Site İçi Arama

savunma

Türk Savunma Sanayisine Özel Türk Yabancı Askeri Satışlar Sistemi Nasıl Olmalıdır?

Türk Savunma Sanayinde dış askeri satışlar ile ilgili sorumlu aktör ve yapılar kimdir? Savunma sanayinde belirli bir seviyeye gelen, ihracat gayretlerini her gün artıran Türkiye’nin Yabancı Dış Askeri Satışlarını bütüncül olarak ele alacak bir sisteme ihtiyacı var mıdır? İhtiyaç varsa nasıl bir sistem kurulabilir?

Giriş

Türkiye 2000’li yılların başlarına kadar savunma sanayi kendi kendine yeterli olmadığından ihtiyaçlarını daha çok dış kaynaktan karşılamaktaydı. Ancak yıllar içinde gelinen aşamada Türk Savunma Sanayinde yerlilik seviyesi önemli bir orana ulaşmıştır. Ayrıca Türkiye halen dışarıdan askeri ürün ve malzeme tedariği yapmasına rağmen, bir yandan da dış satıcı durumuna gelmiştir. Türk Savunma Sanayi yıllık ihracat geliri 2022 Kasım ayı itibarıyla yaklaşık 3,7 Milyar USD’a ulaşmıştır. Bu rakamlara hizmet ve eğitim gelirleri dahil değildir. 

Osmanlı İmparatorluğu zamanında Almanya, Fransa, İngiltere’den çeşitli silah ve sistemleri tedarik edilmişti. Millî mücadele esnasında Rusya’dan askeri yardım olarak silah ve teçhizat alınmıştı. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında; Nuri Killigil, Şakir Zümre ve Nuri Demirağ gibi şahsiyetler Türk Savunma Sanayinin ilk adımlarını atarak silah sistemleri ve hava araçları üretiminde önemli mesafeler katetmişlerdi. 

ABD’nin Küba Krizi sonrası Kıbrıs ile ilgili Johnson Mektubu ve 1975 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı ve haşhaş ekimi sonrası Türkiye’ye uyguladığı ambargo neticesinde Türkiye’de savunma Sanayisini bu günkü seviyesine çıkaracak ilk girişimler başlamıştı. “Türk Donanma Cemiyeti”, 1965 yılında kurularak özellikle çıkarma gemilerinin yapımına yönelik olarak “Kendi Gemini Kendin Yap” kampanyası çalışmalarını yönlendirmiştir. Benzer biçimde “Türk Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı” da 1970’de ulusal havacılık sanayimizi geliştirmek amacıyla kurulmuştu. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında Türkiye, kendisine uygulanan silah ambargosu ile karşı karşıya kalmış ve bunun olumsuz etkilerinin azaltılması maksadıyla bugünkü modern ulusal savunma sanayinin ilk adımlarını bu dönemde atmıştı. Aynı yıl “Türk Kara Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı” kurulmuştur. Daha sonra 1976 yılında ASELSAN’ın kurulmasıyla Türkiye dünya ölçeğinde savunma sanayi arenasına ilk adımlarını atmıştı. Daha sonra 1987 yılında ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN gibi şirketleri bünyesinde toplayan TSKGV kurulmuş, müteakiben son dönemde savunma sanayinde bu adımlar iyice büyümüş ve günümüzde ASELSAN’ın dünyada savunma alanında 49. şirket olmasını sağlayacak bir süreci başlatmıştı. 

Bugün için Türk Savunma Sanayi gemi, helikopter, tank-zırhlı araçlar ve çeşitli silah sistemlerinde motor hariç hemen hemen tüm aksamlarını kendisi üretecek bir seviyeye ulaşmıştır. Kara, deniz ve hava araçları sistemlerinde kullanılacak motorların üretilmesinde ise büyük bir aşama kaydedilmiştir. Halen Türkiye silahsız ve silahlı insansız hava araçlarında (İHA/SİHA) “Oyun Değiştirici-Game Changer” olarak nitelendirilerek önemli bir seviyeye ulaşmıştır. Bunun sonucunda son yıllarda Türk Savunma Sanayi silah ve araç sistemleri de yurt dışında büyük ilgi görmeye başlamıştır. Özellikle Türk İHA/SİHA’larının Suriye, Libya, Karabağ ve en son olarak Ukrayna-Rusya Savaşı’ndaki performanslarından dolayı, Türk Savunma Sanayi ürünlerine genel anlamdaki ilgi de artmıştır. 

Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak incelenen, TSK’nin harp silah araçları ve sistemlerini dış ülkelerden satın almasında bir problem olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca gelinen aşamada Türk Savunma Sanayi firmalarının ihraç potansiyeli bir hayli artmıştır. İhraç pazarının oluşturulmasında kuşkusuz Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB)’nın katkısı oldukça fazladır. Ancak burada önemli olan, bir sistem satıldıktan sonra, o sistemin satılan ülkede bakımı ile yedek parça ihtiyacının kesintisiz olarak karşılanması konusudur. Yani kullanıcıya Ömür Devri Lojistik kapsamında tüm hizmetlerin verilmesidir. Eğer bu sistem başarılı kesintisiz bir şekilde kurulduğu takdirde, hem şimdikine göre daha fazla savunma sanayi ürünü ihraç edilebilir hem de savunma sanayi dış politikanın önemli bir enstrümanı haline gelebilir. 

İhraç edilen silah sistemlerinin alt kırılım seviyesindeki tüm kayıtlarının kaydının da çok iyi tutulması gerekmektedir. Çünkü bu konu şu anda bir problem yaratmasa da, ileriki yıllarda Türkiye’yi uluslararası arenada hukuki anlamda zora sokabilecek durumlara sebep olabilir. Çünkü satılan silah ve sistemlerin doğru son kullanıcılar (End Users) elinde olduğunu anlamak ve sağlamak da uluslararası sistemde önemli bir prestij meselesidir.

Çünkü ihraç edilen kritik savunma sanayi ürünlerinin, kullanıcı özelinde, teknoloji yönetimi, jeostrateji, ticari rekabet, uluslararası yaptırım ve mekanizmalar gibi birçok nedenle üretim, fiyatlandırma, transfer/teslim, kullanım esaslarının bazı durumlarda teslim edildiği ülke/ kurum envanterinde iken dahi kontrol ve takibi gerekli olabilmektedir. Bunlara ilave olarak savunma sanayinin sürüdürülebilir bir zemine oturtulması çok önemlidir. Bu konu yurt içi kullanıcıların ihtiyacı karşılandıktan sonra, yurt dışı askeri satışların devamı için de hayati bir konudur. Bu arada belirtelim, Ömür Devri Lojistik özellikle son yıllarda silah sistemlerindeki teknolojinin artması ile birlikte çıkmış bir kavramdır. Buna göre herhangi bir sistemin kullanıcıya ilk alımından envanter dışına çıkarıncaya kadar gerekli tüm lojistik desteğin verilmesidir.

Çalışmanın amacı; Türk Savunma Sanayinin dış alım ve satış sisteminin hukuki yönünü, teorik yapısını aktörlerini bütüncül bir yaklaşım ile incelemektir. Daha sonra bu incelemeden elde edilecek tespitlere göre problem sahalarını, Türk Savunma Sanayi Dış Satış sisteminin nasıl olabileceği ile ilgili çözüm önerilerini belirterek bir sonuca ulaşmaktır. 

Çalışmanın ana sorunsalı olarak; Türk Savunma Sanayinde dış askeri satışlar ile ilgili sorumlu aktör ve yapılar kimdir? Savunma sanayinde belirli bir seviyeye gelen, ihracat gayretlerini her gün artıran Türkiye’nin Yabancı Dış Askeri Satışlarını bütüncül olarak ele alacak bir sisteme ihtiyacı var mıdır? İhtiyaç varsa nasıl bir sistem kurulabilir? Konuları tespit edilmiştir. Sorunsalın cevapları ortaya koyulurken yapılacak analiz ve değerlendirmelerin sonucunda ulaşılan sonuçlara göre Türk Savunma sanayisinin etkili dış askeri satış yapabilmesi için yapılması gerekenler, uygulanabilirliği somut olarak analiz edilmiştir. 

Akademik çevrelerde savunma sanayi konuları teknik bir konu olarak algılandığından, bu alana sosyal bilimler akademisyenlerinin ilgisi genel olarak sınırlı kalmaktadır. Çünkü savunma sanayine genel anlamda sistem bazlı olarak yaklaşılmaktadır. Bu nedenle daha çok sektörün içinden gelenler tarafından mevcut silah sistem ve teçhizatları proje bazlı olarak veya akademik dünyada mühendislik alanında çalışan akademisyenler tarafından ele alınmaktadır. Bu şekilde yaklaşılmasının bir diğer sebebi de son yıllarda savunma sanayi projelerinin kamuoyunda popüler hale gelmesi ve özellikle genç nesil tarafından ilgi gösterilmesidir. Halbuki günümüzde savunma sanayi dış politikanın en önemli unsurlarından biridir. Başta ABD olmak üzere savunma sanayi ihraç potansiyeli olan tüm ülkeler bu konuya sistematik olarak yaklaşmaktadır. Bu nedenle ilgili ülkelerde Dış Askeri Satışlar bir sistem ve mekanizmaya bağlanmıştır. Böyle olmasının en büyük nedeni askeri ilişkilerin politik ve ekonomik ilişkileri etkilemesidir. Bu nedenle Türkiye’de bu alanın belirli bir sisteme bağlanarak bütüncül ve tüm tarafları dahil edecek, kesintiye neden olmayacak, devlet garantili ve güvenilir olarak kurulmasına ihtiyaç vardır. Şu ana kadar akademik dünyada savunma sanayinin güvenlik ve uluslararası ilişkiler ile ilgili olarak sosyal bilimler bağlamında ilişkisi arzu edilen seviyede değildir. Bu nedenle söz konusu çalışma ile bu ihtiyacın belirli bir oranda karşılanabileceği, en azından bu alanlarda bir farkındalık yaratılabileceği öngörülmektedir. 

