Site İçi Arama

siyaset

Doğudan Batıya Göç Tersine Dönüştürülemez mi?

Doğudan Batıya Göç; Türkiye’nin kaderi gibi görünse de, doğru politikalarla bu kader değiştirilebilir. Batıdan Doğuya Göç; sadece ekonomik bir çözüm değil, stratejik bir yeniden doğuş fırsatıdır. Bugün atılacak adımlar, yarının Türkiye’sini, Avrasya’yı şekillendiren bir ülke hâline getirecektir. “Göçü tersine çevirmek, sadece bir insan hareketi değil; Türkiye’nin geleceğini yeniden tasarlamak demektir.”

Göç Sadece Doğunun Sorunu Değil, Batının da Yüküdür! Doğu’dan Batı’ya Göçü Birkaç Cesur Adımla Tersine Çevirmek Mümkündür!

İnsanların, tarih boyunca bir yerden diğer bir yere göç etmelerinin kök nedenlerini aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

Ekonomik Farklar; insanlar düşük ücretli yerlerden (şehir, bölge, ülke, kıta) yüksek ücretli yerlere göç ederler. Daha iyi iş, gelir ve yaşam standartları arayışı göçün en güçlü itici gücüdür.

İstihdam Fırsatları; işsizlik oranı yüksek, ekonomik büyümesi zayıf yerlerden; daha fazla iş olanağı bulunan yerlere yönelim hep vardı.

Güvenlik ve Şiddet; savaş, iç çatışma, baskı, insan hakları ihlalleri ve zulümden kaçış, özellikle mülteci göçünün temel nedenidir.

Sosyal Ağlar; göçmen ağları, akraba ve hemşeri toplulukları göçü kolaylaştırıyor; yeni gelenlere barınma, iş ve uyum desteği sağlıyor.

Özetle; insanlar göç ediyor çünkü daha iyi bir yaşam, güvenlik ve gelecek istiyorlar. Kök sebepleri ise; ekonomik eşitsizlik, işsizlik, güvenlik ve fırsat arayışıdır.

Türkiye'nin ve Türk İnsanının da en kadim ve acımasız gerçeklerinden birisidir göç, bizde; Doğudan Batıya Göç...

Doğu, genç nüfusunu, umudunu ve en değerli beyinlerini ve zanaatkârlarını yani iş yapacak insanlarını sürekli kaybediyor. Batı ise; hem bu göç yükü altında ezilirken, hem de doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalanlar batıda aidiyet sorunu yaşıyorlar. Aslında ülkenin doğusu da batısı da sürekli mutsuzlaşıyor. Bu kısır döngüyü kırmak ve ülkemizin doğusunu cazibe merkezi haline getirmek mümkün mü? Cevabını hemen vereyim; evet, mümkün.

Bir kaç ay önce; Diyarbakır’da, organize sanayi bölgesinde bir genç ile sohbet ettim, üniversiteyi yeni bitirmiş bir bilgisayar mühendisiydi, iş için bazı firmalara başvuru yapıyordu ama bana; “buralarda benim mesleğime uygun iş pek yok, İstanbul, Kocaeli, Bursa ve İzmir’de iş arayacağım, yani mecburen batıya göç edeceğim” dedi. Sesinde hem umut hem de kırgınlık vardı. Umut, batıda hayata tutunabilme ihtimaliydi, kırgınlık ise; doğup büyüdüğü şehirde kendisine bir gelecek görememesiydi. İşte Türkiye’nin en büyük göç hikâyesi böyle başladı: Doğudan batıya, iş, aş ve umut peşinde…

Yıllardır, bir kaç nesildir, bu tabloyu yaşıyoruz. İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa...Kalabalıktan boğulurken, doğunun şehirleri genç nüfusunu kaybediyor. Batıda hayat pahalılaşıyor, kiralar artıyor, trafik, işsizlik derinleşiyor; doğuda ise; boş kalan tarlalar, kapanan dükkânlar, sahipsiz sokaklar…

Bir İstanbullu genç neden Düsseldorf’a Berlin’e, Paris’e, Londra’ya gitmek isterse; Mardinli bir genç de aynı nedenlerle, İstanbul’a, İzmir’e, Kocaeli’ye, Bursa’ya gitmek istiyorlar...Daha iyi bir yaşam, daha iyi bir gelecek için...

Bu; daha iyi bir yaşam, daha iyi bir gelecek nasıl elde edilebilecek peki? Daha iyi bir işte çalışarak, daha iyi kazanarak, daha iyi bir evde oturarak, daha iyi bir şehirde yaşayarak, daha iyi bir arabaya binerek, daha iyi tatil yapabilerek vd.

Ama ben hep şu soruyu soruyorum kendime; “Bu gidişat tersine döndürülemez mi?”

