Ne Olacak Bu Absürdistan Ekonomisinin Hali?
Birçok Absürt vatandaşı yaşanan ekonomik krizde alım gücünün düşmesinden dolayı para harcamamak için dışarı çıkmamayı tercih etmeye başladı.
İnsan bazen evde bunalıp kendini dışarıya atmak ister ya, işte bunu yapabilmek Absürt vatandaşları için son günlerde iyice lüks haline gelmeye başladı. Birçok Absürt vatandaşı yaşanan ekonomik krizde alım gücünün düşmesinden dolayı para harcamamak için dışarı çıkmamayı tercih etmeye başladı. Eğer Absürt vatandaşı bir arkadaşınız varsa ve beraber olduğunuzda hesaba katılamıyorsa, emin olun cebinde akrep yoktur, muhtemelen ekonomik koşullardan dolayıdır. Evinin bir köşesini dışarıdaki bir lokantaya veya çay-kahve mekânına benzeten vatandaş sayısında artış yaşandığı söyleniyor. Dönüşümlü olarak birbirine garsonluk hizmeti veren eşlerin sayısının hiç de az olmadığı tahmin ediliyor. Bu da işin fantezi tarafı olarak kötü günlerin iyi tarafına yazılıyor.
Aslında bir dönem Absürdistan’da kişi başı milli gelir 13 bin dolarlar civarında bir yere çıkmış. Fakat her fırsatta yetkilerinin azlığından yakınan Şendoğan, belediyelerin imar yetkilerinden tutun da kamu ihalelerinin düzenlenmesine kadar her konuya kendisi karar vermek istediği için, siyasi manevralarla bir anayasa değişikliği yaptırmış ve Absürdistan Millet Meclisi (AMM)’nin yetkilerinin birçoğunu da üzerine almış. Bilgisayar’da “Civilization” oynarcasına bütün kamu kurum ve kuruluşlarını kendine bağlamış ve devleti istediği gibi şekillendirmeye başlamış. Bu da yetmemiş, topluma ne yemeleri gerektiğini, kaç çocuk yapacaklarını hatta pozisyonları bile söyler olmuş.
Anayasa değişikliğine giden süreçte ekonomik göstergeler bozulmaya başlamış. Şendoğan bozulan ekonomiyi ancak kendisi gibi bir ekonomistin düzeltebileceğine milleti ikna etmek için de “verin yetkiyi görün etkiyi” diye bir slogan kullanmış. Siyasi yetenekleri oldukça iyi olan Şendoğan’ın bu sloganı tutmuş. Millet vermiş yetkiyi ama etkiyi görememişse de yıllar içerisinde ebesini yakından tanıma fırsatını bulmuş. Önceleri yoğun olarak hissedilmeyen ekonomik sorunlar, gün geçtikçe daha fazla hissedilir olmuş. Sonuçta toplumun büyük bir bölümü adı konmamış ev hapsi cezasına çarptırılmış adeta. Haliyle eşler arasında bu zorunlu mahkûmiyeti en güzel anlatan Atilla İlhan’ın “Ben Sana Mecburum” şiiri, internette tıklanma rekorları kırar olmuş.
Gönüllü ev hapsi uygulaması yaygınlaştıkça, üzerindeki vergi yükü artan alkollü içecek fiyatları nedeniyle “ne olacak bu Absürdistan’ın hali?” diyebilecek kadar bile içki bulmak zorlaşmış. Bu sözün bir özelliği var. Absürdistan halkında siyasetçilerden umudun kesildiği her dönemde kendi gücünün farkında olmayan vatandaşlar, içki masalarında “Ne olacak bu Absürditan’ın hali?” der, ağlaşırmış. Hiçbir dönem siyasetçilerden umudu olmadığı için de bu söz Absürt halkının gelenekselleri arasına girmiş. Haliyle geleneğini sürdürebilmek için Absürt halkı, birçok evde küçük ölçekli laboratuarlar kurulmuş. Absürdistan halkının zor durumlarda gösterdiği refleksler birçok destansı hikâyeye konu olmuştur. Bu kez bilimsel alanda devrim yaratmasa da halkın büyük bir kısmının bilime olan ilgisini takdire şayan kabul etmek gerekir. Okulda öğretseniz sınavı geçemeyecek insanlar fermantasyon ve distilasyon kelimelerini hayat okulunda hemen öğrenmişler.
