Site İçi Arama

ua-iliskiler

Göç olgusunun kavramsal boyutu

Göç insanlığın varoluşundan beri gerçekleşen evrensel bir olgudur. İnsanoğlu bazı sebeplerden dolayı yaşadıkları mekanları değiştirerek daha iyi koşullarda yaşamak için başka yerlere göç etmişlerdir.

Tanımlar

Göç insanlığın varoluşundan beri gerçekleşen evrensel bir olgudur. İnsanoğlu bazı sebeplerden dolayı yaşadıkları mekanları değiştirerek daha iyi koşullarda yaşamak için başka yerlere göç etmişlerdir. Bu mekan değişimi basit veya sıradan bir olgu olmayıp; kendi kültürel öğelerini de gittikleri yerlere taşımaları ve gittikleri yerin de kültürel öğelerini de benimseyip benimseyememe olayıdır.

Araştırılması çok yönlü olan kapsamlı ve son yılların çok tartışılan konusudur. Göç hem sosyolojik, kültürel ve psikolojik hem de ekonomik ve hukuki boyutta incelenmesi gereken bir olgudur; çünkü son yıllardaki göç olaylarının artışıyla birlikte dünya demografik yapısı da değişiklik göstermiştir. Bu değişiklik, göç olgusunun akademik olarak daha çok incelenmesini gerekli kılmıştır. Göç ile ilgili kavramlara daha çok yer verilmeye başlanmıştır. Akademik dergilerde göç olgusunun terimlerine, sebeplerine, çeşitlerine ve sonuçlarına dair birçok araştırmalar yapılmış ve yazılar yazılmıştır. Araştırmalara göre, göç konusunda, 2000 ve 2016 yılları arasında, iki hakemli dergi olan Journal of Ethnic and Migration Studies (JEMS-Etnik Çalışmalar ve Göç Çalışmaları Dergisi) ve Ethnic and Racial Studies’de (ERS-Etnisite ve  Irk Çalışmaları)  2400’den fazla makale yayınlanmıştır. Bu araştırma sonucuna göre, göç çalışmalarına gösterilen bilimsel ilgi son 16 yılda görülmemiş bir şekilde artmıştır.

Göç konusunu ilgilendiren terim ve tanımlar genellikle birbirine karıştırılan anlaşılması güç, çelişkili hatta tartışmalı konulardır. Göç terimlerinin kullanım şekilleri ülkeden ülkeye hatta aynı ülke içinde farklı şehirlerde farklı anlam çeşitliliğine sahiptir. Genel geçer bir tanım olmadığı durumda da her bir grup ya da bakış açışı kendi tanımını yapmaya çalışmıştır. En genel tanımıyla göç, nüfusun bir yerden başka bir yere hareketidir.

TDK’na göre göç; “ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma” olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası Göç Hukuku Göç Terimleri Sözlüğüne göre Göç (migration) tanımı ise şöyledir: Uluslararası bir sınırı geçerek veya bir devlet içinde yer değiştirmek. Süresi, yapısı ve nedeni ne olursa olsun insanların yer değiştirdiği nüfus hareketleridir. Buna, mülteciler, yerinden edilmiş kişiler, yerinden çıkarılmış kişiler ve ekonomik göçmenler dâhildir.

Uluslararası Göç Hukuku Göç Terimleri Sözlüğünde göçmen: Hem maddi ve sosyal durumlarını iyileştirmek hem de kendileri veya ailelerinin gelecekten beklentilerini arttırmak için başka bir ülkeye veya bölgeye göç eden kişi ve aile fertlerini kapsamaktadır.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ise göçmeni, “sebepleri, gönüllü olup olmaması, göç yolları, düzenli veya düzensiz olması fark etmeksizin yabancı bir ülkede bir yıldan fazla ikamet eden bir birey” olarak tanımlamaktadır.