Evet; Türkiye'nin doğusundan batısına süregelen göç, yıllardır devam eden bir gerçeklik. Genç nüfusun iş, eğitim ve daha iyi yaşam koşulları arayışıyla büyük şehirlere akın etmesi, doğu illerini adeta bir boşlukla baş başa bırakıyor. Peki bu gidişatı tersine çevirmek, o kadim toprakları yeniden canlandırmak mümkün değil mi? Elbette mümkün. Bunun için sadece tek bir şeye ihtiyacımız var: “Kalıcı ve stratejik bir vizyon ve bu vizyonu hayata geçirecek, kalıcı, sürekli ve ısrarcı bir program.”

Bu vizyonun en önemli adımı, ekonomik fırsatları çeşitlendirmekten geçiyor. Sanayi yatırımlarını sadece batıdaki ve ortadaki büyük şehirlere yoğunlaştırmak yerine, teşviklerle birlikte Anadolu'nun dört bir yanına yaymalıyız. Evet bazı teşvikler var ama istenildiği ölçüde işe yaramıyorsa, bu teşviklerin dozajı işe yarayacağı oranlara yükseltilmelidir.

Özellikle gıda, tarım, hayvancılık, tekstil, enerji, madencilik gibi bölgesel potansiyeli yüksek sektörlere yapılan akıllı yatırımlar, yerel istihdamı artıracak ve gençleri kendi memleketlerinde tutacaktır. Tarımsal kalkınma, bu noktada kritik bir rol oynayacaktır. Modern tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması, organik tarım ve coğrafi işaretli ürünlerin desteklenmesi, hayvancılığın desteklenmesi, doğunun bereketli topraklarını yeniden cazibe merkezi haline getirecektir.

Ulaşım ve Bağlantı ile Doğuyu Dünyaya Açmak...Ulaşım altyapısı, doğunun potansiyelini ortaya çıkarmanın kilit noktasıdır. Sanayi yüklerinin dolaşımı, limanlara erişimi için etkin demir ve karayolu ağı, insanların dolaşımı için hızlı tren ağları, modern havaalanları ve lojistik merkezlerle doğu illeri; hem iç hem de dış ticarete entegre edilmelidirler. Örneğin, Kars’tan Avrupa’ya uzanan demiryolu hatları, bölgeyi küresel bir lojistik merkezi haline getirebilir. Bağlantı güçlendikçe, doğu cazip bir yaşam ve iş merkezi olacaktır.

Bunun, yani endüstriyel kalkınmanın güzel ama çok yetersiz örnekleri de var; örneğin; Gaziantep’in organize sanayi bölgesinde yüzlerce fabrika yalnızca bölgeye değil, tüm Türkiye’ye üretim ve bir çok ülkeye ihracat yapıyorlar, GAP Projesinin sonucunda; Urfa’da tarım ve tarıma dayalı sanayi büyüyor, Van’da, İran’la sınır ticaretiyle yeniden canlanmaya başladı,  Şırnak bölgesinde açılan petrol kuyuları ve daha da verimli petrol alanlarının olma ihtimali bu ilimizin ve çevresinin çehresini değiştirmektedir. Doğru kalkınma politikalarıyla doğu; yalnızca göç veren değil, göç alan da olabilir, niye Kocaelili bir genç de Şırnak’a gitmesin, daha iyi bir iş ve aş için daha modern bir şehre göç etmesin?

Ne lazım peki? Evet; öncelikle iş ve üretim. İnsan, cebine ekmek koyabildiği yerde kalır. Tarımın sanayiyle buluştuğu yatırımlar, yenilenebilir enerji projeleri, lojistik merkezleri doğuda yükselirse; gençler de orada kök salar, ayrıca oraya batıdan da gençler gelir.

İkincisi hizmet ve altyapı. Bir gencin İstanbul’a gitmesinin tek nedeni iş değildir; aynı zamanda iyi eğitim, iyi lise, iyi üniversite, yeterli sağlık hizmeti, kaliteli hastane, hızlı ulaşım, kaliteli, modern, iyi hayat sürdürülebilecek bir şehir de önemli nedenler arasındadır. Eğer bunlar doğuda da aynı standartlarda olursa; “batıya gitmezsem geri kalırım duygusu” ortadan kalkacaktır.

“Eğitimde Fırsat Eşitliği ve Kalite Seferberliği” gerekiyor; aileler çocuklarının geleceği için göç ediyorlar. Göçü tersine çevirmenin en kalıcı yollarından birisi de doğudaki eğitimin kalitesini kökten iyileştirmektir. Nitelikli eğitim hem oradaki çocukların geleceğini değiştirir hem de ailelerin "Çocuğumun iyi bir eğitim alması için buradan gitmeliyiz" düşüncesini ortadan kaldırır. Ve hiç bir zaman unutmamalıyız ki; “Eğitim, Üretim İçindir”, eğitimin beyin ve el üretiminden başka asli hedefi olamaz. Eğitim ne kadar nitelikli olursa, üretim de o kadar bol ve nitelikli olacaktır.

