Site İçi Arama

strateji

Serbest Enerji Nedir? Küresel Isınmayı Önlemek Olası mı?

Elektrikli otomobillerin artık Avrupa’da ve Amerika’da çok daha popüler olması, her bir yana güneş enerjisi panelleri kurulması, rüzgâr türbinleri ve diğer yeşil enerji kaynaklarına yönelinmesi sayabileceğim birkaç önlem.

Küçüklüğümden beri insanlığın bir gün dünyayı yaşanamaz bir yer haline getireceği üzerine kitaplar okuyorum.

Bunlardan ilk hatırladığım günün birinde çılgın bir bilim adamının (burada adam diyorum, çünkü kitaptaki karakter gerçekten bir erkekti!) dünyada çıkan kimyasal savaş sonucunda tüm insanlığın ölmesi üzerine bir romandı. 

Uyanık bilim adamımız kimyasal bombaları kendisi patlatmadan önce atmosfer dışına bir uzay aracıyla kaçmış ve sonra da bombaların kimyasal etkisi geçtikten sonra durumu yerinde incelemek için dünyaya geri dönmüştü. 

Bu bahsettiğim romanda o zamanlar iki kutuplu olan dünyada bugün yerinde gördüğüm ve içinde yaşamakta olduğum Moskova’daki gibi yeraltı metro hatlarından, tünellerden bahsediliyordu. Yıllar sonra bu tünellerden bahsediyormuş yazar romanında demiştim kendi kendime ve romanda güya karşı tarafın gorillere insan beyni nakliyesi yaptıklarından, o derin metro tünellerine kimyasal gazın etki etmemesi sebebiyle bu insan beyinli asker gorillerin tüneller içerisinde halen daha yaşamakta olmasından falan bahsediliyordu.

Adamımız ilk iş olarak çok merak ettiği karşı kutup topraklarına gitmiş ve buraları inceliyordu.

Tabii Sovyetler ya da Amerikalılar denilerek bahsedilmiyordu romanda, artık yazar ne ad vermişse o karşılıklı kutuplara, şimdi hatırlamıyorum inanın, o adlarla bahsi geçiyordu romandaki iki kutuplu dünyadan.

Romandan aklımda kalan bir başka detay da, bilim adamının kendi ülkesinde belli bir tarihten sonra güya bebeklere bir aşı yapılmaya başlanmış olması sebebiyle ve geliştirdiği bu kimyasal bomba aşı yapılmış çocuklara etki etmemiş olduğu için şaşkınlık içine düşmüş olmasıydı.

Kendi ülkesinde yanlış hatırlamıyorsam on bir ya da on iki yaşına kadar olan çocuklar şehirlerde halen daha yaşıyorlardı.

O da aralarından birkaç çocuğu kaçırıp laboratuvarında hazırladığı eski kimyasal formülü geliştirerek bu çocuklar üzerinde uygulamıştı ve yeni formülün çocukları da öldürdüğünü test ettikten sonra mutlu ve mesut bir şekilde kendiyle gurur duymuştu.

***

Bugün düşününce ne kadar canavarca hisleri olan bir roman okumuşum o yaşlarda diye hayrete düşüyorum.

Romanın adını ve yazarını gerçekten hatırlamıyorum. 

***

Ben küçükken çok kitap okurdum. Annemden ne kadar terlik yediğimi söylesem şaşırırsınız sırf bu yüzden, bir daldım mı romana hiçbir şeyi gözüm görmezdi. 

Ne yemeğe zamanında katılırdım ne de bazen okula zamanında yetişebilirdim. 

Annem de ne yapsın zavallı, bir yandan kitap okuduğum için seviniyordu muhtemelen, ama bir yandan da elli defa gel artık sofraya diye diye sinirleniyordu ve terlik uçuyordu kafama.

***

Bu arada bahsettiğim romandaki bilim adamı gerçekten çok ürkütücü bir karaktere sahipmiş, düşündükçe ürperti geliyor içime.

Geçenlerde taksiciyi öldüren maskeli yolcu da benzer bir gaddar karaktere sahip muhtemelen. 

Toplum olarak çok kötü bir yola girmiş gibiyiz sanki. 

Bu aralar coştu millet gerçekten.

Sonumuz hayırlı olsun.

***

Neyse, bu uzun girizgâhtan sonra gelelim asıl konuya.

Sadece küçüklüğümde okuduğum kitaplarda değil, bugün birçok bilim kurgu filminde de insanlığın sonunu kendisinin getireceği üzerine senaryolar yazılıyor. 

En son izlediğim bir dizi filmde ve devamında çekilmiş olan bilim kurgu filminde de bilim insanlarının insanları sakinleştirmek üzere atmosfere saldıkları bir gaz yüzünden, önce insanların bir kısmının çıldırıp vahşileştiğinden ve kalanların da gazın etkisiyle oldukları yerde öldüklerinden bahsediliyordu. 

