Site İçi Arama

siyaset

Güneşi görmüş buz gibi erimek

Millet ittifakının aday belirleme sürecinde yaşanan gel-gitler, 6’lı masanın halka bir türlü güven vermemesi ve bir dağılıp bir toplanması reisi Cumhur seçiminde halkın takdirini büyük ölçüde etkilemiş ve Erdoğan’ın tekrar seçilmesini sağlamıştı.

Facebook’ta bir şeyler yazmanın en güzel yanlarından biri, yıllar sonra yazılanları tekrar hatırlatması. 

5 yıl önce bugün, yerel seçimlerle ilgili bir yazı yazmıştım. O gün neler olduğunu hatırlamak, nereden nereye geldiğimizi görmek adına bu yazımı tekrar paylaşmak istedim. Millet ittifakı bileşenlerinin Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde yaptığı yanlışlar sebebiyle o günkü öngörülerimiz tam olarak çıkmasa da, yakın tarihimizde yaşananları bir kez daha anımsamanın tarihten ders almak adına doğru bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim. Sonrasında da 31 Mart 2024 yerel yönetimler seçimi sonrası, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güneşi görmüş buz gibi erime benzetmesi ile ilgili bazı değerlendirmelerim olacak. 

Ne yazmışız bakalım:

“Saat 23.21’den itibaren, saat gibi çalışan veri akışı, birileri tarafından şak diye durduruldu. Türkiye uyuyamadı, bir açıklama bekledi, sonra sızdık bir çoğumuz, birtakım vatansever gençler mücadelelerine devam ederken.

Sabah uyandık ve baktık ki, 23.21 verisi aynen duruyor. O anda kim öndeyse, o başkan ilan edilmiş birçok basın yayın organında, yani kalan oylar yok sayılmış. Hele ki, İstanbul gibi adayların birbirine çok yakın oy aldığı, sonuçların değişebileceği yerlerde bu tarz açıklamaların neresi etik, neresi ahlaki?

Türkiye’de beka sorunu var mı yok muydu ya bu seçimin ana teması hani, gördük ki evet varmış gerçekten, üstelik dıştan değil içten. Şimdi bir de güven ve ahlak sorunu eklendi.

2019 mahalli idareler seçimi göstermiştir ki;

Anadolu Ajansı görevini yapmamış veya yapamamıştır. Vergileri vatandaş tarafından ödenen ve başkanının atanmasının liyakat sahibi olmak yerine tanıdıklık çerçevesinde olduğu artık iyice anlaşılan bu kurumun başındakiler ve bu kurumun bağlı olduğu bakan derhal istifa etmelidir. Halkın, bir devlet kurumu olan AA’na inancı sarsılmıştır. YSK, tutarlı, doğru, gerçekçi ve manipüle edilmemiş sonuçları, zamanında açıklamayarak, bu sarsılmayı teşvik etmiştir. Halkın bu güven sorunu, kurumlarla kalmaz, politikacılara ve devletin tümüne sirayet ederse, ki maalesef bu ivme artmaktadır, devletine güvenmeyen halkların yaşadığı ülkelerde gelişmişlik söz konusu dahi olamaz ve 2023 hedefleri gerçekleşemez. 

Bu veri girişini durduranlar, halkın doğru ve zamanında haber almasına engel olanlar, milli iradeyi yok sayıp, alicengiz oyunlarıyla halkın iradesine ipotek koymaya kalkanlar, yalan yanlış bilgiler verenler, adil ve tarafsız mahkemelerce yargılanmadıkça, Türkiye’de 3-5 sene için seçimler biter ama ne beka, ne güven, ne de ahlak sorunu bitmez.

İstanbul özelinde, Binali Bey’in sonuçlar kesinleşmeden kazandık diye açıklama yapması, yılların tecrübeli siyasetçisine yakışmamıştır. Kendisine böyle bir açıklama yap diye telkinde bulunup bulunulmadığı bilinmemekle birlikte, bu açıklamanın kendi siyasi geleceği üzerine ipotek koyacağı aşikardır. 