Makalede esas olarak nitel araştırma metodu kullanılmıştır. Literatürde bulunan bilgi ve belgeler incelenmiş, daha sonra bu yöntemle elde edilen bilgilerin analiz ve sonuçları değerlendirilerek bir sonuca ulaşılmıştır. Konunun halen canlı, gelişen ve gelişmeye ihtiyacı olan bir konu olması nedeniyle hem birincil hem de ikincil kaynaklardan eşit oranda faydalanılmıştır. Ayrıca konunun uzmanları ile kişisel görüşmeler yapılarak işin teknik boyutu da ele alınmıştır. 

Çalışmanın akademik literatüre katkısının yöntemsel ve ampirik olarak iki alanda olacağı öngörülmektedir. Yöntemsel olarak; TSK askeri dış alım ve satış sistemi incelenmiş ve böylece Türkiye’nin dış askeri tedariğinin büyük kısmını oluşturan kanallar incelenerek, nasıl bir model kurulması ile ilgili konular ortaya konulmuştur. Ampirik olarak ise, Türk Savunma Sanayi yabancı askeri satışlar sistemi bir model olarak ilk defa ortaya konulmuştur. Yöntemsel ve ampirik önermelerden elde edilen sonuçlara göre bu konuda kurulacak sistemin bileşenleri belirtilmiştir. Makalenin bu alanda özgün bir çalışma özelliği taşıması nedeniyle hem akademik literatüre hem de Türk Savunma Sanayine önemli katkı yapacağı öngörülmektedir. 

Yukarıda belirtilen giriş bölümünden sonra ikinci bölümde teorik yapı, üçüncü bölümde; Millî Savunma Bakanlığı (MSB) ve Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) Dış Askeri Alım ve Satış Sistemi incelemesi dördüncü bölümde; yeni kurulacak bir model olarak önerilen Türk Yabancı Askeri Satışlar Sistemi belirtilmektedir. Sonuç bölümünde ise, başlangıçta tespit edilen araştırma sorusunun ulaşılan cevabı ve konuların bir özeti yapılmaktadır. 

Teorik Yaklaşım 

Realizm ülkelerin uluslararası ilişkilere güç ve güçler dengesi açısından yaklaşarak otoritenin kaybolduğu durumlarda güç kullanarak, anarşik düzenin kendi çıkarları doğrultusunda sağlanması olarak tarif edilebilir. Hatta bazı teorisyenlere göre uluslararası ilişkilerde reel politikanın karşılığı olarak realizm dahi kullanılmaktadır. Realizmin önemli konularından olan güç ve güçler dengesi uluslararası ilişkilerin sürekliliği açısından oldukça önemlidir. 

Bağımlılık teorisi uluslararası ilişkilerde özellikle ekonomik alanda ülkelerin birbirlerine bağımlılığı üzerine inşa edilen bir kavramdır. Ancak askeri alanda bağımlılık süreç olarak ilgili ülkelerin hemen hemen tüm alanlardaki ilişkilerini etkilemektedir. Gelenekçiler dünya politiğinde devamlılığın ve askeri bağımlılığın çok önemli olduğunu belirterek bu etkenin günümüz dünyasında var olduğunu belirtmektedir. Tabi günümüzde askeri bağımlılığın artık çok boyutlu bir duruma gelmesiyle, ekonomik, sosyal ve ekolojik bağımlılık da ön plana çıkmıştır. 

Soğuk savaş döneminden itibaren askeri bağımlılık ABD’nin dünya politikasına dahil olduğu bir enstrüman olarak ön plana çıkmıştır. Bu olgu o dönemde daha çok realist yaklaşımlarla Sovyet ve Çin tehdidine karşı bir güç olarak algılanmaktaydı. ABD’nin bu tehditlere karşı Marshall Planı vasıtasıyla Avrupa Devletleri, karşılıklı anlaşmalar ile Türkiye, Yunanistan, uzak doğuda ise Güney Kore, Japonya, Filipinler ve Tayland’a hem askeri malzeme hem de savunma ve güvenlik anlamında yardımları olmuştu. 

Türkiye’nin, dolayısıyla TSK’nin tedarik ihtiyacının dışarıdan karşılanmasına Truman Doktrini kapsamında başlandığı söylenebilir. Türkiye ile SSCB arasında gerilimli ilişkilerin yaşandığı bu dönemde, 21 Şubat 1947 tarihinde İngiltere, içinde bulunduğu güçlükler nedeniyle Türkiye ve Yunanistan’a yaptığı yardımları sürdüremeyeceğini ve 01 Nisan 1947 tarihi itibarıyla bu yardımı keseceğini ABD Başkanı Truman’a iletmiştir. Konunun ABD gündemine gelmesi sonrasında İngiltere’nin önerisi, Başkan Truman tarafından Türkiye ve Yunanistan adına, 12 Mart 1947 tarihinde ABD kongresine sunulmuş ve bu ülkelerin acilen desteklenmesi istenmiştir. Truman Kongredeki konuşmasında, Türkiye ve Yunanistan’ın bağımsızlıklarının ülke içinden ve dışından tehdit altında olduğunu, ABD’nin bu ülkelere yardımcı olmaması durumunda Türkiye ve Yunanistan’da totaliter bir rejim oluşacağını ve insanların hürriyetlerini kaybedeceklerini belirtmiştir. Bu yardımların aslında sadece ülkelerin bağımsızlıklarının korunması için değil, aynı zamanda komünizmin yayılmasını engellemek ve Sovyetler Birliği’ni çevrelemek için bir kuşak oluşturmak maksadıyla yapıldığı daha sonraki yıllarda anlaşılacaktı. Truman Doktrini sonrasında hibe ve askeri yardım olarak Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) envanterine giren silah, sistemlerin idamesinin sağlanması ABD’den savunma alanında sürekli tedarik ihtiyacını doğurmuştu. Ayrıca bu konu II. Dünya Savaşı sonrasında, Türkiye’nin Batı kampında yer almasını ve ABD’ye askeri olarak bir anlamda bağımlı olmasını yaratmıştı. Bu askeri bağımlılık doğal olarak politik olarak da ABD ve Batı yanlısı politikalar izlenmesine yol açmıştı. Çünkü askeri alandaki bağımlılık, hemen hemen her alanda bağımlılık veya birlikte politikalar üretilmesine yol açmaktaydı. 

Her ülke kendi milli çıkarlarını korumak için çeşitli arayışlara girmektedir. Bunlardan birisi de ittifak arayışlarıdır. Ülkelerin hangi ittifaklara dahil olacaklarını belirleyen önemli konulardan birisi de o ülkenin “Büyük (Grand) Stratejisi” yani kendi milli siyasetidir. İttifaklık kavramında ülkelerin pozisyonunu belirleyen diğer bir konu ise o ülkenin “Güç dengesi” veya “Bandwagoneer-Vagon” olma durumudur. Söz konusu ülkeler aynı tren katarındaki vagonlar gibi bir veya bir kaç lokomotife ihtiyaç duymaktadırlar Dolayısıyla bu ülkeler savunmalarını kendi başlarına yapamayan, bu nedenle savunmalarını yapabilmek için çoğunluğun ve güç merkezi bir veya birkaç ülkenin bulunduğu yere katılım ihtiyacı gösteren ülkeler olarak adlandırılmaktadır. Böylelikle bu ülkeler kendilerini daha iyi savunmak için ittifaklara ihtiyaç duyarken, güç dengesi olan ülkeler ise lider ülke olarak uluslararası sistemde daha fazla söz sahibi olmak istemektedir. 