Filmde bir şekilde kurtulanlar da evrende çeşitli yerlerde koloniler kurarak yaşamaya başlamışlar. 

Filmin konusu kısaca böyle bir şeydi.

Dizinin adı da aynı mıdır bilmiyorum, ama filmin adı “Gizemli Yolculuk Serenity”.  

Filmde beğendiğim film sanatçılarından Morena Baccarin ve Summer Glau oynuyor.

Böyle filmleri sevenlere tavsiye ederim. Ama önce dizisini seyredin, çünkü film dizinin devamı niteliğinde.

***

Günümüzün en önemli sorunlarından biri küresel ısınma ve ben de bu konuda geçtiğimiz günlerde aklıma takılan sorulara da cevaplar aradığım birkaç yazı kaleme almıştım.

Evet, dünyada karbon salınımını düşürmek için bilinçli ve duyarlı birçok insan, bir kısmına aktivist de diyebiliriz, konuya dikkat çekici girişimlerde bulunuyorlar. 

Ayrıca özellikle bilim insanlarının da bu konuda ne yapılabilir diye türlü türlü görüşleri ortaya çıkıyor.

Yeşil enerji dediğimiz ve karbon salınımı nispeten fosil yakıtlara nazaran çok daha az olan enerji kaynaklarına geçişi teşvik edici birçok devlet projeleri de bugünlerde gündemde.

Elektrikli otomobillerin artık Avrupa’da ve Amerika’da çok daha popüler olması, her bir yana güneş enerjisi panelleri kurulması, rüzgâr türbinleri ve diğer yeşil enerji kaynaklarına yönelinmesi sayabileceğim birkaç önlem.

Tabii bir de benim favorim olan yakıt hidrojen konusu var.

BMW bile yakın zamanda yakıt hidrojen ile çalışan yeni motorunu büyük bir lansman ile dünyaya tanıttı.

Yani ben halen daha gelecekte hidrojen ile çalışan araçların çok daha popüler olacağı görüşündeyim.

Dünya küresel ısınmanın durdurulması için bir reaksiyon gösteriyor da, bu çabalar ne kadar fayda sağlıyor, işte orası bir soru işareti.

Şimdilik bu sorunun cevabına “oldukça az!” diyebiliriz.

Fabrikalar son kapasiteleri ile çalışmaya devam ediyorlar ve atmosfere saldıkları karbon esaslı gazlar, en azından karbondioksit gazı küresel ısınmanın ana sebebi olarak gösteriliyor.

Fabrikaların kapılarına kilit vurulamayacağına göre ve dünya ekonomisinin bu seviyelerden çok daha ötelere gitmesi zorunlu olduğu için, tüm bu fabrikalar, yani benim tanımımla fosil yakıtlı enerji canavarları çalışmak zorunda. 

Bu durumda acaba başka bir şeyler yapıp da küresel ısınmanın engellenmesi mümkün olamaz mı?

***

İşte bugün bilim insanlarının cevabını bulmaya çalıştıkları bir başka soru da bu!

Madem fabrikalar çalışmak ve karbon salınımı yapmak zorundalar, öyleyse biz de küresel ısınmayı başka bir yolla engelleriz!

Ne olabilir bu başka yol?

***

Gelin beraber düşünelim. 

Dünyayı ısıtan nedir?

Güneş! En büyük enerji kaynağımız güneş. Yaşamın kaynağı aynı zamanda!

Peki güneşten gelen ışınları bir şekilde bir miktar engellemenin bir yolu yok mudur acaba?

Mesela dünya ile güneş arasına koyacağımız bir panel ile, bir ayna ile bunu yapmak mümkün olmaz mı?

Ölçüp biçip en küçük boyutlu aynanın nereye konulacağı bulunabilir ve teknik olarak da bunu yapmak mümkün sanırım.

Çok değil, araya koyacağınız böyle bir yansıtıcı ile gelen ışınların %3-%5’ini engellesek yeter zaten. 

Bu konuda daha önce yazdığım yazılarda dünya çevresindeki uzay boşluğunun ne kadar soğuk bir yer olduğundan bahsetmiştim. Gelen ısı kaynağını kıstığınızda bu kadar soğuk bir ortama ısının fazlası kolayca kendiliğinden aktarılacaktır.

Madem ısı bir şekilde atmosferde sıkışıp kalakalıyor, o zaman biz de ısıyı kaynağından kısarız!

Bu düşünülen ilk yöntem!

***

Bir başka yöntem de atmosferin en üst tabakalarındaki o çok ince su buharı tabakasına bir şeyler yapmak. 

En üst tabaka bulutlar da diyebilirsiniz bu bahsi geçen tabakaya.

O seviyelerde ısı seviyesi oldukça düşük olduğu için bu ince su buharı tabakası bünyesinde buz zerrecikleri oluşuyormuş ve asıl sorunun yeryüzünden geriye yansıyan güneş ışınlarının bu buz zerreciklerinden tekrar gerisin geriye yeryüzüne yansımasıymış.

