Site İçi Arama

ua-iliskiler

75 Yaşındaki NATO’nun ‘Erken’ Ölümüne Neden Olabilecek Hastalıklar Nelerdir?

NATO’nun küresel erişim ve klasik sınırlarının dışında gerçekleşen alan dışı faaliyetleri, NATO’nun geleceğini etkileyebilecek üç aktörü (Rusya, Çin ve Müslüman Dünyası) rahatsız etmektedir.

NATO'nun küresel bir güvenlik örgütü olma çabası

NATO Alan Dışı Görevleri ve Güç Dengeleri Kolektif savunma bağlamında NATO’nun üye ülkelerine dayalı coğrafya şimdilik yeterli görülmekte, küresel bir kolektif savunma anlayışından NATO uzak durmaktadır. 

Öte yandan, artık birçok açıdan küresel bir güvenlik örgütüne dönüşen NATO’nun, örneğin Asya-Pasifik bölgesinde çıkabilecek bir krize müdâhil olup olmayacağı, yükselen krizlerin derecesine ve bu krizler esnasındaki NATO karar alıcılarının bakış açılarına göre değişkenlik arz edebilmektedir. Bunun bilincinde olan ABD, AUKUS (Avustralya, İngiltere ve ABD) benzeri yapılanmalara giderek NATO’nun dâhil olmak istemeyeceği bölgelerde yeni ittifaklar kurmayı şimdiden gerekli görmüştür. 

NATO’nun güvenlik kaygıları, Orta Doğu dâhil, doğuya doğru kaymıştır. NATO’nun güney kanadının stratejik önemini ön plana çıkmıştır. Çin küresel güç hâline gelmiştir. Çin, gerektiğinde Rusya ve Batı dünyasının geneliyle problemli olan İran’ı da yanına çekme potansiyelini sergilemeye başlamıştır. 

Bu arada Hindistan, Endonezya, Brezilya ve Türkiye gibi bölgesel güçler, uluslararası sistemdeki yeni esneklikten yararlanmışlar ve öne çıkmışlardır. Müttefiklerden bazıları, artık kendi bölgesel politikalarını kendileri tespit etmek, kendi sorunlarını kendileri çözmek ve Amerika’nın bu duruma ses çıkarmamasını beklemektedirler. 

NATO’nun küresel erişim ve klasik sınırlarının dışında gerçekleşen alan dışı faaliyetleri ise NATO’nun geleceğini etkileyebilecek, en azından sınırlayıcı bir rol oynayabilecek üç aktörü rahatsız edebilmektedir. Bu aktörler; Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti ve daha muğlak, devlet olmayan aktörler olarak Müslüman toplumlardır. NATO bu üç gücü karşısına alması hâlinde, temas hâlinde olduğu bölgelerin istikrarına ve güvenliğine katkı sunabilmesi beklenemez. Müslüman toplumu “çevreleyen” BOP, GOKAP, Arap Baharı, İslamafobiya benzeri Batı ajandalarıyla küresel bir ittifak yapısına geçilmesi olası görülmemektedir. Küresel güvenlik bağlamında, alan dışılık gerçekliği NATO’nun klasik uygulamaları arasında yer alabilmelidir. Ayrıca küresel güvenlik, bu üç aktörle NATO’nun iş birliğini olanaklı kılmalıdır. 

Oydaşma (Konsensus) Kuralının Kaldırılması Çabaları 

NATO’da her ülkenin eşit söz söyleme ve oy hakkı vardır. Bu kural, özellikle küçük ölçekli sayılan ve sesini duyurmakta güçlük çeken ülkeler için güçlerinin çok üstünde bir “güçle” NATO politikalarında söz sahibi olabilmelerini sağlamıştır. NATO’nun oydaşma kuralından herhangi bir sapmanın meydana gelmesi, ittifak politikalarının büyük güçler tarafından yönlendirilmesi sonucunu doğuracağından, bu kurala yönelik tartışmalar her zaman için endişe kaynağı olmuştur. Özellikle, ABD iç politikasında, bu ülkenin yüklendiği mali külfetin büyüklüğü ve katkılarının önemi göz önüne alınarak ABD’nin ittifak içinde daha fazla “ses hakkı” olması gerektiği iddia edilmiştir. Bu tür düşüncelerin, Atlantik ötesi ilişkilere olumsuz yansımaları olmaktadır. 

Azınlığın söz söyleme hakkına saygı gösterilmesi prensibi ışığında NATO içinde de tesis edilen serbest ortam, eşit oy hakkı, her ülkenin NATO politikalarında yönlendirici rol oynamasına izin vermektedir. Bu durum, ittifak içi iş birliğini ve dayanışmayı artırmıştır. Bunun aşındırılması, ittifak içi çatışma noktalarını öne çıkaracağı gibi dağılma olmasa bile ittifak içinde kamplaşmalara neden olabilecektir. 

Öte yandan, NATO’da kararların oydaşma ile alınması NATO’nun etkinliği açısından bir zaaf olarak görülmektedir. Özellikle üye sayısının artması karar alma sürecini daha da zorlaştırmıştır. Bu da NATO içinde kapsamlı, tutarlı ve tüm üyelerin onayını alabilen bir ortak yaklaşımın geliştirilmesini geciktirmektedir. Oydaşmanın sağlanmasının zor olduğu durumlarda, 2011 yılında icra edilen Libya Harekâtı’nda olduğu üzere büyük üyeler kendi aralarında anlaşarak NATO dışında karar alabilmenin bir yolunu bulabilmektedirler. Ayrıca yeni krizler NATO’nun içindeki farklılıkları gün yüzüne çıkartabilmektedir. Örneğin, son Rusya-Ukrayna Savaşı öncesindeki kriz ortamı, NATO içindeki çatlakları ortaya çıkarmıştır. Bu kriz üye devletlerin Rusya’ya yönelik tehdit algılamasındaki farklılığı derinleştirmiştir. 

