Türkkuşu’nun Kuruluş Hikayesi
Yapılan çalışmaların sistematik bir eğitim ve bilinçle yönetilerek Türk gençlerinin havacılıkla ilgili her şeyi bilimsel bir şekilde öğrenmelerini isteyen ATATÜRK 3 Mayıs 1935 tarihinde TÜRKKUŞU UÇUŞ OKULU’nu halihazırda faaliyette bulunan Etimesgut yerleşkemizde açmış ve cemiyetin ismini TÜRK HAVA KURUMU olarak değiştirmiştir
Giriş:
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK, Yeni kurulan cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğinin geleceğe en iyi biçimde hazırlanması için öncelikli olarak gördüğü Havacılığın Türk gençliğinin kabiliyeti ve maharetiyle en ileri seviyede başarılacağını öngörmüş ve yeni Kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun hemen ardından 16 şubat 1925 tarihinde Türk Tayyare Cemiyetini kurmuştur.
Türk havacılığını geleceğe taşıyacak Türk Tayyare Cemiyeti, Türk havacılığının gelişmesini güçlendirilmesini sağlamak amacıyla zaman geçirilmeden kısa zamanda tüm yurt çapında teşkilatlanarak hizmete başlamış ve ülke çapında havacılık faaliyetleri başlatılmıştır. Kurulduğu günden beri çıkarılan kanunlar doğrultusunda, Türk halkının en ulvi ibadetlerinden olan kurban derileri, fitreleri, zekâtları ve okullara gönderilen teberru zarfları ile öğrenciler aracılığıyla toplanan yardımlar ve bu ülkeye aşık Türk halkının yaptığı bireysel bağışları ile Türk Hava Kurumunun gelirleri teminat altına alınmıştır.
Yapılan çalışmaların sistematik bir eğitim ve bilinçle yönetilerek Türk gençlerinin havacılıkla ilgili her şeyi bilimsel bir şekilde öğrenmelerini isteyen ATATÜRK 3 Mayıs 1935 tarihinde TÜRKKUŞU UÇUŞ OKULU’nu halihazırda faaliyette bulunan Etimesgut yerleşkemizde açmış ve cemiyetin ismini TÜRK HAVA KURUMU olarak değiştirmiştir
Atatürk, Uçuş Okulunun İsmini ‘Türkkuşu’ Koyuyor:
Atatürk, Türk gençlerinin uçuşu, planör kullanmayı, paraşütle atlamayı, kısacası havacılıkla ilgili her şeyi bilimsel bir şekilde en iyi öğretmenlerden, deneyler yaparak öğrenmelerini istiyordu. Önce planör okulu, ardından paraşüt okulu faaliyete geçti. Adını bizzat kendisinin koyduğu Türkkuşu, artık sivil havacı gençliğin emrinde olacaktı.
Uçuş okulunun ilk müdürü Rusya’da paraşütçülük eğitimi alan Abdurrahman Türkkuşu oldu.
Vecihi Hürkuş anlatıyor: Nisan başlarında; tayyareme atlayarak Ankara’ya geldim ve merkezde Muhterem Reis’imi makamında ziyaret ettim. Bu ziyarette Fuat Bulca bey’in (THK ilk Genel Başkanı) bana ilk sözleri şöyle olmuştu:
“Hoş geldin Vecihi, TÜRKKUŞU teşekkülü hakkında tabii malumatın vardır. Havacılık yolundaki çalışmaların ve katlandığın fedakârlıklar bir an bile hatırımdan çıkmış değildir. Şimdi açtığın yolu, meydana gelen Türkkuşu işleyecek ve idealin olan sivil havacılık yurdumuzda süratle meydana gelecektir.
Bundan sonra ne para ne mahrumiyet ve ne de başka bir sebep, asla hatırına getirme. Bu teşekkülün tek mesnedi bütün Türk varlığıdır. Göreyim seni bütün bilgin ve enerjinle çalış gençliği havacılığa yetiştir.” İçimde düğümlenen sevincim coşmuştu, şefik bir baba ruhuna sahip Fuat Bey’in muhterem ellerinden öptüm.
“Ha, dur. Vecihi sana şu noktayı da söyleyeyim” dedi ve:
“Mayıs başında Türkkuşu’nun açılma töreni yapılacaktır. Bu tören programını gözden geçir ve arkadaşlarla beraber çalışarak her şeyi eksiksiz hazırlayın, sonra bu törende havacılık adına sen konuşacaksın. Bu söz hakkı herkesten ziyade senindir. Bunun için bir şey hazırla ve bana getir.” emrini aldım. Bu iltifat benliğimde yeni bir huzur yarattı ve sevinçle reisimin yanından ayrıldım.”
