Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi Nedir? S-400 Sahibi Türkiye, Neden Bu Girişime Girdi? Ne Kazancı Olabilir?
15 Şubat 1952'de NATO üyesi olan Türkiye ve Yunanistan, yine bir 15 Şubat'ta Brüksel'de düzenlenen NATO savunma bakanları zirvesinde Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimine birlikte katılacaklarını açıkladılar.
Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi (AGKG) (ESSI-European Sky Shield Initiative), anti-balistik füze kabiliyeti içeren, Avrupa ülkelerinin hava savunması gerçekleştirmeyi amaçlayan karada konuşlu bir sistemin geliştirilmesine yönelik bir projedir. Halihazırda 21 ülke projenin parçası olma yönünde isteklilik göstermiştir. Bu kapsamda Alman, Yunan ve Türk savunma bakanları; 15 Şubat'ta Brüksel'de düzenlenen NATO savunma bakanları zirvesinde Türkiye ve Yunanistan’ın da girişime katılacağını açıkladılar. 16 Şubat’ta katılıma ilişkine imza töreni yapıldı. Ne tesadüftür ki bu iki ülke bundan 72 yıl önce yine aynı tarihte NATO’ya birlikte üye olmuşlardı.
Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişi Nasıl Doğdu?
AGKG, ilk defa 2022 yılının Ağustos ayında Almanya Şansölyesi Olaf Scholz tarafından gündeme getirildi. 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı boyunca Rus balistik ve seyir füzelerine (hipersonik füzeler dahil) karşı Ukrayna hava savunmasının yetersiz olduğunun görülmesi ve benzer bir Rus saldırısı olması halinde Avrupa ülkelerinin geri kalanlarının da bu tür bir saldırıya karşı koyma kapasitelerinin olmadığının anlaşılması üzerine, Almanya’nın Avrupa’nın savunulmasındaki yetenek eksikliğinin ortaklaşa kazanılması bağlamında gündeme getirdiği kanaatindeyim.
Almanya’nın çağrısına olumlu bir yaklaşım sergileyen NATO üyesi 9 Avrupa ülkesinin (Belçika, Çekya, Danimarka, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Hollanda ve Slovenya) Savunma Bakanları 13 Ekim 2023 tarihinde gerçekleşen NATO savunma bakanları toplantısında, Berlin liderliğinde Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimini geliştirmek üzere bir mutabakat zaptı imzaladılar.
Görüldüğü kadarıyla bu girişim, Rusya'nın Ukrayna altyapısına yönelik başlattığı türden saldırılara karşı Avrupa'da algılanan zafiyete bir yanıt niteliği taşıyor. Bir zamanlar NATO'nun temel kaygılarından biri olan hava ve füze savunması, algılanan tehditler azaldıkça ihmal edilmişti. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı, Avrupa’nın savunmasındaki eksikliğin bir anda gündeme gelmesine yol açtı. Bu savaş, askeri ve sivil altyapı ile nüfus merkezlerinin yanı sıra harekât sahasındaki birliklerin de savunma zafiyetlerinin olduğunu gösteriyordu.
Bu gerçekliği dikkate alarak geliştirilmekte olan bu girişim; AGKG üyesi ülkelerin hava ve füze savunma sistemlerinin ortaklaşa tedarikini kolaylaştırmayı, maliyetleri düşürmeyi, operasyonel esnekliğe sahip olmayı ve sistemlerin birlikte çalışabilirliğini artırmayı hedefliyor.
Bu sayede NATO'nun entegre hava ve füze savunması da güçlendirilmiş olacaktır. Nitekim Almanya Savunma Bakanlığı, AGKG girişiminin amacını "NATO'nun ortak hava savunmasının Avrupa ayağını güçlendirmek" olarak tanımlamıştı. Girişim aynı zamanda NATO Entegre Hava Savunma Sistemi'nin güçlendirilmesini de amaçlıyor. Girişim; AGKG’ya üye ülkelerin füze, roket veya uçak taarruzlarına karşı kendilerini daha iyi savunabilecek yeteneklere kavuşmasına hizmet etme potansiyeliyle dikkatleri üzerine çekiyor.