Üçüncüsü ise hayat kalitesidir; Diyarbakır’da müzik, sinema festivalleri, Mardin’de uluslararası sanat bienali, Van’da dünya çapında turizm organizasyonları, Hatay’da gurme turizmi, sokaklarında, caddelerinde emniyetle, mutlulukla gezilebilecek şehirler vd… İnsanlar sadece çalışmak için değil, kaliteli yaşamak için de doğuya çekilmeliler, çünkü; “kültür, aidiyet ve güvenlik olmadan kalkınma eksik kalacaktır”.

Şunu da unutmayalım: “Göç sadece doğunun sorunu değil, batının da yüküdür”. Batı şehirlerimizi biraz olsun rahatlatmak, doğu şehirlerimizi de kalkındırmak istiyorsak; doğuyu öncelikle endüstriyel olarak güçlendirmeli, şehir yaşam kalitesi açısından güzelleştirmeli, kültürel açıdan cazip hale getirmeliyiz. Göçü tersine çevirmek; yalnızca doğuya yatırım yapmak değil, batıya da nefes aldırmak olacaktır.

Son bir anekdotla bitireyim. Erzurumlu bir işadamı, yıllar önce batıya göç etmiş. Şimdi fabrikasını kritik personeliyle birlikte Diyarbakır’a taşımış. Ona sordum: “Neden?” Gülümsedi:
“İstanbul’da eleman bulamıyordum, burada gençler kapı kapı iş arıyorlar. Hem memleketime de bir faydam olsun istedim.”

Belki de mesele bu kadar basit: İnsanlara doğuda kalmak için sebep değil, batıdan doğuya göç etmek için hayal vermek gerekiyor.

Göçü tersine çevirmek, sadece yol yapmak veya fabrika kurmak değil; umut, fırsat ve yaşam kalitesi inşa etmekle mümkün. Bu, kısa vadeli bir proje değil, topyekun bir seferberlik ve akıllı bir strateji gerektirir. Amacımız; insanların "gitmek zorunda hissetmediği”, aksine "kalmak için sebep bulduğu” bir Doğu, Güneydoğu ve Kuzeydoğu Anadolu yaratmak olmalıdır.

Evet, kesinlikle “Doğuyu Cazibe Merkezi Yapmalıyız”. Nasıl ki son yüzyıllarda ülkemizin batısı cazibe merkezi haline geldiyse; ülkemizin doğusunu da bundan sonraki dönemde cazibe merkezi haline getirmek zorundayız. Hatta; doğu insanının doğuda kalmasını sağlamaktan daha ötesini sağlamalı, batı insanının doğuya göçünü de teşvik etmeliyiz.

Türkiye'nin doğusu, sadece bir coğrafya değil, aynı zamanda köklü bir tarih ve eşsiz bir kültürel mirastır. Bu mirası koruyup geliştirerek, onu sadece bir "geçiş noktası" olmaktan çıkarıp, "yaşanası bir merkez" haline getirmek milletçe hepimizin ortak sorumluluğudur. Doğuya dönüş, sadece bir demografik hareket değil, aynı zamanda Türkiye'nin bütünleşmesi ve zenginleşmesi için atılması gereken en önemli adımlardan birisidir.

Peki, hemen şimdi batıdan doğuya göçün teşviki için seferberlik başlatsak; ne zaman hangi kazançları elde edebiliriz?

Kısa Vadede (1–3 yıl): Batı’daki konut darlığı ve iş yükü azalır. Doğu’da yeni iş sahaları ve yatırım hareketi başlar. Devletin güvenlik ve sosyal harcama yükü hafifler.

Orta Vadede (5–10 yıl): Doğu şehirleri üretim ve ihracat merkezleri haline gelir. Tarım ve enerji ihracatı ekonomiye doğrudan katkı sağlar. Batı ve Doğu arasındaki gelir farkı kapanmaya başlar.

Uzun Vadede (10–25 yıl): Türkiye’nin demografik dengesi sağlanır. Doğu Anadolu, Orta Asya ve Ortadoğu’ya açılan stratejik ticaret ve lojistik merkezi olur. Göç veren değil, göç alan bir Türkiye ortaya çıkar.

Sonuç

Doğudan Batıya Göç; Türkiye’nin kaderi gibi görünse de, doğru politikalarla bu kader değiştirilebilir. Batıdan Doğuya Göç; sadece ekonomik bir çözüm değil, stratejik bir yeniden doğuş fırsatıdır. Bugün atılacak adımlar, yarının Türkiye’sini, Avrasya’yı şekillendiren bir ülke hâline getirecektir.

“Göçü tersine çevirmek, sadece bir insan hareketi değil; Türkiye’nin geleceğini yeniden tasarlamak demektir.”

Araştırmacı Yazar Raif BİLGİN
Araştırmacı Yazar Raif BİLGİN
Tüm Makaleler

  • 19.10.2025
  • Süre : 4 dk
  • 3649 kez okundu

Google Ads