Site İçi Arama

siyaset

Tuz Kokar mı Kardeşim?

Tuzun kendisine has bir kokusu vardır da, genelde tuz kokmaz diye bilinir. Bu söz, olmayacak derecede işlerin kötü durumda olmasını ifade eder. Tuz kokmaz, ama bakın tuz bile koktu diye ironi yaparız.

Tuz kokmuş daha ne olsun!

Böyle deriz değil mi? Tuz kokar mı gerçekten?

Bence tuzun da kendisine has bir kokusu vardır da, genelde tuz kokmaz diye bilinir.

Ama bu söz daha çok olmayacak derecede işlerin kötü durumda olmasını ifade etmek için kullanılır.

Tuz kokmaz, ama bakın tuz bile koktu diye ironi yaparız.

***

Tuz nedir?

Bir madde, kimyasal açıdan bir bileşik. En çok bilineni sodyum ve klor elementlerinden oluşmuş olan sodyum klorürdür. Kimyasal formülü NaCl

Potasyum klorür de tuz olarak bilinir. Kimyasal formülü KCl

Bir de potasyum sülfat biliyorum, kimyasal formülü K2SO4

***

Valla benim bildiğim sofra tuzu var, sonra markette deniz tuzu da satılıyor, iyotlusu da var.

Bir de son zamanlarda Himalaya tuzu diye bir tuz satıyorlar markette, hani şu pembe pembe olan tuzlar.

Bir işimizde SPA bölümü vardı, orada yaptığımız saunalar arasında bir de tuz odası yapmıştık. O odanın duvarları bu Himalaya tuzunun bloklar şeklinde olanları ile kaplanmıştı. İlginç bir rengi var Himalaya tuzunun.

Bence diğer tuzlardan pek bir farkı yok da, moda olmuş ya, o yüzden fiyatı da yeterince yüksek.

***

Bir de tuz deyince benim aklıma bizdeki tuz gölü geliyor, kepçelerle kamyonlara dalmışlardı senenin birinde, resmen loderlerle kamyonlara yüklüyorlardı gölün tuzlarını. Bir zamanların tuz gölünden artık bir göl kaldı mı ortalıkta bilmiyorum, haritada halen daha gösteriyorlar, ama kurudu gitti galiba artık. Zaten derinliği de çok değildi bildiğim kadarıyla. En derin yeri bir iki metreydi galiba.

Tuz gölü ve sofralarımıza kadar gelen tuzları!

O kadar tuzlu suda balık yaşıyor muydu acaba?

İnternette bir haberde Konya havzasında 15 balık türü yaşadığı yazılmış. Haberde bunlardan 14’ünün neslinin tükenme tehlikesinde olduğu yazılı. Bu türlerden bazıları tuz gölünde de yaşıyormuş.

Demek ki o kadar tuzlu olsa da balık da varmış gölde.

Ortalıkta kalan bir gölden bahsedilmesi de ilginç gerçekten.

Dünyada bizdeki gibi tuz gölleri oldukça az bildiğim kadarıyla.

Değerini bilmemiz lazım!

Anlayana artık diyeyim.

***

Sanırım tuz deyince sırada bir de kaya tuzlarını saymalıyım.

İzlediğim bir belgeselde dağlarda dağ keçileri kaya tuzu olan yerlere ulaşmak için ne engeller aşıyorlardı.  Annesi yavru oğlağa tuz kaynaklarının yerini gösteriyordu.

Keçiler sever tuzu.

Kaya tuzu sofra tuzu gibi değildir, kristalleri daha büyük taneli olur. Kalitesiz tuzlardan sayılıyor.

Daha çok hayvan yemlerine katılır kaya tuzları. Rahmetli dayım dükkanının önünde çuvallarla satardı. Ben küçüktüm o zamanlar, ama gayet iyi hatırlıyorum tuz çuvallarını.

***

Rusya’da kış aylarında yollara ve kaldırımlara tuz serperler, tuz buzlanmayı önler.