AGKG ile füzelere karşı çok katmanlı, şümullü (çepeçevre) ve derinlemesine bir mimari yapıda olması, birbirine entegre edilecek hava savunma ve silah sistemlerinin kullanılmasını planlanıyor. Örneğin, 35 km menzilli Alman IRIS-T SLM, 100 km. menzilli MIM-104 Patriot ve 100 km’nin üzerinde menzile sahip ABD-İsrail yapımı Arrow-3 gibi anti balistik sistemlerin, AGKG mimarisi içinde tümleşik bir yapıda kullanılması hedefleniyor.
Almanya Başbakanı Scholz Aralık 2022'de yaptığı bir açıklamada, projenin önümüzdeki beş yıl içinde tamamen geliştirileceğini umduğunu söylemişti. Bu açıklamadan altı ay sonra ise Alman Parlamentosu İsrail'den Arrow-3 anti-balistik füze sisteminin yaklaşık 4 milyar Avro (4,3 milyar $) karşılığında satın alınmasına onay vermişti. Dolayısıyla o dönemde, Almanya liderliğinde AGKG sisteminin kurulmasına yönelik en önemli tedarik adımının atıldığı yorumları yapılmıştı.
AGKG Üyesi Ülkeler
2022 yılının Ekim ayında 15 Avrupa ülkesi (Almanya, Belçika, Bulgaristan, Çekya, Estonya, Finlandiya, Hollanda, İngiltere, Letonya, Litvanya, Macaristan, Norveç, Romanya, Slovakya ve Slovenya) bir bildiri imzalayarak AGKG girişimini kurdular. Daha sonra Finlandiya, Danimarka, İsveç de bu girişime katıldılar. Temmuz 2023'te ise Avrupa’nın tarafsız statüdeki devletleri Avusturya ve İsviçre de girişime katılma bildirgesini imzalayarak tarafsızlık politikalarının geleceği ve uygulanabilirliği hakkında kamuoyunda tartışmalara yol açtılar. En son olarak da 16 Şubat 2024 tarihinde Türkiye ve Yunanistan, Brüksel'de bu projeye katılım belgesini imzaladılar.
Projede özellikle İtalya ve Fransa’nın yer almaması dikkat çekiyor. Fransa ve İtalya; Avrupa’nın savunmasına yönelik bu girişimin Avrupa dışındaki ülkeler (ABD, İsrail vb.) tarafından geliştirilen hava savunma silah ve sistemlerine fazlasıyla dayanmakta olduğunu iddia ederek, Fransız-İtalyan ortak yapımı SAMP-T füze savunma sisteminin AGKG girişiminin bir parçası olarak düşünülmemesine tepki olarak bu projeye soğuk bakıyorlar.
SAMP/T sisteminin iki ana kullanıcısı olan İtalya ve Fransa, Rus tehdidinden coğrafi olarak uzaktır. Bu sebeple her iki ülke de halihazırda ellerindeki modernize edilmiş Blok 1 füzelerinin ivedi kullanımına, Doğu Avrupa ülkelerine nazaran, ihtiyaç duymamaktadırlar. Bu iki ülke için ortak ürettikleri bu füze sistemlerinin satılması ve diğer ülkeler tarafından tercih edilen bir sistem haline gelmesi daha öncelikli ve önemli bir husus olabilir.
Türkiye ve Yunanistan, 15 Şubat 2024 itibariyle Girişime Katıldılar
Geçtiğimiz haftaki girişime katılmayı ilişkin Türk-Yunan ortak niyet mektubu; Donald Trump'ın NATO ortaklarını ittifakın harcama hedeflerini tutturamadıkları için eleştirmesinden sadece birkaç gün sonra gelmesi yönüyle dikkat çekici bir gelişme olarak yorumlanıyor.