Binali Bey’in, Ak parti kuruluş kadrolarında olup da bugün hiçbir görevi olmayan, bir nevi dışlanmışlar kervanına katılması beklenebilir. Bir diğer alternatif ise, yeniden bakan yapılmasıdır. Böyle bir teklif gelirse, artık kabul etmemeli ve torunlarıyla oynamalıdır.

İmamoğlu ise, yapmış olduğu basın toplantıları, bu toplantılardaki sevimli tarz ve tavrı, mağduriyetini izahtaki üslubu ve gerekirse koro kor mücadele edebileceği görüntüsü ile aslında sadece Büyükşehir’i değil, gönülleri de kazanmıştır. 1994’te aynı noktadan yani Büyükşehir belediye başkanlığından başlayan ve 25 sene sonra bugün Türkiye siyasetinin zirvesine oturan Erdoğan ile; kazandığı açıklanan ve elbet 5 senelik hizmeti görüldükten sonra başarılı bulunması durumunda İmamoğlu, 2023 haziranında yeniden karşı karşıya gelebilirler.

Türk halkı böyle zamanlarda hep mağdurdan yana tavır sergilemiştir. O yüzden Erdoğan, önündeki 4,5 yılı çok iyi değerlendirmeli, ötekileştirme politikalarından vazgeçmeli, gücü ile kimseyi mağdur etmemeli, ülkeyi başta ekonomi olmak üzere, güvenlik, özgürlük ve gelişmişlik seviyelerinde muasır medeniyet seviyesine çıkarmalıdır. 

Aksi takdirde Erdoğan, Cumhuriyetin 100’üncü yıl kutlamalarına, ancak eski Başkan ve değişiklik olmazsa, Ak parti genel başkanı sıfatı ile katılabilir.”

Evet 5 yıl önceki yazımız böyle bitmişti. Cumhur ittifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan, geçen sene Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Millet ittifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ikinci turda geçmiş ve yeniden Cumhurbaşkanı seçilmişti. Erdoğan, benzer bir oy oranına yerel seçimlerde de ulaşacağını düşünmüş olabilir, ama netice düşündüğü gibi olmadı. Aslında, Millet ittifakının aday belirleme sürecinde yaşanan gel-gitler, 6’lı masanın halka bir türlü güven vermemesi ve bir dağılıp bir toplanması reisi Cumhur seçiminde halkın takdirini büyük ölçüde etkilemiş ve Erdoğan’ın tekrar seçilmesini sağlamıştı.

Bu seçimden bir yıl bile geçmeden yapılan 31 Mart 2024 mahalli idare seçimleri sonucunda Erdoğan, Ak parti ve Cumhur ittifakı oylarında bariz bir düşüş olduğu görüldü. Erdoğan, seçim sonuçlarını değerlendirirken, bu seçimin kendisi, Ak parti ve Cumhur ittifakı için çok önemli bir kayıp olduğunu anlamış olacak ki, kendi tabiriyle “güneşte kalmış buz gibi erimemek” adına tedbirler almak zorunda olduğundan bahsetti. Bu tedbirlerin neler olacağını yaşadıkça göreceğiz. Ancak, şu bir gerçek ki, halkın kendisine ve Ak partiye teveccühünde azalmaya sebep olan ne varsa altında kendisinin imzası, politikaları, talimatları, söylemleri ve uygulamaları var. Ayrıca enflasyon ve hayat pahalılığı altında ezilen halk, Erdoğan’ın daha önce de ürettiği ve bir şekilde karşılık bulduğu, iç, dış güçler, lobiler, salgınlar gibi bahaneleri artık kabul etmiyor. Millet tarafından, ortaya konan bu bahanelerin kabul görmemesinin artarak devam etme olasılığından hareketle, buz gibi erimenin devam etmesi de çok muhtemeldir. 

Bu erime sürecinin yavaşlaması ve/veya tersine döndürülmesi için önümüzdeki süreçte üç husus gündeme gelebilir. 