Sanırım serpilen bu tuzlar da kaya tuzu olmalı.

***

Bir de terimiz ve özellikle gözyaşlarımız tuzlu olur.

Demek ki tuz bizim de ihtiyaç duyduğumuz bir şey.

Gerçi yaşı ilerlemiş olanlara doktorlar tuzu yasaklıyorlar.

Eğer tuz ihtiyacımız olan bir şey ise neden yasaklıyorlar ki?

Tansiyonu yükseltiyor diyorlar, ama sonuçta ter ve gözyaşı ile vücuttan atıldığına göre ihtiyaç kadarını her yaşta almak lazım gibime geliyor benim.

Neyse, bu konuyu uzmanlarına, yani doktorlara bırakayım.

Ben zaten yemeklere özel tuz falan serpmem sofrada, tuzu çok olmadıktan sonra her türlü yemeği tabağa konduğu tuzuyla yemeyi severim.

***

Tuz beyaz olur, ama bakın çalıştığım bir şehre özel siyah tuz da görmüştüm ben.

Kostroma diye bir şehirdi bu bahsettiğim, Moskova çevresindeki şehirlerden biri.

Marketlerde şehre özel siyah tuz satıyorlardı Kostroma’da. Oraya özel bir tuzmuş.

Benim hanım bazen kendisinden beklemediğim şekilde batıl inanç sahibidir.

Yemeklerde falan kullanmamıştı getirdiğim siyah tuzu, siyah olduğu için çekinmişti.

Nedense dolapta bir yerlerde bunca senedir durur o Kostroma’dan aldığım siyah tuz.

***

Nedir kimyasal özellikleri tuzların?

Öncelikle suyun donma seviyesini düşürüyor bildiğim kadarıyla.

Tuzlu su donmaz!

Donar da, oldukça düşük ısılarda donar.

Mesela denizlerde kutuplarda ya da kutuplara yakın yerlerde donar deniz suyu. Deniz suyu donduğuna göre tuzlu su da donuyor demektir.

İnternette suya %10 tuz eklediğinizde donma sıcaklığı -6'ya kadar iner. %20 tuz eklediğinde ise -16 dereceye kadar donmaz diye bir bilgi var. Bu bilgi her türlü tuz için mi geçerlidir orasını bilmiyorum. Farklı farklı tuzlar olduğuna göre bu değerler de her tuz için farklı olabilir.

Isı sıfırın altına düşse de denizlerin donmamasının sebebi denizlerde suyun tuzlu olması yanında bir de sudaki dalgaların da denizlerin donmamasında etkisi vardır.

Dalgalar da suyun donmasını engeller.

O yüzden denizler sadece oldukça soğuk olan yerlerde donar.

Antarktika ve Kuzey Buz Denizi’nde ısı oldukça düştüğü için buralarda denizler donar. Yani kutuplar çevresinde denizler donar.

Ama göller ve akarsular hava soğur soğumaz hemen donar. Sadece akarsular biraz daha geç donar, çünkü akıntı donmayı engeller.

Bizde akarsular suyun belli bir akışı olduğu için çoğu yerde donmaz, ancak Rusya’da akarsular da donar.

Hem de oldukça kalın bir buz kalınlığı olur akarsular dolduğunda.

Nereden biliyorsun demeyin, bizzat Yenisey Nehrinin buzlarının çözüldüğü anı gözlerimle görmüştüm.

Donmuş nehirde balım tutmuşluğumda olmuştu. Yaz geldiğinde nehrin buzları kırılarak önüne ne gelirse Kuzey Buz Denizi’ne sürükler. Tam da bu dönemde neredeyse bir ay şehrin ana kara ile uçak dışında bağlantısı kalmaz.

***

Bir de tuzun ruhu vardır.

Daha doğrusu tuz ruhu derler ya, bir de kezzap delerdi eskiden, bunlar evlerde eskiden bolca kullanılan temizlik malzemeleriydi.

