Boş Tartışmalar Yetmedi mi?
Peki eğer anayasada yazan "seçimler" sözünden "seçim günü" diye bir çıkarım yapacak olursak bu nasıl olacak? Belirlenen seçim gününden 60 ya da 90 gün önce seçim çalışmaları başlayacağına göre, bu çalışmalar neye göre yapılacak? Yeni seçim kanununa göre yapılacaksa henüz bir yıllık süre dolmamış ki? Bu açıdan haksızlık olmuyor mu bu durumda. Sorular, sorular. Karışık kuruşuk yasalar. Tam olarak ne dediği anlaşılmayan anayasa!
Ben her zaman olaylara farklı bir açıdan bakmaya çalışırım.
İnternetten tartışma programlarını izliyorum, şu hep boş konularda tartışmalar yapılan programlar. Bir iki kanalda akşamları oluyor ya. Akşamları iyi oluyor bazen bir ses olması odada.
Daha önce yazmıştım aslında fikrimi, muhalefetin sayın Erdoğan'ın seçimlere katılması konusunda bence ne yapması gerekiyor, bir yazı kaleme almıştım bu boş konuda.
Peki yaptılar mı dediklerimi?
Hayır!
Muhalefet partileri kendilerince bu konuyu pazarlık konusu yapmayı daha doğru buldular.
Bence yanlış yoldalar, ama herkesin kendi görüşü, yapacak bir şey yok.
Aslında pazarlık konusu değişen seçim kanunu, ama ucu sayın Erdoğan'ın üçüncü defa aday olup olamayacağına dayanıyor.
Akşamki programlarda benzer şekilde şimdi de tartışma seçim kanunları arasındaki karışıklıklar.
60 gün mü? 90 gün mü? Belirlenen seçim gününden kaç gün önce seçim takvimi başlar?
Seçim kanunu değişikliği yapıldığında anayasaya göre bir yıl içinde yapılacak seçimlerde bu yeni kanun değişikliği uygulanamaz. Anayasal kural!
Ama anayasada bahsi geçtiği şekliyle seçimler denirken seçimin yapılacağı günden mi bahsediliyor, yoksa aslında seçim dönemi mi dikkate alınmalıdır?
Düşünebiliyor musunuz, anayasamızda bu konu bile tam olarak açık şekilde yazılmamış. Bazen hayretlere düşüyorum. Kim yazmış acaba bu maddeyi, niye daha doğru dürüst bir tanımlama yapılmamış ki?
Neyse, seçim dönemi dikkate alınacaksa seçim dönemi 60 gün müdür, 90 gün müdür?
Bu da başka bir tartışma konusu. Kanunlarda karışıklık var. 600 milletvekili var mecliste, işleri kanun yapmak, başka doğru dürüst işleri de kalmamış durumda son yönetim sistemine göre, ama nedense bu konuda bile karışıklık var. Yine hayret demek geçiyor içimden.
Peki eğer anayasada yazan "seçimler" sözünden "seçim günü" diye bir çıkarım yapacak olursak bu nasıl olacak? Belirlenen seçim gününden 60 ya da 90 gün önce seçim çalışmaları başlayacağına göre, bu çalışmalar neye göre yapılacak? Yeni seçim kanununa göre yapılacaksa henüz bir yıllık süre dolmamış ki? Bu açıdan haksızlık olmuyor mu bu durumda.
Sorular, sorular. Karışık kuruşuk yasalar. Tam olarak ne dediği anlaşılmayan anayasa!
Anayasa değişikliği sonrasında altı ay içinde uyum yasaları yapılacak diye yazılmıştı diye hatırlıyorum bir yerlerde, ama aradan geçen bunca süreye rağmen iktidar bu konuyu bilerek ya da bilmeyerek, ama kesin savsaklamaktan dolayı halletmemiş durumda.
Açıkça anayasayı ihlal etmiş durumda aslında.
