Türk-Moğol İmparatoru: Cengiz Han (Son)
Bugün Cengiz Han’ın arkasında bıraktığı bu mirasa sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum. Her şeyden önce adı Cengiz olan herkesi selamlıyorum. Bu büyük insanın değerini bilen ailelerde, geleneksel olarak Cengiz ismi nesilden nesile aktarılıyor. Çünkü Anadolu insanı biliyor ve takdir ediyor: Cengiz Han bizden biriydi, bizim aramızdan çıkan, tarihin gördüğü en büyük komutanlardan ve savaşçılardan biriydi.
Cengiz Han’ın Tarihi Önemi:
Cengiz Han ve İmparatorluğu ile yazı dizisinin sonuncusu olan bu yazıda, Cengiz Han’la ilgili tamamlayıcı bilgileri dikkatinize sunmak istiyorum.
Cengiz Han; doğum adıyla Temuçin, 1162-1227 yılları arasında yaşayan, Türk-Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk Kağanı olan Moğol komutan ve hükümdardır. Çocukluk adı olan Timuçin, Çince ''Mükemmel Savaşçı'' anlamına gelen ''Çeng-sze'' kelimesinden gelmektedir. Cengiz sözcüğü, Cengiz Han’ın tarihi kişiliğinin yansıması olmuştur.
Cengiz Han konusunun neden bu kadar birbirine zıt kavramlarla tamamen farklı bir şekilde anlatıldığını ifade etmekte fayda görüyorum. Daha önce, Avrupa tarihçilerinin ve siyasetçilerinin kahramanlaştırdığı, kutsallaştırdığı kendi liderlerini inceleme fırsatı bulmuştum. Ortalama Batılının gözünde kendi medeniyetlerinin dünyada bugün sahip olduğu zenginlik seviyesi, dünyanın son beş yüzyılına öncülük etmeleri, bugün modern toplum olarak bildiğimiz ‘tanımlamanın’ karşılığının Batı toplumu olması, zamanla Batılıların, diğer toplumları ve özellikle de Türklere, Moğolları, Müslümanları kendilerinden daha aşağı medeniyetler olarak görmeleri yanılsamasını doğurmuştur. Oysa, 1500 yılına kadar Avrupa’da Antik Yunan ve Roma medeniyetleri olmasına rağmen, esas ağırlık merkezi Endülüs’te, Ortadoğu’da, Çin’de ve en önemlisi Türk dünyasındaydı. Türklerle iç içe bir hayat süren Moğollar, Orta Asya steplerinde özellikle Cengiz Han’ın liderliğinde tarihin gördüğü en büyük imparatorluğu kurmuşlardır. Bu büyük imparatorluk sonradan kendi içinde bölünse de, parça parça günümüze kadar ayakta kalan bir Türk-Moğol devlet geleneğini yaşatmışlardır.
Örneğin, Cengiz Hanın büyük oğlu Cuci’nin oğlu olan Batu Han, 1205 – 1255 yılları arasında yaşamış olup, Türk-Moğol İmparatorluğu'na bağlı Altın Orda'nın kurucusudur. 1240 - 1255 yılları arasında bugünkü Rusya’nın merkezinde kurduğu Altın Orda Devleti'ni ölünceye kadar yönetmiştir.
Cengiz Han’ın Ordusu ve Türkler:
Cengiz Han’ın kurduğu bu imparatorluğun ordusunun başkomutanı, günümüzün Genelkurmay Başkanı diyebileceğimiz kişisi, bir Türk generali olan Sabutay idi. Ayrıca, kendisine bağlı 11 tane ordu bulunuyordu ve bunlardan yine sekizinin komutanı Türk kökenliydi. Ordunun %80’ini Türklerden meydana geliyordu. Burada üzerinde durmak istediğim nokta, Cengiz’in etnik kökeninin Türk veya Moğol olmasının pek öneminin olmadığını belirtmektir. Neticede babası Moğol, annesi Türk olan tarihin en büyük liderlerinden birisini konuşuyoruz. Günümüz ulus-devlet anlayışının olmadığı 13. Asırda, Cengiz Han kendi kavmine dayanan, İbn-i Haldun’un ifadesiyle asabiyete dayalı bir devlet geleneği ile imparatorluğunu kurmuştu. Bu imparatorluğu, Orta Asya’da yaşayan tüm kavimleri başarıyla dahil etmiş, imparatorluğunun ‘herkesin imparatorluğu’ olarak kabul görmesini sağlamıştır.
Cengiz Han, yaman bir savaşçı olmasına rağmen, fethettiği bölgeleri mümkün olduğunca yağmalamadan, o yörenin insanına zarar vermeden ele geçirmeyi birinci politikası olarak kabul etmişti. Nihayetinde bir bölge ele geçirilince, Cengiz Hanın hukukuna bağlı kalmaları şartıyla, kendi yönetimlerini kurmalarına, özerk bir yapıda yönetim kurultaylarını toplamalarına, kendi yöneticilerini seçmelerine ve Türk-Moğol imparatorluğunun ‘vassalı’ olarak varlıklarını devam ettirmelerine izin verilmiştir.