Savunma sanayinin etkili bir dış politika aracı olmasında NATO’nun kurulması ve bunun karşılığında Sovyetler Birliği’nin Varşova Paktı'nı kurması önemli bir etki yaratmıştır. Çünkü ittifakların bu şekilde belirlenmesinden sonra bu ittifakların kullandığı silah sistem ve ekipmanların standartları da birbirinden ayırt edici özelliklere sahip olarak belirlenmişti. Zaman içerisinde askeri sistem ve teçhizatın yüksek teknoloji içermesi nedeniyle bu ayrışma giderek belirgin bir hal almış ve bu durum Batı-Doğu veya ABD-Rusya ekseni haline gelmiştir. Son yıllarda bu eksene Çin de dahil olmaya başlamıştır. Gelinen aşamada; bir ülke hangi ülkenin silah sistemlerini kullanıyorsa artık politik ve ekonomik olarak da o ülke ile hareket etmeye başlamıştı. Çünkü askeri sistemler değiştirilmesi uzun zaman isteyen, pahalı, kompleks yani kullanım için adaptasyon ve belirli eğitim isteyen ekipmandan oluşmaktaydı. Yani bir ülke istese bile kısa sürede kullandığı sistemlerden vazgeçerek, başka bir ülkenin silah sistemlerine geçememektedir. Buna en güzel örnek soğuk savaş döneminde Sovyet Bloğunda yer alan ancak şimdi NATO üyesi olan ülkelerin silah sistemlerinin büyük bir çoğunluğu hala Rus yapımıdır. Hatta bu ülkelerden Polonya, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeler ellerindeki Rus yapımı silah ve teçhizatı Rusya-Ukrayna Savaşı’nda kullanım kolaylığı kapsamında Ukrayna’ya vermişlerdir 

NATO üyesi ülkeler kararlaştırdıkları askeri standartlara uygun olmak koşulu ile ortak veya ittifak içerisinde başka bir ülkenin ürettiği silah sistemlerini tedarik ederek kullanabilmektedir. Uygulamada en büyük üretici olan ABD silah endüstrisi diğer ülkeler için başat tedarikçi konumundadır. Askeri doktrin ve teknolojik gelişmeler sonucunda ABD ordusu envanterine yeni sistemler girdikçe eskileri de yardım veya dış satım adı altında diğer ülkelere transfer edilerek savunma sanayi firmaları için sürekli talep yaratan bir sistem tesis edilmiştir. Böylelikle Batı kampında yer alan üye ülkeler için ortak bir tehdidin mevcudiyeti buna karşı silahlanma ve modernizasyon programlarında benzer silah sistemlerinin geliştirilmesi için üyeler arasında görüş birliği sağlanmasını kolaylaştırmıştır. Bununla bağlantılı olarak Türkiye soğuk savaş döneminde kendine yönelik tehdit algısının büyüklüğü ile orantılı olarak daha fazla askeri yardım malzemesi almakta istekli olmuştur. 

Türk Yabancı Askeri Satışlar Sistemi’nin kurulması ile ilgili akademik olarak ilk düşünce 2019 yılında yapılan bir çalışmada gündeme getirilmiştir. Bu çalışmada; Türkiye’nin 2008 yılı sonrasında Sahra Altı Afrika (SAA) ülkeleri ile ilişkilerinde geliştirilmesi gereken alanlardan birisinin de savunma sanayi olduğu belirtilmektedir. SAA ülkeleri ile kurulacak savunma sanayi alanındaki ilişkinin sürdürülebilir olması için de ABD FMS (Foreign Military Sales) sistemine benzer bir yapının oluşturulması gerektiği bu çalışmada öngörülmektedir. 

Millî Savunma Bakanlığı (MSB) Dış Alım ve Satış Sistemi 

Mevcut Durum Şu anda Türk Savunma Sanayi ürünlerinin yurtdışına satışları ile ilgili, bütüncül bir yaklaşım ile süreci yöneten bir sistem ve yapı bulunmamaktadır. Bu nedenle bu konu belki şu anda tam olarak fark edilmese de yakın gelecekte dış askeri satışlar ile ilgili bazı problem sahalarının ortaya çıkabileceği öngörülmektedir. Bu problemlerin; ilgili ülkelere satılan silah ve sistemlerin sürekliliğinin, kayıt, envanter ve son kullanıcı kontrolünün sağlanması, Türk Savunma Sanayinin dış politikada bir araç olarak kullanılması konuları olduğu belirtilebilir. Türkiye ve TSK bu konuyu özellikle 2000’li yılların başlarında yaşanan olaylarla tecrübe etmiştir. O zaman için terörle mücadele kapsamında yurt dışından değişik model ve markalarda bir takım elektronik teçhizat alınmıştı. Bu sistemlerin tamir ve bakımı yurtdışına bağlı olduğundan arızalanan bir sistemin tekrar hizmete girmesi uzun zaman alıyordu. Bu konu doğal olarak Türkiye’yi bu ülkelerin dışında başka ülkelere ve yerli üretim gibi kanallara yönlendirdi. Aynı konu yine terörle mücadele kapsamında Rusya’dan alınan sistemler için de geçerliydi. Çünkü Rusya ile Türkiye arasındaki lojistik ve ikmal sisteminde bir uyum yoktu. Sonuçta hem Rusya’dan satın alma durduruldu hem de mevcut araçların yedek parçaları yerli veya başka dış tedarik imkanları ile karşılandı. Yani Türkiye şu anda ihraç ettiği harp silah ve sistemleri için devlet garantili ve devlet organizasyonu içerisinde bir yapı kuramadığı takdirde, kendisinin daha önce yaşadığı olayları silah sattığı ülkelere yaşatabilir, kendisi de bu anlamda ters “deja vu” yaşayabilir. 

Bu konudaki ihtiyacı arttıran diğer bir konunun ise MSB ve SSB’de 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sonrası yaşanan gelişmeler ile alakalı olduğu belirtilebilir. Bu teşebbüs sonrası yaşanan süreçte Genelkurmay Başkanlığı’nın kuruluşu zayıflarken, MSB’nin yapısı daha da güçlenmiş, Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB)’na dönüştürülerek MSB’den ayrılmış ve direkt olarak Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmıştır. Dolayısıyla TSK’ni dış tedarik olarak büyük oranda destekleyen iki kuruluş (MSB-SSB) arasındaki görev ve proje bazlı ilişki devam etse de direk idari bir bağlantı kalmamıştır. Bu nedenle şu anda savunma sanayinde özellikle ihracata yönelik satışları düzenleyecek, kayıtlarını tutacak, ihraç edilen savunma sanayi ürünlerinin ilgili ülkelerdeki lojistik ihtiyaçlarını kesintisiz sağlayacak bir ara birimin yapılanma ihtiyacı olduğu öngörülmektedir. Bu yeni sistem; MSB-SSB, ilgili firma/firmalar, ilgili ülke/ülkeler arasında sözleşme yönetim, takip iletişim, uluslararası yönetim ve gözetim faaliyetlerinin belirli bir standardizasyon ve görünürlük içerisinde yürütülmesini sağlayacak bir yapıda olmalıdır. 

Hukuki Boyut 

MSB’nin Kuruluş ve teşkilatı ile ilgili 1325 SK’da, MSB’nin görevleri arasında TSK’nin lojistik faaliyetlerinin düzenlenmesi belirtilmektedir. Yani kanunda dış askeri satışlar ile ilgili bir konu bulunmamaktadır. Buna ilave olarak 3212 SK ise, Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkındaki konuları kapsamaktadır. Dolayısıyla her iki kanun da Türk Savunma Sanayinde sürekli, düzenli, kontrol mekanizmasına haiz dış satım konusuna bütüncül olarak yaklaşmamakta, sadece TSK’nın ihtiyaç fazlası malzemesi ve hibe konusunu ele almaktadır. 

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesini müteakip, MSB’nın teşkilatı ve görevleri de yeniden belirlenmiştir. Yeni teşkilatta Tedarik Hizmetleri Genel Müdürlüğü altında, Genel Müdür Yardımcılığı ve onun altında da Uluslararası Alımlar Tedarik Daire Başkanlığı kurulmuştur. Dolayısıyla yurt dışı tedarik bu başkanlık altında yapılmaktadır. Ancak, mevcut durumda MSB’lığında Dış Satım ile ilgili herhangi bir birim bulunmadığı anlaşılmaktadır. 

Genel olarak herhangi bir ülke ile ilgili yapılan askeri anlaşmanın işbirliği alanlarından birisi de “Lojistik Konular ve Eğitim Alanında İşbirliği” başlığı altında toplanmaktadır. Tabi burada açık olarak belirtilmese de bunun içeriğine doğal olarak savunma sanayi konuları ve bununla ilgili eğitim konuları da girebilmektedir. Eğer taraflardan birisi bu konuda bir ihtiyaç duyarsa anlaşma kapsamında, niyetini ortaya koymakta ve ihtiyaç duyulan her bir konu için ayrı bir MOU (Memorandum of Understanding)’nun hazırlanması ve uygulanması gibi uzun süreçler belirlenmektedir. Yani her bir durum için, aynı işlemlerin sürekli tekrar edilmesi gündeme gelmektedir. Ayrıca kayıt konusu yine boşlukta kalmaktadır. Bu tür bir yaklaşım uzun vadede ilgili ülkede bir memnuniyetsizlik yaratabilmektedir. Çünkü işlemler sürekli tekrar edilmektedir. Bu yapılmadığı takdirde, bu durumda Türkiye’nin ihraç ettiği sistemler üzerinde kontrolü kaybolmakta, dış politikada olumsuz durumlar ile karşılaşabilmektedir. 

