Türk Siyasetinde Kafes Dövüşü ve Ayak Oyunları
Rakibini sinirlendirmek için çeşitli şeyler yaparmış güreş sırasında. Bu yaptıklarından biri de parmağını rakibinin malum yerine sokmasıymış hakem görmeden. Durumdan sinirlenen rakip hata yapar ve böylece güreşi hep bizimki kazanırmış.
Kafes dövüşlerini bilir misiniz?
Kimileri çok kanlı ve vahşi oluyor. Resmen kural falan yok denebilecek tipte dövüşler bunlar.
Kendince kuralları var tabii ki, ama kafasını gözünü patlatırcasına dövüş yapar kafeste dövüşe çıkanlar. Yani kurallar o kadar da fazla değil.
Tekme tokat, diz dirsek fark etmez. Kaşı yarılmış, suratı dağılmış hiç fark etmez. Maksat karşıdakini bitirmek. Öyle sert geçer ki dövüş, sert bir tekme de atabilirsin rakibin kafasına, boynunu kıstırıp neredeyse boğma derecesine kadar sıkabilirsin de. Kimi dövüşler rakibin bayılması ile bitebiliyor. Ya da son dakikada rakip artık pes ederse, bir eliyle bunu işaret ediyor ve ancak bu durumda dövüş bitiyor. Hakemin de çok dikkatli olması gerekiyor. Eğer boynunu sıkmışsa bir dövüşçü rakibinin ve bayıltmışsa, hakem zamanında müdahale etmezse rakibi öldürebilir bile. O anın heyecanı ile dövüşçüler ne yaptıklarının farkında olamayabiliyorlar.
Zaten dövüşlerin birçoğunda da kafasına yediği sert bir yumrukla, ya da sert bir tekmeyle kendinden geçiveriyor dövüşçülerden biri. Devamında gelen yumruklara rağmen hakem araya giriyor da daha fazla tahribat yapmasını engelliyor kazanan dövüşçünün.
Çok vahşice bir dövüş, spor diyemiyorum, çünkü gerçekten çok vahşi geliyor bana.
Bakın bir de ata sporumuz olan güreş geldi aklıma. Ne kadar medeni bir spordur güreş kafes dövüşlerine nazaran.
Serbest güreş karşılaşmalarında bir sürü oyun vardır rakibi yenmek için. Kafa kol atarsın, kündeye getirirsin, çırparsın, tek dalarsın, çift dalarsın. Tuş ettin mi oyun biter.
Güç gösterisidir güreş, ama bir yandan da sinir harbidir.
Hangi güreşçimizdi bilmiyorum, eskilerden, güçlü kuvvetli biriydi.
Rakibini sinirlendirmek için çeşitli şeyler yaparmış güreş sırasında. Bu yaptıklarından biri de parmağını rakibinin malum yerine sokmasıymış hakem görmeden. Durumdan sinirlenen rakip hata yapar ve böylece güreşi hep bizimki kazanırmış.
Centilmenlik deriz çoğunlukla spor dalları için, ama bazen sporda da bel altı yapılanlar oluyor yani.
Yine de sporcular için böyle şeyler yapmayın sakın diyeyim.
Sayın Kılıçdaroğlu'nu grup konuşmasında epey sinirli gördüm bu sefer. İktidarın İstanbul belediyesi üzerinde yaptığı ayak oyunlarına epey bir sinirlenmiş anlaşılan. Cehennemin kapısını açmayın diyor. Daha başka şeyler de diyor. Ama epey sinirli bir ses tonuyla konuştu.
Aslında bugüne kadar çok sakin yapısıyla biliyoruz kendisini.
Cehennem derken neden bahsediyor acaba?
İktidar aynı güreşçimizin yaptığı gibi bel altı vuruşlarla rakibini kızdırma derdinde. Görünüşe bakılırsa yavaş yavaş bu amacına da kavuşuyor anlaşılan.
Maksat rakip hata yapsın.
Ama rakip zaten kızdırmasan da hatalar yapıyordu. Ne gereği vardı şimdi kızdırmanın?
Kafes dövüşleri gözümün önüne geliyor. Suratı kıpkırmızı, kaşından gözünden kanlar akıyor, dudağı patlamış bir yandan. Belki bir gözü şişmiş. Ama yine de tekme sallıyor karşısındakine.
Ama boşuna değil tabii ki bu çabası.
Kimi dövüşlerde karşısındaki güçlü kuvvetli dövüşçüden onca yumruk yese de denk getirdi mi tek vuruşla karşısındakini yere yıkanlar oluyor. Her şey karşındakinin bir anlığına gardını açmasına bağlı. Biraz da şansa galiba. Çünkü tam yerine denk gelecek o vuruş. Yoksa daha çok canın yanar rakibin güçlüyse.
