Medeni Bireyler, Medeni Toplum Olmak Neden Zor Bir Şeydir?
İnsanlık ne zaman bir medeniyet olarak kabul edilmiş bilen var mı? İnternette bu soruyu sorduğumda karşıma çıkan ilk site Kardashevden bahsediyordu. Kardashev’in ortaya koyduğu yöntem olan enerji kullanımı seviyesi medeniyetin bir ölçüsü olabilir mi gerçekten? O zaman benim dediğim gibi ateşin bulunuşunu insanlık için medeniyetin başlangıcı olarak kabul edebiliriz!
Hep yazıyorum, biz insanları diğer canlılardan ayıran bir sürü özelliğimiz var.
En başta da beynimiz bilinen tüm canlılardan daha gelişmiş halde, dolayısıyla da dünya üzerinde şimdilik mutlak hakimiyetimizi kurmuş durumdayız.
Şimdilik diyorum, çünkü kendi elimizle bir yandan bizden daha akıllı olabilecek yapay zekalar üretme derdindeyiz.
Bu konuya bu yazıda girmeyeceğim, çünkü bugünkü yazının konusunun bu olmasını istemiyorum.
***
Sizce evrim devam ediyor mu?
Bence devam ediyor.
Kimileri bu teoriye inanç dünyaları sebebiyle baştan karşı çıksalar da, evet, evrim var ve gerçek!
Hepimiz maymundan geliyoruz demiyorum tabii ki, ama ilk insanlar oldukça yabaniymiş diyebilirim. Yabani derken insanlığın bilinç seviyesi o zamanlar çok gerilerdeymiş. Bir sürü tanrılar uydurmuşlar ve hemen hemen akıllarının yetmediği her doğa olayını tanrıların gazabına bağlamışlar.
***
Evet, bence evrim var ve insanoğlu zaman içinde evrimleşmiş, daha da medeni bir yaşam kurmuş kendisine.
Evrim zaten çok ağır işleyen bir mekanizma.
Öyle gözümüzün önünde, hemencecik ilerleyişini görebileceğimiz bir kavram değil yani.
Ancak hem biz insanlar hem de hayvanlar sürekli bir evrimsel gelişim içerisindeyiz. Bitkiler ve böcekler dünyası da buna dahil tabii ki, hatta mikroplar ve virüsler evrimleşmeye çok daha yatkınlar.
Özellikle virüsler gözümüzün önünde değişim gösteriyorlar.
Mikroplar ve virüsler dünyasında evrimsel ilerleme dünyada var olan diğer canlılara nazaran çok daha hızlı oluyor diyebiliriz.
(İlerleme derken kasıt ne ise artık, belki değişim demeliyiz ilerleme yerine, en iyi ihtimal gelişme de diyebiliriz belki!)
Daha şunun şurasında kısa bir süre önce korona etkisinden kurtulmak için hangi aşıyı olacağımızı şaşırmıştık hatırlarsanız. Virüs sürekli şekil değiştiriyordu ve aşı üreticileri insanlara bu aşı en son evrimleşmiş virüse dayanıklıdır diye aşı pazarlıyorlardı.
Yine bir değişiklik geçirmiş galiba korona virüsü, “Eris” mi diyorlar son haline nedir? O ilk öldürücü virüs gibi değil etkileri anladığım kadarıyla, ancak Moskova’da marketlerde tek tük maske giyenlere rastlamaya başladım yine.
Neyse, bu aşı olayı pazarlama aşamasında kalarak arada dünyanın parasını kazananlar da oldu bence, ama korona gerçekten bir sürü ölüme sebep oldu bu arada.
Büyük bir salgındı, biz insanları da uzun bir süre oldukça çok yordu.
***
Aslında benim aklıma hayvanlar alemi takılıyor.
Bu evrim hızı ile ne zaman insandan başka bir canlı bir medeniyet kurabilecek acaba?
Medeniyet derken nedir bahsettiğin diyebilirsiniz.
Medeniyet nedir?
Nedir medeniyetin ölçüsü?