Söz konusu işbirliği veya askeri bir silah/sistemin satışı TSKGV iştiraki dışındaki bir savunma sanayi firması tarafından yapılması durumunda, MSB veya SSB bu satış için bir yerde aracılık yapmakta, 5201 SK kapsamında gerekli izinler verilmekte, daha sonra inisiyatif firma ve ilgili ülke makamları arasında gerçekleşmektedir. Yani dış satımın özellikle başlangıç aşamasında MSB ve SSB’nin bazı görevleri olmasına rağmen, sürecin kontrol ve gözetiminde görev ve sorumlulukları bulunmamaktadır. Süreçte bir sorun çıktığında o zaman MSB, SSB ve hatta Dışişleri Bakanlığı (DİB) ilgili makamlar olarak devreye girmektedir, ancak bazen bu sorunların çözümü için geç kalınabilmektedir. 

Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte Savunma Sanayii Başkanlığına (SSB) dönüşmüştür ve direk Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır. Dolayısıyla artık MSB’lığının özellikle dış satım ile ilgili 5201 SK da belirtilen konuların dışında hemen hemen hiçbir yetkisinin kalmadığı anlaşılmaktadır. Şu anda dış satımların büyük bir çoğunluğunda SSB belirleyici rol oynamaktadır. Ayrıca kararnamenin altıncı maddesinde belirtilen Başkanlığın görevleri arasında dış satım ile ilgili herhangi bir görevin olmadığı da anlaşılmaktadır. Bununla birlikte başkanlığın tanıtım ve pazarlamasını yapan Uluslararası İşbirliği Daire Başkanlığı’nın bu görevin bir kısmını yaptığı kamuoyu ile paylaşılan fuar, işbirliği anlaşması vb. konulardan anlaşılmaktadır. Ancak politika oluşturulması, sürekli ömür devri, lojistik destek, kayıtların tutulması, gözetim ve değerlendirme gibi konuların yine ortada kaldığı anlaşılmaktadır. 

Gelinen aşamada MSB’lığının özellikle dış satım kapsamında herhangi bir icra yetkisi kalmamakla birlikte 5201 SK çerçevesinde ithal ve ihraç edilecek ürünler ile ilgili her yıl “Kontrole Tabi Malzeme Listesi” Resmî gazetede yayınlanmaktadır. Yani bu ürünler ile ilgili hem ihracat hem de ithalatı ile ilgili izin işlemleri MSB sorumluluğunda yapılmaktadır. Tabi burada izin işlemleri her bir ihtiyaç için “Duruma göre-case by case” olarak yapılmaktadır. 

MSB Dış Tedarik (Alım) Sistemi Mevcut Durum 

TSK’nin ihtiyaç duyduğu malzeme ve hizmet alımları genel olarak MSB ve SSB tarafından yapılmaktadır. Başka bir deyişle TSK dış askeri tedarik sistemi, ilgili ülke ve kuruluşların aynı zamanda dış askeri satış sistemini oluşturmaktadır. Dolayısıyla Türk Savunma Sanayi dış alım sisteminin ayrıntılı incelenmesi, çalışmanın iki yönlü ele alınmasını sağlamaktadır. 

ABD Yabancı Askeri Satışlar (FMS) Alımları ve Sistemi: 

Yabancı Askeri Satışlar-Foreign Military Sales (FMS) ilgili ülkelere ABD yapımı askeri malzemelerin satışının yapıldığı bir sistemdir. MSB ABD’den tedarik edeceği sistemlerin hemen hepsini bu mekanizma ile sağlamaktadır. Sistemin özelliği, devletten devlete olmasıdır. Dolayısıyla devletten devlete olduğu için güvenilirliği oldukça yüksektir. FMS sistemi ABD Savunma Bakanlığı bünyesinde bulunan “Defense Security Cooperation Agency- Savunma Güvenlik ve İşbirliği Ajansı” tarafından yönetilmektedir. Yani bu birim ilgili ülkeden isteğin gelmesinden, malzemenin o ülkeye sevk edilmesi ve teslim edilmesine kadar geçen tüm süreçten sorumludur. FMS sisteminin nasıl işlediği aşağıdaki tabloda açıklanmıştır.

FMS sisteminin diğer bir özelliği ise malzemeler firmalar yerine, kuvvet komutanlıkları ve lojistik ile ilgili birimlerden tedarik edilerek gerçekleştirilmektedir. Talep edilen silah sistemi ve malzemelerin çoğu ABD silahlı kuvvetlerinin envanterinde bulunan veya Savunma Bakanlığının yürüttüğü programlarla üretilmiş sistemlerdir. Doğal olarak kuvvet komutanlıkları bu malzemeleri ilgili firmalardan tedarik etmektedirler. Alıcı ülke firmalarla değil Savunma Bakanlığı ile muhatap olmaktadır. Bu şekilde alıcı ülke hem ABD Savunma Bakanlığı’nın üretim ve kontrol sistemlerinden geçmiş bir malzemeyi satın almakta hem de eğitim, bakım, yedek parça temini ve kullanma usulleri konusunda yerleşik sistemlerden destek almaktadır. Böylelikle satıcı taraf silah ve malzeme üzerinde tam bir kontrol sağlama imkanına sahip olmaktadır. FMS sistemi aslında ABD’nin yaklaşık 160 ülke nezdinde programlarını yönettiği direk bir askeri dış satış politika aracıdır. ABD, FMS vasıtasıyla, kendi politikalarının ilgili ülkelerde uygulanması, bölgesel dengeleri korumak ve bazı yaptırımları uygulamak için FMS sistemini kurmuş, kullanmış ve halen de kullanmaya devam etmektedir. İlgili ülkelerden yapılan FMS alım talepleri çeşitli kademelerde onay süreçlerinden geçerek ABD Savunma Bakanlığı’na ulaştırılmaktadır. Örneğin talep formunun ABD makamları tarafından doldurulan bölümlerinde şu şekilde sorular yer almaktadır. Bu malzemenin verilmesi bölgedeki dengeleri değiştirebilir mi? Verilecek malzemeler ABD unsurlarına karşı kullanılma ihtimali var mı? Bu ve benzeri sorulara göre değerlendirilen formlar alım taleplerinin kabulü veya reddedilmesinde rol oynamaktadır. ABD FMS süreçlerini güncellemek, sisteme yeni katılacak ülkelerin eğitimi için sistemin nasıl işlediğini belirten bir “Yeşil Kitap-Green Book” adı verilen dokümanı sürekli güncelleyerek yayınlamaktadır. Dış kabından dolayı ‘Yeşil Kitap’ olarak adlandırılan bu kitapta FMS ile ilgili tüm form ve belgeler örnekleriyle açıklanmaktadır. 

FMS sisteminin kuvvetli tarafları şu şekilde belirtilebilir. Hükümetler arası bir sistem olduğu için güvenilirliği kabul edilmektedir. Ürünlerin kalitesi güvenliği ve standartları üst seviyededir. Ayrıca ilgili ülkelere satılan silah sistemi ABD ordusunda kullanımdan kalksa dahi, kesintisiz ikmalin sürdürülmesine imkân tanımaktadır. Tabi burada ilgili ülkeden bu sistemin ne zamana kadar kullanılacağının taahhüdü alınmaktadır. Aslında en önemli özelliğinin bu olduğu söylenebilir. Yani herhangi bir silah sistemini alan ilgili ülke, o silah sistemini envanterden kaldırıncaya kadar yedek parça problemi yaşamayacağını bilmektedir. Aslında zaman içerisinde muhakkak bazı silah sistemlerinin yedek parçaları ABD’de üretilmemektedir. Ancak ilgili ülkenin ABD ile askeri ekipmanlar konusunda belirli seviyede bir bağımlılığı oluştuğundan, bir üst model silah sistemine geçerek bu bağımlılık devam ettirilmektedir. Sistemin diğer bir avantajı ise FMS kredisi kullanılabilmesidir. Bu kredi devletten devlete kredi niteliğinde olduğundan, faiz koşulları daha cazip olmakta, alıcı taraf da buna karşılık hazine garantisi verdiğinden firmalar açısından risk ortadan kalkmaktadır. 

Sistemin zayıf tarafı ise karmaşık bir sürece sahip olmasıdır. Bu sorunların karmaşıklığı sistemin MSB’nda kullanımı yaygın olmayan tedarik pratikleri ve yazılımlar ile yürütülmesidir. Her ne kadar Yeşil Kitap’ta ürüne ve sisteme göre açılan ‘case’lerin kapandığından bahsedilse de bazı yedek parçalarda bir fasıl on yıllar boyunca açık kaldığından, her bir fasıldaki kaynağın kontrol edilmesinde özellikle ilgili ülke ihtiyaç makamları tarafından zorluk yaşanabilmektedir. Sistemin diğer bir problemi ise ikmal süresinin bazen anlamsız bir şekilde uzun süre almasıdır. Sistemin işleyişinde alıcı taraftan son kullanıcı belgesi talep edilmektedir. Bu belge bir taahhüt anlamındadır. Bu şekilde satılan veya hibe edilen bir malzemenin ABD’nin istemediği bir kullanıcının eline geçmesinin de önlenmesi amaçlanmaktadır. Sadece ana malzeme olarak değil yedek parça veya ana malzemeyi oluşturan birimlerin satışlarında da bu belge talep edilmektedir. Örneğin ATAK helikopterlerinin diğer ülkelere satış sürecinde ortaya çıkan problemin, temin edilen helikopter motorunun son kullanıcı onayının Türkiye için alınmış olması olduğu basında çıkan haberlerden anlaşılmaktadır. 

