Site İçi Arama

strateji

Türkiye ve Irak Arasında Su-Enerji İşbirliği, hidro-stratejik bağlamda önemli bir adımdır

Türkiye ve Irak arasında imzalanan antlaşma kapsamında, Irak'ın su kaynaklarının verimli, etkili ve sürdürülebilir kullanımını amaçlayan altyapı modernizasyonu ve inşaat projeleri Türk şirketleri tarafından üstlenilecek ve finansman, Irak petrol satışlarına dayalı bir sistem üzerinden sağlanacaktır.

Türk ve Iraklı bakanlar, 2024 Su Anlaşması'nın uygulanmasını sağlayan mekanizmayı imzaladı. Bu anlaşma, Türk şirketlerinin petrol bağlantılı finansman yoluyla Irak'ın su altyapısını modernize etmesinin önünü açıyor. Türkiye ve Irak, iki ülke arasındaki daha geniş kapsamlı bir çerçeve anlaşmanın parçası olarak, su alanındaki iş birliği projelerinin finansmanı için 2 Kasım 2025 Pazar günü bir "mekanizma belgesi" imzaladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su İşbirliği Çerçeve Anlaşması Kapsamındaki Projelerin Finansmanına İlişkin Mekanizma Belgesini imzaladı. Bu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2024 yılında Bağdat'a yapacağı ziyarette imzalanan Su İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının somut bir uygulama adımı niteliğindedir.

Bu mekanizma kapsamında, Irak'ın su kaynaklarının verimli, etkili ve sürdürülebilir kullanımını amaçlayan altyapı modernizasyonu ve inşaat projeleri Türk şirketleri tarafından üstlenilecek ve finansman, Irak petrol satışlarına dayalı bir sistem üzerinden sağlanacaktır.

Bu düzenlemeyle Türkiye, Irak'ın su altyapısının iyileştirilmesine ve su kaynakları yönetiminin verimliliğinin artırılmasına katkısını artırmayı hedeflemektedir.

Bu anlaşma su konusundaki görüşmeleri sadece klasik su paylaşma şartından çıkartıp bölgede suyu işbirliği içinde en verimli şekilde kullanılması konusundaki bir vizyonu ortaya koyuyor. Anlaşma nihai hedef olarak, ortak projeler aracılığıyla su kaynaklarının en verimli şekilde kullanılmasını amaçlıyor.

Küresel iklim değişikliği nedeniyle bölgedeki su kaynaklarının azalması ve bunun sonucunda oluşan su stresi Türkiye'de de hissediliyor.

Anlaşma gereğince Türkiye, Irak'ın su altyapısının geliştirilmesine ve su kaynaklarının daha verimli kullanılmasına katkısını artıracaktır. 22 Nisan 2024 tarihinde imzalanan "Su Alanında İşbirliği Çerçeve Anlaşması" ile 2 Kasım 2025 te imzalanan "Finans Mekanizması" belgesi, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerde yeni bir stratejik dönemin başlangıcına işaret etmektedir.

Anlaşma su yönetimi konusunda iki ülke arasında karşılıklı işbirliğini ve güveni arttırıcı bir rol oynayacak. İmzalanan anlaşma nihai hedef olarak bölgede suyun daha verimli kullanılmasını sağlamaya yönelik. Bunu da sadece su paylaşımı görüşmeleriyle değil su-enerji alanındaki yenilikçi bir işbirliği anlayışı ile gerçekleştirecek. İki ülke arasındaki bu işbirliği vizyonunda Irak’ın Kalkınma Yolu projesi de önemli bir rol oynayacak. 2024 Nisan ayında Türkiye, Irak, Katar ve BAE arasında IDRP’ye dair çok taraflı bir mutabakat zaptı imzalanmıştı.

Proje’nin Irak -Türkiye bağlantısı Asya/Avrupa lojistiğinde önemli bir “kısa yol” potansiyeli taşımaktadır. Bu proje Türkiye-Irak arasında ekonomik altyapı ve lojistik entegrasyonu arttırma potansiyeline sahiptir. Türkiye açısından bu proje, lojistik köprü işlevi kazanma fırsatı sunarken, Irak açısından da ekonomik gelişme potansiyeli sunmaktadır. Ancak projenin başarısının finansman, güvenlik ve jeopolitik parametrelere bağlı olduğu göz ardı edilmemelidir.