Bir başka canlı grubunun bir medeniyet kurduğunu nasıl anlayacağız?
***
Benim aklıma medeniyet deyince bedense hemen ateş geliyor, giyinmek de bir medeniyet ölçüsü olabilir tabii ki, ana ateşin bulunması gerçekten bir medeniyet kurabilmemiz için ilk adım olmuş diyebilirim.
Konuşmak? Bu da bir medeniyet göstergesi olabilir mi?
Bizim kadar değil, ama diğer canlılar içerisinde de birbiri ile iletişim halinde olanlar var.
Bir anlama kimi türler bence kendi aralarında konuşabiliyorlar bile diyebilirim. O yüzden konuşmayı medeniyet ölçüsü olarak saysak mı, saymasak mı, bakın ben bilemedim.
***
Başka neleri sayabiliriz medeniyetin ölçüsü olarak?
Aslında bu konuda zamanında kafa yoranlar olmuş.
Hatta bir takım medeniyet seviyesi ölçüleri de geliştiren olmuş aralarında.
Bunlardan biri de Rus astronom Nikolay Kardashev!
Sovyetler Birliği zamanında geliştirdiği Kardashev ölçeği birçok bilim çevresi tarafından kabul görmüş.
Hatta meşhur astronom Carl Sagan Kardashev’in medeniyet ölçeğini bir formüle de oturtmuş.
Bu ölçek enerji harcamasına bağlı olarak sıralanmış üç aşamalı, ya da 3 tipten oluşan bir medeniyet ölçüsü.
Birinci aşama gezegenlerine güneşlerinden düşen enerjinin tümünü kullanabilen medeniyetler diye geçiyor.
İkinci aşama gezegen seviyesinden yıldız seviyesine çıkıldığında, yani yıldızlarının ürettiği tüm enerjiyi kullanabilir hale gelindiğinde gerçekleşiyor.
Üçüncü aşama ise galaksi aşaması, galaktik seviye.
Galaksideki tüm enerjiyi kullanabilen medeniyetler bu aşamaya ulaşmış medeniyetler sayılıyor.
Tabii bence bu aşamalar biraz uçuk olmuş, biz daha bırakın güneşten dünyamıza düşen tüm enerjinin kullanılmasını, Carl Sagan’ın formülüne göre şu anda dünya çapında tüketilen enerjiyi 17.7 Terawatt olarak kabul etsek (yapılan hesaplar yaklaşık bu değeri bulabiliyormuş!), Kardashev ölçeği ile tüm insanlık olarak birinci seviyenin bile altındayız. Formüle göre insanlığın medeniyet seviyesi henüz 0.725 çıkıyor!
Formül logaritmalı bir formül. Yani birinci seviyeye ulaşmak için bugün tükettiğimiz enerjinin daha bir beşyüz katını tüketebilmemiz gerekiyor.
Bence bu imkânsız bir aşama. O yüzden bu ölçek biraz uçuk olmuş demiştim.
***
Kardashev böyle bir seviye düşünmemiş olsa da, formülden (0) sıfır seviyesini hesaplayacak olursak sıfır seviyesinin enerjisi 1 Megawatt çıkıyor.
Kendi başına 1 megawatt da az bir enerji olmasa da, kişi başı tüketilecek enerjiyi hesaplayacak olursak 8 milyar insan için 1 megawatt kişi başı oldukça az bir enerjiye tekabül ediyor, 1/8 miliwatt kişi başına (1 megawatt 1 milyar miliwatt demek). Evlerimizde kullandığımız en ekonomik LED lambalar bile saatte en düşüğü 5 watt enerji tüketiyor. Burada bahsedilen 1/8 miliwatt ise saniyede tüketilecek enerji demek, yani kişi başına saatte düşen enerji 0.45 Watt eder ki, bu en ekonomik LED lambalar bile bu enerji ile ışık vermezler.
***
Tabii Kardashev bizim için güneşten dünyaya ulaşan her saniyede 174 katrilyon watt enerji yerine tüm yaldızları dikkate aldığımızda ortalama saniyede 10 katrilyon Watt enerji tüketimi olsa birinci seviye için yeterli olur demiş.