Bilindiği üzere ABD yönetimleri, NATO’nun kurulduğu andan itibaren ittifak içinde iki hususa büyük önem veriyorlar. Bunlardan birincisi; NATO’nun kurumsal yapısının devamı ile kollektif savunma ihtiyaçlarının karşılanmasında maliyet paylaşımı (burden sharing)’dır. İkincisi ise Amerikan liderliğinin (ve buna bağlı politikaların) sürdürülebilirliğidir. Bununla birlikte Soğuk Savaş şartları içinde maliyet paylaşımı konusu ABD tarafından fazlasa sorun edilmemiş, büyük oranda NATO maliyetlerini kendisi üstlenmeyi tercih etmişti. Soğuk Savaş sonrasında ise, eski Başkan Trump’ın ifadelerinde vücut bulduğu üzere, ABD, artık Avrupa’nın savunmasında Avrupa ülkelerinin daha fazla ellerini taşın altına koymalarını bekliyor. Rusya-Ukrayna Savaşı bu kapsamda ABD tarafından başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine karşı bir ‘silah’ olarak kullanılıyor. Neticede ABD tarafından savunma bütçesinde büyük bir artırıma gitmek zorunda bırakılan Almanya; özellikle hava savunma sistemlerinin bir an önce tedarik edilmesi için Avrupa savunma mimarisinin tesis edilmesine öncülük ediyor.
Bu arada, NATO Genel Sekreter Yardımcısı Mircea Geoană’nın; “Bu girişim, müttefiklerin savunma harcamaları konusundaki taahhütlerinin ortak savunmamız için somut kabiliyetlere dönüştürülmesine yardımcı oluyor. Avrupalı müttefiklerin adil yük paylaşımı konusundaki kararlılıklarını da açıkça ortaya koymaktadır.” ifadeleri bir anlamda, Avrupa’nın ABD’ye ve özellikle de eski başkan Trump’a verdiği manidar bir yanıt olarak kayıtlara geçti. Öte yandan şunu da belirtmek gerekiyor: AGKG mimarisi, NATO’dan ayrı bir savunma yeteneği olarak tasarlandı ve bilhassa 2023 yılının ortalarında girişime katılan, NATO üyesi olmayan Avusturya ve İsviçre'yi de içeriyor.
Rus Yapımı S-400 Savunma Sistemine Sahip Olan Türkiye’nin AGKG Mimarisindeki Yeri Nedir?
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler katılımı "NATO'nun gereklerini yerine getirme yolunda önemli bir adım" olarak nitelendirdi ve "Türkiye'nin "geniş ulusal kaynaklarıyla bu girişime katkıda bulunmaya hazır olduğunu" sözlerine ekledi.
Bir NATO üyesi olan Türkiye'nin daha önce Rus yapımı S-400 hava savunma silahı satın almış olması, girişimin diğer üyelerinin sahip olduğu Batı sistemleriyle S-400 sisteminin nasıl birlikte çalışabileceğine (interoperability) dair soru işaretlerine neden oluyor. NATO hava savunma mimarisinin dışında tutulan ve hatta bu nedenle Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasına bile neden olan S-400 füze savunma sisteminin, AGKG mimarisine de entegre edilmesini beklemiyorum. Zira, Avrupa’nın savunması ile NATO savunması birbirinden ayrı düşünülemez. NATO, 2004 yılında İstanbul Zirvesi’nde ‘Aktif Kademeli Taktik Balistik Füze Savunması (ALTBMD-Active Layered Theatre Balistic Missile Defense) adıyla anılan bir füze savunma kalkanı kurulması için düğmeye basmıştı. Bu projeyle birlikte Türkiye; 2009 yılı Eylül ayında devreye giren Avrupa için Aşamalı Uyarlanabilir Yaklaşım (EPAA-European Phased Adaptive Approach) Programı kapsamında, X-Band AN/TPY-2 ileri bölge erken ihbar radarını, 2012 yılından itibaren Kürecik/Malatya’da konuşlandırmaya devam ediyor. NATO’nun, başta İran olmak üzere Orta Doğu kaynaklı balistik füzeleri ittifaka yönelmiş bir tehdit olarak değerlendirmesi ve bu tehdidi etkisiz kılacak savunma önlemlerini hayata geçirmeye başlaması, tüm bölgeleri olmasa da Türkiye’nin 2/3’lük kısmına en azından koruma sağlaması, Türkiye tarafından olumlu karşılanıyor. Bununla birlikte NATO sistemleri ile S-400 füze savunma sisteminin bugüne kadar entegre edilememiş olması, Türkiye için bir handikap olmaya devam ediyor.