ABD’nin Güç Kaybetmesinin NATO’ya Olumsuz Etkileri 

ABD’nin küresel konumunun sorgulandığı günümüz dünyasında, Amerikalılar, NATO vasıtası ile küresel üstünlüğünü devam ettirme eğilimindedir. 

ABD’nin ekonomik ve siyasi gücünü askerî araçlarla sürdürmesinde NATO’nun bir araç olarak kullanıldığı yönünde yaygın eleştiriler mevcuttur. ABD’ye yönelik küresel çaptaki olumsuz algı, NATO’ya da menfi bir şekilde yansıyabilmektedir. 

NATO her şeyden önce ABD başta olmak üzere Batı değerlerinin, çıkarlarının ve ortak güvenliğinin koruyucusu bir örgüttür. Çeşitli nedenlerle küresel ölçekte ABD’nin itibar erozyonuna uğraması, doğal olarak liderliğini yaptığı NATO hakkında da olumsuz algı oluşumuna yol açabilmektedir. Küresel ölçekte “kazanan” bir ABD’nin NATO’ya olumlu etkisi olurken tersi durum NATO’nun da kaybetmesine neden olabilmektedir. 2021 Ağustos ayında gerçekleşen ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, arkasında Taliban gibi yıllarca savaştığı bir silahlı terör örgütünü “kurtarıcı” olarak bırakması, bazı açılardan ABD’nin kaybettiğinin de göstergesi olmuştur. Benzer şekilde, 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’nda ABD’nin Ukraynalıları Rus ordusu ile baş başa bırakması yadırganmıştır. Birleşik Amerika’nın ipiyle kuyuya inilmez algısını beslemiştir. Bu durumdan sadece ABD değil tüm Batı dünyası menfi etkilenmiştir. NATO’nun bir güvenlik örgütü olarak küresel sorunlara ne ölçüde çözüm getirebileceği konusundaki şüpheleri artırmıştır. 

Mali Külfet Paylaşımı ve Müttefiklerin Kuvvet Katkıları

Müttefiklerin çok az bir kısmı, gayrisafi millî hasılalarının %2’sini ya da biraz fazlasını savunmaya ayırırken büyük çoğunluğu %2 hedefinin altında kalmaya devam etmektedir. Gayrisafi millî hasılasının %4-4,5 civarındaki bölümünü savunmaya tahsis eden ABD ile Avrupa arasındaki askerî yetenek farkı çarpıcı hâle gelmiştir. Mali külfet paylaşımına yanaşmayan, ordularının sayısal ve yeteneksel büyüklüğüne yatırım yapmayı gerekli görmeyen Avrupa ülkelerinin durumu, ittifak dayanışmasını olumsuz etkilemektedir. 

NATO, Sovyet tehdidine karşı koymak için kurulmuş bir ittifaktır. Bu tehdit büyük ölçüde ortadan kalktıktan sonra bile, üyeleri arasındaki kültürel, iktisadi, tarihi ve siyasi bağların yakın ve güçlü olması sayesinde NATO'nun devamı mümkün olabilmiştir. Amerikan liderliğinde hayat bulan NATO, bugüne kadar içsel ve dışsal siyasi, askerî ve stratejik gelişmelere ve güvenlik or tamındaki değişimlere başarıyla ayak uydurabilmiştir. Batı dünyasının bütünlüğünün yansıması olan ittifakın küresel bir güvenlik ve savunma örgütü olarak varlığını devam ettireceği öngörüsü günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. 

NATO, üye ülkelerin stratejik mevkileri ve ulusal güçlerini bir araya getirmiş, herhangi bir üyenin kendi imkanlarıyla sağlayabileceğinden daha fazla güç ve güç algısına ittifakın sahip olmasına imkân tanımıştır. Bu durum, NATO şapkası altındaki tüm ülkeler için (ABD ve Türkiye dahil) geçerlidir.

Sonuç

Sonuç olarak 75 yaşındaki NATO’nun en azından bir 25 yıl daha ayakta kalabilmesi için organizasyon yapısının güçlü olmasına, yeni gelişmeler karşısında esnekliğini gösterebilmesine ihtiyaç vardır. Bu yönüyle Finlandiya ve İsveç’in üyelik süreçleri, NATO’nun kendi dinamiklerini ve organizasyon yapısını test etme imkânı sunmuştur. Öte yandan uluslararası bir güvenlik örgütü, örneğin NATO, kendisine bir anti-tez olmadan ayakta kalamaz. Bu açıdan bakıldığında, ABD liderliğinde bolca ‘tehdit’ üretme kapasitesine sahip olduğu bilinen NATO’nun, önümüzdeki yıllarda da varlığının teminatı olarak kullanacağı Çin gibi yeni tehditlere angaje olmasını bekleyebiliriz. 

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 04.04.2024
  • Süre : 4 dk
  • 708 kez okundu

Google Ads