Hesaplar bu değerler üzerinden yapılıyor.
Dediğim gibi bu ölçek bana biraz uçuk bir ölçek hissi verdi.
***
Biz dönelim gerçek dünyaya.
Dünyada gerçek anlamda medeniyetin bir ölçüsü var mıdır gerçekten?
Mesela kaldırım yükseklikleri medeniyet ölçüsüdür diyenler de var.
Ne kadar düşük kaldırım yüksekliği, o kadar yüksek medeniyet seviyesi diyorlar böyleleri!
Bizde kaldırımları araçlar park edemesin diye oldukça yüksek yaparlar ya, sanırım bu konuya dikkat çekmek istemişler böyle diyenler.
Şakası bir yana, bu ve benzeri karşılaştırmalar kültürler arası farklara dikkat çekmek için yapılıyor aslında.
Evet, bugün dünyada çok farklı kültürler var ve bu kültürlerden bir kısmı çağdaş medeniyet seviyesindeki kültürler olarak adlandırılıyorlar.
Biz insanlar birbirimizi kategorize etmeyi çok seviyoruz sanırım. Bu kategorizasyon da göreceli bir anlamda. Yani her birimiz diğerlerini kötüler konumdayız.
Aklıma fıkrası da geldi şimdi, hani köylü kadın şehirleri eleştirir ya kendince, o güzel aksanıyla şu şeherliler ne garip insanlar der, tüylü yamalağa şefftallı diyolla, sulu zırtlağa ilimon diyolla, ne garip şu şeherlilerin dilleri der kendince.
Yani aslında medeniyet anlamında kim kimden ne seviyede üstün, bence bu bir tartışma konusudur!
***
Ülkemizi muhasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız!
Bu değil miydi cumhuriyetin başlangıcındaki büyük amacımız!
Yani?
Bugünün medeniyetleri ne seviyedeyse biz de en az oraya kadar çıkacağız diyor işte Mustafa Kemal Atatürk!
Peki bu çağdaş medeniyetler seviyesi denilen şey ortalama bir seviye mi, yoksa en üst seviyede olan hangi medeniyetler varsa biz onların seviyesine mi çıkacağız hedefi konmuş?
Ya da bugün çağdaş diyoruz ya muasır yerine, yani çağdaş demek günümüzdeki medeniyetler demek, yaşadığımız çağa ait olan medeniyetler, aynı çağda birlikte var olduğumuz medeniyetler demek çağdaş medeniyetler!
Gerçi buradaki çağdaş terimi biraz anlam kayması yaşayarak üstün anlamı da edinmiştir ya, aslında muasır, yani çağdaş medeniyetler derken biz biraz da üstün medeniyetler seviyesine çıkacağız demek isteriz.
Nedense biz insanlar kimi medeniyetleri üstün görürüz kimi diğerlerinden.
***
Önemli değil tabii ki kimin üstün olduğu, kimin seviye olarak düşük kaldığı.
Biz daha medeniyet dediğimiz şeyin ne olduğuna karar veremedik ki yazımızda, önce bir medeniyet nedir ona karar verelim de, ondan sonra bakarız kimin üstün, kimin düşük medeniyet seviyesinde olduğuna.
İnsanlık ne zaman bir medeniyet olarak kabul edilmiş bilen var mı?
İnternette bu soruyu sorduğumda karşıma çıkan ilk site Kardashevden bahsediyordu.
Kardashev’in ortaya koyduğu yöntem olan enerji kullanımı seviyesi medeniyetin bir ölçüsü olabilir mi gerçekten?
O zaman benim dediğim gibi ateşin bulunuşunu insanlık için medeniyetin başlangıcı olarak kabul edebiliriz!
Sonuçta ateşin kullanımı da bir anlamda enerji tüketimi demek değil mi?
***
Gerçi Kardashev’in mantığına göre enerjinin gezegenin yıldızından gelmesi gerekiyor.