Sabiha Gökçen anılarında anlatıyor:
“3 Mayıs 1935 yılı sabahı Atatürk çok erken kalkmış çok sevdiği spor elbisesini giymiş, kasketini de alarak karşıma gelmişti. Yüzünden mutluluk akıyordu. Bana:
“Haydi bakalım Gökçen, gidiyoruz. Bugün bizim için bir bayram günüdür. Hem de ileride çok övüneceğimiz bir kuruluşun, açılışını yapacağımız bir bayram. Türk Hava Kurumu’na bağlı olarak Türkkuşu’nu açıyoruz. Orada binlerce, yüz binlerce genç havacı yetiştireceğiz. Zehra’yı da al, birlikte gelin” dedi.
Hava alanında büyük bir kalabalık vardı. Gençler heyecanlı, orta yaşlılar gururluydu. Atatürk açış konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldiği zaman ortalık alkıştan inliyordu. Atatürk konuştukça, ben adeta kanatlandığımı hissediyordum. Konuşmadan sonra, planörle uçuş gösterileri ve paraşütle atlayışlar yapıldı. Bunları yakından izlemek gerçekten insanı büyülüyor, heyecandan heyecana sürüklüyordu. İyiden iyiye, ilgilenmeye başlamıştım havacılıkla. Atatürk bir ara kulağıma eğilerek sordu: “Gökçen, görüyorum çok heyecanlandın bu gösterilerden. Hareketler seni çok ilgilendirdi. Nasıl, sen de böyle havalarda süzülebilir, paraşütle atlayabilir misin bakalım?” Başımı sallayıp, şöyle dedim: “Haklısınız Paşam. Gerçekten çok heyecanlandım ve çok beğendim bu gösterileri. Onların yerinde olmayı isterdim”. Bu cevabım üzerine tatlı tatlı gülümsedi ve: “Cesaretini beğendim. Gökçen olan soyadına havacılık doğrusu çok yakışacak” dedikten sonra yanında duran Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Fuat Bulca’ya dönerek şu öneride bulundu: “Fuat Bey, bizim Gökçen de paraşütle atlamak istiyor. Demir tavında dövülür. Mademki istiyor, o halde başlasın hemen bu işe.”
Fuat Bey “Emredersiniz Paşam”
İstikbal Göklerdedir:
Daha sonra Büyük önder kürsüye gelerek çok heyecan verici bir konuşma yaptı.
“Bayanlar, Baylar! Bizim dünyamız -bilirsiniz- topraktan, sudan ve havadan oluşmuştur. Hayatın da, esas unsurları bunlar değil midir? Bu unsurlardan birinin eksikliği, yalnız eksikliği değil, sadece bozukluğu yaşantıyı olanaksız kılar. Hayatı, hele ulusal hayatı seven, onu korumak isteyen yurdun topraklarına, denizlerine olduğu gibi, havasına da ilgisini her gün biraz daha çoğaltmalıdır. Bu ilgi, saydığım hayat öğelerine egemenlikle olur.
Yaşadığımız bu çağda, artık insanlar, yalnız karada ve denizde kalmadılar. Doğanın hava varlığının da içine daldılar. Hayat için, yaşamak için havayı yalnız nefeslenmenin yeter olmadığı anlaşıldı. Gerek ve gerçek olan hava egemenliği, açık olarak ortaya çıktı. Bütün ulusların büyük bir önemle oluşturmaya çalıştıkları bu alanda, Türk ulusu da kuşkusuz yerini almalıydı.
Türkiye Cumhuriyet hükümeti, havacılığı, bütün ulusun işlevi yapmak kararındadır. Türk, yurdunun dağlarında, ormanlarında, ovalarında, denizlerinde, her bucağında nasıl bir bilgi ve kendine güvenle yürüyor, dolaşıyorsa vatan göklerinde de aynı surette dolaşabilmelidir. Bu ise Türk'ü, çocukluğundan vatan kuşları ile, yurt havası içinde yarışa alıştırmakla başlar. İşte bugün, burada bizi toplayan neden, o kutsal işe başlama törenidir. Türk çocuğu, her işte olduğu gibi, havacılıkta da, en yüksek düzeyde, gökte seni bekleyen yerini az zamanda dolduracaksın. Bundan, gerçek dostlarımız sevinecek, Türk ulusu mutlu olacaktır”.
“İstikbal göklerdedir” sözüyle havacılığa verdiği önemi perçinleyen Atatürk, gurur dolu konuşmasında, “Cumhuriyet Hükümeti, havacılığı bütün ulusun işlevi yapmak kararındadır” diyerek sözlerini tamamladı.
Sonuç:
Atasının ortaya koyduğu vizyon ile yola çıkan Türk gençliği kendisine duyulan güvene layık olarak havacılıkta rekorlar kırmaya başladı.