Sisteme ABD açısından bakıldığında, ihraç ettiği savunma sistemlerinde tam bir kontrol sağlaması nedeniyle önemli olduğu görülmektedir. Ancak bu kontrole rağmen, İran’ın Şah döneminden kalma ABD menşeli hava araçlarının yedek parçalarını nasıl sağladığı konusu uluslararası arenada sürekli sorgulanmaktadır. Yine ABD’nin geçmişte Nikaragua’daki kontralara ve İran’a silah satışıyla ilgili Yb. Oliver North skandalları hala hafızalarda yer almaktadır. Aslında her iki olay bize savunma sanayinin dış politikada kullanılmasının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. 

ABD FMS sistemi sadece silah ve sistemleri veya yedek parçalarını kapsamamaktadır. FMS platform, büyük sistemlerden (gemi, uçak vb.) eğitim ve hizmet alımı konularını da içermektedir. Büyük alımlarda ortak üretim tesisi, bakım tesisleri kurulması, lisans altında üretim yapılması vb. konular bir proje kapsamında FMS kanalı ile tedarik edilebilmektedir. Kısaca savunma Sanayi ve güvenlik ile ilgili kaynağı devlet olan veya temini devlet aracılık veya gözetiminde yürütülen tüm mal ve hizmet kalemlerini içermektedir. Kaynağı herhangi bir devlet birimi olanlar ile, ticari kaynaklı olsa da ilgili mevzuatta sadece bu kanalla transferine izin verilmiş olan tüm mal ve hizmetin satış yöntemi için FMS usullerinin kullanımı zorunludur. Bu tanıma girmeyen herhangi bir ürünün tedarikinde FMS usulünü tercih edilmesi alıcı tarafın inisiyatifi ile mümkündür. 

FMS alım yönteminin program yapısında, kapsamının niteliğine, mali büyüklük ve kaynağına göre değişebilen seviyelerde bir ön onay süreci mevcuttur. Söz konusu onaylar, ilgili askeri birimden bazı şartlarda ABD Kongresi’ne bilgilendirme ihtiyacına kadar farklı seviyelerde tanımlanmıştır. Dolayısıyla FMS’in ilgi alanı kanuni sürecini tamamlamış proje ve durumlarda kullanılmasıdır. Bu yönüyle FMS sistemi yasama ve yürütme organlarının yerine geçen bir sistem değil, yürütmenin onay ve müsaadesi koyulan kurallara göre dış askeri satışları düzenleyen bir sistemdir. 

Dolayısıyla ilgili ülke ile imzalanan ve yasamanın onayladığı genel bir anlaşmayı müteakip süreç istenildiği takdirde sonsuza kadar işleyecek bir durumdadır. Ancak burada her bir isteği yapılan silah sisteminin de sorgusuz sualsiz karşılandığı anlamı çıkarılmamalıdır. En son F-35 ortak üretiminden Türkiye’nin çıkarılması ve F-16 satın alınmasında ortaya çıkan sorunlar bunlara örnek olarak verilebilir. Aslında ABD FMS sistemi bu tür satışların onayına karar verildikten sonra devreye girmektedir. Ancak bazen ABD FMS’i ileri sürerek dış politikasını yönlendirmektedir. Hatta ABD son yıllarda dış askeri satışları dış politikada o kadar önemli görmektedir ki, ülkelerin ABD politikası ve çıkarlarının karşısında olduğu durumlar için 2017 Aralık ayında CAATSA (Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act, ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etmesi) yasasını çıkarmıştır. ABD’nin savunma Sanayini dış politika aracı olarak kullanmasının diğer bir örneği de her yıl Kasım ayı içerisinde kabul edilerek ABD Başkanı tarafından en kısa sürede onaylanması gereken, gelecek yılki ABD Savunma Bakanlığı harcamalarını belirten ABD Ulusal Savunma Yetki (National Defense Authorization Act-NDAA) Kanunudur. Özellikle 2018 yılından sonra muhalif senatör veya politik gruplar tarafından ilgili ülkelere yapılacak askeri yardım veya silah satışları ile ilgili kısıtlamaları bu kanunun içerisine dahil edilmektedir. Dolayısıyla ABD Başkanı bu kanunu imzalamak zorunda kaldığı için, muhalif senatör veya grupların bu kanuna dahil ettirdiği kısıtlamaları istemese dahi onaylamak zorunda kalabilmektedir. Halbuki bu kısıtlamalar başka bir kanun ile kongreden geçse, görevdeki başkan veya daha sonraki başkanlar istemedikleri takdirde ilgili kanunu onaylamayacak ve böylece muhalif senatörlerin istekleri de gerçekleşmemiş olacaktı. 

NATO Destek ve Tedarik Kuruluşu (NATO Support and Procurement Agency -NSPA) Alımları: 

MSB’nin karargâhı Luxemburg’da bulunan NSPA kanalıyla yaptığı alımlardır. Bu alımların süreci daha basittir. Süreç aşağıda belirtildiği gibi işlemektedir.

İlgili ülke direk kendi irtibat elemanları vasıtasıyla NSPA’ye isteğini bildirmektedir. NSPA ise NATO adına üye ülkelere veya program üyesi ülkelere ihtiyacı olduğu sistem, silah, teçhizat ve hizmet alımlarını sağlamaktadır. Her ne kadar üye ülkeler bu metodu dış alım olarak kullansa da, aslında, ilgili sistem ve teçhizat çeşitli firmalar, üye devletler ve hatta FMS vasıtası ile sağlanarak, ihtiyaç sahibi ülkeye tedarik edilmektedir. Bazen ihtiyaç duyulan malzemeler, durumun aciliyetine göre Türkiye’nin arasında problem olduğu ülke şirketlerinden dahi alınabilmektedir. Çünkü NSPA ilgili ülke adına ihale dahil tüm tedarik yöntemlerini kullanmaktadır. Yani NSPA bir nevi ihtiyacı olan ülke ile firma arasında aracılık sağlamaktadır. Ayrıca son yıllarda NSPA, NATO operasyonlarında hizmet alımı temini de yapmaktadır. Örneğin Afganistan’da ihtiyaç duyan ülkeler için üs tesisi, güvenlik sistemleri kurulması, mayın temizleme, cenaze nakli gibi konuların teminini gerçekleştirmiştir. 

NSPA sisteminde diğer dikkat çeken bir konu ise Türk firmalarının bu sistemde yeteri kadar etkili olmamasıdır. Yani Türk firmaları NSPA’ye ürün tedariki konusunda istenen ölçüde etkili değildir. 

Almanya Silahlı Kuvvetler İşbirliği Ofisi Vasıtasıyla Yapılan Alımlar: 

Özellikle Almanya’dan tedarik edilen başta Leopard tankları olmak üzere tedarik edilen silah ve sistemlerini kapsayan alımlar. Bu kuruluş Alman Hükümeti’nin direk bağlantısı ve kontrolü altındadır. İki Almanya’nın birleşmesinden sonra ihtiyaç fazlası malzemelerde bu sistem üzerinden dış politikayı destekleyecek şekilde hibe veya satış yolu ile elden çıkarılmıştır. Bu kuruluş Almanya için halen önemli bir dış politika enstrümanı durumundadır. 

Almanya ayrıca Leopard tanklarının kullanımının yaygınlaşmasını daha da artırmak için “Leopard Kullanan Ülkeler- Leo User Nations- LEOBEN” adı altında bir grup kurarak Leopard tanklarının lojistik, eğitim faaliyetlerinin ortak yapılabilmesini sağlamaktadır. Hatta bu gruptaki ülkeler kendi aralarında Leopard tankı alışverişi dahi yapabilmektedir. Leopard kullanan ülkelerin yedek parça ihtiyaçlarını bu grup vasıtası ile birleştirerek Alman Sanayisi için daha uygun sözleşmeler yapılmasına katkı sağlamaktadır. Ayrıca bu gruplar üzerinden sağladığı kullanıcı görüşleri silah sistemlerinin değişik coğrafyalarda ve harekât ortamlarında kullanımı ile elde edilen sonuçları üreticiye geri besleme olarak sağlamak sureti ile malzeme geliştirme çalışmalarına da katkı sağlamaktadır. 

Ataşelik ve Dış Temsilcilikler Vasıtasıyla Yapılan Alımlar: 

MSB bazen Türkiye ile arasında herhangi bir sürekli işbirliği olmayan ülkeler veya ihtiyaç duyduğu malzemelerin bulunduğu ülkeler ile askeri ataşelik veya dış temsilcilikler vasıtasıyla da alım yapmaktadır. 