Peki ne yapacağız? Konunun uzmanları olan hukukçular bile doğru dürüst cevap veremiyorlar. Her kafadan bir başka ses çıkıyor.
Gelin bu konuya kendimizce mantıksal bir çözüm bulmaya çalışalım.
Dediğim gibi ben her zaman farklı bir açıdan bakmaya çalışıyorum olaylara. Benim dediğim doğrudur demiyorum, ama farklı bir bakış açısıdır sonuçta, belki mantık silsilesinde doğru cevap da olabilir.
Muhalefet öncelikle yapılan seçim yasası değişikliğinin uygulanmasını istemiyor. Bu yüzden ayak diretiyorlar.
Kendince sebepleri vardır mutlaka.
Diğer her şeyi bir kenara bırakacak olsak bile, en azından yeni değişikliğe göre sandık kurulu başkanlarının artık kura ile belirlenecek olmasını bir sorun olarak görüyor olmalılar.
Bu konuda haklı olabilirler de. Seçim güvenliği önemli bir konu sonuçta.
Bir yandan da yeni kanuna göre çıkartılacak milletvekili sayıları da farklı bir şekilde hesaplanacak.
Bu durum eski kanuna nazaran yeni değişikliklerle muhalefetin daha az milletvekili çıkartmasına sebep olabilir. Bu konuda da haklı olabilirler.
Ancak, ben her halükârda seçmenin teveccühünü aldıklarında iktidar ne yaparsa yapsın bir şeyin değişmeyeceği görüşündeyim. İktidar için avantajlı gibi görünen değişiklikler yeterince oy alındığında muhalefetin avantajına bile olabilir.
O yüzden ben bu boş tartışmalara bir son verilmesini tercih ederdim.
Mesela muhalefetin tartışmalar yerine önceliği seçmene kendilerini ve yapacaklarını anlatmaya vermelerini tercih ederdim.
Ama nedense onlar yine de iktidar ile tartışmayı tercih ediyorlar. İktidara seçim tarihi konusunda ön şart koşmayı tercih ediyorlar. 6 nisandan önce olursa destekleriz, yoksa bize gelmeyin! Kendiniz halledin!
Mecburen ben de bu konuda görüşümü söylemek zorunda hissediyorum kendimi.
Ben öncelikle bakılması gereken konunun anayasada yazan şu bir yıllık süre olması gerektiğini düşünüyorum.
Niye yapılan seçim kanunu değişikliği bir yıl sonra yürürlüğe girer diye yazıyor anayasada? Mesela niye iki yıl değil? Ya da niye altı ay değil? Nedir bu bir yılın kerameti?
Bu sürenin kesin olarak bir yıl olması gerekli midir?
Bence tabii ki hayır. Anayasada bu konu partilerin hazırlıklarını yeni kanuna göre yapabilmeleri için düşünülerek konulmuş bence. Yani mantık hazırlık yapılabilmesi, iktidarın son dakikada kanun değiştirerek muhalefet partilerini ters köşeye yatırmaması için böyle bir koşul düşünülmüş.
Bir yıl mantıklı bir süre olarak gelmiş anayasa maddesini yazanlara. Bence altı ay da yeterli olurmuş mesela. Ya da dokuz ay, ama bu maddeyi yazanlar tarafından bir yıl denmiş. Gerekçeli açıklamaları vardır belki, ama gerekçenin sürpriz yapılmasını engellemek olduğuna eminim.
Tam olarak anlayabilmek için gelin bir de partiler açısından bakalım.
Peki partilerin yeni kanuna göre hazırlık yapması için gerçekte yeterli süre ne kadardır sizce?
Üç ay mı? İki ay mı? Daha mı az, daha mı fazla?
Partisine göre ve partilerin organizasyonuna göre değişir herhalde, ama bence iyi organize olmuş bir parti için üç ay bile yeterli olur. Böyle bir kanun değişikliğinde yapılması gereken sonuçta strateji değişikliğidir ve üç ay bile bunun için yeterlidir.