Gerçek olan şudur ki; Türk Hava Kuvvetlerinin envanterine, S-400 dış alımı yapılıncaya kadar, maalesef modern ve etkin bir hava savunma sisteminin kazandırılması mümkün olamamıştır. Rusya’dan satın alınan S-400 ise tam manasıyla Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu hava savunma sistemi ihtiyacını karşılamaktan uzak bir sistemdir.
Öte yandan zaman zaman Türkiye’nin tedarik etmek üzere gündemine aldığı SAMP-T; Türkiye’nin askeri ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir füze savunma sistemidir. Bununla birlikte, şimdilerde Fransa ve İtalya’nın AGKG’ya katılma konusunda isteksizlik sergilemeleri nedeniyle, 16 Şubat’ta AGKG’nın bir parçası olma yönünde irade gösteren Türkiye’nin SAMP-T tedarikini gündeminin dışına çıkarmasını bekliyorum.
AGKG Üyeliği, Türk Yapımı Füze Savunma Sistemlerinin Avrupa Ülkelerine Satışını Kolaylaştırabilir
Berlin öncülüğünde geliştirilmekte olan AGKG kapsamında, Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin yeni nesil hava savunma sistemlerine yatırım yapacağı, hatta bunu öncelikli olarak ele alacağı değerlendirmeleri yapılıyor. Türkiye’nin geliştirdiği/geliştirmekte olduğu katmanlı füze savunma ailesi bu çerçevede AGKG üyesi Avrupa ülkeleri için yeni çözümler sunma potansiyelini taşıyor. Manevra halindeki bir ordunun çoklu tehditlere karşı hava savunmasını yapabilecek yeterliliğe sahip olan Türk hava savunma füze ailesinin NATO standartlarına da uyumlu olarak üretilmiş olması, Türkiye’nin savunma sanayiinde bu alandaki ihracat potansiyeli artırıcı bir rol oynayabilir kanaatindeyim.
Türkiye’nin bu alandaki milli çalışmalarına hız kazandırmak adına, mevcut yüksek irtifa katmanındaki eksikliğin giderilmesi için bilinen bazı eksikliklerine rağmen,, belirli ölçüde Aster temelli SAMP/T sistemlerinden Türkiye’nin istifade etmesi söz konusu olabilir. EUROSAM, bir Avrupa projesi olması yönüyle değerlidir ve Atlantik Havzasının bir parçası olan Avrupa’nın savunulmasında, İsrail sistemlerinden ziyade Avrupa’nın kendi üretimi sistemlerin tercih edilebileceği aşikardır. İşte bu noktada, Türkiye’nin Avrupalı bir ülke olma vasfı ve NATO üyeliği dikkate alınarak, EUROSAM’la geliştirilecek bir iş birliği modeli üzerinden Türk füze savunma sistemlerinin Avrupa’ya entegrasyonu/ihracı söz konusu olabilir. Bu türden bir yaklaşım her iki tarafa da ilave kazanımlar sunması yönüyle tercih edilebilir. En nihayetin, Fransa ve İtalya’nın da AGKG’ya katılmaları yönünde Türkiye katalizörlük yapabilir. Avrupa’nın savunmasında Avrupa Birliği kuvvet havuzunun ve yeteneklerinin gerektiğinde NATO amaçları için de kullanılmasında Türkiye’nin oynayacağı öncü rol, ABD gibi Avrupa dışı NATO üyelerinin de desteğini alabilir. Bir anlamda Türkiye, eski Batı Avrupa Birliği (BAB) içindekine benzer şekilde tesis edilecek AGKG içinde etkinliğini artırabilir.