Yurtdışı Organizasyon ve Şirketlerden Yapılan Alımlar: 

OCCAR (Organisation Conjointe de Coopération en matière d’Armement/ Organisation for Joint Armament Co-operation) Almanya, Fransa ve İtalya arasında savunma sanayinde ortak hareket etmek maksadıyla 1982 yılında kurulmuş bir konvansiyondur. Zaman içerisinde Hollanda-Belçika-İspanya ve İngiltere’de üye olmuştur. Türkiye grupta “Üye olmayan, Katılımcı Devlet” statüsünde bulunmaktadır. Grup şimdiye kadar içlerinde MILAN tanksavar silahından A400M uçağı gibi birçok silah sistemi ve malzeme üretmiştir. Türkiye katılımcı ülke olarak A400M örneğinde olduğu gibi buradan bazı silah ve sistemleri tedarik edebilmektedir. MSB Dış Satış Sistemi Mevcut Durum MSB mevcut teşkilatında herhangi bir dış satış sistemini organize eden bir birime sahip değildir. Ancak daha önce de belirtildiği gibi 5201 SK kapsamında harp silah ve araçlarının ithal ve ihracatının kontrolü MSB tarafından yapılmaktadır. Ayrıca karşılıklı imzalanan ikili anlaşmalar gereği, savunma sanayi ile ilgili ihtiyaçlar için koordinatörlük görevi yaparak başta SSB’lığı ve ilgili firmalar ile ilgili ülkenin ihtiyacı her bir durum ve ihtiyaç için ayrı süreçler tekrar edilerek karşılanmaya çalışılmaktadır. Yani yurt dışından gelecek ihtiyaçların sürekli, hızlı kabul edileceği, her aşamanın takip edilebildiği, malzemeler üzerinde kurumsal kontrol sağlanabileceği bir sistem bulunmamaktadır. Çünkü MSB ve SSB’lığı kuruluş ve yetkilerinde hukuki olarak böyle bir görev belirtilmemiştir. Belirli bir döneme kadar ihtiyaçlarını büyük ölçüde dış alım ile karşılayan MSB açısından böyle bir konu gündeme gelmemiş olabilir ancak yerli üretimde büyük ölçüde yeterliliğe ulaşmış olan Türk Savunma Sanayi kurum ve firmaları için bu görevin öncelikli bir ihtiyaç olduğu öngörülmektedir. 

Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) Dış Alım ve Satış Sistemi Mevcut Durum 

SSB Dış Alım Sistemi: 

Savunma Sanayii Başkanlığı da MSB tarafından kullanılan başta FMS, NSPA olmak üzere diğer dış satın alma metot ve sistemlerini kullanmaktadır. SSB Savunma Sanayii İcra Komitesi’nin aldığı kararları yerine getirirken, gerektiğinde yurt dışından gerekli olan sistemleri almak üzere girişimleri yapmak yetkisine sahiptir. Tabi burada önemli olan sivil savunma sanayi firmalarının (TSKGV ve SSB şirketleri hariç) ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Çünkü FMS devletten devlete bir sistemdir. Yani hem ABD’li şirketlerin hem de yabancı şirketlerin direk ABD’den silah sistemi veya hizmet alımını engellemektedir. Eğer sivil savunma sanayi firması TSK’ne yapacağı bir sistem için FMS’den malzeme ihtiyacı duyuyorsa bunu genelde SSB veya MSB vasıtası ile karşılayabilmektedir. 

Burada ayrıca başka bir sorunsal daha vardır. Sivil bir savunma sanayi (TSKGV ve SSB şirketleri hariç) firmasının ihtiyaç duyduğu malzemeleri yurt dışından nasıl tedarik edeceği konusudur. Örnek olarak, sivil bir savunma sanayi firmasının üçüncü bir ülke için yaptığı sistemlerdeki ithal ürünlerin nasıl tedarik edileceğidir. Burada firmalar kendileri irtibata geçerek malzeme ve sistemleri tedarik etmektedir. Ancak bu durumda, en son Kanada hükümetinin IHA/SIHA’larda kullanılan kameraları “End User” koşullarından dolayı vermemesi gibi problemleri yaratmaktadır. Bu nedenle sivil savunma sanayi şirketlerinin ihtiyaç duyduğu, özellikle kritik sistemlerin tedariki için de bir sistemin bulunması önemlidir. Kurulacak yapı bu ihtiyacı da giderebilir. 

SSB Dış Satış Sistemi: 

Şu anda Türk Savunma Sanayi ürünlerinin dış ülkelere satışı Savunma Sanayii İcra Komitesi (SSİK)’nin alacağı kararlara göre olmaktadır. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Kararname No: 7’de “Savunma sanayi ürünleri ihracatını ve ofset konularını koordine etmek” kapsamında yapılacağı belirtilmektedir. Ancak aynı kararnamede belirtildiği üzere Başkanlığın dış satış sorumluluğu tam olarak belirtilmemektedir. Yani başkanlık yurt dışından gelen her bir talebi, başta MSB ve ilgili vakıf şirketleri ve savunma sanayi firmaları ile koordine ederek süreci sonlandırmaktadır. Dolayısıyla başkanlık her bir durum için, benzer metotlar kullanarak proje bazlı olarak bu sistemi sağlamaktadır. Burada SSB aslında Türk Savunma Sanayi ürünlerinin ihraç edilmesine bir nevi aracılık yapmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi aslında SSB bu konuda belirli bir seviyeye kadar inisiyatif almaktadır. Ancak şu ana kadar bütüncül olarak tüm ihtiyaçları giderebilecek bu maksada uygun bir yapılanmaya gidilememiştir. Doğal olarak bu konularda bir problem sahası yaşandığında durum SSB’na intikal ettiğinde konuya müdahil olunabilmektedir. Ancak bu problem çözme konusu bir sistem ve yaklaşım dahilinde olmamakta, her bir duruma göre yapılmaktadır. 

Yani SSB yurt dışına ihraç etmesine aracılık yaptığı herhangi bir sistemin ilgili ülkede bakım ve idamesi için gerekli ihtiyaçları ya projenin içine dahil ederek sağlamakta ya da her bir durum için yeniden gayret sarfetmektedir. Ayrıca zaman içerisinde satılan ürünlerin kontrolü ve takibi ile ilgili bir sorumluluğu da bulunmamaktadır. Çünkü böyle bir teşkilat ve yapısı yoktur. Şu anda bu konuyu belirli oranda yerine getirebilmektedir. Ancak Türk Savunma Sanayi bu şekilde büyümeye devam ettiği takdirde artık şirketlerin bireysel gayretleri ile sürdürülemeyecek bir yapıya ulaşacaktır. Dolayısıyla yurt dışından gelen tüm taleplerin zamanında ve sürekli karşılanması önem kazanacak, Türk Savunma Sanayi ürünlerinin tercih edilmesi için de bir neden olacaktır. Aslında burada önemli olan satılan bir sistemin ihtiyaç duyacağı yedek parça ve hatta eğitimlerinin sürekli, kısa zamanda sağlanacağı ve bürokrasiye kurban edilmeyecek bir sistemin kurulmasıdır. Yani problemlerin yaşanmadan çözümünü, sistemin sürekliliğini öngören proaktif bir sistemin kurulması önemlidir. 

Bazen bu konuda şirketler yine kendileri inisiyatif alarak mevcut mevzuat kapsamında girişim yapmaktadır. Ancak bazen bu girişimlerden ilgili şirket de zarara uğrayabilmektedir. 

Diğer Ülkelerin Yabancı Askeri Satış Sistem ve Yapıları 

İngiltere (DESA): 

İngiltere’de İngiliz Ordusu’nun ihtiyaç fazlası malzemeleri ile yeni veya yenilenmiş askeri malzeme satışı Savunma Bakanlığı bünyesinde bulunan DESA (Defence Equipment Sale Authority) adlı kuruluş tarafından yapılmaktadır. Bu kuruluş İngiltere’de dış askeri satışlar ile ilgili tek yetkili kuruluştur. İngiliz Savunma Bakanlığı tarafından DESA’nın amaçları şu şekilde belirlenmiştir. 

-Savunma Bakanlığı ikmalini en üst seviyeye çıkarmak, 

-Gerekli hukuki ve çevresel gereklilikleri sağlamak, 

-Dış Askeri Satışlar için fırsatlar yaratmak, 

-İngiliz sanayisi için gelişme ve büyüme fırsatları yaratmak. 

DESA bunları yaparken İngiliz Savunma Sanayi firmaları ile yakinen çalıştığını da belirtmektedir. Kuruluşun her bir askeri malzeme sınıfı için belirli firmaları seçerek yine bunları potansiyel müşteri (devletler ve şirketler) ile paylaşarak dış satışları belirli bir sistem içerisinde yaptığı anlaşılmaktadır. 

Fransa (DGA): 

Fransa’daki DGA (La Direction Générale d’Armement) 1961 yılında kurulan ve Fransa Silahlı Kuvvetleri’nin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir kurumdur. DGA daha çok Türkiye’deki SSB’na benzemektedir. Ancak Fransız Ordusu’nun kullandığı malzemelerin ve Fransa Savunma Sanayisinin dış satışlarını gerçekleştirmekten de sorumludur. 