Bunlardan ilki, Erdoğan’ın yönetimde radikal kararlar almasıdır. Bu kararların bugüne kadar alınamamış olması, bundan sonra da yapılabilirliğini zorlaştırmaktadır. Özellikle tasarruf artırıcı radikal tedbir ve kararlar ancak ve ancak Erdoğan’ın kendisi tarafından başlatılır ve de uygulanırsa bir anlam ifade edebilir. Aksi takdirde genele yayılmayacağı için istenilen tasarruf sağlanamayacak ve halk nezdinde bir anlam ifade etmeyecektir. Erdoğan’dan, Ak partinin ilk dönemlerine benzer radikal ve özellikle tasarrufla ilgili kararlar almasını beklemek de hayalden öteye gidememektedir. Örnek vermek gerekirse; Erdoğan, külliyeden köşke, hatta Keçiören’deki evine dönebilir mi? Ya da tek bir uçak, tek bir araçla gezilerini yapabilir mi? Bu ve benzeri radikal tedbirler alınmadığı müddetçe, bürokraside daha aşağıdakilerin bu tarz tasarruf tedbirleri almasını ve uygulamasını beklemek çok gerçekçi değildir. 

İkinci husus, ülkede radikal olaylar yaşanması durumunda alınacak olağanüstü hâl tedbirleridir. Terör eylemlerinin artması, büyük doğal afetlerin yaşanması ve savaş hali durumunda iktidarın güvenlikçi ve korumacı politikaları uygulaması yoluyla Ak parti ve Erdoğan’a oy artışı sağlanabilir. Ancak burada özellikle 2015’te iki seçim arası dönemde yaşanan ve Ak partinin oylarının artmasına sebep olan terör eylemlerindeki artışa benzer bir durum bu sefer halkta çok daha büyük bir negatif tepki yaratabilir ve buz gibi erime hızlanabilir. Keza doğal afet durumunda ne kadar iyi hizmet edilirse edilsin, yerel yönetimlerde çoğunluğu ele geçirmiş CHP belediyelerinin de halka inen hizmetleri yüzünden oylarda beklenen artış sağlanamayabilir. Savaş hali ise, halk desteğinde çoğunluğunu kaybetmiş ve ikinciliğe düşmüş bir parti ve liderinin alabileceği bir karar değildir. 

Bu durumda, buz gibi erimemek için önce Erdoğan’ın kendisini değiştirmesi, gerçek bir özeleştiri yapması gerekmektedir. Bu değişiklileri kendisi zaman zaman dile getirmiş, niyetlenmiş ama yapmamış, yapamamıştır. Bu sefer de yapabilmesi zor gözükmektedir. O zaman buzun da erimesi neredeyse kaçınılmazdır.  

Gelelim üçüncü hususa. Yukarıda bahsedilen ilk iki hususun uygulama zorluğu ortadadır. Sadece üçüncü husus bu erimeyi tersine çevirebilir ki, bu husus, CHP’nin geçmişte yaptığı hatalı politikalara dönmesi, parti içi kavgaların/hiziplerin kamuoyuna mal olması ve özellikle de yeni seçilen belediyelerin hizmette başarılı olamamasından geçer. Böyle olmasa bile, böyleymiş gibi gösterilmesi, algı yönetimi yoluyla CHP’nin halk desteğinin azaltılması için politik bir uğraşı olması muhtemeldir. Bu üçüncü ve son hususun gerçekleşmesine engel olmak, CHP ve yönetiminin önümüzdeki dönemde yapması gereken en önemli görevidir. 

Ezcümle, CHP tüm kadrolarıyla geçmiş dönemdeki yerel yönetim başarılarını bu dönem de taçlandırabilirse, Erdoğan’ın partisi ve ittifakı ile birlikte güneşi görmüş buz gibi erimeye engel olabilmesi pek de mümkün gözükmemektedir.

Doç.Dr. Ersoy ÖNDER
Doç.Dr. Ersoy ÖNDER
Tüm Makaleler

  • 04.04.2024
  • Süre : 4 dk
  • 718 kez okundu

Google Ads