Sayın cumhurbaşkanımız memur maaşlarında %25 oranında artış yapıldığını açıklıyor. Yeter mi? Hiç sanmıyorum. Altı aylık enflasyon ne kadar? Şu kadar. Eee, maaş zammı bu değerin altında, bu memurların hakkı yeniyor anlamına gelmiyor mu? Ama böyle işte, hem de olması gerekenden daha fazla veriyoruz deniyor. Yersen.
Cumhurbaşkanımız bir de alkış alıyor salondakilerden olması gerekenden daha fazla bir oranda zam yapıyoruz diyerek. Seviyor zaten alkışlanmayı. İyi etmişler salondakiler, lütfetmişler alkışlamışlar.
Enflasyon oranları da TÜİK'in açıkladığı oranlarla beklendiği gibi beklenilenin altında açıklandı, %64,27. Biraz karışık oldu bu dediğim, paradoksal oldu. Ama sanırım siz anladınız ne dediğimi.
İnanıyorsanız inanın tabii bu orana. Koskoca kurum, yanlış veri açıklayacak değil ya.
Gerçi bu açıklanan ortalama değer. Neye göre ortalama onu da bilmiyoruz, çünkü artık enflasyon sepetine neler dahil ediliyor açıklanmıyor. Ama ortalama işte. Çıkan sonuç bu.
Bağımsız kuruluş olan ENAG bu oranı %135,55 olarak açıklamış. Bu da ortalama. Hangisi doğrudur ben bilmiyorum. Çünkü ben Moskova'da yaşıyorum. Orada olsam ne hissettiğimi daha rahat söyleyebilirdim. Yani hissedilen enflasyon nedir daha rahat anlayabilirdim. Buradan hangisi daha doğru inanın bilemiyorum.
Geçen yıl Haziran ayında dört kişilik aile için ihtiyaç duyulan geliri hesaplamıştım. Bu Haziran'da da aynı hesabı yaptığımda anlarım gerçek olan nedir diye. O güne kadar üzgünüm, gerçek enflasyon konusunda bir şey diyemeyeceğim.
Kafes dövüşlerinde oldu da alta düştüysen rakibin kafasını kendi göğsüne bastırman en doğru savunma yöntemi. Rakip yandan yandan yumruk atsa da, yumruklar o kadar sert olmuyor. Kafasını kaldırabilirse yerden güç alır ve maazallah okkalı bir yumruk ya da dirsek yiyebilirsin. O yüzden iyice bastırmak gerekiyor rakibin kafasını kendi göğsüne doğru.
En güzeli altta kalmamak tabii, ama diyorum ya, oldu da altta kaldın, yapacağın savunma bacaklarınla rakibi iyice saracaksın ki, hareket edemesin, bir de kollarınla kafasını kendine iyice bastıracaksın. O zaman en azından çok hırpalanmazsın altta da olsan. Gerçekten çok fazla güç harcanıyor kafes dövüşlerinde. Her iki dövüşçü de ölümüne dövüşüyorlar.
Bazen biri diğerinin bacağına bacağına o kadar sert vuruyor ki, dövüş bacağı davul gibi şişmiş dövüşçünün pes etmesiyle bitiyor.
Aynı vur gavura gebersin tarzı dövüşler kafes dövüşleri.
İktidar aslında bunca gücüne rağmen epey bir zor durumda bence.
Darphane kendi emrinde de olsa, dağıta dağıta ancak bu oranlarda maaş zamları yapabiliyor demek ki. Aslında ben olsam daha fazla yapardım. Maksat millet sevinsin. Nasıl olsa dağıtılan paralar enflasyon sayesinde yine devletin cebine geri dönüyor. Paranın gidecek başka yeri mi var?
Bir yandan da kimi konularda ekonomik tedbirler almaya çalışıyorlar. Özellikle de döviz konusunda. Takdir ediyorum gerçekten bu tarz tedbirleri.
En son haber 50 bin dolar ve üstü döviz transferlerinde bir sürü evrak istemeye karar vermişler.
Kaçıran kaçırdı zaten ülkeden paralarını. Bu tedbir yurtdışına para kaçıranlar için bir işe yarayacak mı zannediyorlar hiç anlaşılır gibi değil.
Ama özellikle yurtdışı ile iş yapanlar için bu tedbir boşuna bürokrasi. Fazladan evrak masrafı sadece. Zaten bu kadar küçük para da sanırım yurtdışı ile çalışan firmalar için oldukça düşük kalır.
Yine de tedbir tedbirdir. Demek ki yurtiçindeki dövizin dışarıya kaçma riski var, ona önden önlem almaya çalışıyorlar.
Güreş demişken bir de yağlı güreşlerimiz vardır biliyorsunuz. Ne güzeldir yağlı güreşler. Vıcık vıcık yağ içindeyken, gerçekten çok zor rakibi kavrayıp yere çalmak. Peştemal deniyordu galiba, anca sokacaksın elini de peştemalden içeri, öyle kavrayıp kaldıracaksın. Zor iş gerçekten.
Baz etkisi diye yazı da yazmıştım. Bu aralar herkes denize düşen yılana sarılır hesabı baz etkisine sarılmış durumda.