Sonuç
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Avrupa’nın Rus füzelerine karşı savunulması konusu Almanya tarafından Avrupa ülkelerinin gündemine getirilmiştir. Daha sonradan Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi olarak tanımlanarak geliştirilmeye başlanan bu projenin temel yaklaşımı füze savunma silah ve sistemlerinin ortaklaşa tedariki ve ortaklaşa işletmesi olup, işbirliği ideal olarak lojistik, bakım ve onarıma kadar uzanmaktadır. Bu yaklaşım, teorik olarak her katılımcı ülke için maliyetleri düşürecek ve birlikte çalışabilirliği geliştirebilecek bir adım olarak görülüyor. Böylece ulusal sistemlerin birbirinden kopuk, yamalı bohça misali Avrupa savunmasında kullanılması yerine birlikte tedarik edilecek aynı veya benzer sistemler ile AGKG mimarisinin oluşturulması hedefleniyor. Bu mimarinin aynı zamanda NATO'ya yeni ve ortak bir yetenek olarak da hizmet vermesi bekleniyor. Bununla birlikte AGKG’ye imza atan ülkelerin tam olarak neye imza attıkları hala belirsizliğini koruyor inancındayım. Buna Türkiye de dahildir.
AGKG; hava ve füze savunmasının geliştirilmesine ilişkin Avrupa'daki mevcut uyum eksikliğini gidermeye yönelik bir girişim olarak lanse ediliyor. Ancak aynı zamanda Avrupa'nın savunma sanayi tabanının güçlendirilmesi ve egemen yeteneklerin geliştirilmesine ilişkin AB hedeflerine de ters düşen bir girişim olarak dikkatleri çekiyor. Sanki acil operasyonel ihtiyaçlar (Rus tehdidi) uğruna bu hedeflerden vazgeçilmesi ABD tarafından Avrupa ülkelerine dikte ediliyor görüntüsü söz konusudur. Eğer AGKG üyesi ülkeler, Almanya’nın yaptığına benzer şekilde kendi topraklarında Arrow 3, Patriot ve IRIS-T SLM hava ve füze mimarisini tesis etmeye zorlanırlarsa, hele ki SAMP-T tamamen gündem dışı bırakılırsa, bu durum hem Avrupa Birliği’nin bütüncül yapısını parçalayıcı bir etken olabilir hem de Avrupa ülkelerinin savunma sanayilerini baltalayıcı bir sonucu beraberinde getirebilir.
Nihayetinde bu durum Türkiye’nin uzun menzilli füze savunma sistemlerini geliştirme yönünde attığı adımları sekteye uğratabilir. Türkiye buna izin vermemelidir. AGKG kapsamında Avrupa ülkelerinin Amerikan ve İsrail sistemleri yerine Fransız-İtalyan ortak yapımı SAMP-T tedarikine öncelik vermesi için Fransa ve İtalya ile birlikte hareket etmeyi değerlendirmelidir inancındayım. Bu yaklaşımı tamamlayacak şekilde Türk yapımı Hisar ve Siper ailesinin Avrupa ülkelerinin katmanlı savunma ihtiyaçlarını karşılamak üzere tedarik etmeleri için Türkiye agresif ve teşvik edici bir satış politikasını AGKG ülkeleri nezdinde başlatmalıdır.
Kaynakça
NATO Website, “10 NATO Allies take further step to boost European air and missile defence capabilities”, 11 Ekim 2023, https://www.nato.int/cps/en/natohq/news_219119.htm
Douglas Barrie, Bastian Giegerich, “European missile defence - right questions, unclear answers?”, IISS Military Balancı Blog, 10 Şubat 2023, https://www.iiss.org/online-analysis//military-balance/2023/02/european-missile-defence-right-questions-unclear-answers
Linus Höller, “Turkey and Greece to join European missile shield”, Defensenews, 16 Şubat 2024, https://www.defensenews.com/global/europe/2024/02/16/turkey-and-greece-to-join-european-missile-shield/
Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi, https://tr.wikipedia.org/wiki/Avrupa_Gökyüzü_Kalkanı_Girişimi
Hüseyin Fazla (2022), 1952’den 2022’ye NATO ve Türkiye, Nobel Yayınları, Ankara.
Aybars Meriç, “EUROSAM SAMP/T Programı Türkiye’ye Fayda Sağlar mı?”, STRASAM, 8 Nisan 2022, https://strasam.org/savunma/savunma-sanayii/eurosam-samp-t-programi-turkiyeye-fayda-saglar-mi-685