Marketten aldığı içkinin yaklaşık dörtte üçünü vergi olarak ödeyen Absürt vatandaşları, ucuz içki bolluğunda kendini uyuşturdukça toplumda bir duyarsızlık gelişmiş. Hatta bir dönemin sloganı haline gelen ülkenin geleceğinin ne olacağını konuşma geleneği, yerini “biz mi kurtaracağız ulen, içelim güzelleşelim”e bırakmış. Bu arada ülkenin topraklarının yabancı maden şirketlerine peşkeş çekilmesi, maden kazaları neticesinde ölen insanların dramları, tarlalarını bankalara ipotek ettirip üretimden kopan çiftçiler, çocuklarının eğitimi için bütün hayatını köleden hallice yaşayan ebeveynler, ülkenin doğal serveti olan ormanlık alanların yok edilmesi, zeytinliklerin talan edilmesi, hiçbir şey Absürt halkının ilgisini çekemez olmuş.
Öyle bir ilgisizlik oluşmuş ki, Şendoğan istese bu ortamı yaratması mümkün değil. Halkın bir kısmı ne dese alkışlıyor. “Faizi düşürdüm” diyor, alkışlıyorlar. “Faizi artırdım” diyor alkışlıyorlar. Neredeyse toplumun yarısını tehdit ediyor, alkışlıyorlar. Bazen hakarete varan ifadeler kullanıyor, yine alkışlıyorlar. Halkın bir kısmı da var olan bütün sorunlara karşı mucizevî bir yöntem geliştirmiş. Sosyal medyada bir paylaşımlar yapıyorlar, iktidarı öldürmese de güldürüyorlar. Bu post-modern protesto yöntemi, Absürdistan’ın milli içkisi gibi sulandırılmış bir protesto olduğu için, etkisi de saman alevi gibi oluyor. Bir gün hayvanları korumak için güruh halinde paylaşımlar yapılıyor, ertesi gün bir önceki gün yaşanmamış gibi hayvanların insan sağlığına olan olumsuz etkileri paylaşım konusu oluyor. Günün sonunda herkes vatandaş olarak protesto etmiş olmanın dayanılmaz hafifliğiyle gözü açık uykudan, gözü kapalı uykuya geçiyor.
Bu vurdumduymazlık karşısında son derece rahat olan iktidar, ekonomik krizin yıkıcı sosyal boyutlarını tamamen görmezden gelmeye başlamış. “Açız” diye bağıranlara akıllara zarar tavsiyeler veriyorlar. Hotinbaşı (Bizdeki Diyanet İşleri Başkanı’na denk), bu dünyada fakirlik yaşayanın öbür dünyada en rahat yaşayanlardan olacağını söylüyor. Bir başkası, Absürt vatandaşları yurt dışına çıkınca ne yiyebileceklerinden haberdar olsun diye halkı için lüks restoranlardaki yiyeceklerin tadına bakıyor. Adeta halk için kendini ateşe atıyor, ateşte gelen ıstakoz yiyor. Bir diğeri, halkın porsiyonları küçültmesinin sağlık için faydalarından bahsediyor, “Bakın ben küçültmedim, her yanım büyüdü” diyor. Halkını bu kadar candan düşünen kamu görevlileri için de bazı küçük kolaylıklar sağlıyorlar. Absürt Havayollarında ücretsiz bilet, AMM lokantasında bedavadan hallice yemekler vs.
