektedir. Ancak, SINCGARS kullanan mürettebatların olumlu geri bildirimleri, bu yeni nesil sistemlerin operasyonel etkinliğini ve güvenilirliğini açıkça ortaya koymuştur. Bu gözlemler, gelecekteki çatışmalarda iletişim sistemlerinin hayati rolünü ve modernizasyonun hızlandırılmasının gerekliliğini göstermektedir.

Yazı dizimizin 12. bölümünü okumayanlar için ilgili link aşağıya bırakıyorum.

Körfez Savaşı ve M1A1 Abrams Ana Muharebe Tankı (Bölüm 12)

https://strasam.org/savunma/kara-silah-ve-sistemleri/korfez-savasi-ve-m1a1-ana-muharebe-abrams-tanki-3720

Yazı dizimizin 13. bölümü burada sona erdi. "Dost Ateşi" konusunun (M1A1 tankının da dahil olduğu) beklenenden daha kapsamlı bir hale gelmesi nedeniyle, 13. bölüm iki ayrı kısma ayrılmıştır. Konunun bütünlüğünü sağlamak amacıyla, "Dost Ateşi" konusuna 14. bölümde değinilecektir. Bu durum, serinin normalde bu bölümle sona erecekken, içeriğin genişlemesi sebebiyle bölüm sayısının artmasına neden olmuştur. 14. bölümde görüşmek üzere.

Tüm referanslar ve kaynaklar, serinin son bölümünde tek bir başlık altında sunulacaktır.

Araştırmacı Yazar Burak ÖZCAN
Araştırmacı Yazar Burak ÖZCAN
Tüm Makaleler

  • 27.05.2025
  • Süre : 6 dk
  • 587 kez okundu

Google Ads