Göçmen kavramı tanımlamasında birlik sağlanamadığı gibi göçmen ve mülteci kavram tanımları da karışıklığa sebep olmuştur. Genellikle İngilizce ‘refugee’ kelimesinin Türkçe anlamı olan mülteci terimi ile göçmen terimi birbiriyle karıştırılmaktadır. Uluslararası hukukta göçmen ve mülteci terimleri birbirinden ayrı kullanılmaktadır. Göçmen, kendi isteğiyle ve daha iyi yaşam koşulları için terk eden kişi iken mülteci, ülkesini güvenli bir yer bulma amacıyla yani zorunlu sebeplerden dolayı terk eden kişidir.

Mülteci (refugee): “Irkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti  ve  siyasi  görüşleri  yüzünden  haklı  bir  zulüm  korkusu  nedeniyle  vatandaşı  olduğu  ülkenin  dışında bulunan ve söz konusu korku yüzünden, ilgili  ülkenin  korumasından  yararlanmak  istemeyen  kişi” Terimler arasındaki anlam kargaşası mülteci ve sığınmacı kavramlarında da görülmektedir.

Sığınma, (eski dilde İltica): “Uluslararası hukukta herhangi bir tanımı yapılmayan sığınma kavramı,  bir kişinin çeşitli  baskılar  nedeniyle ülkesini  terk  ederek, başka  bir  ülkenin korumasına tabi olması olarak tanımlanabilir”…

Sığınmacı: “Zulüm veya ciddi zarardan korunmak amacıyla, kendi ülkesi dışında bir ülkede güvenlik arayışında olan ve ilgili ulusal ya da uluslararası belgeler çerçevesinde mültecilik statüsüne ilişkin yaptığı başvurunun sonucunu bekleyen kişi olarak tanımlanmaktadır. Olumsuz bir karar çıkması sonucunda bu kişiler ülkeyi terk etmek zorundadırlar ve eğer kendilerine insani ya da diğer gerekçeler temelinde ülkede kalma izni verilmemişse, bu kişiler ülkede düzensiz veya kanuna aykırı bir durumda bulunan herhangi bir yabancı gibi sınır dışı edilebilirler”

Düzensiz Göçmen: En çok karıştırılan kavramlardan bir tanesi de bu kavramdır. IOM’ un tanımına göre “yasadışı giriş, giriş koşullarının ihlali veya vizenin geçerlilik tarihinin sona ermesi yüzünden transit veya ev sahibi ülkede hukuki statüden yoksun kişi” olanak tanımlanmaktadır. Bu kavram beraberinde yasal ve yasadışı göç ve göçmen kavramlarını ortaya çıkarmıştır. Düzensiz göç kavramında, belge ve kayıtların olmaması yani bir yasadışı bir durum söz konusudur. Devlet tarafından sayıları tam kayıt altına alınamadığı için de son yıllarda birçok ülke düzensiz göçmeni kendi sınırları için riskli ve tehlikeli unsur olarak görmüş, sınır kontrollerini genişletip derinleştirmiştir. AB’ye olan yasadışı göç ve düzensiz göçün kontrolünü sağlayabilmek için yeni teknolojiler ve gözetim mekanizmaları oluşturulmuş ve elektronik izleme sistemleri kurulmuştur.

Yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı gibi sığınmacı da mülteci gibi kaçtığı ülkeye sığınma talep eder, fakat sığınmacı sığındığı ülkede hukuki açıdan soruşturma aşamasında olup mültecilik başvurusu sonuçlanmamış kişidir. Sığınmacı geçici bir korumadan faydalanan  yabancılar olarak değerlendirilir

Göç Türleri

Göçler çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Nedenlerine göre, zorunlu ve gönüllü göçler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireylerin kendi istekleriyle daha iyi imkânlardan yararlanmak için başka yerlere göç etmesi gönüllü göçlerdir. Kişilerin kendi istekleri dışında, savaş afet, sürgün gibi nedenlerle yaşadıkları yerden başka yerlere göç etmeleri zorunlu göçtür ve mülteciler ve mübadele göçleri buna örnek verilebilir.