Cengiz Han Yasalarının Önemi:
Cengiz Han, Yasa adını verdiği kurallarını yazılı metinler haline getirtti ve o öldükten sonra bile Japon denizinden Polonya içlerine ve Macar ovalarına kadar Çin, İran, Rusya dahil birçok ülke Cengiz Han Yasası adı verilen bu kurallara göre uzun yıllar yönetildi.
Böylece, Cengiz Han ve kendisinden sonra aynı hukuku ve gelenekleri devam ettiren evlatlarının kurduğu devletlerde savaş bittikten sonra, yenilen ve yenen topluluklar birlikte eşit şartlarda, her iki toplum için de geçerli olan Cengiz yasalarıyla din, dil, soy, sınıf farkı gözetilmeksizin barış içinde yaşama fırsatı bulmuşlardır.
Cengiz Han, Şamanizm'i benimseyip tek Tanrı inancına sahip olduğundan dolayı, tek Tanrı anlayışına sahip olanlara karşı oldukça hoşgörülü davranmış ve onlara kendi inancını kabul ettirmek için baskı yapmamıştır. Dolayısıyla, Cengiz Han zamanında çoğu Müslüman olan Türk kavimlerine de saygıyla yaklaşmış, dinlerini değiştirmeleri yönünde bir baskı yapmadığı gibi, böyle bir beklentisi de olmamıştır.
Tarihçilerin ekseriyeti Cengiz Hanın Türk olduğunu söyler. Moğolca ve Türkçe Cengiz Han konuşan Cengiz Han’ın kendini tanıtırken Türk olarak tanıttığı rivayetleri bulunmaktadır. Ayrıca, Çinli tarihçiler Cengiz Han'ın soyunu Türklere dayandırmaktadırlar.
Cengiz Han Türk’tür, Türklüğün Övünç Kaynağıdır:
Ünlü Türk bilim adamı ve Türkistan araştırmalarıyla tanınan, Türk literatürünü zenginleştiren Zeki Velidi Togan'a göre de Cengiz Han Türk'tür bu nedenle Timur da Cengiz ile aynı kökten olduğu için Türk'tür.
Cengiz Han’ın devlet mimarisi taştan değil, kendisine yürekten bağlı toplumlardan oluşuyordu. Bugün Cengiz Han’ın arkasında bıraktığı bu mirasa sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum. Her şeyden önce adı Cengiz olan herkesi selamlıyorum. Bu büyük insanın değerini bilen ailelerde, geleneksel olarak Cengiz ismi nesilden nesile aktarılıyor. Çünkü Anadolu insanı biliyor ve takdir ediyor: Cengiz Han bizden biriydi, bizim aramızdan çıkan, tarihin gördüğü en büyük komutanlardan ve savaşçılardan biriydi.
Cengiz Hanın ölmeden önce söylediği son sözleri ve günümüz:
"Eh artık büyük rüya bitti ve bana da yol göründü. Her günün bir de gecesi vardır ve bir ışık sönecektir. Taht üzerinde oturanlar da bu kuru tahtaya yaslananlar da günün birinde kuru bir kalıba dönecektir. Ne mutlu o insanlara ki, kapanan günden ışık alırlar ve gecelerini aydınlatırlar. Siz o mutlu kişilerden olup, benim ölümümden birşeyler öğrenin. Aranızda post kavgası olmasın, beni Burhan Haldun dağlarına gömün."
Evet dört bölüm halinde yayınladığım yazımı bugün sonuç bölümüyle bitirdim. Ibn-i Haldun der ki; "Devletler yaşayan organizmalardır, onlar da doğarlar, büyürler ve mutlaka bir gün ölürler."
Evet Cengiz'ın kurduğu büyük savaş makinası şimdi yok, ama bize öğrettiği çok şeyler var. Devletler, kurumlarla yaşar ve geleceğe emin adımlarla yürürler. Biz de kurumları yaşatalım ki devletimiz ebedi olsun. Liyakatli, paraya tahvil edilmemiş bir hayat tarzı üzerine yaşayan siyasetçi, asker, bürokrat her seviyede ve her yerde düzgün profillerin sayısının artmasına, herzamankinden çok ihtiyacımız var. 'Ulus' kelimesi Moğolca'dır. Ulus-devlet kavgayla değil birlik ve beraberlikle ama herşeyden önce çok çalışmakla imar edilir.
Kaynaklar:
1.Prof. Jack WEATHERFORD, ABD'li Antropolog, tarihçi yazar, Cengiz Han adlı kitabın yazarı.
2.Wılhelm Von RUBRUK, Moğolların Büyük Han'ına seyahat,
3.Prof. AFET İNAN, Tarih profesörü, akademisyen. Birinci Türk Tarih Kongresi Cengiz Han bildirisi.