Bu bakış açısıyla dünyamızda güneşten gelen enerjiyi en çok kullanan canlılar bitkiler!
Bitkileri bir medeniyet sahibi olarak kabul edebilir miyiz?
Gerçi Kardashev tam olarak enerjinin güneşten gelmesi ile sınırlamamış enerji kaynağını, sadece bir karşılaştırma yapabilmek için enerji miktarını güneşe, ya da medeniyetin var olduğu gezegenin yıldızına bağlamış.
Yani önden bahsi geçenin bir medeniyet olduğunu kabul etmiş.
Biz de oldukça çok enerji tüketiyoruz, ancak tükettiğimiz enerjiyi bitkiler kadar faydalı amaçlar için harcamıyoruz.
Bitkiler bir medeniyet olsalar ve Carl Sagan’ın formülü ile hesap yapsak belki de bitki medeniyeti insan medeniyetinden daha medeni bir medeniyet çıkacaktır!
***
Bu arada medeniyet medeniyet deyip duruyorum, Türkçesi “uygarlık” aslında, İngilizcesi ise “civilization”.
Ben de bir inşaat mühendisi olduğum için biliyorum, İngilizler biz inşaatçılara “medeniyet mühendisi” derler (civil engineer).
Ne kadar komik değil mi?
Medeniyetin mühendisleri de var yani!
Acaba medeniyet mühendislikle ilişkili bir şey olabilir mi bu arada?
Bu mantıkla ben betonlaşmayı medeniyetin bir ölçüsü yapardım herhalde.
İnşaat mühendisiyim ya, inşaatçılar betondan başka bir şeyden anlıyorlar mı gerçekten?
***
Medeniyet sözcüğü çoğu sözcük gibi dilimize Arapçadan geçmiş ve aslında anlamı “şehirli” demekmiş!
Medine şehrinin adı da Arapça aslında “burası bir şehir yeridir” anlamında bir anlam içeriyor.
Yani Medine kent demek, şehir demek, şehir şehri diyoruz Medine şehri derken.
Medeniyetin Arapçadaki “şehir yeri” anlamı ise Aramice/Süryanice kökenli bir sözcüğe dayanıyor, “şehir yeri” derken aynı zamanda “hüküm yeri”, “yargı yeri” denilmek isteniyor.
İbranice “dyn” kökü ise Medine’nin de kökü, medeninin de kökü, yani aslında bu kök bugün bizim “din” dediğimiz sözcük. Medeniyet ve Medine aslında “din” kök sözcüğünden türetilmişler, “din” ise aynı zamanda “hüküm” demek, “yargı” demek!
Yani medeniyet derken bir yandan dinden bahsediyoruz, bir yandan da yargıdan.
Eylemlerimizi yargılama biçimi medeniyetin bir ölçüsü olabilir mi sizce?
Neyin normal bir eylem, neyin sakıncalı bir eylem olduğu zaman içinde değişse de insanoğlu tarihin bir aşamasında evrensel yargı sistemini kurmuş.
Çünkü birlikte yaşamaya başlamış ve birlikte yaşamak kurallar gerektirir.
Yargı ise tarih boyunca kurallara uyulup uyulmadığı ile ilişkili olmuş.
Yargı sisteminizin ne kadar iyi olduğu, ya da yargıya saygı seviyesi medeniyet seviyenizin bir ölçüsü olabilir mi sizce?
Yoksa yargı gücün yargısı olduğunda güç mü medeniyetin seviyesini belirler?
***
Sanırım medeniyet, ya da uygarlık seviyesi için çok çeşitli ölçütler ortaya konabilir.
Su kullanımı, paranın kullanımı, (para, Farsça “pare”den geliyor, yani aslında Türkçe bir sözcük değil. Pare, yani küçük parça, ama bir yandan da ödül!), hatta paranın ortaya çıkışı için gerekli olan şey terazinin, yani tartının bulunuşu olmuş.
Tüm bunlar medeniyetin bir ölçüsü ve başlangıcı olarak kabul edilebilir bence.