Dolayısıyla muhalefet istemese de, bence seçimin yeni yapılan kanun değişikliğine göre yapılmasının hiç bir zararı yok bu açıdan bakacak olursak.
Çalışın, milletin gözüne girin ve daha fazla milletvekilini siz çıkartın.
Yeterince vaktiniz var. Gerekli stratejiyi oluşturmak için bu güne kadar yeterli vaktiniz vardı en azından.
Sanırım böyle açıklayınca benim fikrime katılacaksınızdır. En azından konunun bence cevabı budur. Muhalefetin kendince 6 Nisan diretmesini ben anlamsız buluyorum.
Bu konuyu kapatıyorum burada.
Gelelim 60 gün mü, 90 gün mü konusuna.
Bence 3 ay seçim çalışmaları için daha uygun bir süre. Sonuçta Türkiye 81 ilden oluşuyor. Eğer bir parti her ilde miting düzenleyecekse, 90 gün daha mantıklı bir süre demektir.
Ama bu konuda hukukçular sonradan çıkartılan kanun geçerlidir diyorlar. Bence kanunlar arasında bir karışıklık olması normal olmasa da, bu konuda hukukçuların ortak fikrini kabul etmek zorundayım diye hissediyorum.
Son çıkan kanunda ise 60 gün diye yazılmış süre. Bu durumda benim söyleyebileceğim bir şey yok dediğim gibi.
Şehirlerin birbirine yakın olmasını dikkate alırsak, bir de muhalefetin zaten en az altı parti olduğunu düşünecek olursak, seçim kampanyası için iki ay süre de yeterli olur diye düşünüyorum. Dediğim gibi bu konuda bu saatte yapacak bir şey yok. Umarım en kısa sürede yasalar arasındaki karışıklık giderilir.
Zaten televizyon ekranları, hatta internet ortamı artık sahada miting yapılmasından daha etkili bir propaganda yolu.
Dolayısıyla sanırım 90 gün mü, 60 gün mü konusuna da cevabı bulduk. Cevap 60 gün oluyor.
Başka ne kaldı?
Sayın Erdoğan'ın aday olup olamaması mı?
Seçimi bu tartışmaya son vermek için öne çekmek istemesi mi?
Zamanında yapılan hatanın ancak farkına varması mı?
Bu konuya cevabımı daha önceki yazılarımdan birinde vermiştim aslında. Evet, halen daha aynı şekilde düşünüyorum.
Bence CHP'nin yarından tezi yok, seçim tarihi olarak eğer 14 Mayıs diye karar verilmişse, meclisin seçimi erkene alması için kendisinin teklif vermesi gereklidir.
Eğer ben seni sandıkta yeneceğim ve kanunlara da saygılıyım diyorsa, bence muhalefetin yapması gereken şey budur.
Aklınızı başınıza alın demek istiyorum. Eğer derdiniz bu ülkenin tekrar şirazesine sokulmasıysa öncelikli olarak yapmanız gereken budur. 6 Nisan diye diretmek değil. Şark kurnazlığının alemi yok.
Bu millet ancak harbi olanlara teveccüh eder. Kurnazlık peşinde olanlar bu milletin teveccühünü elde edemez. Bunu sokun kafanıza.
Ekranlarda yapılan tartışmalar ise bence boş tartışmalardır. Fasa fiso derler bizim oralarda.
Sizi bilmiyorum, ama ben böyle düşünüyorum.
Muhalefete uzun süredir dediğim gibi tekrarlayayım:
Bırakın boş tartışmaları da anlatın artık bu millete nasıl bir Türkiye teklif ettiğinizi. Hem de benim anlayabileceğim şekilde anlatın.
Söyleyin artık da, Ayşe teyze de anlasın, Kadir amca da anlasın, ben de anlayayım.
Bakın adayınız kim olacak diye sormuyorum, neyi nasıl yapacaksınız, onu söyleyin diyorum.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla