Tarihin Çöp Kutusundaki Antlaşma- Sevr Antlaşması
Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının idama mahkûm edilmesi, vatanseverleri ve İttihatçıları idama veya Malta sürgününe mahkûm eden mahkemelerinin kurulması gibi uygulamalar, Sevr Antlaşması, Damat Ferit’in 10 Mart 1919 ile 4 Ekim 1919 ve 5 Nisan 1920 ile 18 Ekim 1920 arasındaki hükümetleri döneminde yaşanmıştır.
104 yıl önce, 10 Ağustos 1920 günü Fransa’nın Sevr şehrindeki porselen fabrikasının teşhir salonlarından birinde Osmanlı devleti ile Birinci Dünya Savaşında savaştığı devletler arasında Sevr Anlaşması imzalanarak kâğıt üzerinde Osmanlı devleti topraklarının büyük bölümü başka devletler arasında paylaşıldı.
Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde bu anlaşmadan 9 gün sonra, 19 Ağustos 1920 tarihinde alınan kararla bu anlaşmaya karar ve oy verenlerle bu anlaşmaya imza koyanların lanetlenmesi istenmiş ve vatana ihanetten yargılanmaları kararlaştırılmıştır.
30 Ekim 1918’de Limni adasında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile Birinci Dünya Savaşı Osmanlı devletinin yenilgisi ile sonuçlanmış olsa da sonraki günlerde ülkenin işgale uğraması ve işgallerin bu anlaşma ile resmi toprak kaybına dönüştürülmek istenmesi ve padişah tarafından görevlendirilen üç delegenin bu anlaşmaya imza atmış olmaları Anadolu’da başlayan Ankara merkezli direniş hareketini İstiklal Mücadelesine dönüştürmüştür. Bu anlaşma ile padişahın tutumu netleşmiş ve Millet Meclisinin padişaha karşı da olsa Kurtuluş Savaşının yapılması konusunda halkın önemli bölümünün desteğini almasını sağlamıştır.
24 Temmuz 1923’te bu sefer tarafsız ülke olan İsviçre’nin Lozan kentindeki Rumin sarayında imzalanan barış anlaşması ile Sevr Antlaşması yırtılmış ve Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren barış koşulları Kurtuluş Savaşını yapan Türk halkının temsilcisi TBMM ile Sevr anlaşmasında Osmanlı devletinin düşmanı olan müttefik ülkeler arasında yeniden belirlenmiştir.
Sevr anlaşması bir tarafta mağlup Osmanlı devleti ve diğer tarafta muzaffer müttefik devletler (Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı, Çekoslovakya ile mağlup Osmanlı İmparatorluğu) arasında imzalandı. İlginç olan bir nokta da Sevr’in içeriğinden dolayı barış getirmemiş olsa da bir barış anlaşması olduğudur.
Bu anlaşmaya müttefik devletler içinde yer almalarına rağmen ABD Osmanlı İmparatorluğu ile savaşmadığı, SSCB ise henüz Milletler Cemiyeti üyesi olmadığı için imza atmadılar. Rusya’da Çarlığı deviren Bolşevik rejim 1934 yılına kadar Milletler Cemiyetine alınmamıştır.
Büyük Millet Meclisinin lanetlenmeleri için karar aldığı Sevr anlaşmasını imzalayan Osmanlı devleti temsilcileri kimlerdi ve bunların yaşamları Sevr sonrasında nasıl değişti?
Antlaşmayı imzalamak için İtilaf devletlerine ait bir savaş gemisi ile İstanbul’dan yola çıkan ve bu geminin güvertesinde fotoğraf çektiren kafiledeki üç kişi Osmanlı devleti adına Sevr anlaşmasını imzalamışlardır. Bu kişiler Şûrâ-yı Devlet Reisi (Danıştay Başkanı) Rıza Tevfik, Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Bağdatlı Mehmed Hâdî Paşa ve Bern sefiri (elçisi) Reşat Halis’tir. Aşağıdaki fotoğrafta başında fes olan kişi ise işgal İstanbul’unun İngiliz işbirlikçisi Damat Ferit Paşa’dır.
Hababam sınıfında Tarık Akan’ın canlandırdığı Damat Ferit’in şirinliğinin aksine Damat Ferit Paşa mütareke İstanbul’unda hükmedecek olan İngiliz zorbalığının Osmanlı tarafındaki işbirlikçisidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının idama mahkûm edilmesi, Nemrut Mustafa Paşa’nın vatanseverleri ve İttihatçıları idama veya Malta sürgününe mahkûm eden mahkemelerinin kurulması gibi uygulamalar Damat Ferit’in 10 Mart 1919 ile 4 Ekim 1919 ve 5 Nisan 1920 ile 18 Ekim 1920 arasındaki hükümetleri döneminde yaşanmıştır.
Savaşın kaybedilmesinin sonrasında padişah Vahdettin’in sadece vatan haini Sadrazamları ve hükümet üyelerini iş başına getirdiğini söylemek gerçeğe aykırı olur. Mütareke döneminde kurulan İstanbul hükümetlerinin çoğu için vatansever demek doğru olacaktır. Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın başkanlığında kurulan hükümetler bu tanımın dışında kalırlar.
Padişah Vahdettin mütareke süresince işgalci müttefik kuvvetlerini idare edici ve zaman zaman yatıştırıcı bir politika izlemeye çalışmıştır.
14 Ekim 1918’de savaş kaybedilmiş, ama henüz ateşkes imzalanmamışken, padişah, Ahmet İzzet Paşa’yı sadrazamlığa getirdi. Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa Genel Kurmay Başkanlığı da yapmış olan çok saygın bir komutandı. Mustafa Kemal’in de ordu komutanlığını yapmış olan ve onun da saygı duyduğu bir isimdir. Harp sırasında Mustafa Kemal ile beraber Mardin’de karargâhta çekilmiş fotoğrafları vardır.
İzzet Paşa kabinesine Mustafa Kemal’e yakın olan Fethi Bey ve Rauf Bey gibi isimleri aldı. İzzet Paşa kabinesinin en önemli icraatı 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi ile savaşa son vermek oldu. Mütarekeyi hükûmet adına Bahriye Nazırı Rauf Bey imzaladı.
2/3 Kasım gecesi Osmanlı devletini savaşa sokan ve savaş süresince ülkeyi yöneten Talat, Enver ve Cemal Paşaların gizlice yurt dışına çıkmaları iç siyasette büyük bir galeyana neden oldu. İttihatçı şeflerin yurt dışına çıkmalarına göz yummakla suçlanan İzzet Paşa kabinesi, 25 gün süren iktidardan sonra 8 Kasım 1918'de istifa etti.
İzzet Paşa kabinesinin istifası üzerine padişah yine kıymetli bir ismi eski sadrazamlardan Ahmet Tevfik (Okday) Paşa’yı sadrazam olarak atadı. Tevfik Paşa 11 Kasım 1918’de hükümeti kurduktan bir gün sonra, İstanbul savaşın kazanan devletleri tarafından işgal edildi. 3 Mart 1919 tarihine kadar görevde kalan Tevfik Paşa işgalcilerin savaşta sorumlu tuttukları kişilerin yakalanarak cezalandırılmasına yönelik isteklerini yerine getirmeyip onları oyaladığına dair suçlamalarına maruz kaldı ve yerine işgalciler ile tam bir işbirliği içine girecek olan Damat Ferit Paşa sadrazam olarak atandı.
10 Mart 1919 ile 30 Eylül 1919 arasında devam eden Damat Ferit Paşa’nın birinci hükümeti İngilizlerin istediği Divan-ı Harp mahkemelerini kurdu. Sivas kongresindeki gelişmeler üzerine istifa etti.
2 Ekim 1919’da padişah Vahdettin sadrazamlığa yine saygın bir asker olan eski Bahriye Nazırı Ali Rıza Paşa’yı tayin etti. Ali Rıza Paşa hükümeti döneminde Sivas kongresinin isteği üzerine 18 Aralık 1919’da mebus seçimlerinin yapılmasını ve Misak-ı Milli kararlarını alacak olan son Osmanlı Meclisinin 12 Ocak 1920’de toplanmasını sağlamıştır.
İşgal kuvvetlerinin baskısı üzerine Ali Rıza Paşa 2 Mart 1920’de görevden ayrıldı ve yerine Salih Hulusi (Kezrak) Paşa sadrazam olarak atandı. Son Osmanlı Mebusan Meclisinin Misak-ı Milli kararlarını kabul etmesi üzerine 16 Mart 1920’de müttefik devletler daha önce az sayıda kuvvet ile işgal ettikleri İstanbul’a çok sayıda asker çıkartarak tüm önemli noktaları kontrol altına aldılar ve asıl işgal dönemini başlattılar. 18 Mart 1920’de son Osmanlı Meclis-i Mebûsanı dağıtıldı, bazı mebuslar İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya sürgün edildi. Bu mecliste görev yapan çok sayıda mebus kaçmayı başararak 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanacak olan Büyük Millet Meclisine doğal üye olarak katıldılar. Büyük işgalin ardından Salih Hulusi Paşa sadrazamlıktan istifa etti ve padişah İngilizlerin isteği üzerine sadrazamlığa 5 Nisan 1920’de tekrar Damat Ferit Paşa’yı getirdi.
Damat Ferit Paşa 17 Ekim 1920’ye kadar sürecek yeni sadrazamlık döneminde çok sayıda vatanseveri tutuklatmış ve bir kısmını Malta’ya sürdürmüştür. Ayrıca Kuvvayi Milliye’ye karşı İngiliz destekli Kuvvayi İnzibatiye ordusunu kurarak Anzavur isyanını çıkartmıştır. Damat Ferit Paşa dönemin şeyhülislamından Kuvâ-yi Milliye hareketine katılanların eşkıya olduğu ve öldürülmelerinin meşru ve farz olduğuna dair fetva çıkarılmasını da sağladı. Türk ismini tarihten silmek isteyen Sevr Antlaşması da Damat Ferit Paşa döneminde imzalanmıştır. 17 Ekim 1920’de bu sefer işgalci müttefik devletler Damat Ferit Paşa’nın istifasını istediler. Yerine Tevfik Paşa sadrazam olarak yeni hükümetini kurdu.
Damat Ferit Paşa padişah Vahdettin’in baba bir anne farklı kız kardeşi Mediha Sultan ile evli idi. Bu nedenle Vahdettin’e çok yakındı. İngiliz hayranı idi. Son sadrazam Tevfik Paşa'ya göre Ferit Paşa "alafrangalıkta Frenkleri bile geçmiş” idi. Ferit Paşa, Millî Mücadele'nin zafere ulaşması üzerine 21 Eylül 1922'de Avrupa’ya kaçtı. 6 Ekim 1923’te Fransa’nın Nice şehrinde öldü.
Yukarıdaki resimde imzacıların en tanınmış siması Rıza Tevfik yer alıyor.
Tevfik Paşa’nın 21 Ekim 1920’de kurduğu hükümet son Osmanlı hükümeti ve kendisi de Osmanlı’nın son sadrazamı oldu.
Bu hükümet saltanatın kaldırılması üzerine 4 Kasım 1922’de istifa etti. Padişah daha önce İstanbul’u terk edip yurtdışına kaçmış olduğu için Sadaret mührü de Tevfik paşada kaldı.
Ankara hükümetinin gösterdiği askeri başarılar üzerine müttefik devletler 21 Şubat 1921’de Londra’da bir konferans topladılar ve burada Sevr şartlarını hafifletmeyi görüşeceklerini bildirdiler. Konferansta Ankara Hükûmeti'ni Bekir Sami Bey, İstanbul Hükûmeti'ni ise Tevfik Paşa temsil etti. Konferans sırasında Tevfik Paşa Türkiye'nin tek temsilcisinin Ankara Hükûmeti olduğunu belirterek sözü Bekir Sami Bey'e bırakmıştır.
Görüldüğü gibi 30 Ekim 1918 ve 4 Kasım 1922 arasındaki mütareke dönemini içeren 48 aylık sürede sadece 13 aylık süre ile Millî Mücadele düşmanı Damat Ferit Paşa görev yapmıştır. Millî Mücadeleye düşman olmayan hatta destekleyen sadrazamların görev süresi 35 aydır. Bu sadrazamların hepsi padişah Vahdettin tarafından göreve getirilmiştir.
Biz Sevr anlaşmasını Osmanlı devleti adına imzalayan ve Büyük Millet Meclisinin kararında lanetlenmesi istenen üç kişiye dönelim. Bu üç kişi de Lozan’da Yüzellilikler listesine alınmış, Türk vatandaşlığından çıkarılmış ve Türkiye’ye girişleri yasaklanmıştır.
İmzacılardan Bağdatlı Mehmed Hâdî Paşa (Aşağıda Birinci Resim) hükümette Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) idi. Yüzellilikler listesi ile sürgüne gönderildi. Hayatının son yıllarını sığınmış olduğu Arnavutluk'ta geçirdi ve 1932 yılında orada öldü.
İmzacılardan Bern Sefiri Reşat Halis Bey padişaha çok yakın bir isimdi. TBMM tarafından 19 Ağustos 1920 tarihinde vatan haini ilan edildi. 7 Ekim 1920 tarihinde Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından Hıyanet-i Vataniye Kanunu 1. ve 2. maddeleri uyarınca gıyabında idam cezasına çarptırıldı. 23 Nisan 1924 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen Yüzellilikler listesinde yer aldı ve Türkiye'ye girişi yasaklandı. 28 Mayıs 1927 tarihli yasayla da Türk vatandaşlığından çıkarıldı.
Reşat Halis Paris'e yerleşti. 3 Mart 1924 tarihinde halifeliğin kaldırılmasının ardından San Remo'da sürgünde bulunan son Osmanlı padişahı VI. Mehmed Vahdettin’in, ABD Başkanı Calvin Coolidge'e yazdığı 13 Mart 1924 tarihli ünlü şikâyet mektubunu Paris'teki Amerikan Büyükelçiliği'ne teslim eden kişidir.
Reşat Halis 28 Ekim 1931 tarihinde II. Abdülhamid'in kızı Şadiye Sultan ile evlendi ve hanedana damat oldu. 29 Haziran 1938 tarihinde çıkan ve Yüzelliliklerin yurda dönüşünü serbest bırakan af kanununa rağmen Türkiye'ye dönmedi. 1945 yılında Paris'te öldü.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamını kaybettiği 1938 yılında, Yüzellilikler listesi ile vatandaşlıktan çıkartıp 15 yıldır sürgünde tuttuğu kişilere af çıkartması çok ilginçtir ve bir tür helalleşme olarak görülebilir.
İmzacılardan en tanınmışı eski Şura-yı Devlet (Danıştay) reisi Rıza Tevfik (Bölükbaşı) Bey’dir. Tıp doktoru, edebiyatçı, akademisyen ve filozoftur. Türkiye’de ilk felsefe dersi veren kişidir. Rıza Tevfik, Reşat Halis’in aksine 1938 yılında çıkan ve Yüzellilikleri affeden kanun ile kendi ifadesiyle "hesaplaşmak için değil, helalleşmek için" yurda döndü ve Bölükbaşı soyadını aldı. 30 Aralık 1949’da felç tedavisi için yattığı İstanbul Vakıf Gurebâ Hastanesi’nde zatürreden öldü.
Sürgünde iken yazdığı ve sıla acısını dile getirdiği "Uçun Kuşlar" isimli şiiri çok ünlüdür.
"Uçun kuşlar uçun! Burada vefa yok!
Öyle akar sular, öyle hava yok!
Feryadıma karşı aks-i sedâ yok!
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır."
Sadece Yüzellilikleri değil İstiklal Mahkemelerinin mahkum ettiği herkesi affeden 29 Haziran 1938 tarihli ve 3257 sayılı kanun.