Artan ekonomik kriz etkilerini çözmek için aynı zamanda Angilizya vatandaşı da olan Mehmet Şimşir, sık sık yeni tedbirler alıyor, açıklamalar yapıyor. Gönüllü ev hapsine mahkûm olan emekliler, uzun yıllar sonra ülkedeki ekonomik krizin baş sorumlusu olduklarını öğrenmenin travmasını yaşıyorlar. Bu yıkıcı bilgiyi onlara veren M. Şimşir, yanlışlıkla kendilerine zarar vermesinler diye sadece ölmeyecek kadar gıda alabilecekleri bir ücreti emekli maaşı olarak vermeyi uygun buluyor. Bu çözümü de ekonomiyi düzeltecek mucize formül olarak açıklamaktan geri durmuyor. Özellikle gri yatay çizgili tişört giyen bir emekli türü, açlığına rağmen Şimşir’e ve onu atayan Şendoğan’a destek vermeye devam ediyor.
Yazının başında Absürt vatandaşlarının cebinde akrep yok demiştim ama önemli bir bilgiyi atlamışım. Vatandaşların şikâyet ve yakınmaları sonrasında derinleştirilen araştırmalarda değişik tür bir akrebin Absürt vatandaşların cebinde yuvalandığı ortaya çıktı. Kan emici özelliği de olan ve Absürtçe’de bizdeki karşılığı olan “badem bıyıklı çöl akrebi” olarak isimlendirilen akrep türü, Absürt emeklilerin cebinde uygun çoğalma koşullarını bulabiliyor. Bu akrebin özellikle son dönemde yüksek bir popülasyona ulaştığı, bilim insanları tarafından açıklandı. Mikro ölçekli bir akrep olduğu için tespitinin çok zor olduğu söyleniyor.
Bu akrep türü, çoğaldığı yerden hızla ücretlilerin ceplerine doğru yayılma eğilimi gösteriyor. Bilinen akrep türlerinden farklı olarak cebinde olduğu insanların paralarını o kişiye bırakmayıp kendisi yiyor. İktidar, badem bıyıklı çöl akrebinin zararsız olduğunu, görüldüğü yerde öldürmek yerine mümkün olduğu kadar iyi beslenmesinin Hotizm dininin bir gereği olduğunu vurguluyor. Hatta Şendoğan’ın Oğlu, bir vakıf kurarak bu akrepleri yaşatmak için toplumdaki farkındalığı artırmaya çalışıyor. Devlet de bu vakfa olumlu yaklaşıp maddi destek veriyor. Sonra bu vakıf, badem bıyıklı çöl akrebinin üreme koşullarının farklılaştırılmasını araştırmak için Amerika Bitişik Devletleri’nde bir çiftlik alıyor. Dünyada bu konudaki farkındalığı artırmak için de Newyork’da bir gökdelen satın alıyor.
Hotinbaşı, Hükümetin bu konudaki Hotin duyarlılığını eğitim müfredatına eklenmesi gerektiğini söyledi. İktidar tarafında da destek bulan bu görüşe iktidarın destekçisi olan Tarlalı tarafından anında destek açıklaması yapıldı. Tarlalı, “Badem bıyıklı çöl akrebi Absürt milletinin tarihinde önemli bir yere sahip kültürel bir figürdür. Absürt Eğitim Müfredatında mutlaka yer almalıdır. Absürt gençliği badem bıyıklı çöl akrebinin de içinde olduğu milli şuura sahip olarak yetişmelidir” diyerek Absürt Milliyetçi Pati (AMİP)’in görüşlerini açıklamıştır.
Absürdistan’da baş döndürücü bir hızla değişen gündemin, akıl sınırlarını zorlayan boyutlarından yorulmuş bir halde yatağıma çekiliyorum. Yarın ilk iş olarak pantolonu çıkarıp masanın üzerine koyacağım ve yanına gram altın koyacağım. Bu mikro ölçekli akrep altını çok seviyormuş. Eğer yakalayabilirsem kurtulmayı umuyorum. Yoksa bu ekonomik koşullar dayanılacak gibi değil. Baktım olmuyor ben de Absürt halkı gibi kimya biliminin derinliklerine yolculuk yapıp “Ne olacak bu Absürdistan’ın hali?” diye avunacağım.
Saygı ve sevgiyle…
Not: Bu yazıda yer alan bütün kişi, kurum ve olaylar hayal ürünüdür. Gerçeklerle bir ilgisi yoktur.