Atmosferdeki ısı tutma kapasitesi yüksek olan karbondioksit gazı ve diğer karbon bileşikleri sebebiyle de bu ışınların geri yansımasının küresel ısınmaya yol açtığı düşünülüyormuş.

İşte bu buz zerreciklerini bir şekilde eritip güneş ışınlarının gerisin geriye yeryüzüne yansıması engellenebilirse, karbon salınımından kaynaklı küresel ısınmaya engel olunabilirmiş.

Buz zerreciklerini eritmek için ise bu tabakaya kimyasal birtakım gazlar salınması düşünülüyormuş.

Ürktüm gerçekten bunu bir çözüm olarak ortaya koyan bilim insanları olduğunu öğrendiğimde.

Daha yeni filmini seyrettim dedim ya yukarıda, orada da güya sinirleri bozulan insanlığı sakinleştirmek için gaz salmışlardı da atmosfere, onca insanın ölümüne sebep olmuşlardı.

O senaryoydu gerçi, ama yine de doğanın dengesini bozacak böyle çılgın fikirler beni ürkütüyor.

Bazen bu bilim insanları mantıklı düşünemiyorlar gibime geliyor benim. Uğraştıkları konulara saplantı yapıyorlar ve çözüm diye ortaya koydukları fikirlerin olası risklerini çok iyi hesaplayamıyorlar.

Bazıları da küçüklüğümde okuduğum romanın kahramanı gibi kalpsizmiş gibime geliyor benim.

***

Bir başka çare de Satürn’de olduğu gibi dünya etrafına buz zerreciklerinden oluşmuş bir halka yapmak. 

Böylece dünyanın kuraklık olan ekvator bölgelerine daha az güneş ışığı ulaşmasını sağlamak ve yine ilk seçenekteki gibi güneş ışınlarını engelleyerek küresel ısınmanın önüne geçmek.

***

Tabii bu yöntemler teknolojik açıdan yapımı mümkün olsa da büyük ihtimalle finansal açıdan altından kalkılamayacak derecede pahalı çözümler. Biraz da gerçekçi çözümler değiller gibime geliyor.

Daha gerçekçi bir çözüm ise enerji kaynaklarından boşa harcanarak ısıya dönüşen serbest enerjileri bir takım enerji geri kazanımları ile tekrar tekrar değerlendirmek. 

Yani teknolojik amaçlarla fazladan harcanan enerjinin azaltılması. 

Bugün mesela elektrik santrallerinde soğutmaya ihtiyaç duyuluyor ve genellikle su dönüşümünden çıkan sıcak su soğutma kulelerinde soğutuluyor. 

Yani ısısı atmosfere salınıveriyor.

Bir yandan da şehirlerde ısınma amacıyla doğalgaz yakıyoruz.

Üstelik ısıtmaya çalıştığımız konutlar da ısı izolasyonsuz yapılar.

Halbuki elektrik santrallerinden boşa çıkan ısı bir yandan şehirlerin ısıtılmasında kullanılsa, buyurun işte size enerji tasarrufu.

Yapıları da ısı izolasyonlu yapsak çok daha az enerji harcaması yaparız.

Bu ve benzeri yollarla ihtiyaç duyulan enerjinin azaltılması mümkün ve bu çözümün küresel ısınmayı engellemeye katkısı yukarıda bahsettiğim uçuk kaçık çözümlerden çok daha fazla olacaktır gibime geliyor benim.

***

Bu amaçla Avrupa’da belediye başkanlarının yaptıkları çok güzel enerji tasarrufu projeleri olduğunu izliyorum internetteki videolardan.

Yerel seçimlere daha bir süre var, adaylar da daha yeni yeni belirlendi diyebiliriz. Halen daha belirlenmemiş adaylar var gerçi.

Ama bir yandan da seçim propagandaları başlamış durumda diyebiliriz.

Ben şu ana kadar kimseden şehri enerji tasarruflu bir şehir haline getireceğim diye bir vaat duymadım. 

Varsa yoksa çorba tercihlerimiz çoğalmıştır diyenler, mandalina fırlatanlar ve bir de şu but konusu. 

Vatandaş soruyor, nerde o but diyor, biz but falan görmedik kardeşim diyor. 

But mu dağıtıyorlarmış diye de meraklı gözlerle etrafına bakınıyor.

Yani belki de adaylar haklılar bu enerji tasarrufu konusuna girmemekte.

Lafı bile çıldırtıyor but deyince vatandaşı baksanıza. 

But dağıtacağım diyene oyunu verecek hemen önüne sandık koysanız bugün. O kadar aç millet!

***

İşte böyle, el alem nelerle uğraşıyor, biz nelerle.

Umarım bizim de ne yapsak da şu küresel ısınmayı engellesek diyeceğimiz günler gelir bir gün.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 05.02.2024
  • Süre : 4 dk
  • 641 kez okundu

Google Ads