Bu arada doğru bilinen yanlışlardan biri de ilk paranın Lidyalılar tarafından bulunmuş olması.
Gerçekte ilk parayı bulanlar Çinliler.
Evet Çinlilerin ilk buldukları kâğıt paradır diye biliyoruz, ancak ilk madeni paranın da Çin’de kullanılmaya başlandığına dair kalıntılara rastlanmış, yani para medeniyetin beşiği Anadolu’muzda bulundu söylemi Çin’de bulunan ilk madeni paralar yüzünden artık yalan olmuş durumda.
Gerçi Lidyalıların hakkını da yemeyelim, üzerinde bir damga olan ilk madeni para yine Lidyalıların paraları.
Çinliler o eski tarihlerde kullandıkları madeni paraların üzerine henüz damga vurmayı akıl edememişler.
Damga ise ait olmanın göstergesi!
Yani damga önemlidir!
***
Belki de silahın bulunuşudur medeniyetin başlangıcı?
Silah derken ateşli silahlar değil kastım, hangi filmdeydi hatırlamıyorum şimdi, ama eline geçirdiği bir odun parçası ile üstesinden geldiği düşmanından sonra atalarımızın atalarından olan o goril benzeri ilk insanın odunu havaya fırlatma sahnesini hatırlıyorum bir filmden.
Bu medeniyet için bir başlangıç olabilir mi?
İnsanoğlu alet kullanmasını ilk kez o zaman öğrenmiş anladığım kadarıyla.
Bir dal parçasıyla bir delikten bir şeyler çıkaran canlılar var gerçi, kargalar bildiğim kadarıyla dal parçası falan kullanıyorlar.
Ancak onların bir insan seviyelerine çıkmaları için önlerinde çok uzun yolları var bence. Bizden uzun yaşıyorlar, ancak henüz beyinleri çok küçük.
Yalnız özellikle dişilerinin değerli ve parlak şeylere de pek hevesli oldukları biliniyor. Ne bulsalar parıldayan yuvalarına taşırlarmış.
Belki de medeniyetin başlangıcı insanın süslenmeye başlaması ile olmuştur? Olabilir mi?
Kargaların şanssızlığı, medeniyeti onlardan önce yakalamış bir insan ırkı olması, her zaman bir şeyin bir başkası tarafından sizden önce keşfedilmiş olması bir sorun teşkil eder zaten.
O yüzden bence kargaların hiç şansları yok!
***
Bu kadar farklı konuya değindim medeniyetin başlangıcı için, ancak bence insanlığın bir medeniyet olmaya yükselmesi çok daha güzel bir olaya dayanıyor olabilir.
Okuduğum bir makalede kemiği kırılan birini iyileştirmek, onu iyileşene kadar korumak ve beslenme dahil tüm ihtiyaçlarını gidermek insanoğlunun medeniyete attığı ilk adımdır deniyordu.
Bu tanıma ben de tüm kalbimle katılıyorum.
Çünkü sanırım medeniyetin gerçekte ne olduğunu bu tanımla çok daha iyi anlayabiliyorum.
Medeniyet yardımlaşmadır!
Dünyada biz insanlardan başka yardımlaşmasını bilen canlılar da var.
Demek ki, dünyada kurulu tek medeniyet bizim medeniyetimiz değil!
Henüz başka dünyalar ve başka medeniyetler bulunamadığına göre dünyamız üzerinde kurulu tüm medeniyetlere daha uzun zaman ev sahipliği yapmak durumunda.
Demek ki dünyamıza iyi bakmasını öğrenmemiz gerekiyor.
Medeniyetin başlangıcının ne ile olduğunun çok da önemi yok aslında. Önemli olan medeni olabilmek!
Medeni olmak ise bence öyle teknoloji ile, enerji tüketimi ile orantılı bir şey değil. Daha çok insanların birbirine saygıları, daha da önemlisi bu dünyadaki insan dışı medeniyetlere de saygıları ile mümkün.
Medeni olun ve medeni kalın diyerek bitireyim bu uzun yazıyı.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.