Güney Kore (DAPA): 

Güney Kore’de bulunan DAPA (Defence Acquisition Program Administration) yine Türkiye’deki SSB benzeri bir kuruluştur. DAPA hem Güney Kore Silahlı Kuvvetleri için askeri sistem ve teçhizat üretmekte, hem de Güney Kore Savunma Sanayi ürünlerinin dış ülkelere satılmasını koordine etmektedir. DAPA’nın bu konuda yönettiği projelere örnek olarak Türk Milli Ana Muharebe Tankı olan ALTAY’ın üretilmesinde Türkiye ve Güney Kore Savunma Sanayi firmaları arasındaki işbirliği verilebilir 

Rusya (Rosoboronexport): 

Rusya’nın ihraç ve ithal edeceği tüm askeri ürünlerin satış ve alımını yapan devlet kuruluşudur. Şirketin görevleri arasında “Rus milli politikasının askeri malzeme sattığı ülkelerde sağlanması” bulunduğu açık olarak belirtilmektedir. Yani Rusya Federasyonu da dış askeri satışları dış politikasının önemli bir aracı olarak görmektedir. SSB’lığı Rusya’dan kamuoyunu da oldukça meşgul eden S-400 hava savunma silah sistemlerini Rosoboronexport vasıtasıyla ithal etmiştir. 

Türk Yabancı Askeri Satışlar Sistemi’nin Kurulması 

Öncelikle Türk Savunma Sanayi dış satış ihtiyacını karşılayacak, organize edecek bir yapıya ihtiyacı olduğudur. Her ne kadar bu yapının çeşitli isimler altında kurulacağı mümkünse de dünyadaki benzerleri göz önünde bulundurulduğunda “Türk Yabancı Askeri Satışlar (TYAS)- Turkish Foreign Military Sales (TFMS)” sistemi adı altında kurulmasının uygun olduğu öngörülmektedir. Mevcut ikili anlaşmalar ve şu ana kadar yürütülen sistem göz önünde bulundurulduğunda dış askeri satışlarda şu anda MSB’nin ikili anlaşmalar ve 5201 SK kanun kapsamında dahil olduğudur. Her ne kadar SSB’lığı görevleri arasında Türk Savunma Sanayinin ürettiği ürünleri dış ülkelere satış ile ilgili direk bir görevi ve teşkilat yapısı olmasa da “De Facto” olarak MSB’ye göre bir adım daha önde olduğu anlaşılmaktadır. Ancak hem ihraç hem de ithal edilecek askeri malzemelerin onay makamı yine MSB’lığındadır. Aslında her iki kurumun kanunlardan aldığı yetki ile yaptığı görevler kendilerine yıllar boyunca bu deneyimi kazandırmıştır. Ancak; ihraç edilen sistemlerin ilgili ülkede bakım ve idamesini sağlanması ile ilgili sürekli ve kesintisiz bir lojistik ikmali veya ömür devri lojistik için kurulmuş bir sistem bulunmamaktadır. Aslında Türk Savunma Sanayinin de ihtiyacı olan böyle bir sistemdir. Dolayısıyla Türk Yabancı Askeri Satışlar sistemini yürütecek birimin SSB’lığı bünyesinde başta MSB, DİB, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olmak üzere ihtiyaç duyulacak diğer kurum ve kuruluşlar ile irtibat halinde bulunarak kurulması öngörülmektedir. Böylelikle hem MSB’nin kurumsal yapı ve hafızasından, hem de SSB’lığının dinamik dış satış deneyim ve esnekliğinden yararlanılarak dış ülkelere satılan her türlü savunma sanayi ürününün kontrolü, tedariki, ömür devri lojistik sistemine göre desteği ve kayıtlarının tutulması sağlanabilir. 

Bu incelemenin ışığında SSB bünyesinde Başkanlığa bağlı, müstakil bir “Dış Askeri Satışlar Yardımcılığı” kurulabilir. Bu yardımcılık; Türk Savunma Sanayi firmalarının Türk Dış Politikası (TDP) kapsamında; yurt dışı satışlarının sürekli olmasının sağlanması, ilgili ülkelere satış sonrası kesintisiz bir lojistik tedarik zincirinin kurulmasını, satışı yapılan silahların envanterini tutulması ve “end user” durumlarını ilgili ülkelerin birimleri ile koordine etmek görevlerini yapabilecek bir yapıda olmalıdır. MSB bu sistemde iki görevi yürütebilir. Birincisi halen mevcut durumda olduğu gibi 5201 SK kapsamında yurt dışına ihraç edilecek harp silah ve teçhizatının onayını vermek, ikincisi ise gözlemci görevidir. MSB’nin gözlemci görevinin sistemin tamamını kontrol ederek gerektiğinde SSB veya ilgili kurum kuruluşlar ile koordine ederek, ilgili devletin Türkiye’den satın aldığı silah sistem teçhizatının lojistik destek, eğitim ve idamesinde bir tıkanıklık yaşandığında devreye girecek şekilde kurulması uygun olacaktır. 

Kurulacak bu sistem kapsamında; meydana gelebilecek gecikmeleri önleyecek, bürokrasiyi en aza indirecek, kullanımı yaygın olacak şekilde “blockchain” tabanlı bir yazılım ile tüm paydaş ülkelere zaman kaybetmeden istek, onay, tedarik ve kayıt sistemi sağlanabilir. Böylelikle paydaş olan her ülkenin bu sisteme girmesi sağlanarak güvenirlik de sağlanır. Türk Yabancı Askeri Satışlar Sistemi (TYAS- Turkish Foreign Military Sales/TFMS) yapısı aşağıda belirtilen esaslara göre kurulabilir.

Sonuç 

Mevcut durumda Türk Savunma Sanayisinin geldiği durum itibariyle dış askeri satışlar uzun koordinasyon süreçleri, sürekli aynı gayretlerin sarf edilmesiyle yürütülmektedir. Ancak satılan sistemlerin ilgili ülkede kesintisiz ve zamanında, ömür devri lojistik desteğini sağlayacak şekilde olan bir sistem bulunmamaktadır. MSB ve SSB lığı tarafından belki şu anda sistem bir türlü yürütülmektedir. Ancak önümüzdeki dönemde dış askeri satışlarda artış olacağı göz önünde bulundurulduğunda, proaktif bir yaklaşımla sistemin şimdiden kurulması önem kazanmaktadır. Çünkü savunma sanayi uluslararası rekabetin üst seviyede olduğu bir alandır. 

Savunma sanayi ürünlerinin dış ülkelere satışının devlet garantisi altında yapılması, alıcı tarafta hem politik hem de finansal olarak bir güven ve rahatlama sağlayacaktır. Dış ülkelerde yaratılan bu güven neticesinde Türk Savunma Sanayinin sürdürülebilirliği ve rekabet imkânı da sağlanmış olacaktır. Dış askeri satışlar sadece firmalardan yapılan yeni üretilmiş ürün ve sistemler ile sınırlı değildir. TSK’nin halen kullandığı sistem ve teçhizatı, isteyen ülkelere hibe veya satış yoluyla yapılması da önemli bir konudur. Aynı husus İçişleri Bakanlığı envanterindeki malzemeler için de geçerlidir. Çünkü gelinen aşamada İçişleri Bakanlığı bünyesinde bulunan Jandarma, Sahil Güvenlik ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde, TSK’da bulunan gelişmiş harp silah ve araçları bulunmaktadır. Gerektiğin de bunlar da dış ülkelere gerektiğinde satılabilir, böylece envantere daha modern sistemler daha az maliyete girmiş olur. 

Türkiye’nin dış askeri satışlar ile ilgili, yeni sisteminin kurulması ile birlikte değişik kanunlarda belirtilmeyen konuların ilgili kanuni boşlukların doldurulması için yeni bir hukuki düzenleme de gerekebilecektir. Bu düzenlemede görev ve sorumluluklar tam olarak belirtildiği takdirde kurumsal hafıza ve devlet güvencesi de tam olarak sağlanmış olur. Bu husus alıcı ülkelerdeki tereddütleri giderir. 

Dış Askeri Satışların blokchain tabanlı bir yazılım ile desteklendiği güvenli ve hızlı bir tedarik sistemi kurularak bürokrasi ve zaman kaybının önüne geçilmesi önemli bir konudur. Bu sisteme erişim ilgili ülkelerin taleplerine göre açılan her bir siparişe taraf olan organizasyonlara (MSB-SSB-İlgili ülke makamları-Üretici Firma/Firmalar) göre yapılarak esneklik sağlanmış olur. 

Savunma sanayi konuları Türkiye için yeni ve önemli alanlardan birisidir. Bu nedenle mühendis kökenli akademisyenlerin yanında sosyal bilimler akademisyenlerinin de savunma sanayi konusunda çalışmalar yapması önemlidir. Sonuç olarak; önümüzdeki dönemde daha da artacağı öngörülen Türk Savunma sanayi ürünlerinin etkili bir dış politika enstrümanı olarak kullanılması, sürdürülebilir ve bütüncül bir yaklaşımla kurulacak, mevcut sistemdeki boşlukları dolduracak, IT sistemleri ile desteklenmiş bir “Türk Yabancı Askeri Satışlar -TYAS” sisteminin kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ek Beyan/ Declaration Makalenin tüm süreçlerinde TESAM’ın araştırma ve yayın etiği ilkelerine uygun olarak hareket edilmiştir. Bu çalışmada herhangi bir potansiyel çıkar çatışması bulunmamaktadır. Yazar bu çalışma için finansal destek almadığını beyan etmiştir. 