Aslında bildiğimiz asitlerdir bunlar.

Biri hidroklorik asittir, diğeri de sülfürik asit.

Kimyasal olarak nelere tuz diyoruz?

Tam olarak tanımını arıyorsanız iyonlar ile ilintili kimyasal bir tanımı var tuzların.

Ancak basitçe asitler ile bazları karıştırdığımız zaman ortaya çıkan bileşiğe tuz denir diyebiliriz, asit ve bazlar karışınca her ikisinin de yakıcı özelliği gider ve reaksiyon sonrasında ortada su ve tuz kalır.

Normalde her ikisi de cildimize yakıcı tesir verir, ne asite elimizi sürebiliriz, ne de bazlara elimizi sürebiliriz.

Ama ikisini karıştırınca zararsız hale geliverirler, karışınca su ve tuza dönüşürler.

***

Evet, tuz suda erir.

Bakın bu da bir diğer fiziksel özelliğidir tuzun.

Fiziksel özelliklerinden ilki yukarıda bahsetmiştim, suyun fiziksel olarak donma seviyesini düşürüyordu.

Fiziksel olarak ikinci özelliği de tuzun suda erimesidir.

***

Sözlük anlamına girmeyeceğim, sözlükte tanımını hazırlayanlar tuz için kendilerince bir açıklama yapmışlar, ama bana bu tanım yeterli gelmedi.

Kimyadaki tanımı ise katyon ve anyonlardan oluşan iyonik bileşik diye geçiyor.

Kimyasal olarak tuzlar asitlerdeki eksi yüklü iyonlarla (anyon) bazlardaki artı yüklü iyonlardan (katyon) meydana gelir denmiş.

Kimyada diğer bir tanımı da asidik bir bileşik ile bazik bir bileşiğin tepkimesinden açığa çıkan kimyasal madde olarak geçiyor.

***

Tuz üzerine yazacak daha çok şey var.

Sağlığımız için öneminden tutun, elektrik açısından suyun geçirgen olmasını sağlamasına kadar daha çok şey yazılabilir tuz için. Daha önce yazmıştım, tuz iyi de bir ısı tutucudur.

Hatta masalı bile var bildiğim kadarıyla, hani seni tuz gibi seviyorum demiş ye kral babasına, babası gücenmiş, sonra da kral baba bir şekilde tuzun önemini anlamış ve bunu söyleyen evladının onu ne kadar çok sevdiğini anlamış.

Kısacası tuz kokar mı, kokmaz mı tam olarak bilemedim.

Ancak tuzun koktuğu günlerden geçiyoruz.

Neresinden tutacağımı bilemiyorum gündemin, ekonomik açıdan zaten yeterince kötü yönetiliyoruz, eğitim deseniz gelinen nokta ortada.

Bir tek hanım voleybolcular kalbimize bir sevinç katıyorlar, ama onlar da geçen seneki performanslarını gösteremiyorlar gibime geliyor. Bu kadar ağır bir program altında ufak tefek sakatlıkları da bu duruma sebep oluyor diyebilirim, ancak yine de çok daha uyumlu bir takım oyunu oynamalarına alıştık galiba, bu sene daha o beklenen performans seviyesine ulaşamadılar.

Yine de Amerika etabından yenilgisiz olarak dönmeleri de epey sevindirici oldu. Ayrıca arada kaybettiğimiz maçlara rağmen halen daha dünya birinciliğini elimizde tutuyor olmamız da gurur kaynağı oluyor.

Darısı erkek voleybolcuların başına diyeyim.

***

İşte o yüzden tuz daha fazla kokmadan umarım ülkece kısa zamanda düze çıkarız da, artık o derinden hissettiğimiz yürek sızıları yakın zamanda biraz olsun diner diyerek bitireyim yazıyı.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 04.06.2024
  • Süre : 4 dk
  • 1269 kez okundu

Google Ads