Enflasyon baz etkisiyle düşecek diyorlar.
Düşse ne olacak? Baz etkisiyle düşüyormuş gibi görünüyor sadece.
Fiyatlar düşmüyor ki, tam tersine yine her şeye zam gelmeye devam ediyor.
Yağlı güreşler ne güzel çayır çimende yapılır. Davul zurna ile. Bizim oralardan, yani bir ilçemiz olan Karamürsel'den çok başpehlivan çıkmıştır. Severler oralarda yağlı güreşi. Kaygandır, ama kaygan zeminde yenmesini bilen baş pehlivan olur. Kolay değildir yağlı güreşler normal güreşler gibi. Hem de artık çok masraflı oldu. Onca yağ, bedava değil ki. Ülke ekonomisi bu derece bozulmuşken güreşlere hazırlanmak da çok pahalı oluyordur her halde.
Sayın Kılıçdaroğlu ne demek istedi acaba cehennemin kapılarını açarlar derken? İktidar devam etse bel altı vuruşlara ne yapabilecek ki?
Diyelim iktidar bu gelişmeler sonrasında İstanbul belediyesine yine de kayyum atadı.
Ne yani sayın Kılıçdaroğlu Ankara'dan İstanbul'a bu kış vaktinde bir defa daha mı yayan yürüyecek? Halkı protesto için sokaklara mı davet edecek?
Böyle bir kargaşa çıksa iktidar ne yapar? Sanırım yine polis kuvveti ile kargaşayı önlemeye çalışır. Yine mi insanların üstüne gaz ve kimyasal su sıkılacak? Ne istiyorsunuz?
İktidarın niyeti belli değil mi?
İktidar ünlü güreşçimiz gibi muhalefeti sinirlendirmek için olmadık şeyler yapıyor ki, bir hata yapsın da Kılıçdaroğlu, onlar da gereğini yapsınlar.
Gereği derken olası bir kargaşada alınacak güvenlik önlemlerinden bahsediyorum.
Sonucu belki de seçimlerin iptal edilmesine kadar varabilecek bir kargaşa olabilir bu işin sonu.
Galiba iktidarın niyeti ne yapalım, halk ayaklandı, biz de OHAL ilan ettik demek, bunu istiyorlar belki de.
Bu son gelişmeler hiç hoş görünmüyor gözüme. Ocaktaki ateşi harlamak gibi geliyor bana bu söylemler.
Ama ne yapsaydı yani sayın Kılıçdaroğlu?
Yine susup durumu kabullense miydi?
Ne güzel işte, ucu kötüye varır bak diye uyarıyor iktidarı, yapmayın diyor. Hatta yargıyı da uyarıyor, ayarını bozduğunuz adalet tartısı sizi de günü gelecek tartacak diyor. Fena mı ediyor böyle diyerek?
Hayır fena etmiyor, ama ardından fena şeyler yapmasın diye önden söylüyorum bunları.
Yapılacak bir şey varsa o da muhalefetin tek bir yumruk gibi kilitlenmesi. Şu dağınık görüntüden bir an önce kurtulmaları.
Ne güzel olmuştu Saraçhane önündeki miting.
Mesela hemen bir tane daha böyle bir toplu miting yapılsa fena mı olur?
Muhalefetin iktidara ve yanlış uygulamalarına hep birlikte karşı koyacağını iyice iktidarın gözüne sokarlar böyle bir mitingle. Ne güzel olur.
Bence acilen toplu bir miting şu anda yapılabilecek en iyi şey.
Kafes dövüşlerinde kameralar çok yakından takip ederler dövüşçüleri. O kadar darbeden sonra yakın kadrajdan her nefesini hissedersin dövüşçülerin.
Görünüyor işte, Tarzan zorda, nefes nefese kalmış.
Yenildiğini o da görüyor ve parmağını gözüne gözüne sokmaya çalışıyor rakibinin.
Bir yandan da, kural yok desem de kurallardan biri olan yasak bölgeye tekme yasağını çiğneyerek, rakibin orasına tekme atmaya çalışıyor.
Gardınızı alın ve aklınızı kullanın, ne gözünüze parmak sokmasına müsaade edin, ne de yasak bölgeye tekme atmasına.
Çok yorulduğu nefes alışından belli oluyor zaten.
İndirin son darbeyi de şu maçı kazanın artık. Zaten seyirciler de olan biteni gayet iyi görüyorlar.
Psikolojik üstünlük sizde. Yeter ki doğru zamanda doğru hamleyi yapın.
Şahsen ben sıkıldım artık bu ayak oyunlarından. Kafes dövüşü artık bitsin istiyorum.
Kafes dövüşü bitsin de biraz voleybol gibi daha zevkli olan bir takım oyunu seyretmeye başlayalım. Futbol isteyen de futbol seyretsin tabii ki, ya da ne bileyim basketbol da olur. Yeter ki bitsin artık şu kafes dövüşü. Bitsin artık şu belden aşağı vuruşlar.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla