Cumhuriyetin İlanı
29 Ekim 2021, Cumhuriyet’in 98’inci yıldönümü Türk Milleti’ne kutlu olsun. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 98 yıl önce 29 Ekim 1923’te saat 20.30’da “Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun yönetim şekli cumhuriyettir.”
29 Ekim 2021, Cumhuriyet’in 98’inci yıldönümü Türk Milleti’ne kutlu olsun. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 98 yıl önce 29 Ekim 1923’te saat 20.30’da “Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun yönetim şekli cumhuriyettir.” sözleriyle, yüksek ahlaki değer ve niteliklere sahip bir idare olan Cumhuriyetin Büyük Millet Meclisi’nde ilan edilmiştir. Millî Mücadele kazanılması ile “vicdanında milli sır” olarak sakladığı Cumhuriyetin ilan edilmesiyle Türk tarihinde yeni bir dönem açılmıştır. Devleti yönetecek kişileri kendisi seçerek kendi iradesini kendi eline almış ve egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milleti’nin olmuştur.
Cumhuriyet rejimine giden yolda ilk adım “Millî Mücadele” ile birlikte atılmıştır. Milli Mücadele ileemperyalizme karşı “Tam Bağımsızlık” savaşı verilirken aynı zamanda saraya/sultana karşı “Milli Egemenlik” mücadelesi verilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya geçerken “Millet Egemenliğine dayanan Tam Bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmayı” hedeflemiştir. Amasya Genelgesi’nde; “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ilkesi ile Milli Egemenliğin hayati önemini ve değeri ortaya konmuş, Türk Milleti’nin hür ve bağımsız yaşama kararlılığı dünyaya ilan edilmiştir. Bağımsızlık savaşının ve Cumhuriyetin esaslarının ve temellerinin atıldığı Sivas Kongresi’nde; “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolası ile Milli Mücadele başlatılmıştır. Erzurum Kongresi’nde; “Milli iradeyi etkin milli kuvvetleri hâkim kılmak esastır” kararları ile gelecekteki rejimin Cumhuriyet olacağı ortaya konulmuştur. “Ben, milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme yeteneğini, bir milli bir sır gibi vicdanımda taşıyarak yavaş yavaş bütün bir topluma uygulatmak zorunluluğunda idim” sözü ile “Cumhuriyet” rejimi hedefine doğru yürünmüştür. 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi açılması ile “Meclisin üstünde hiçbir kuvvet yoktur” ilkesi ile cumhuriyete giden yol açılmış ve “Milli Egemenlik” gerçekleştirilmiştir. Ülkeyi işgal eden emperyalistlere karşı direnişi sürdüren ve Millî Mücadele’yi yürüten Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde bir “Meclis hükümeti” kurulmuştur. 20 Ocak 1921 Anayasası’nın 1’inci maddesinde; “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yönetim biçimi halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır” Anayasa’da ilan “edilmemiş olan Cumhuriyetin tanımı yapılmıştır. Atatürk, 1 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılmasında; “Egemenlik ve Saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye ilim gereğidir diye görüşmeyle tartışmayla verilmez. Egemenlik, Saltanat kuvvetle güçle, zorla alınır. Türk Milletinin hâkimiyeti ve Saltanatına zorla el koymuşlardır. Türk Milleti bu saldırganlara isyan ederek Hâkimiyet ve Saltanatını fiilen kendi eline almış bulunuyor”. Cumhuriyet, kayıtsız şartsız ulusal egemenliği esas alır, özü “laiktir” ve esası “ulusal bilince” dayanmaktadır. Millet, yönetimi doğrudan doğruya kendi eline almıştır. Halk, Milli Egemenlik ile sarayın kulu olmaktan kurtulup Cumhuriyet’in özgür bireyleri olmuştur.
Türk ordusu tam bağımsızlık ve özgürlük iradesi ile Başkomutanlık Meydan Savaşı'nı kazanmış ve işgalci emperyalist devletler 9 Eylül 1922’de İzmir’de denize dökülmüştür. 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi ve 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması yapılmış ve Türkiye’nin bağımsızlığı dünya devletleri tarafından kabul edilmiştir. 13 Ekim 1923’te Ankara, Türk Devleti’nin Hükümet Merkezi olmuştur. Mevcut rejimin isminin bütün açıklığı ile ortaya konulması, yeni devletin başkanının seçilmesi gerekli olmuştur. Türk tarihindeki en büyük devrim olan Cumhuriyet’in, Ankara’nın başkent olarak seçilmesinden 16 gün sonra ilan edilmesi tesadüf olmamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta, “Benim en büyük eserim Cumhuriyettir.” dediği Cumhuriyet ilan kararının verilişini, yeni devletin ortaya çıkışını, anlaşılabilir ve yalın bir biçimde ortaya koymuştur. 11 Ağustos 1923’te, 286 üyeli 2’nci Meclis açılmış ve başkanlığa seçilmiştir. Atatürk; “Uygulanması için sıra beklediğim bir düşüncenin uygulama zamanı gelmişti. Bunu itiraf edeyim”. Başbakan ve İçişleri Bakanı Fethi Okyar başkanlığındaki hükümette yaşanan sıkıntılar nedeniyle 24 Ekim’de görevi bırakmış ve Ali Fuat Cebesoy’da aynı gün Meclis 2’nci Başkanlığı görevinden ayrılmıştır. Atatürk, olaylara müdahale için 26 Ekim’de kabineyi Çankaya’da toplamış ve durumu inceledikten sonra orduların başında bulunan Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak hariç kabinenin istifa etmesine karar verilmiş ve 27 Ekim’de hükümet istifa etmiştir. Hükümet kurma çalışmaları 28 Ekim’e kadar gerçekleşememiş ve sorun çözülememiştir. Nutuk’ta bu olayı; “Muhteris grubu, hükümet kurmakta tamamen serbest bırakıyoruz. Kabinedeki hiçbir vekil işin içine katmaksızın istedikleri gibi bir Bakanlar Kurulu oluşturup ülkeyi yönetmelerinde hiçbir sakınca görmüyoruz. Fakat hükümet kurup ülkeyi yönetemeyeceklerinden eminiz. Meclisi aldatmaya çalışan muhteris grup, hükümet teşkiline muvaffak olamadıkları takdirde, buhran ve karışıklığı sürdürmek caiz olamayacağından, işte o zaman bizzat müdahale ederek, tasavvur ettiğim meseleyi yani Cumhuriyet ilanını vazetmek suretiyle işi kökünden halledebileceğimi düşünmüştüm.” 28 Ekim 1923’te Meclis’ten Çankaya’ya dönerken beklenen anın geldiğine karar vermiştir. Nutuk’ta; "28 Ekim günü gece Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemâlettin Sami ve Halit Karsıalan Paşa'lara rastladım. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Millî Savunma Bakanı Kâzım Özalp Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kâzım Paşa'ya ve Fethi Okyar Bey'de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat Bulca, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında "Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz" dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim.” Yemekte bulunanlara Cumhuriyetin nasıl ilan edileceğini anlatmış ve 29 Ekim’de yapılacak Grup toplantısında Kemalettin Sami Paşa’nın bir önerge ile Atatürk’ü gruba davet etmesi kararlaştırılmıştır.
Atatürk, Cumhuriyet’in ilanına giden süreci Nutuk’ta; “Birlikte olduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya'da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir kanun tasarısı müsveddesi hazırladık. Bu müsveddede 20 Ocak 1921 Anayasası’nın 1’inci maddenin sonuna Türkiye Devleti'nin hükümet şekli cumhuriyettir cümlesini ekledim. 3’üncü maddeyi; Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, hükümetin ayrıldığı idare kollarını Bakanlar vasıtasıyla yönetir şekilde düzenledim.” 8’inci ve 9’uncu maddeleri ile Türkiye Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir ve Türkiye Cumhurbaşkanı devletin başkanıdır maddesi ilave edilmiştir. Türkiye’nin kaderinin değiştiği o gece için İsmet İnönü; “Misafirleri uğurladıktan sonra Atatürk benim kalmamı söyledi. Evvela kanun metnini görüştük. Her madde üzerinde eski ve yeni arasında bir mukayese yapılıyordu. Atatürk neticeyi dikte ettiriyordu. Ben yazıyordum. Böylece çerçeve tamamlandıktan sonra yeniden okudum, dikkatle dinledi, düşündü, “Hazırlık tamam dedi”. Ayrılmak üzere izin verdi, odama çekildim. Ertesi sabah metni tekrar bir gözden geçirdik ve beraberce meclise gittik”. Millî Mücadele’nin 2 kahramanı ülkenin rejim değişikliği için yola çıkmıştır.
29 Ekim 1923 Pazartesi günü Halk Partisi Grubu saat 10.00’da Fethi Okyar başkanlığında toplanmış ve ancak Bakanlar Kurulu oluşturulamamıştır. Atatürk o günü Nutuk’ta; “Görüşmeler sırasında Çankaya’da evimde bulunuyordum. Kemalettin Sami Paşa’nın önergesinin kabul edilmesi üzerine toplantıya davet edildim. Toplantı salonuna girip doğruca kürsüye çıktım ve şu görüş ve teklifi ortaya attım. Efendiler, hükümet üyelerinin seçiminde, fikirlerde karışıklık olduğu ve görüş birliği sağlanamadığı anlaşılmıştır. Bana bir saat kadar müsaade buyurun. Bulacağım çözüm yolunu arz ederim”. Öneri Fethi Okyar tarafından teklife sunulmuş ve kabul edilmiş, saat 13.30’daki toplantıda Atatürk; “Muhterem arkadaşlar. Halletmekte müşkülata uğradığımız meselenin sebep ve illeti bütün arkadaşlarca anlaşılmış olduğu kanaatindeyim. Kusur, takip etmekte olduğumuz usul ve şekildedir. Yüksek heyetiniz bu müşkülün halline beni memur ettiniz. Ben de bundan ilham alarak, düşündüğüm şekli tespit ettim. Onu teklif edeceğim. Teklifim kabule mazhar olursa, kuvvetli ve birbirine kaynaşmış bir hükümet teşkili kabil olacaktır. Devletimizin şekil ve mahiyetini tespit eden ve hepimiz için bir amaç olan Anayasa’nın bazı noktalarını açıklığa kavuşturmak lazımdır. Teklifim şudur.” meclis kâtibine verdiği kanun teklifi, “Cumhuriyet” tir.
29 Ekim Saat 18.00’de TBMM toplanmış ve Antalya Milletvekili Rasih Kaplan Hoca; “Din bakımından da en uygun hükümet şekli Cumhuriyet’tir. Yaşasın Cumhuriyet” sözü ile görüşünü belirtmiştir. İstanbul Milletvekili Abdurrahman Şeref Bey; “Hükümet biçimlerini birer birer saymak gereksizdir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Kime sorarsanız sonuç, bu cumhuriyet demektir. Doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad kimilerine hoş gelmezmiş, varsın gelmesin”. TBMM Başkan Vekili İsmet İnönü Meclis'e; Anayasa’da yapılacak değişiklikler ile ilgili tasarının öncelikle ve derhal görüşülmesini teklif etmiştir. "Kabul!" sesleri üzerine tutanak okunmuş ve birçok konuşmacının alkışlanan "Yaşasın Cumhuriyet!" konuşmaları ile mecliste bulunan 158 milletvekilinin tamamının oyu ile kanun teklifi kabul edilmiştir. Meclis Başkanı Çorum Milletvekili İsmet Eker; “Tasarı oy birliği ile kabul edilmiştir.” sözü ile açıklamıştır. Cumhuriyet ilan edildiği saat 20.30’da Ankara sokakları coşku ile dolmuş ve artık “Türkiye Cumhuriyet Devleti” olmuş ve “Cumhuriyetin ilanı” ile saltanat düzenine son verilmiştir. Aynı gece bütün memlekete bildirilmiş ve her tarafta gece yarısından sonra 101 pare top atışı ile ilân edilmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla, millet kendine ait egemenliği kendi eline almış ve Atatürk ilkelerinden cumhuriyetçilik ilkesi hayata geçirilmiştir. Bilahare Cumhurbaşkanı seçilmesi için oylama yapılmış ve Başkan Vekili İsmet İnönü, saat 20.45’te Genel Kurul'da; "Türkiye Cumhurbaşkanlığı için yapılan oylamaya yüz elli dokuz kişi katılmış ve Cumhurbaşkanlığına yüz elli sekiz üye, oybirliği ile Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ni seçmişlerdir." Sözü ile açıklamıştır. Çekimser kalınan tek oy Atatürk’ün oyu olmuş ve 42 yaşında “Yaşasın Gazi. Yaşasın Mustafa Kemal Paşa” sesleri ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk Cumhurbaşkanı olmuştur. Atatürk: "Dünya çapında önemli ve olağanüstü olaylar karşısında, saygıdeğer milletimizin gerçek uyanıklığına ve şuurluluğuna değerli bir belge olan Anayasa’nın bazı maddelerini açıklığa kavuşturmak için kurulmuş olan özel komisyon tarafından yüksek heyetinize teklif edilen kanun tasarısının kabulü dolayısıyla, Türkiye Devleti'nin zaten bütün dünyaca bilinen, bilinmesi gereken mahiyeti milletlerarası adıyla adlandırıldı. Bunun tabii bir gereği olmak üzere bugüne kadar doğrudan doğruya Meclis Başkanlığı'nda bulundurduğunuz arkadaşınıza yaptırdığınız bu görevi, Cumhurbaşkanı unvanı ile yine aynı arkadaşınız, bu aciz arkadaşınıza tevcih ediyorsunuz. Bu münasebetle şimdiye kadar hakkımda gösterdiğiniz sevgi, samimiyet ve güveni bir defa daha göstermekle, yüksek değerbilirliğinizi ispat etmiş oluyorsunuz. Bundan dolayı yüce heyetinize gönlümün bütün samimiyeti ile teşekkürlerini arz ederim. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir. Bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir. Bendeniz, çok önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı'nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum. Sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimî ve sıkı bir şekilde yapışarak, kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım. Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır." Samimi, içten, açık ve özlü sözleri ile arkadaşlarına teşekkür etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığına seçilmesi ile İsmet İnönü başvekilliğe atanmıştır. Cumhuriyetin ilk hükümeti olan İsmet İnönü hükümeti, 30 Ekim’de meclisten güvenoyu alarak görevine başlamış ve meclis başkanlığına Fethi Okyar seçilmiştir. Türkiye devletinin yönetim sisteminin cumhuriyet olması ile rejimin devlet şekli belirlenmiş ve şimdi gelecek yıllarda yapılacak olan devrim hedeflerine yönelmiştir. Bu yönde atılacak adımlar, Türk toplumunun asırlardan beri süregelen idare, siyaset ve kültür yapısının temellerinden değiştirecek devrim hamleleri olmuştur. Halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim şekli Cumhuriyet ile egemenlik hakkının bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşi yönetimini ortadan kaldırılmış ve gerçek bir devrim yaratılmıştır. Atatürk; “Demokrasi esasına dayanan hükümetlerde hâkimiyetin halka, halkın çoğunluğuna” dayandığını belirtmiş ve “Demokrasi prensibinin en çağdaş ve mantıki uygulamasını sağlayan hükümet şekli cumhuriyettir. Cumhuriyet, ahlaki fazilete dayanan iradedir. Cumhuriyet fazilettir.” Sözleri ile cumhuriyetin niteliklerini vurgulamıştır. 29 Ekim 1933, Cumhuriyetin 10’uncu yıldönümünde; “Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Cumhuriyettir. Cumhuriyetin temeli, büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlatlarından oluşan büyük ordumuzun vicdanında, akıl ve bilincinde kurulmuştur. İlkeleri de milletin ruhundan doğmuştur. Cumhuriyet rejimi demek demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk. O, on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır”. Her anlamı ile Türk milletinin öz ve aziz malı olduğunu belirtmiştir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın en güçlü devletlerine karşı verilen ölüm kalım savaşından sonra gerçekleşmiştir. Cumhuriyet, Türk milletinin tabiat ve yapısına en uygun, en gelişmiş ve en ileri çağdaş devlet ve hükümet şekli olduğu kabul edilmiştir. Temel ilkesi demokrasi olup, öncelikle bir “Aydınlanma Devrimidir” ve ruhu laiktir. “Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar, ilmin çağdaş medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi, vicdani olduğundan, Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı, milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca muvaffakiyet etkeni görür.” Atatürk, çağdaşlaşmanın ön şartını laiklik olarak görmüş, Cumhuriyetin ilanı her şeyden önce egemenliğin kaynağını değiştirmiş, dinsel egemenliğin yerini dünyevi egemenlik almış ve saray saltanatına son verilmiş, Cumhuriyet’te esas alınan meclis üstünlüğüne ve parlamenter sisteme dayanan “Millî egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması” asıl sahibine millete verilmiştir. Siyasetten hukuka, eğitimden kültüre bütün bir hayat biçimini değiştiren yeni devlet yaratılmıştır. Cumhuriyet rejiminde bireyler devlete din, ırk, mezhep ve sınıf bağları ile değil yurttaşlık bağıyla bağlıdır ve her bakımdan eşittirler. Cumhuriyet ilanı ile kuldan birey, ümmetten millet, egemenlik saraydan alınarak halka verilmiş, “Aklın” ve “Bilimin” gereği “Demokratik, Laik, Sosyal ve Hukuk” ilkesine sahip modern, çağdaş, uygar ve medeni bir devlet kurulmuştur. Bu bağlamda Cumhuriyet; barışçı, devrimci, gelişime ve değişime açık olup, fazilettir, uygarlaşma, modernleşme, özgürlüktür ve bağımsızlıktır.
Atatürk; “Milli kahramanlık ve bilincin kıymetli eseri olan aziz cumhuriyetin, bugünkü ve yarınki neslin demir ellerinde her an yükselip sağlamlaşacağına itimadım tamdır”. Sözleri ile müspet ilim sahibi, eğitimli, kültürlü, geleceğe güvenle bakan, fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür aydın Türk gençliğine; “Ey yükselen yeni nesil. İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz. Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Muhtaç olduğun kudret damarlarında asil kanda mevcuttur”. Direktifini vermiş ve cumhuriyeti gençlere emanet etmiştir. Hürriyet ve bağımsızlığın değerini çağdaş eğitimli, yüksek ruh yapısına sahip ve fedakâr gençlerin sahip çıkacağını belirtmiştir. “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır”. Cumhuriyetin “Kuruluş Felsefesi ve Temel Değerleri”, emanet ettiği genç evlatlarının elinde daima “yükselecek” ve “sonsuza kadar yaşayacaktır”. Cumhuriyete yöneltilen tehdit ve tehlikelere karşı mücadele etmenin tek yolu “Cumhuriyet Kuruluş Felsefesine” sıkı sıkıya bağlı kalmak ile olacaktır.
KAYNAKÇA;
ATATÜRK, Gazi Mustafa Kemal, “NUTUK (1919-1927)”, 2006.
AYDEMİR, Şevket Süreyya, Tek Adam, Mustafa Kemal (1922-1938), Remzi Kitapevi, 1987.
AYDOĞAN, Metin, Atatürk ve Türk Devrimi, İnkılâp Yayınevi, 2006.
İNAN, Afet, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Atatürk Araştırma Merkezi, 2017.
LEWİS Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu, 2007.
MEYDAN, Sinan, ATATÜRK Etkisi, İflas-İşgal-Direniş-Kurtuluş, İnkılâp Yayınevi, 2018.