Almanya Siyasetine Gazze Bombası
Gazze ye yapılan saldırıların 9. ayına girilirken saldırılarda içinde kadın ve çocukların da olduğu çok sayıda sivil insanın yaşamını kaybetmesi Avrupa ülkelerinde de farklı kesimler tarafından protesto ediliyor.
Hamas ve İsrail arasında yaşanan olayların sonrasında, İsrail 7 Ekim 2023 günü Gazze’ye saldırı başlatmıştı.
Gazze ye yapılan saldırıların 9. ayına girilirken saldırılarda içinde kadın ve çocukların da olduğu çok sayıda sivil insanın yaşamını kaybetmesi Avrupa ülkelerinde de farklı kesimler tarafından protesto ediliyor.
Gazze saldırıları ve bununla ilişkili protestolar Almanya’da Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığının yüksek öğretimden sorumlu Müsteşarı Prof. Dr. Sabine Döring’in Federal Eğitim ve Araştırma Bakanı Bettina Stark-Watzinger tarafından görevden alınmasına yol açtı.
Bakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Sabine Döring tanınmış bir akademisyen. Göttingen'deki Georg August Üniversitesi'nde felsefe, Alman çalışmaları, dilbilim ve psikoloji okudu. 1997 yılında Ästhetische Erfahrung als Erkenntnis des Ethischen (Etik olanın gerçekleşmesi olarak estetik deneyim) başlıklı teziyle doktorasını aldı. Tübingen Üniversitesi’nde felsefe kürsüsünün başkanlığını yaptı.
Etik olanın gerçekleşmesi konusunda doktora yapmış olan bir akademisyenin Bakanlık Müsteşarı unvanı ile akademisyenlere karşı etik olmayan davranışa teşebbüs etme suçlaması ile görevden alınması bir çelişki.
Buna karşılık Almanya bu tip durumlarda ülke olarak bir çelişki yaşıyor.
Birinci Dünya Savaşında savaşın kaybedeni Almanya’ya savaşın kazananı devletler tarafından imzalatılan Versay anlaşmasının cezalandırıcı ağır şartlar içeriyordu. Almanya savaşın sonrasında tüm kolonilerini ve Avrupa kıtasındaki toprağının yüzde 13 ünü kaybetti. Bu topraklarda Almanya nüfusunun yüzde 12 si yaşıyordu ve toplam demir üretiminin yüzde 48 i ve kömür üretimimizin önemli bir yüzdesi bu topraklarla kaybedilmişti. Barış anlaşması ile ülkenin ödemesi istenen ağır savaş tazminatı, savaş tazminatının ödenmesi aksayınca ülkenin önemli bir endüstri bölgesinin Fransa tarafından işgal edilmesi, bozulan ekonominin getirdiği hiperenflasyon, ülkede ağır silah, motorlu hava aracı üretiminin yasaklanması ve ülkenin silahlı kuvvetlerinin sayısının sınırlandırılması, İmparator 2. Wilhelm’in Hollanda’ya sürgüne gönderilmesi sonrasında iktidara gelen ve ülkeyi Cumhuriyet rejimi ile tanıştıran Weimar Cumhuriyeti adı ile tarihe geçmiş olan rejime karşı halkın soğumasına yol açtı.
Kazanan devletlerin Almanya’ya karşı aşağılayıcı tutumlarını ve ağır ekonomik bunalımı propaganda unsuru olarak iyi değerlendiren Adolf Hitler adında Sosyalist kelimesi de bulunan Nazi (National Sozialistische Partei- Ulusal Sosyalist Parti) partisi ile Weimar Cumhuriyeti demokrasisinin ona sağladığı imkanları kullanarak 1933 yılının Ocak ayında iktidara geldi. Almanya’nın yeni şansölyesi (Kanzler- Başbakan) artık Adolf Hitler olmuştu.
Hitler rejimine kadar yüzyıllar boyunca Almanya topraklarında çok etkin olan, ekonomide, bankacılıkta, ticarette, sanayide, akademide ve bilim dünyasında köşe başlarını elinde bulunduran Yahudi cemaatinin mensupları gerek iktidara taşınma sürecinde gerekse de iktidara geldikten sonraki süreçte Hitler’in ve partisinin boy hedefi haline geldiler. Yahudilerin toplumdan ayrıştırılmasına yönelik süreç devlet kurumlarındaki memurluklardan ve akademik kurumlardaki görevlerinden alınmaları ile başladı. Yahudi öğrencilerin Alman okullarına alınmamaları, Yahudi işyeri ve ibadethanelerine saldırılar ve Yahudilere altı köşeli Davut Yıldızı taşıma zorunluluğu getirilmesi, Yahudilerin çalışma ve toplama kamplarına gönderilmesi ile devam etti. Bu uygulamalar 1941 ile 1945 yılları arasında Nihai Çözüm adı verilen Yahudilerin öldürülmesini de içerdi. 1945 yılında Almanya’yı Birinci Dünya Savaşından sonra İkinci Dünya Savaşında da mağlup etmeyi başaran devletler, özellikle ABD, Hitler ve Nazi Partisinin Yahudilere karşı yaptığı uygulamalardan dolayı Almanya’yı cezalandırma yoluna gitti. Suçlu olduğu iddiası ile çok sayıda kişi idam edildi ve Almanya’da Yahudi karşıtlığı yapmak ve Yahudilere karşı soykırım yapılmadığını iddia etmek yasadışı ilan edildi. Dolayısı ile Hitler ve Nazi Partisinin icraatlarından dolayı Yahudiler şu an Almanya’da bir nevi yasal dokunulmazlığa sahipler. Üstelik bugün Gazze saldırılarını gerçekleştiren İsrail devletinin kurulmasının ve milyonlarca Yahudinin o bölgeye göç etmesinin sebeplerinden birisi zaten Hitler’in icraatları. Yani bugün yaşanan olayların temelinde Almanya’nın kendisi var.
