Şaman (Kam) Davulu Bize Ne Anlatıyor?
"Gök-Tanrı" inancında kam, din adamı görevini görür, fakat farklı kaynaklarda bu kişilerin büyücülükle uğraştığı da rivayet edilir. Şamanların ayinlerde kullandığı, ayin yapmak için gerekli gördükleri nesnelerin en başında davul geliyordu.
Tuaregleri anlatan yazımda kam davulunun simgesel özelliklerinin onların da kültüründe olduğundan bahsetmiştim. Gerçekten de Kam (Şaman) davulu ve üstündeki sembollerin anlamı bir davulun olabileceği mana derinliğinden çok daha fazla şeyi biz Türklere ve Tuareglere anlatır. "Gök-Tanrı" inancında kam, din adamı görevini görür, fakat farklı kaynaklarda bu kişilerin büyücülükle uğraştığı da rivayet edilir. Şamanların ayinlerde kullandığı, ayin yapmak için gerekli gördükleri nesnelerin en başında davul geliyordu.
Altay kavimleri ve Sakalar bu maksatla kullandıkları davullarına “tüngür” derlerdi. Davul, Türkler tarafından tarihin en eski devirlerinden beri kullanılmaktadır. Buna ait Çin kaynaklarında da kayıtlar mevcuttur. Türklerde davulun kasnağının yapımında genelde kayın veya sedir ağacı kullanılırdı. Buna çok önem verilirdi. Aynı şekilde davulun iç taraftaki sapı da bu ağaç türlerinden seçilirdi. Bu ağaçlar Türkler tarafından kutsal kabul edildiği için davul yapımında kullanılmakla birlikte esasında bu maksada hizmet eden ağaçlardı. Davulun yüzeyini teşkil eden derinin alınacağı hayvan da gelişi-güzel seçilmezdi. Bu seçimin av kültleri ile ilişkisi olduğuna inanan araştırmacılar en çok geyik ya da dağ keçisinin derisinin kullanıldığını söylerler.
Davul yapıldıktan sonra üzerine simgesel anlamı olan resimler yapılırdı. Davul yüzeyinin kozmik alemi yansıtacak şekilde boyanmasına özen gösterilirdi. Bu çerçevede davul yatay ve dikey bir hatla bölünürdü. Yatay ve dikey hat dört ana yöne işaret edebileceği gibi dünyayı gök ve yer olmak üzere iki parçaya daha bölerdi. Yatay hat kiriştir ve üzerinde çelik ya da çıngırak olduğu düşünülen resimler olurdu.
Bu bilgiler ışığında en bilindik Kam Davulu modeli olan, aynı zamanda Türk Mitolojisinin ana yansıması olan, Şaman davulunun üstündeki sembollerin anlamı şu şekildedir: Dünyayı yer ve gök diye iki parçaya böler. Bu çizgiyle çakışık çizgi ile de toplamda 4 parçaya böler. Kimi arkeolojik kazılarda bulunan kam davullarında bu çizgi yerine dünya ağacı kullanıldığı da görülmüştür. Yer ile gök arasına girmiş çelik ya da çıngırak.
Bu arada davulların üzerine çizilen uçmağ. İyi insanların öldükten sonra gittiği yerin uçmağ olduğuna inanılırdı. Günümüzdeki anlamıyla cennet kavramıyla eşdeğer bir isimlendirmeydi. Yeraltı alemi, Erlik Han’ın söz sahibi olduğu, kötülükler alemine verilen isimdi. Yine bugünkü isimlendirmeyle cehennem dediğimiz yere karşılık kullanılıyordu. Türk Şamanizm inancında gök, 17 kattan oluştuğuna inanılırdı. Kam buraya ancak bir kurban ve ruh aracılığıyla çıkabilirdi. Atlar "Gök-Tanrı" inancında en önemli kurban hayvanlarıydı. Ayrıca, ruhları gök alemine atların çıkartacağına da inanılıyordu. Bu sebepten ölenlerin yanında birden çok at gömüldüğü olurdu.
Türklerde kuşlar kutsal kabul ediliyordu. Yine gök alemi ile yer arasında bağlantı kurabilen canlılar olarak kuşlara önem verilirdi. Kuşların, kam denen kişiye yardımcı olduklarına, ruhlar alemine kamı taşıdıklarına inanılıyordu.
Geyikler, "Gök-Tanrı" inancında kutsal sayılan bir başka canlıydı. Bu nedenle kamın en önemli kurbanları arasında yer almaktan kurtulamazlardı. Bu geyikler, kamı gökler alemine çıkartabilsin diye kurban edilirdi.
Davulun üzerinde yer alan üç adet çizgi eğer ağacın altındaysa dağ anlamına geliyordu. Eğer gök alemine yakınsa gök kuşağı olduğu var sayılırdı. Buradaki üç çizgi, dağ ve üstündeki de ağaç da yaşam ağacı ya da ulu kayın ağacı olarak betimleniyordu.
Buradaki kişi sayısı, 6, 7, 8 veya 9 olacak şekilde kurgulanıyordu. Bunlar da kama yardımcı ruh olma işlevine sahipti. Gök-Tanrı inancında davul üzerine çizilen kız resimlerinin aynı zamanda peri olduğuna da inanılıyordu. Dolayısıyla kuşlar, atlar, geyikler, insanlar hep kamların göğe ulaşmalarına vesile olan, yardımcı olan ruhlar olarak kabul ediliyordu. Gök alemi, Tanrı Ülgen’in de oturduğu yerdi. Burada, Ay, Güneş ve yıldızlar vardı....
Kaynakça
Sadettin Gömeç, Şamanizm ve Eski Türk Dini, Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 4, s.43
Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s.96-99
Metin ÖZ, Türk Kültür Tarihinde Ekolojik İzler, s.34