Kaynakça 

Akyar, M. S. (2019). New period in Turkey’s relationship with sub saharan Africa: re-loading. Uluslararası Afro-Avrasya Araştırmaları Dergisi, 4(8). Almanya Silahlı Kuvvetler İşbirliği Ofisi. (2022). Erişim tarihi: 10.11.2022, https://www.bundeswehr.de/en/organization/equipment/organization/ baainbw.

ASELSAN. (2022). Aselsan’ın kuruluşu. Erişim tarihi: 18.09.2022, https:// www.aselsan.com.tr/tr/hakkimizda/tarihce.

Cleveland, W. L and Bunton M. (2009). A history of Modern Middle East (Dördüncü Baskı). Philadel-phia: Westview Press.

Cumhuriyet. (2019). ATAK’a motor engeli (2019, 15 Temmuz). Erişim tarihi: 10.10.2022, https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ataka-motorengeli-1489255. DAPA, Güney Kore Savunma Tedarik İdaresi. (2022). Erişim tarihi: 08.11.2022, http://www.dapa.go.kr/dapa_en/sub.do?menuId=412. TESAM M. Sadık AKYAR / 587 Türk Savunma Sanayinde Bütüncül Durumsal Farkındalık; Türk Yabancı Askeri Satışlar Sistemi

Defenceturk. (2020). Kanada silah ambargosuna rağmen Türkiye’ye İHA optiklerinin satışlarını onayladı (2020, 18 Haziran). https://www. defenceturk.net/kanada-silah-ambargosuna-ragmen-turkiyeye-ihaoptiklerinin-satisini-onayladi.

DefenseNews. (2022). ASELSAN ilk 100 şirkette 49'uncu. Erişim tarihi: 10.11.2022, https://people.defensenews.com/top-100/.

Dervişoğlu, F.M. (2007). Türkiye’nin havacılık efsanesi: Nuri Demirağ. İstanbul: Ötüken Neşriyat. DESA, İngiltere Savunma Teçhizat Satış Otoritesi. (2022). Erişim tarihi: 12.09.2022, https://www.gov.uk/government/groups/defence-equipmentsales-authority#about-desa.

DGA, Fransa Genel Silahlanma İdaresi. (2022). Erişim tarihi: 10.11.2022, https://www.defense.gouv.fr/dga/nous-connaitre/presentation-directiongenerale-larmement.

Fearon, J.D. ve Hansen, B.T. (2018). The arms trade, international alignments, and international conflict. Erişim tarihi: 10.11.2022, https:// econ2017.sites.olt.ubc.ca/files/2018/09/The-arms-trade-internationalalignments-and-international-conflict.pdf

Fukuyama, F. (2021). Turkish drone success... Erişim tarihi: 17.11.2022, https://www.middleeastmonitor.com/20210413-turkey-drone-successhas-elevated-it-in-the-world-says-fukuyama/.

Kalyon, L. (2009). Truman Doktrini üzerine bir analiz. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 6(11), 9-11.

Karaköse, N. (2019). Afrika Grupları komutanı, Kafkas İslam Ordusu komutanı, Sütlüce Fabrikası’nın sahibi Nuri Paşa (Killigil). İstanbul: Ötüken Neşriyat.

Keohane, R.D. ve Nye, J.S. Jr. (2011). Power of Interdependence (Dördüncü Baskı). ABD: Longman (Pearson). LEOBEN, Leopar Kullanan Ülkeler Grubu. (2022). Erişim tarihi: 10.11.2022, https://dict.leo.org/myleo/register.php?lp=ende&lang=de.

Linklater, A., Burchill, S., Devetak, R., Donnelly, J., Paterson, M., ReusSmit, C., True, J. (2005). Theory of International Relations (Dördüncü Baskı). New York: Palgrave Macmillan.

Millî Savunma Bakanlığı. (2022). MSB Tedarik Hizmetleri Genel TESAM Akademi Dergisi / Journal of TESAM Academy 588 TESAM Müdürlüğü. Erişim tarihi: 16.10.2022, https://www.msb.gov.tr/Tedarik/ icerik/tedarik-hizmetleri-genel-mudurlugu

Millî Savunma Bakanlığı. (2022). MSB Uluslararası Tedarik İşleri Daire Başkanlığı. Erişim tarihi: 10.11.2022, https://www.msb.gov.tr/Tedarik/ icerik/tedarik-hizmetleri-genel-mudurlugu.

Nash, P. (2000). The other missiles of october; Eisenhower, Kennedy, and the Jupiters, 1957-196. London: The University of North Carolina Press.

NATO NSPA Tedarik Ajansı. (2022). Erişim tarihi: 01.11.2022, https:// www.nspa.nato.int/.

North, O.L. and Novak, W. (1991). Under fire, An American story. New York: HarperCollins. Notesfrompoland. (2022, 15 Haziran). Polonya’nın Ukrayna’ya askeri yardımı. Erişim tarihi: 06.11.2022, https://notesfrompoland.com/2022/06/15/ poland-has-given-ukraine-military-aid-worth-at-least-1-7bn-expectsallies-to-help-fill-the-gaps/.

OCCAR. (2022). Erişim tarihi: 04.10.2022, http://www.occar.int/about-us.

Oral, A. (2012). Şakir Zümre: İlk silah fabrikatörü. İstanbul: Demkar Yayınevi.

Oran, B. (2008). Türk dış politikası, Kurtuluş Savaşı’ndan bugüne olgular, belgeler, yorumlar, cilt:1 (1919-1980). İstanbul: İletişim Yayınları.

Rosoboronexport, Rusya Askeri İthalat ve İhracat Şirketi. (2022). Erişim tarihi: 10.11.2022 http://roe.ru/eng/rosoboronexport/status/. Savunma Sanayii Başkanlığı. (2022). Uluslararası İşbirliği Dairesi. Erişim tarihi: 07.11.2022, https://www.ssb.gov.tr/WebSite/contentlist. aspx?PageID=42&LangID=1.

Savunma SanayiST. (02 Aralık 2022). Savunma sanayinde rekor kırıldı. Erişim tarihi: 20.12.2022, https://www.savunmasanayist.com/turksavunma-Sanayinden-kasim-ayinda-ihracat-rekoru/.

Shin, A. (2019). Washington Post. When oliver North .... Erişim tarihi: 17.11.2022, https://www.washingtonpost.com/lifestyle/magazine/ when-oliver-north-avoided-prison-time-for-his-role-in-the-iran-contrascandal/2018/06/22/c327bc6e-634c-11e8-99d2-0d678ec08c2f_story.html.

SİPRİ 2021 Yılı Raporu. (2021). Türkiye raporu. Erişim tarihi: 19.11.2022, https://www.sipri.org/databases/national-reports/Turkey.

TESAM M. Sadık AKYAR / 589 Türk Savunma Sanayinde Bütüncül Durumsal Farkındalık; Türk Yabancı Askeri Satışlar Sistemi T.C. Cumhurbaşkanlığı 2022 Yılı Kalkınma Planı. (2021). Savunma sanayi yerlilik oranı, 164. Erişim tarihi: 13.10.2022, https://www.sbb.gov.tr/wpcontent/uploads/2022/07/2022_Yili_Cumhurbaskanligi_Yillik_Programi. pdf.

T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi. (2004). 5201 sayılı harp araç ve gereçleri ile silâh, mühimmat ve patlayıcı madde üreten sanayi kuruluşlarının denetimi hakkında kanun. Erişim tarihi: 19.11.2022, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5201.pdf.

T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi. (2022). 3212 sayılı silahlı kuvvetler ihtiyaç fazlası mal ve hizmetlerinin satış, hibe, devir ve elden çıkarılması; diğer devletler adına yurt dışı ve yurt içi alımların yapılması ve eğitim görecek yabancı personel hakkındaki kanun. Erişim tarihi: 17.11.2022, https://www.mevzuat.gov.tr/ mevzuat?MevzuatNo=3212&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5. T.C.

Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi. (2022). SSM’nın SSB’na dönüşmesi, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi No: 7. Erişim tarihi: 10.11.2022, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/19.5.7.pdf.

Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı. (2022). Savunma sanayi tarihçesi ve TSKGV’nın kurulması. Erişim tarihi: 10.10.2022, https:// www.tskgv.org.tr/tr/hakkimizda/tarihce.

US Congress. (2022). US National Defense authorization act. Erişim tarihi: 15.11.2022, https://www.congress.gov/event/117th-congress/houseevent/114816?s=1&r=7.

US Defense Security Cooperation Agency. (2022). Yeşil Kitap (Green Book) FMS Referans Kitabı. Erişim tarihi: 13.11.2022, https://www.dsca. mil/resources/publications.

US Department of Treasury. (2022). ABD CAATSA Yasası. Erişim tarihi: 12.11.2022, https://home.treasury.gov/policy-issues/financial-sanctions/ sanctions-programs-and-country-information/countering-americasadversaries-through-sanctions-act-related-sanctions.

Walt, S.M. (1987). The origin of alliances. London: Cornell Iniversity Press.

Yahuda, M. (1996). The international politics of Asia Pasific; 1945-1995. Routledge: New York.

Doç.Dr. Sadık AKYAR
Doç.Dr. Sadık AKYAR
Tüm Makaleler

  • 13.08.2023
  • Süre : 14 dk
  • 2424 kez okundu

Google Ads