Ülke sınırları içindeki nüfus hareketleri iç göç iken; ülke sınırlarını aşarak yapılan nüfus hareketleri dış göçtür. 1950’li yıllardan sonra Türkiye’ de Kırsal kesimlerden kentlere göç; daha sonra da Türkiye’den Avrupa’nın sanayileşmiş ülkelerine yığınlar halinde göçler olmuştur. Ülkemizin az gelişmiş Doğu bölgelerinden nitelikli, genç ve verimli insanların birikmiş sermayeyle beraber, sanayisi gelişmiş Batı Anadolu bölgelerine göç etmeleri sonucu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimiz hem insan gücünü hem de göç edenlerin yanlarında götürdükleri mal varlıklarını, sermayelerini de kaybetmiş ve yoksullaşmıştır. Günümüzde genel olarak baktığımızda tüm ülkelerin çeşitli sebeplerle dış göç sorunu yaşamaktadır. Sebeplerden bazıları şunlardır: Ekonomik nedenler, işsizlik oranının yüksek olması, doğal afetler, savaşlar, ülkelerdeki rejim değişiklikleri ve sınırların değişmesi.

Bireylerin yaşadıkları yeri terk ederek bir başka yere yerleşmeleri durumuna sürekli göç denir. Mevsimsel göç ise, insanların bir yılın belli bir süresini çalışmak için başka bir memlekette geçirmeleri durumudur. Örnek olarak, insanlar yaz aylarında turizm sezonunda çalışmak için turizm merkezlerine göç ederler.

Yasal ve yasa dışı göç, yöntemlerine göre adlandırılan göç türleridir. Yasal göç; insan hareketliliğinin kanun ve yönetmeliklere uygun yani yasal yollarla yapılmasıdır. Yasal olarak bir ülkeden başka bir ülkeye göç eden kişi, geçerli bir göçmen vizesi ve tüm yasal belgelere sahiptir. Yasa dışı göç ise, göç veren, transit ve göç alan ülkelerin kanun ve yönetmeliklerine uygun olmayan yollarla giriş yapmak, kalmak ve çalışmak olarak tanımlanabilir. Örnek olarak, her yıl kara ve deniz yolu ile yasal olmayan yollarla ülkemize gelen özellikle Suriye ve Afganistan göçmenleri verilebilir

Teorilerle Göç Sebepleri

İlk göç teorisi coğrafyacı Ravenstein tarafından 1885 yılında yayınlanan ve 7 maddeden oluşan “Göç Kanunları (The Laws of Migration)”dır.

Göç ve Mesafe: Göçmenler genellikle kısa mesafeli yerlere göç etme eğiliminde olup, iş imkanlarının bol olduğu büyük sanayi ve ticaret merkezlerine göç ederler.

Göç ve basamakları: Kentlerde gelişen ticaret ve Sanayileşme kırsal alandaki  kişileri kentsel alanlara çeker, o kentin kırsal alanındaki nüfus azalır ancak bu azalma daha uzak bölgelerden gelen göçmenlerle yine çoğalır. Başka bir deyişle basamaklı bir şekilde seyrelen ve boşalan yerler yakın bölgelerden gelen göçmenlerce doldurulur.

Yayılma ve emme süreci: Ravenstein’a göre insanlar, sadece göç etmiş olmak için göç etmezler. Göç etmek için amaçları vardır; bu amaç da kentte gelişen ekonomiden pay almaktır. Bu süreç yayılma sürecidir. Kentlerde gelişmekte olan sanayi de işgücüne ihtiyaç duyar ve bu ihtiyacın sanayi merkezlerine olan göçle karşılanması da emilme sürecidir.

Göç zincirleri: Ravenstein’a göre göç zamanla zincirleme olarak gelişir ve göç alan yerleşim yerleri de aynı zamanda göç de verir. Her bir göç dalgası bir diğerini tetikler ve göç dalası oluşur ve zincirleme devam eder.

Doğrudan göç: uzun mesafelere göç edenler büyük ticaret ve sanayi merkezlerini tercih ederler.