Türkkuşu öğretmenlerinden pilot Emrullah Ali Yıldız, 12 Haziran 1938 günü 14 saat 20 dakika süren bir planör uçuşuyla dünya rekorunu kırdı. Öğrencisi Ziya Aydoğan, THK İnönü Eğitim Merkezi’nden Kayseri’ye kadar, 466 km.lik bir mesafeyi planörle uçtu.
1936 yılında Tayyare Okulu adı ile motorlu uçak okulu açıldı ve Türk Silahlı Kuvvetleri için pilot yetiştirmeye başladı. Dünyanın ilk kadın savaş pilotu, Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen Tayyare Okulu’nun ilk öğrencilerindendir.
Türkkuşunun açılmasıyla birlikte Türk Hava Kurumu havacılık faaliyetlerine hız vermiş ve paraşütle atlama, planör eğitimine özellikle ağırlık verilmiştir. Bu sıralarda paraşüt ve planör eğitimleri için yurt sathında araştırmalar yoğunlaştırılmıştır. Bu arayışın baş mimarlarından olan Vecihi Hürkuş Kurtuluş Savaşı içinde 1. ve 2. İnönü Savaşı sırasında çok uçuş yaptığı Eskişehir-Bursa arasının rüzgâr durumunu ve diğer coğrafi detayları ise arkadaşları ile şöyle paylaşır.” Eskişehir’den batıya uzanan uzun vadinin güney sırtları Uludağ’a kadar yavaşça yükselen bir yapı sunmaktaydı. 200 ile 400 metre yükseklikleri bulunan bu uzunca sırtların kuzey yönünde dik yamaçlar ve genişçe ovalar yer almakta, bu da planör inişleri için mükemmel alanlar yaratmaktaydı. Ayrıca tepelerin üzerlerinde planör inişlerinin yapılabileceği uygun düzlüklerde mevcuttu.”
Bu konuşmadan sonra Ankara’dan bir uçakla hareket eden Vecihi Hürkuş ve Rusya’dan getirilen havacılık uzmanı ve planör hocası Sergei Anokhin, Eskişehir İnönü’ ilçesine paraşütle atlarlar. İnönü ilçesine yakın bir yere inerek köylülerle sohbet eden Hürkuş ve Anokhin yörenin rüzgâr durumunu araştırırlar. Köylüler mayıs başında başlayarak, eylül sonuna kadar esen kuzey rüzgârlarını anlattılar. Aranılan saha bulunmuştu. Güçlü kuzey rüzgârları yelken uçuşları için mükemmeldi. Aranılan bütün özelliklere sahip planör uçuş sahasının bulunması THK genel merkezinde de sevinç yaratır. Bütün bu gelişmelerin planör uçuşları ile test edilmesi gerekiyordu. Kara yolu ile taşınan bir planör tepeden havalanarak 15 dakika havada kaldıktan sonra yere iner. Artık İnönü planörcülüğün merkezi olarak seçilmiş oluyordu.
10 Temmuz 1936 tarihinde İnönü Yüksek Planör Kampı İnönü/Eskişehir’de açıldı. Açılıştan beş gün sonra Türkiye’nin Baş Tayyarecisi Vecihi Hürkuş, PS-2 planörü ile 5 saat 45 dakika havada kalarak rekor kıran ilk Türk pilot olmuştur.
Kuruluşundan bugüne geçen seksen yedi yılda şuna inanıyorumki Türkkuşu Etimesgut ana yerleşke , İnönü, Efes, Karain ve Erzincan eğitim tesisleriyle havacılığımızın ulaştığı bugünkü noktaya gelmesinde üstlendiği vazifeye uygun olarak Türk Halkının yaptığı ulvi bağışlar yoluyla aldığı güçlü destekle binlerce Pilot, Planörcü, Paraşütçü, Paramotorcu, ve daha nice hava sporlarını icra eden havacılık sevdalısı profesyonel ve amatör sporcu Türk gencini yetiştirmiş ve yetiştirmeye devam etmektedir.
Türkiye’de faaliyette bulunan bütün sivil Havacılık şirketlerinin kuruluşundan itibaren başta personel eğitim desteği olmak üzere Teknik Bilgi, Teçhizat desteği ve yetişmiş personel desteği sunmakta ve aktif desteğini sürdürmektedir.
Bugün gelinen nokta itibariyle Küllerinden yeniden doğan Türk Hava Kurumu sahip olduğu yüz yıllık imkân ve kabiliyetleri, tecrübeli personeli, profesyonel şirketleri ve üniversitesi ile geçmişinden saygı ile devraldığı havacılık mirasını günümüz hava araçları ve kabiliyetleri ile gelecek nesillere güvenle devretme azim ve kararlılığındadır.