Hitler’in yaptırımlarına maruz kalan, ülkeyi terk etmesi teşvik edilen veya ölümün de içinde olduğu uygulamalara tabi tutulan Yahudilerin bugün Filistinlilere aynı şeyleri yapmaları çelişki. Buna karşılık Almanya’da Anti Semitizme karşı yani Yahudi Düşmanlığına karşı yasalar var. Dolayısıyla İsrail’in Filistinlilere karşı yaptığı uygulamaları kınamak dahi Anti Semitizm yapıldığı suçlaması ile karşı karşıya kalmakla sonuçlanabiliyor.
Federal Eğitim ve Araştırma Bakanının görevden alınması ile sonuçlanan süreci merak ediyor olabilirsiniz.
Almanya’nın başşehri Berlin’de İsrail’in Gazze’ye karşı yaptığı saldırılarda çok sayıda sivili öldürmesini protesto eden Filistin taraftarı gösterici bir grup Berlin Serbest Üniversitesini işgal etti. Polis işgalci grubu zor kullanarak üniversiteden uzaklaştırdı. Bu olayın üzerine Berlin deki üniversitelerde görev yapan yüzün üzerinde akademisyen bir bildiri yayınlayarak Gazze saldırısını protesto eden gruba desteklerini açıkladılar ve polisin sert müdahelesini kınadılar. Bunun üzerine Federal Eğitim ve Araştırma Bakanı Bettina Stark-Watzinger bir açıklama yapmış ve "Bu mektupta Hamas terörünün nasıl tek taraflı olarak görmezden gelindiği beni hala hayrete düşürüyor" demişti. "Mektupta üniversitelerde işlenen suçların kovuşturulmaması gerektiği yönünde kapsamlı taleplerde bulunulurken, aynı zamanda Yahudi karşıtı kışkırtmalar ve Yahudi yurttaşlara yönelik şiddet içeren saldırılar da gözlemlenebiliyor." ifadesini kullanan bakan buna karşılık mektupla ilgili "Bu, tartışmanın ve fikir özgürlüğünün meşru bir parçasıdır. Farklı bir görüşe sahip olmak da bir o kadar doğaldır." yorumunu da yapmıştı.
Bu olaydan sonra Alman gazetecilerin ortaya çıkardığı Bakanlık içi bir e-mail yazışması Almanya Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Sabine Döring’in Filistinli göstericilere destek bildirisini yayınlayan akademisyenlere yapılan akademik destek yardımlarının kesilmesine yönelik bir çalışma yürüttüğünü ortaya çıkardı.
Almanya karıştı.
Almanya’da Sosyal Demokrat Parti SPD lideri Olaf Scholz’un başbakanlığını yaptığı koalisyon hükümetinde Sosyal Demokrat Parti SPD, Hür Demokrat Parti FDP ve Yeşiller Partisine mensup bakanlar bulunuyor. Almanya Federal Eğitim ve Araştırma Bakanı Bettina Stark-Watzinger Hür Demokrat Parti’ye mensup.
Bakan, bakanlık içinde müsteşar tarafından başlatıldığı ortaya çıkan çalışmanın akademik özgürlük ilkeleriyle çeliştiğini söyledi. Stark-Watzinger, "Akademik özgürlük çok değerli bir varlıktır ve anayasal hukuk kapsamında haklı olarak korunmaktadır. Yaratılan bu izlenim, bilim insanlarının Federal Eğitim Bakanlığı'na olan güvenini "kalıcı olarak zedeleyecek" niteliktedir. Bilimin finansmanı "siyasi ideolojiye değil, bilimsel kriterlere dayanmalıdır” dedi.
Koalisyonun büyük ortağı SPD bakana destek verdi ve akademik özgürlüğün müzakere konusu edilemeyeceğini söyledi.
Buna karşılık bazı sendika temsilcileri ve muhalefetteki CDU/CSU partilerinin sözcüsü bakanın da istifa etmesi gerektiği görüşündeler. CDU/CSU sözcüsü: “Federal Bakan Stark-Watzinger haklı. Bakanlık kadrolarında personel yenilemesi gerekli idi. Şimdi bu adımı kendisi atmalıdır. Çünkü bakanın Öğretim görevlilerinin yazdıkları mektuba yaptığı eleştiri Bakanlık kadrolarının icraatlarını da yönlendirdi.” açıklamasını yaptı.