Kentlerde yaşayanlar kırsal kesimde yaşayanlara oranla daha az göç etme eğilimindedirler.

Ravenstein son kanun maddesi cinsiyetle ilgilidir ve ona göre kadınlar erkeklerden daha çok göç etme eğilimindedir. Erkekler, yurt dışı ve uzak mesafe göçlerine, kadınlar ise kısa mesafe ve yurt içi göçe eğilimlidir. Ravenstein’ın göç kanunları daha sonraki göç çalışmalarına, göç teorilerine ve modellerine zemin yaratmıştır. Ancak günümüzdeki çok faktörlü ve daha kompleks göç olgusunun anlaşılmasında eksik ve yetersiz olduğu düşünülmektedir.

Stouffer’in Göç Teorisi: Samuel Stouffer’ın 1940 yılında yayınlanan “Kesişen Fırsatlar: Hareketlilik ve Mesafe ile İlişkili Kuram (Interverning Opportunities: A Theory Relating Mobility and Distance)” adlı makalesi; göç olgusunun hem coğrafi  hem de ekonomik olarak incelendiği, sosyolojik temelli bir çalışma olarak değerlendirilmektedir. Stouffer bu makalesinde; göç olgusunda mesafenin çok önemli bir faktör olduğunu vurgulamıştır. Stouffer’in teorisine göre; belirli bir mesafeye göç eden kişilerin sayısıyla, o mesafedeki fırsatların sayısı doğru orantılıdır. Aynı zamanda, göç eden insanların sayısıyla, gidilen mesafedeki fırsatlardaki artış oranı da birbiriyle doğru orantılıdır

Arthur Lewis (1954), Sjaastad (1962) ve Harris-Todaro(1970), yaptıkları çalışmalarda, geleneksel teorilerden farklı olarak göç olgusunun ekonomik kaynaklı olduğunu ve bireyin rasyonel bir yaklaşımla (mikro temelli) getiri-maliyet hesabını yapan göçmen olduğunu vurgulamışlardır.

1954 yılında “Sınırsız İşgücü Arzı ile Ekonomik Kalkınma (Economic Development with Unlimited Supplies of Labour)” adlı makalesinde Arthur Lewis, sınırsız işgücünün arzı ile ekonomik kalkınma ilişkisini incelemiştir. Lewis’e göre insanlar ücret düzeyinin oldukça düşük olan yerlerden, kaynağın kıt ve emeğin ücretinin yüksek olduğu yerlere göç ederler.

Larry Sjaastad 1962 yılında yayınladığı “İnsan Göçünün Getiri ve Maliyetleri (The Costs and Returns of Human Migration)”adlı makalesinde, İnsanların rasyonel olduğunu ve maliyet hesabı yaparak göç kararı aldığını söyler. İnsanlar getirileri katlanılacak maliyetlerden fazla ise göç kararı gerçekleşir. Sjaastad’a göre, insanların göç kararı alırken göz önünde bulundurdukları maliyet faktörleri şöyledir: parasal maliyet (ulaşım, yemek, konaklama gibi göç süreci içerisindeki maliyetler), fırsat maliyetleri (yolculuk esnasında, iş ararken ve yeni bir iş öğrenirkenki süreç içerisindeki elde edilmiş gelirler) ve ruhsal maliyetidir (çevreden, aile ve arkadaşlarından ayrılma).

Everett Lee’in 1966 yılında yayınlanan “Göç Teorisi (A Theory of Migration)” adlı makale de göç olgusunun itici-çekici faktörleri anlatılmıştır. Çekici faktörler olarak; ekonomik gelişmenin yüksek olduğu yerler, gelirin yüksek olduğu yerler ya da daha iyi gelir durumları, güvenlik düzeyi yüksek ve işgücü piyasasına kolay Ulaşım olarak sıralanabilir. İtici faktörler ise; ekonomik olarak işsizliğin olduğu yerler, düşük gelir seviyesi, ağır vergiler, yoksulluk, ayrımcılık, düşünce ya da dini özgürlükler ile ilgili kısıtlamalar, kötü iklim ve doğa koşullarıdır. Lee; göç olgusunun sürecini ve göçmenlerin göç kararını almalarında etkili olan faktörleri söyle sıralamıştır; a) Bulunulan yer ile ilgili faktörler b) Gidilecek yer ile ilgili faktörler c) Araya giren engeller d) Bireysel faktörlerdir.

Willam Petersen ise çalışmalarında itme çekme faktörlerinin altında yatan asıl sebeplerin ne olduğunu araştırmıştır. Petersen’a göre, göç olgusunda tarihsel döngü çok önemlidir çünkü; belli bir zaman sürecinde göç için itme faktörü olarak görülen bir özellik, belli bir dönemde çekme faktörü olarak görülebilir. Bir ülke ekonomisinde de yaşanan dalgalanmalar o ülkedeki üst, orta ve alt sınıfları farklı şekillerde etkilemekte ve kişilerin göç etme kararı vermelerine neden olmaktadır.

Mabongunje 1970 yılında yayınladığı “Kırsal Kentsel Göç Teorisine Sistemsel Yaklaşım (Systems Approach to A Theory of Rural-Urban Migration)”adlı makalesiyle göç sistemleri teorisinin öncüsü olmuştur. Göç sistemleri teorisi uluslararası ilişkiler çerçevesinde, ekonomik ve politik temelli olarak geliştirilmiş bir teoridir. Bu teoriye göre; iki ya da daha fazla ülke karşılıklı olarak göçmen değişimiyle bir göç sistemi ve ilişkiler zinciri oluşturmaktadır. Bu ilişki yakın iki ülke arasında olabileceği gibi, birbirileriyle aralarında çok mesafe bulunan ülkeler ve bölgeler arasında da olabilir. Göç veren ve alan iki ülke arasında, göç ilişkisinden önce, ticari ve mali ilişkilere ya da kültürel bağlara dayalı bir ilişki mevcuttur. Örneğin; Cezayir’den Fransa’ya göç hareketinin temelinde Cezayir’de bulunan Fransız kolonisi varlığıdır.

Immanuel Wallerstein’in göç ile ilgili çalışması “merkez-çevre teorisi, dünya sistemleri analizi, modern dünya sistemler teorisi” olarak da bilinir. Wallerstein göç ile ilgili araştırmaları ve çalışmalarında, göçe neden olan faktörleri daha önce anlatılan teorilerden farklı bir açıdan değerlendirmiştir. Wallerstein’a göre göç hareketliliğinin nedeni kapitalist sistemdir. Karşılıklı birbirlerine bağımlı olan merkez ve çevre ülkeler mevcuttur. Merkez ülkeler, ekonomik ve sosyal olarak gelişmiş ve genel olarak da kapitalist ilişkiler sistemini benimsemiş ülkelerdir. Çevre ülkeler ise, kapitalist sistem içindeki ağlar ve değerlerle kuşatılmış merkez ülkelere bağımlı olan ülkelerdir. Merkez ve Çevre ülkeler, kapitalist değerler ve ekonomik zorunluluklar sistemi çerçevesinde karşılıklı olarak birbirlerine bağımlıdırlar. Bu sisteme göre; merkez ülkeler, ucuz işgücü, hammadde ve üretilen malın pazarlanması için çevre ülkelere ihtiyaç duymaktadırlar. Çevre ülkeler ise kapitalist gelişimlerini tamamlamak için merkez ülkelerin bu tip bir ilişki sistemine dâhil olmaktadırlar. Böylece merkez ve çevre ülkeler arasında iki taraflı bağımlılık zinciri oluşturulmaktadır. Bu bağımlılık zinciri işleyişi, hem çevre ülkelerden merkez ülkelere doğru göçe, hem de çevre ülkenin kendi içerisinde sürekli bir göçe neden olmaktadır.

İlişkiler Ağı (Network) Teorisi: İlişkiler ağı teorisine göre, göç alan ülke ve göç veren ülke arasında kurulan göçmen sosyal ağları ve bu ağların sürekliliği karşılıklı göçler üzerinde etkili olmaktadır. İlişkiler ağı teorisi basit bir şekilde, göç etmiş insanlar ile göç etmek isteyen insanlar arasında gerekli bilgi, tecrübe ve yönlendirmelerden oluşur. Göçmen ağlarının bir oluşum formülü ve reçetesi yoktur. Ağlar ilk aşamada kendiliğinden oluşur ve zaman içerisinde kendiliğinden gelişir. Başka bir ifadeyle, ilk göç aşamasıyla kurulan sosyal ağ sonraki göçlerle güçlenerek büyür ve devam eder. Göçmen ağlarının olumlu etkisi yeni gelen göçmenin sosyal uyumunu kolaylaştırmasıdır. Göçmen ağlarının olumsuz etkisi ise, yeni göçmenlerin göç ettiği ülkedeki halkla temastan kaçınarak kendi grubunun içine kapanmasına sebep olmasıdır. Bu duruma, Almanya’da yaşayan Türk göçmenleri örnek verilebilir. Almanya’da yaşayan Türk göçmenler arasında hâlâ Almanca bilmeyen, yaşadığı Türk mahallesinden dışarıya çıkmamış insanlar vardır. Göç edilen ülkeye uyumun sağlanamadığını gösterir ve bu da göçmenler arasındaki oluşmuş sosyal ağların olumsuz sonucudur. İlişkiler ağı teorisi diğer teorilerden farklı olarak göçmen üzerinden göçü anlamaya çalışarak bireyi ön plana çıkarır.

Oded Stark ve David Bloom, birlikte yayınladıkları “İşgücü Göçünün Yeni Ekonomisi (The New Economics of Labor Migration)” adlı makalede; göç kararının sadece bireysel karar olmadığın, bu kararda aile ve diğer aile üyelerinin da etkili olduğu ve ortak karar alındığını vurgulayarak yeni bir bakış açısı getirmişlerdir. Teoriye göre, göç kararında amaç sadece gelir yükseltmek değil, gelir risklerinin hesaplanarak minimuma düşürülmesidir. Aile üyeleri yaşadıkları yer ile göç etmeyi düşündükleri yerdeki ekonomik faaliyetleri saptayarak gelirdeki dalgalanmaları en aza indirecek bir gelir elde etmenin yollarını ararlar. Mesela; göçmenin geldiği yerde ekonomik bozulmalar olursa ve sıkıntıya düşülürse göçmen, ailesine para gönderebilir ve bu para ile geçinilebilir hatta yatırım amaçlı kullanılabilir. .

Guilomoto ve Sandron’un geliştirdiği göç teorisi “Kurumsal Teori” olarak bilinmektedir. Teoriye göre, göçmen gönderen ülke ile bu göçmenleri kabul edecek olan ülke arasındaki sınırlı vize uyumsuzluğu vardır. Bu uyumsuzluktan kaynaklanan sorunları gidermek için kurulmuş kar amacı güden ve kar amacı gütmeyen kurum ve kuruluşlar oluşmuştur. Kar amacı güden kurumlar, bu sorunları yasa dışı yollara başvurarak (sahte evraklar düzenleyerek, seyahat için belgeler düzenlemek ve sahte evlilikler düzenleyerek) çözerken; kar amacı gütmeyen kurum ve kuruluşlar, göçmenleri göçmenlik yasaları hakkında bilgilendirip sosyal hizmetler ve hukuksal danışmanlık gibi hizmetler sunmaktadırlar.