Bölgesel bir İşbirliği Vizyonu Var

Türkiye–Irak Su ve Enerji İşbirliği Çerçeve Anlaşması (2024)’nın Kalkınma Yolu Projesi ile eş zamanlı yürütülmesi bir tesadüf olmayıp işbirliğinin geniş bir bölgesel vizyonla ele alındığını göstermektedir. Bölgede GAP gibi bu işbirliğinin gelişmesini destekleyecek bir proje de mevcuttur. GAP’ın tarımsal üretim kapasitesi ile Kalkınma Yolu’nun sağladığı ihracat altyapısı birleştirildiğinde, tarımsal ve sanayi ihracatı için yeni bir lojistik hat ortaya çıkabilir.

Enerji ve Su Yönetiminin koordinasyonu Kalkınma Yolu ile birlikte bölgesel kalkınma için çok önemli bir dinamik oluşturacaktır. Bu vizyon, bölgede ekonomik büyümenin anahtarı olan su ve enerji güvenliğinin entegrasyonunun sağlanması ve uluslararası bir lojistik hattın oluşması açılarından Türkiye ve Irak arasında stratejik bir fırsat ortaya koyacaktır.

Bu yaklaşım Türkiye-Irak ilişkilerini klasik sınır ötesi su diplomasisinden çıkararak çok boyutlu bir su-enerji-ulaşım eksenine taşımaktadır. Ancak bu yaklaşımın bölgede uygulanmasına yönelik olarak bazı hidrolojik, jeopolitik, güvenlik ve finansman riskleri de mevcuttur. Türkiye Fırat ve Dicle nehir havzasını tek bir havza olarak kabul etmektedir. Bu havza için yapılan tek anlaşma 1987 yılında Türkiye ile Suriye arasında imzalanan “Protocol on Economic Cooperation” kapsamında, Türkiye’nin Suriye sınırındaki Fırat kolunda yıllık ortalama 500 m³/s debi bırakmayı taahhüt ettiği protokoldür. Bu protokolden sonra 1989 yılında Şam’da imzalanan “Suriye–Irak Su Paylaşımı Anlaşması’na göre Suriye Türkiye’den gelen suyun %58’ini Irak’a bırakmayı taahhüt etmiştir.

Türkiye, bu anlaşmayı resmen tanımamıştır. Türkiye’nin katılımı olmadan Fırat’ın uluslararası statüsü üzerinde üçüncü tarafın bir hüküm oluşturulamayacağını savunmuştur. Dolayısıyla, 1989 Şam Anlaşması, yalnızca Suriye ve Irak arasında bağlayıcı olmuş ve Türkiye açısından uluslararası hukukta yükümlülük yaratmamıştır. Ancak 2003 sonrası Irak’ın iç istikrarsızlığı ve 2011’den sonra Suriye iç savaşı nedenleriyle teknik komite toplantıları yapılamamış ve Fırat Nehri akışlarının ölçüm ve paylaşımı fiilen durmuştur.

Suriye’de süren siyasal belirsizlik Fırat’tan Irak’a ye bırakılacak olan suyun belirlenmesini erteleyecek gibi görünmektedir. Bu durumda Türkiye Suriye su-enerji işbirliği Dicle nehri suları üzerinden yürütülecek olup üç taraflı bir anlaşmanın imzalanması zaman alacaktır. Bu durum Irak’ın Fırat sularından yararlanmasına yönelik olarak belirsizliğin Türkiye’nin etkisi dışında devam etme riski doğuracaktır.

Bu risklerin oluşturacağı eşiklerin aşılabilmesi havzadaki su yönetimi anlaşmasının üç taraflı olması ve havzada siyasi belirsizliklerin ortadan kalkması ile doğrudan ilişkili olacaktır.

Araştırmacı Yazar ve Akademisyen  Dursun YILDIZ
Araştırmacı Yazar ve Akademisyen Dursun YILDIZ
Tüm Makaleler

  • 08.11.2025
  • Süre : 3 dk
  • 169 kez okundu

Google Ads