Sonuç olarak; buraya kadar incelenen göç teorilerinin herhangi birisin bir diğerine üstünlüğü yoktur ve bu teoriler çağımızda yaşanan uluslararası göçleri anlamak için başvurulan kaynaklardır. Son yıllarda dünyada gerçekleşen önemli olaylardan bir tanesi de göçün ulusal ve uluslararası siyasette sürekli gündemde olmasıdır. Göç tarihin başlamasıyla basit şekilde başlarken, insanoğlunun modern dünyayı yaratmasıyla göç kavramı da modern ve karmaşık hale gelmiş, incelenmesi araştırılması ve teorilerle geliştirilmesi gereken bir olgu olarak önemli bir yere sahip olmuştur. Her dönemde bilim insanları tarafından tanımlarıyla, kavramlarıyla, sebepleriyle ve sonuçlarıyla çözmeye çalışılan bir konudur. Hukukçular, sosyologlar, siyaset bilimciler; göç olgusunun içindeki sürekli değişen ve eklenen tanımlar ve teoriler ürettiler, yazdılar ve anlattılar. Özellikle son günlerde, Suriye ve Afganistan’dan göç edenlerin Türkiye’deki statüleri çok tartışılmıştır. Ama genel olarak insanlarımızın çoğunun öğrendiği sadece göçmen kelimesinin basit tanımı olmuştur. Yıllarca Suriye’den gelip aramızda yaşayanların sığınmacı mı mülteci mi, yasal göçmen mi yasa dışı göçmen mi diye ayrıntılı üzerinde düşünülmesi gereken ayrımlar misafirperverliğimizin gölgesinde kalmıştır.

(Devam Edecek: Uluslararası Göç)

Kaynaklar:

1)  Göç Araştırmaları Derneği) Kitap Serisi; Evren Yalaz ve Ricard Zapata-Barrero, Avrupa Göç Çalışmalarında Nitel Araştırmalar, sayfa 10-11) https://gocarastirmalaridernegi.org/attachments/article/75/garkitaplik-tan-avrupa-goc-calismalarinda-nitel-arastirmalar-adli-ilk-kitap-cikti.pdf

2)    https://sozluk.gov.tr/

3)    BARIŞIK, Salih GÖÇ KAVRAMI, TANIMI VE TÜRLERİ, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/217328

4)    http://www.goc.gov.tr/files/files/goc_tasar%C4%B1m_icler.pdf

5) Göç Terimleri Sözlüğü (İkinci Baskı) No 31, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) https://publications.iom.int/system/files/pdf/iml31_turkish_2ndedition.pdf

6)    ÇALIK, Tacettin, Sığınma Hakkının Korunması https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/262865

7) Göç Terimleri Sözlüğü (İkinci Baskı) No 31, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) https://publications.iom.int/system/files/pdf/iml31_turkish_2ndedition.pdf

8) Topcuoğlu, Reyhan Atasü, Göç Yazınındaki Düzenli ve Düzensiz Göç Kavramları: İnsan Hakları Temelinde Bir Kavramsal Sorgulama, İnsan Hakları Yıllığı, Cilt 34, 2016, s 1-20. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1734143

9)    Buket Akıncı, Ahmet Nergiz ve Ercan Gedik, Uyum Süreci Üzerine Bir Değerlendirme: Göç ve Toplumsal Kabul, Cilt: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Aralık 2015, https://www.gam.gov.tr/files/d3.pdf

10) AKYILDIZ, İbrahim Ethem, GÖÇ TEORİLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ, Uludağ Journal of Economy and Society /B.U.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Cilt / Volume 35, Sayı / Issue 2, 2016, ss. / pp. 127-176 https://www.uludag.edu.tr/dosyalar/iibfdergi/genel-dokuman/2016_2/asl%2006.pdf

11) ÇAĞLAYAN, Savaş, GÖÇ KURAMLARI, GÖÇ VE GÖÇMEN İLİŞKİSİ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İLKE)Güz 2006 Sayı 17, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/217328

12) Castles,Stephen-Miller,Mark J., Göçler Çağı, Modern Dünyada Uluslararası Göç Hareketleri, sayfa 30-40

Serbest Yazar Fatma Aksoy GÜRKAN
Serbest Yazar Fatma Aksoy GÜRKAN
Tüm Makaleler

  • 19.10.2021
  • Süre : 5 dk
  • 2154 kez okundu

Google Ads